• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. Seyirci

4.2. Dünyada ve Türkiye'de Önemli Şiddet Olayları

Spor müsabakaları zaman zaman kanlı çatışmalara neden olabilmektedir. Bu çatışmalarda görünür neden, bir gol, bir tezahürat şekli, maç çıkışı bir gerginlik olabileceği gibi, bunların gerisinde uluslararası tarihi çekişmeler, yöresel problemler (Erkal ve ark 1998) ve tarafların ırklar arası görüşleri de etkili olabilmektedir (King 1999,s.269-273).

Bu gibi nedenlerden dolayı saha içinde ve dışında meydana gelen bazı önemli şiddet olayları aşağıda verilmiştir:

Lima (Peru, 1964)’da, 24 Mayıs günü Tokyo Olimpiyatları eleme grubu karşılaşması olan Peru-Arjantin maçı esnasında hakem ev sahibi takımın golünü iptal edince tribünlerde olaylar çıkmış, bu olaylar sonucunda 320 kişi ölmüş, 600 kişi yaralanmıştır (Erkal ve ark 1998).

Kahire (Mısır, 1966)’de, Zamalek-National takımları arasında oynanan maçta taraftarlar arasında çıkan kavga sonucu 300 kişi yaralanmıştır (Acet, 2001).

Kayseri (Türkiye, 1967)’de, 17 Eylül 1967 günü 2.Lig’ de Kayserispor-Sivasspor arasında, Kayseri Şehir Stadı'nda oynanan karşılaşmada, son dakikada sayılmayan bir golden dolayı çıkan olaylarda, 40 kişi ezilerek hayatını kaybetmiş, 600 kişi de yaralanmıştır (Doğan,1999,s.73-85).

Temmuz 1969’ da Honduras ile Elsalvador milli takımları arasında oynanan Dünya Kupası ön eleme grup maçında çıkan olaylar, iki ülke arasında 4 gün süren bir savaşa dönüşmüş ve çok sayıda insan ölmüştür.

Pittsburg (1971)’da, müsabakadan sonra zafer sarhoşluğu içerisindeki 100.000 seyirci stadı yakarak, caddelerde çırıl çıplak dans etmeye başlamış, yüzlerce yaralı ve yüzlerce tutuklama olmuştur (Acet, 2001).

Glasgow (İskoçya, 1971)'da, Celtic-Glasgow arasında oynanan maçtan sonra çıkan olaylarda, çıkış kapılarında meydana gelen ezilme sonucu, 66 kişi ölmüştür.

Cali (Kolombiya, 1982)'de, Pascal Guerrero Stadı'nda 17 Kasım günü, Cali-Amerika maçı sonunda çıkan olaylarda 24 kişi ölmüş ve 197 kişi yaralanmıştır (Erkal ve ark 1998,s.147-171).

Brüksel (Belçika, 1985)’de, Heysel Stadında yapılan Avrupa Şampiyonası Kupa Finali sırasında, İngiltere'nin Liverpool, İtalya'nın Juventus takımları arasında oynanan müsabakada, İngiliz holiganların, Juventus taraftarlarını duvara sıkıştırması sonucu, 39 İtalyan seyirci boşluğa düşerek ve birbirlerini ezerek can vermiş, 400' den fazla seyirci ise yaralanmıştır (Doğan, 1999,s.73-85).

Nisan 1986’da, İspanya'da oynanan Atletico Bilbao-Barcelona maçı sonrasında çıkan olaylarda, 15'i ağır 55 kişi yaralanmış, İsviçre'de oynanan İsviçre-B.Almanya dostluk maçından sonra çıkan olaylarda ise, 5 kişi yaralanmıştır.

Haziran 1986’da, Meksika Milli Takımının Belçika'yı 2-1 yenmesinden sonra, Meksikalı seyircilerin, Mexico-City şehrinde çıkardıkları taşkınlıklarda 187 kişi yaralanmış, yaralananların 45’i hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.

Haziran 1986’da, Meksika Milli Takımının Bulgaristan'ı 2-0 yenmesinden sonra çıkan olaylarda, 13 kişi ölmüş, 200 kişi yaralanmıştır. Galibiyet kutlamalarına katılmak istemeyen İki kişi ise, kurşunlanarak öldürülmüş, kutlamalardan dönen 11 kişide trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiştir.

Eylül 1986’da İskoçya ve İngiltere'de, futbol karşılaşmalarından sonra çıkan olaylarda 1 kişi ölmüş, 1 kişi de ağır yaralanmıştır. İskoçya Glasgow Ranger futbol takımının bulunduğu bir otobüsün, rakip takım Dundiee United, taraftarları tarafından taşa tutulması sonucunda 1 kişi ölmüştür. Yine İngiltere'de, Briten ve Nottingham Forest takımları arasındaki maçtan sonra çıkan olaylarda da 1 kişi ağır yaralanmıştır.

Mart 1987’de Hollanda’da, Hollanda 1. Futbol liginde, Ajax ve Den Hoog takımları arasında oynanan karşılaşma sırasında, iki takım taraftarı birbirine girmiş ve 50 seyirci yaralanmıştır.

Ocak 1989’da, iki Çinli atlet start tabancısıyla 6 kişiyi öldürmüştür. Çin'in Bejing bölgesinde meydana gelen olayda 110 m. engelli koşucusu Shang Weidong ile arkadaşı dekatloncu Li Rihichvan yaptıkları antrenman sonrası 3 kişi ile tartışmışlar, tartışmanın büyümesiyle ellerindeki start tabancısıyla 3 kişiyi öldürmüşlerdir. Daha sonra 4 kişiyi rehin alan atletler bu şahıslardan, 2000 Yuan istemişler, parayı alamayınca da üçünü öldürmüşlerdir.

Temmuz 1990’da, İngiltere' nin yarı finalde Batı Almanya' ya penaltı atışları sonucu elenmesiyle çıkan olaylarda 3 kişi ölmüş yüzlerce kişi de yaralanmıştır.

Ocak 1991’de Güney Afrika’da Orkney'de, Kaizer Chiefs ile Orlonda Piratos futbol takımları arasında oynanan karşılaşma sonrası çıkan olaylarda 34 kişi ölmüştür. Hakemin yanlış kararları sonucunda çileden çıkan taraftarlar birbirlerine girerek kavgaya tutuşmuş, sokak aralarında da devam eden çatışmalar sonucu 50 kişi de yaralanmıştır.

Nisan 1993’te, Almanya'nın Hamburg kentinde yapılan uluslararası Citizen Bayanlar Tenis Turnuvasında, bir numaralı seri başı Monica Seles bıçaklı saldırıya uğramış ve yaralanmıştır. Yugoslov tenisçinin, İsviçreli Moleeva ile yaptığı karşılaşmanın ikinci setinde sayı arasında dinlenen Seles'e tribünden atlayan bir erkek seyirci bıçakla saldırmıştır.

Ekim 1993’te, Kocaelispor'un Ankaragücü ile yapacağı maçı izlemek üzere yolan çıkan, fanatik Kocaelispor’lu taraftarlar arasında meydana gelen, yer kavgası sonucu Selçuk Soner adlı seyirci silahla öldürülmüştür. Soner'i tek kurşunla öldüren Yaşar Alp, olay sonrası 18 fanatik Kocaeli'li taraftar ile birlikte kayıplara karışmıştır.

Temmuz 1994’te, Dünya Kupası'nda ilk turda veda eden Kolombiya Milli Takımının defans oyuncusu Andres Eskober ülkesinde fanatik taraftarlar tarafından silahlı saldırı sonucu öldürülmüştür. ABD'de, kendi kalesine gol atan ve tehditler nedeniyle İsviçre karşılaşmasına çıkmayan Eskober'in 12 kurşun yarası aldığı tespit edilmiştir (Erkal ve ark 1998,s.147-171).

Mayıs 1996’da, Trabzon'da oynanan Trabzon-Fenerbahçe müsabakasında, Trabzonspor'un yenilmesi sonucu Mehmet Dalaman ve Hüsnü Civelek intihar ederek, hayatlarına son vermişlerdir (Acet 2001).

1999 yılında, Celtic-Rangers maçı esnasında kalabalık tarafından hakem, bir mermiyle vurulmuştur. Maç esnasında pek çok karışıklık olmuş ve polis tarafından 100 kişi tutuklanmıştır (Garland ve Rowe 2000,s.144-158).

Ocak 2001’de, Fenerbahçe-Efes Pilsen basketbol maçı sırasında bir seyirci tribünden atlayıp hakemin yakasına yapışmış ve hakemi tartaklamıştır (Acet, 2001).

Kasım 2004, Beşiktaş-Çaykur Rizespor Süper lig karşılaşmasında, maç başlamadan önce, stat içerisinde iki Beşiktaşlı taraftar arasında çıkan kavgada; Fatih Sözüer, Cihat Aktaş adlı taraftarı bıçaklayarak hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Maç bitiminde kapalı tribündeki taraftarlar tek tek dışarı salınırken, Cihat Aktaş’ın arkadaşları zanlıyı tespit etmiştir. Fatih Sözüer, olay mahalinde yaptırılan tatbikatta; Cihat’ı bıçakladıktan sonra “Kapalı tribüne geçip maçı seyrettiğini” söylemiştir (Vatan 2004a).

Kasım 2004, Samsunspor-Beşiktaş Süper lig karşılaşmasında, maç başladıktan sonra biletleri olmadığı halde stada girmek isteyen yaklaşık 200 kişilik taraftar grubunun kendi aralarında kavga etmesi üzerine 2 kişi, çeşitli yerlerinden bıçak darbeleriyle yaralanmıştır (Vatan 2004b).

Şubat 2006, Diyarbakırspor-Konyaspor Süperlig karşılaşmasında maçın bitimine 3 dakika kala Diyarbakırspor taraftarının çıkardığı olaylar neticesinde hakem maçı tatil etmek zorunda kalmıştır. Yüzlerce taraftarın karıştığı olaylarda Atatürk Stadı'nda 50 bin YTL'lik maddi hasar meydana gelmiş, 13 bin koltuk kapasiteli statta 10 bin koltuğun kullanılamaz duruma geldiği açıklanmıştır. Güvenlik güçleriyle çatışan 100'e yakın kişi polis kameralarıyla tespit edilerek, gözaltına alınmış olayları kent sokaklarına taşıyan ve polisin havaya ateş açması ve göz yaşartıcı bomba kullanmasıyla dağılan saldırganların da arandığı kaydedilmiştir. Görüntülerde olay çıkardıkları belirlenen 5 kişiden 4'ü, nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak, cezaevine gönderilmiş ve olaylar sırasında 20 polisin yaralandığı açıklanmıştır (Milliyet 2006).

5. Sporda Şiddet ve Saldırganlık

Sporda saldırganlık bir organizmaya zarar vermek üzere yapılan davranış türüdür diye tanımlanır. Sporda saldırgan davranışlar kişiden ziyade müsabakanın sonucuna etki etmek amacıyla yapılır. Yani sporcu ya da ilgili kişiler, saldırgan davranışlarla, gözdağı vererek, korkutarak sonucu lehine çevirmeye çalışırlar. Bu da spor müsabakalarında rakibe kaba kuvvet bulanarak karşılaşmanın sonucunu kendi lehine çevirme anlamında sporda şiddeti doğurur (Spor Bilimleri Sözlüğü,s.212-221).

Spor oyunla yarışmayı birleştiren, bedensel yetenekleri daha fazla olduğu için kazananları ödüllendiren, üst düzey oyun, mücadele ve ağır kas çalışması gerektirdiği için sürekli yoğun çabayı zorunlu kılan bir uğraştır. Sporda amaç; zevk, boş zaman

değerlendirmek ve üstünlüğü kabul ettirmek olduğu kadar, günümüzde para kazanmak ve geçimini sağlamak olmuştur. İnsan başarma güdüsüne sahip bir varlıktır. Çevresine, doğaya kısaca dünyaya hükmetmek insanın özünde var olan bir güdüdür. Eğer bu güdü doğru yöne kanalize edilmezse şiddet ve saldırganlık ortaya çıkar (Pulur, 2001:18).

Saldırganlık ve şiddet konusunda ailede ve toplumda saldırganlıkla ilgili değer yargılarının, saldırganlığa karşı gösterilen tutumların önemi de unutulmamalıdır. Küçük yaşlardan başlayarak saldırganlığı ve şiddeti öğrenen çocuklar genellikle bu tür davranışları yaşam boyu sürdürürler (Doğan, 2005).

İnsanlık tarihi boyunca ve günümüzde birçok toplumda ve de toplumumuzda, erkeklerin düzenleyici, lider, koruyucu, kahraman, mert, savaşçı, yiğit, yetkili, yönetici gibi niteliklerle anılması, kadınlardan daha güçlü ve saygın olarak kabul edilmesi saldırgan davranışlar ve şiddet eylemlerine ilişkin hatalı, kötü örnekler oluşturmuştur. Bu örnekler babadan oğula, nesilden nesile geçerek toplumda saldırgan davranışların ve şiddet eylemlerinin artmasına yayılmasına yol açmıştır.

Çocuğun ve gencin eğitiminde ve yetişmesinde, anne babanın, öğretmenin, yakın ve uzak çevrenin, toplumun, baskıya, korkutmaya, yıldırmaya, dayağa, suçlamaya dayalı saldırgan davranış örneklerini kullanması, genç kuşakların benzer davranışları benimsemesine ve davranış haline getirmesine yol açar.

Din, mezhep, tarikat, politika, spor ve hayatın oluşturduğu alt kültürlerin, kimliği belirlemek, gücünü göstermek, birliğini, beraberliğini korumak, karşılaştığı engelleri aşmak, sorunları çözmek, tuttuğu takımı başarılı yapabilmek amacıyla saldırgan davranışlar ve şiddet eylemlerine başvurması toplumsal öğrenmenin olumsuz, kötü örmeklerini oluşturur. Bu örneklerin artmasında insanların duygu düşünce, görüş, din, mezhep, politik tercihler,

spordaki farklı tercihler gibi tutumlarını sömüren yöneticiler, siyasetçiler, liderler ve spor adamları önemli rol oynarlar.

Kişiliğin değişme, gelişme ve olgunlaşma sürecinde, kişiliği oluşturan katmanlarda yer alan olumsuz etkenler kişilik bozukluğuna yol açar. Kişilik bozukluğu gösteren insanlar, ruhsal yaşantılarındaki çatışma, çelişme nedeniyle ailesiyle, başkalarıyla, yakın ve uzak çevreyle, toplumla kültürle sağlıklı ilişkiler kuramazlar. Toplum davranış kalıplarına, davranış örneklerine uyum sağlayamazlar. İçgüdülerinden kaynaklanan davranışlarını bastıramazlar, denetleyemezler ve engelleyemezler. Kişilik bozukluğu içindeki insanlar yukarıda sayılan nedenlerle gerekli gereksiz, yerli yersiz kızıp öfkelenirler. Doğaya, insanlara, nesnelere yönelik saldırılar yapar, saldırgan davranışlarda ve şiddet eylemlerinde bulunurlar.

Diğer yandan antisosyal kişilik sahibi insanlar da saldırgan ve şiddet yansılı olurlar. Çünkü antisosyal kişilik yapısının temel özelliği dengesiz, düzensiz, saldırgan, uyumsuz hayat tarzıdır. Bu tip insanlar aile, okul, iş yerinde ve çevrede çatışma, sürtüşme, kavga, gürültü yaratmadan yaşayamazlar.

Antisosyal ve kişilik bozukluğu gösteren insanların çocukluk ve gençlik çağlarında, evden kaçma, hırsızlık, yankesicilik, yalan, dayak atma, kavga, yaralama, cinsel saldırı, alkol ve diğer kötü alışkanlıklar, bağımlılıklar gibi saldırgan davranışlar ve şiddet içeren eylemlerde bulundukları gözlenir (Köknel, 1996,s.233-259).

Sporda saldırganlık ve şiddet olaylarında kitle psikolojisinin rolü büyüktür. Tek başına hiçbir kötülüğü yapamayan kişi, kitle içindeyken her şeyi yapacak bir güçte olduğunu hisseder ve önüne gelen her engeli kolayca tahrip eder, yakar, yıkar (Doğan ve Moralı, 1996,s.19-24 ).

Saha içinde olan şiddet seyircileri de etkilemektedir. Bununla birlikte, spor şemsiyesi altında sosyal normlar ve kanunların kabul edilirliği söz konusudur.Bu bağlam da, yeni bir yapılanma olmalı ve kanunlar değiştirilip bir otoriteye bağlanmalıdır.Bu şiddet illegaldir ve şiddet kesinlikle kabul edilemez. Spordaki şiddet ve saldırganlık yasal olmamakla birlikte, kişisel saldırganlık göz ardı edilemez bir gerçektir. Gerçek şudur ki, spor kesinlikle bir zevktir, memnun edici ve eğlenceli bir kazanımdır(Russell, 1993 s.181).

Sporda saldırgan davranışlar ve şiddeti sadece taraftarlar değil, sporun içinde bulunan sporcu, yönetici, hakem, amigo, medya vb. faktörler de teşvik etmektedir.

Örneğin, maçlardan önce, kulüp başkanı ya da sözcüleri karşı kulübe ve taraftarlarına yönelik sözlü saldırı ve kışkırtıcı davranışları, maç sırasında taraftarların gösteri ve tezahüratları, oyuncuların sert davranışları, amigoların kışkırtmaları, bilerek bilmeyerek hakemlerin hatalı sanılan kararları, tartışmalı durumlar, spor yazar ve yorumcularının taraflı, kırıcı, yanlış ve sert yorumları özellikle özel televizyon kanallarının reyting uğruna federasyonu, hakemleri, kulüpleri suçlayan yayınları sporda saldırgan davranışları ve şiddet eylemlerine açık davetiye çıkartmaktadır (Köknel, 1996,s.233-259).

Sporda şiddetin temel nedenleri arasında şunları göstere biliriz;

- Şiddet halinin müsabaka anında otomatik olarak kendini göstermesi, sporcunun gösterdiği agresifliğin seyirciyi etkilemesi.

- Rakiplerin birbirlerine karşı kurduğu üstünlük durumunda yenilen veya kaybeden takımın sporcuları ve seyircilerin psikolojik olarak çöküntü yaşaması ve bunu şiddet olarak dışa vurması

- Fanatiklerin takımları kaybedince kendilerini kaybetmeleri ve aşırı bir reaksiyon göstermeleri(Wann, 2005,s.31).

Koçlar, menajerler, sporcular, medya, yöneticiler spordaki şiddette yer

almaktadır.Spordaki şiddet ve saldırganlıkta bunların hepsinin etkisi vardır. Bu şiddet ve saldırganlık kontrol edilmelidir. Sporcular saldırganlık konularındaki davranışlarda

birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Değişen kurallar, spordaki cezalar ve değişimler spordaki şiddeti değiştirmektedir. Sporcular bunun sorumluluğunu hissetmek

zorundadırlar(Tenenbaum ve ark.,1997,s.5).

Aslında spor hayatın dışında öncelikle kutsal bir faaliyet değildir. Spor toplumun yansımasıdır. Toplumun özellikleri spor kurumuna da aynen yansır. Eğer toplumda yoksulluk, cahillik, etnik ve dini ayrılıklar varsa, spor müsabakalarında arzu edilmeyen görüntüleri yaşamak kaçınılmaz olur. Politikacı, iş adamı ve yöneticiler her ne pahasına olarsa olsun zafer isterlerse oyuncu ve antrenörler bu tür baskılara dayanamazlar ve başarı

için her yolu denemek zorunluluğu hissederler. Sporun topluma yansıttığı stres spor için mazeret değildir. Sporun orijinal amacı doğrultusunda, okul sporları eğitim değerleriyle geliştirilmelidir. Sportmenlik uluslar arası amaç ve ilke olmak zorundadır. Haksız rekabet, saldırganlık, şiddet sporun doğru oyunun düşmanıdır. Toplumun tüm kurumları istenilen düzeye getirilmeden spor kurumunda reform yapma mümkün değildir. Çünkü spor olgusu toplumun tüm birimleriyle ilişkilidir (Eitzen, 1981,aktr. Yetim, 2000,s.193).

5.1. Futbolda Şiddet ve Saldırganlık

Günümüzde çok büyük kitleleri etkisi altına alan futbol, çok ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir. Özellikle son yıllarda gerek ülkemizde gerekse dünyada ciddi seyirci olayları yaşanmaktadır. Ulusal ve uluslararası karşılaşmalarda herhangi bir gerekçe ile pek çok problemler oluşmakta bunun sonucu ise saha içi ve dışı şiddet olayları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aslında spor ile şiddet yakın akrabadır (Gültekin ve ark 2000, s.749-753) çünkü bilindiği gibi futbol şiddeti içinde barındıran bir oyundur. Kazanma hırsını sonuna kadar gözlemleyebileceğimiz, deyim yerindeyse bir erkek oyunudur (Baldık, 2002).

Futboldaki şiddetin en önemli kaynağı “iyi takım-kötü sonuç” çelişkisidir. Bireyin benlik tanımında takım sembollerinin yeri arttıkça bu çelişki büyüyecektir. Çelişkinin büyümesi baskıyı arttıracağından birey, bu çelişkiyi çözebilmek için uygun yükleme kaynaklarına yönelecektir.

Bu nedenle futbolda şiddet; kişinin, bilinçli ve kasıtlı bir şekilde sosyal çevresine psikolojik veya fiziki olarak zarar vermeye yönelik bir davranışta ise, kişide,saldırı davranışı göstermeye yönelik olan ve nispeten süreklilik özelliği taşıyan bir eğilimi anlatır.Gole giden rakibe yapılan faulü de,her defasında saldırı olarak nitelendirmek doğru olmaz.Hiçbir müdahalede bulunmadan rakibin kazanmasına fırsat vermek,spordaki rekabet şartları altında,rakibin kendi amacına ulaşmasını engelleyen ve kurallar içerisinde kalan davranışları,saldırganlıktan ayırmak gerekir (Karagözüğlu ve Ay,1997,s.165-173).

Başarıyı hedefleyen takımlarda, başarısızlık anında meydana gelen hayal kırıklığı, kaygı ve stres taraftar ve sporcuların centilmenlik dışı eğilimlerini de artırmaktadır. Taraftarların sporcuları şiddete davet eden tezahüratları ile sporcuların seyirci psikolojisini

doğrudan etkileyen davranışları, saldırgan bir kimliğe bürünmelerine neden olmaktadır. Örneğin; yönetim ve medya tarafından çok başarılı olacağı şekilde koşullandırılan ve başarısız olan takımın taraftarları için her başarısız sonuç inanç kaybı ve düş kırıklığına uğramış bir taraftarın takımına tepkisi kaçınılmaz olacaktır.

Özellikle taraftar gruplarının içindeki gençler ve duygusal ve bilişsel gelişimi yetersiz, kültür düzeyi düşük olan yetişkinler henüz sosyalleşmedikleri için saldırganlık eğilimlerini denetleyemeyip, ekip başlarını da taklit ederek saldırgan tutum ve davranışları güçlene bilmektedir. Genç taraftarların gruplarla bu tarz ilişkileri devam ettikçe saldırgan davranışta bulunmaları, bulundukları ortama bağlıdır. Taraftar gruplarına dahil olan kişilerin olmayan kişilere göre daha saldırgan oldukları gözlenmektedir.

Günümüz futbolunda insanların, hayatın her alanında olduğu gibi, kazanma ve kaybetme mantığı içerisinde yetiştirilmeleri, futbolda;”kazanmanın her şey olduğu” ve “kazanmak için her yolun geçerli olduğu” anlayışını hakim kılmaktadır. Bu anlayışla, şiddet ve fair-play’in anlam ve önemi konusunda eğitim eksikliği ve yeterli sağduyunun sağlanamayışı, başarıya giden yolda her türlü girişimi(şike,doping,şiddet v.b) doğal saymaktadır.

Sportif müsabakaların (özellikle futbol) üstlendiği misyonlardan biriside müsabakalar kullanılarak kişi veya toplumların kendilerini ifade ettikleri, seslerini duyura bildikleri, kızgınlıklarını veya sevinçlerini çatışmaya dönüştürdükleri alanlar olmasıdır (Cengiz, 2004,s.51-54).

Bu çatışmalarda görünür neden bir gol, bir tezahürat şekli,maç çıkışı bir gerginlik olurken bunların gerisinde uluslararası çekişmeler,din,mezhep farklılıkları,yöresel problemler ve çekişmelerde olabilmektedir.Neticede kitle hareketi halini alan olaylar insanlık tarihinde önemli bir yer tutmaktadır(Erkal ve ark.1998,s.147-171).

6. Referans Gruplarının Seyirci Saldırganlığı Üzerine Etkileri