• Sonuç bulunamadı

3. KÜRESELLEŞMENİN ULUS DEVLET OLUŞUMUNA ETKİLERİ

2.3. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE ULUS – DEVLET

2.3.1.2. DİĞER KÜRESEL ÖRGÜTLERİN GETİRDİĞİ

2.3.1.2.2. DÜNYA BANKASI (DB) ETKİSİ

DB küresel anlamda birçok alanda etkin bir örgüttür. Mali anlamda desteklediği birçok gelişim politikasıyla birlikte gelişmekte ülkelere sağladığı fonlarla bu ülkelerin küresel konjonktüre uyum sağlamaları konusunda büyük bir finansör olarak yer almaktadır. Özetle çevre, sağlık, enerji, yoksulluk ve eğitim gibi alanlarda ülkelerin borç yüklerini azaltmayı amaçlayarak ülkelerin gelişimini desteklemektedir.

Türkiye’nin DB üyeliği 1947 yılında gerçekleşmiştir.153 Ancak genel kanı şudur ki, DB etkinliği Türkiye’de 1980 sonrası dönemde 24 Ocak kararları ile büyük oranda artmıştır. Nitekim küresel ve liberal politikaların etkinliği de bu süreçte daha hissedilir hale gelmiştir. Dünya Bankası uzmanlarının hazırladığı Türkiye Raporunda, Türkiye’nin beş yıl istikrar programını sürdürmesi, yeni yatırımlara girişilmemesi esasına dayalı ekonomi modeli önerilmiş, OECD ise hazırladığı raporda, sabit sermaye yatırımlarının %5,7 değil, %3 artırılmasını, tüketim artışının %4,1 yerine %3,6 olması gerektiğini öngörmüştür.154 Görülmektedir ki DB etkisi 1980 sonrası dönemde devlet yatırımlarını yönlendirmekte ve bu yönlendirmelere paralel olarak yönetsel anlamda da etkin olmaktadır. DB raporları doğrultusunda oluşturulan istikrar programları da borçlanmaların artmasıyla uygulama alanında zorluklarla karşılaşmıştır. Bu bağlamda 1980 öncesi ve sonrası dönemde DB destekli kredilerin detayları incelendiğinde sektörel ayrımlar ve kredilerin koşullarındaki farklılıklar daha net görülmektedir.(Tablo 7- 8)

Tablo 7 1963-1980 arası dönemde kullanılan DB destekli krediler155

153 DPT raporu, 1995

154 A. Soyak, N. Eroğlu, a.g.e., s. 531

155 A. Soykan, N. Eroğlu, a.g.e., s. 532

1980 öncesi dönemde sektörel anlamda daha dar kapsamlı ve daha düşük tutarlı proje kredileri verilmekte iken 1980 sonrası dönemde görülmektedir ki kredi tutarları daha büyük rakamlara ulaşırken proje detayları da daha belirgin hale gelmiş ve krediler daha spesifik alanlarda kullanıma sunulmuştur.

Tablo 8 1980 sonrası dönemde kullanılan DB destekli krediler156

156 A. Soykan, N. Eroğlu, a.g.e., s. 533

DB politikaları mali destek anlamında yorumlansa da aslında yönetsel anlamda etkileri daha yoğun olan politikalardır. IMF istikrar politikalarında olduğu gibi DB destekleri de belirli koşullara dayanmaktadır. IMF’nin koşulluluk mekanizması gibi, DB da kredi verme konusunda, ‘siyasa değişimi’ni koşul olarak öne sürmektedir.157 Yerelleşme yönünde önemli istikrar paketleri sunan banka bürokratik sistem ile ilgili de birçok değişim önermektedir. Özellikle 1980 sonrasında özelleştirmeler anlamında yaşanan paradigma kayması DB politikalarının da birer sonucu olarak ele alınabilmektedir.

DB politikalarının genelinde yerelleşme yer almaktadır şeklinde bir yorum yapılabilecektir. Buradan hareketle de bürokatik yapıda köklü bir değişim de söz konusu olmaktadır. Uzun yıllar merkeziyetçi bir yapıda görülen bürokratik sistem bundan böyle yerele doğru kaymakta ve etkinliğini yitirmektedir. Ağırlıklı olarak mali yapıdaki değişimi öngören bu etkileşimler dahilinde birçok anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmalar, kısaca KİT’lerin tasfiyesi, enerji sektöründe özelleştirme, mali sermayenin küresel ilişkilerini düzenleyecek şekilde para ve sermaye piyasalarının kurulması ve işletilmesi, tarım sektöründe gübre, tohum, ilaç, makine gibi girdilerde devlet tekelinin kırılması v.b. şeklindedir. 1985’den sonra ise enerjiden, eğitime çeşitli sektörleri düzenlemeye yönelik Sektörel Uyarlama Kredileri (Sectorel Adjustment Loan (SECAL))’ler gündeme gelmiştir.158 Görüldüğü üzere devletten uzaklaşacak bir kamu yönetiminin tasarlandığı bir sistem öngörülmektedir.

Vergi indirimleri, işgücündeki etkinliğin artırılması, özel sektöre olan destekler gibi konular dahilinde gerek DB gerekse IMF ile olan ilişkilerde ağırlık ekonomik politikalarda gibi görülse de esasen bürokrasinin hızlı bir biçimde hareket edebileceği bir sistem öngörülmektedir. Ancak Türkiye’de uzun yıllardır yerleşmiş olan etkin bürokrasi bu düzenlemeler ile birlikte

157 M. İspirli, a.g.e., s. 111

158 M. Kutun, a.g.e., s. 112

koşulsuz etkinliğini yitirecek ve daha yapıı politikalar izlemek durumunda kalacaktır şeklinde bir yorum yanlış olmayacaktır. Nitekim günümüze kadar olan süreçte izlenen şudur ki; bürokrasi koşulsuz etkin bir sisteme haiz bir kurum olarak devlette varlığını devam ettirmektedir. Ancak günümüz koşullarında bu durum değişmiş ve daha hızlı hareket kabiliyetine haiz bir devlet yapısını öngörmektedir. Bu nedenledir ki, hızlı bir bürokratik sistem daha verimli bir hale gelecek ve gerek vatandaş gerekse devlet yapılanması bu değişimden en üst düzeyde verim alabilecektir.

AB süreci de bürokrasinin etkinliğini önemli ölçüde etkileyen bir süreç olarak ele alınmalıdır. Bu süreçte şayet Türkiye; kararlılıkla AB ile uyum ve entegrasyon noktasında daha ileri adımlar atmaya devam ederse, ekonomik olarak da Batı dünyasıyla uyumlu ve eşdeğer bir konuma gelirse ve demokratikleşme ile temel hak ve hürriyetler noktasında gelişmiş ülkeler ile aynı seviyeyi yakalama çalışmalarına ağırlık verirse, bölgesinde model bir ülke olabilecektir.159

159 M. İspirli, a.g.e., s. 142

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRK BÜROKRATİK SİSTEMİNDE KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

3.1.ARAŞTIRMAYLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Araştırmamız küreselleşme ile birlikte yönetse yapısında değişim görülen Türkiye’de bürokrasinin ve bürokrasi çalışanlarının değişim sürecine bakış açıları, değişimden etkilenip etkilenmedikleri, kişilerin karakteristik özelliklerine ve çalışma biçimlerine göre yeni kurulan düzene uyum sağlayabilirlikleri gibi konularda inceleme amaçlı hazırlanıp uygulanmıştır.

Küreselleşme toplumların genelinde etkin bir olgu olarak karşımıza çıkarken bu etkinlik yönetsel, ekonomik, siyasi ve sosyal etkiler gösterebilmektedir. Bu etkileri tek tek inceleyebileceğimiz gibi girift bir yapı halinde görerek de incelemek mümkündür. Nitekim tüm bu boyutları ile küreselleşme, etkisi altına aldığı bölgede her boyutta bir diğer boyutun farklı unsurlarını kullanarak yerleşmekte ve dünya düzenini değiştirmekte olan bir olgudur. Bu değişime olan tepkiler eğitim durumuna, mesleki gelişime, sosyal çevreye bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Devletlerin ulus-devlet kavramından çıkarak uluslararası platformda birer aktör haline gelmeleri nedeniyle bürokrasinin de yalnızca devlet için değil artık uluslararası birtakım normlara göre çalışması gerekliliği de araştırmanın konularından birisi olmuştur. Bu bağlamda, kamu bürokrasisini dönüşümü ve bu dönüşümün yönü önem arz etmektedir.

Esasında Cumhuriyetin kuruluşundan bügüne bürokratik kurumlar açısından birçok değişim yaşanmıştır. Bu değişimlerin çoğu siyasi kaynaklı olmakla birlikte 1950’den beri periyodik olarak hemen her 10 senede bir olacak şekilde darbe ya da muhtıra gibi askeri müdahaleler ile de yeniden şekillendirilmek istenmiştir. Bu tip değişimler kurumlarda yapısal değişimlere yol açtığı gibi personelin çalışma disiplininde de ister istemez değişimler

gözlenmiştir. Bu değişimlerden kaynaklanan farklı yaklaşımlar da araştırmanın konularından birini oluşturmaktadır.

3.2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI

Araştırmada küreselleşme çerçevesinde kamu bürokrasisinin küreselleşme olgusuna karşı tepkisinin ne yönde olduğu tespit edilmek istenmektedir. Bu amaç doğrultusunda anketin yöneltildiği çalışanların eğitim durumları, mesleki gelişim bilgileri ve görevleriyle olan yaklaşımları incelenerek görevle ilgili sorumlulukları ve değişim sürecinde yaşadıkları kurumsal anlamdaki değişimlere olan tepkileri incelenmiştir.

Küreselleşme sürecinde devletin mevcut bürokatik yapılanmasında küresel örgütlerin doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği kurumlar bulunmaktadır. Bu kurumlar kimi zaman küresel bir örgütle işbirliği içerisinde projeler bazında faaliyetler yürütmekte kimi zaman da doğrudan olmayan ancak yasal birtakım düzenlemeler gereği; örneğin, AB uyum yasaları, zaruri birtakım değişimlere maruz kalmaktadırlar. Özellikle 10 yıl ve üzeri süredir kamu bürokrasisinde çalışmalarını sürdürmekte olan çalışanlar bu durumu daha etkili hissedebilmektedirler. Bu bağlamda; araştırmada bu durum da incelenmiştir. Kamu bürokrasisinde çalışanların küreselleşmeye olan yaklaşımlarının kurumun çalışma düzenine olan olası etkileri ve bu durumun genel anlamda kamu bürokrasisinde nasıl bir etki yaratacağı incelenmiştir.

Süreç olarak küreselleşme olgusu kimi yazarlara göre çok eskilere dayandırılabilirken modern dünyanın yönetsel yapılarında görülen değişim süreci son 15 – 20 yıllık döneme denk gelmektedir. Yeni kamu işletmeciliği yaklaşımı bu dönemin başında gelişmeye başlamıştır. Klasik kamu yönetimi anlayışının yerine benimsenmeye başlayan bu anlayış ile birlikte devletin küçülmesi konusu gündeme gelmiştir. Ayrıca yönetsel anlayış biçimi açısından yönetişim ( governance ) yaklaşımı yeni kamu işletmeciliği anlayışını destekleyecek özellikler ile birlikte kurumlarda yerini almaya başlamıştır. Yönetişim kavramı ile birlikte kamu ve özel sektör anlayışları

arasındaki sınırlar kesin çizgilerini kaybetmeye başlayarak girift bir yapı oluşturmaya başlamıştır. Yönetimin içeriğindeki değişime işaret eden yönetişim, yönetmenin yeni süreci, düzenlenmiş kural şartının değişmesi ya da toplumun yönetilmesinin yeni yöntemidir.160

Yeni kamu yönetimi anlayışında işletmeci yaklaşımı özel sektör mantığından ayıran önemli nokta hukuki bağlılık ve denetim özellikleridir. Bu şekilde hizmetlerin götürülebilmesi açısından kamu yönetimi etkinliğini yitirmekten korunabilecektir. Nitekim, esasında yeni kamu işletmeciliği vatandaşı müşteri olarak ele almakta ve bu şekilde hareket edildiğinde de hizmetten tüm halkın yararlanabilmesi zorlaşabilmektedir. Bu yaklaşım ayrıca merkeziyetçi yapıdan yerelleşmeye doğru bir eğilime sahiptir. Nitekim yerel halkın ihtiyaçlarına daha hızlı ve nitelikli cevaplar verebilmek adına bu gerekli görülmektedir.

Bu değişimin birer aktörü olarak yönetsel yapıdaki yerini alan kurumların sayılarındaki artış oldukça belirginleşmiştir. Üst kurullar, düzenleme ve denetleme kurulları bunların en başında gelenleridir. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi bürokratik örgütlenmeler bu yönetsel yapılanmalara örnektir. Araştırmamızda da bu denetleme kurullarından Şeker Kurumu örneklem olarak ele alınmıştır.

Örneklemde araştırmamız 100 kişiye yöneltilmiş olup tamamından soru kağıdı cevaplanarak geri alınmıştır. Cevaplayan kişiler kurumda idari personel, uzman yardımcısı, uzman, başuzman, genel sekreter gibi unvanlara sahip çalışanlardır.

Anket sorularının dağıtılması ile birlikte cevaplayanlarla irtibat halinde kalınarak çalışmanın anlaşılabilir olması ve sağlıklı seyretmesi hedeflenmiştir. Soru seti 24 sorudan oluşmakta olup bu soruların büyük kısmı ucu kapalı sorular olarak hazılanmıştır.

160 N. Özer, a.g.e., s.43

Araştırma ile ulaşılması hedeflenen nokta; küreselleşme sürecinde bürokrasi adına çalışan personelin yeniden yapılanan kamu yönetimi sistemi içerisinde bu yapılanmaya karşı geliştirdikleri olası tepkileri ortaya çıkarmak, bu değişim sürecinde devletin yapısı hakkındaki düşünceleri ortaya çıkarmak gibi konulardır.

3.3. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI

Araştırmada sorulan sorulara göre çıkarılmak istenen varsayımların ana maddesi küreselleşmenin Türk Bürokratik Sistemine olan etkileridir. Bu bağlamda değişimin bürokrasi çalışanları üzerindeki gerek çalışma düzenine gerekse değişen düzene ayak uydurmalarının zorluğu varsayımlar arasında bulunmaktadır.

Çalışanın küreselleşmeye bakış açısı ile küreselleşmenin kendi kurumuna olan etkisi arasında doğru orantı olduğu varsayılmaktadır.

Küreselleşme taraftarı olan kesimlerde görülecektir ki duruma daha kolay uyum sağlanmaktadır.

3.4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE UYGULANMASI

Araştırmamız soru kağıdı ile birlikte anket olarak hazırlanmış olup soru kağıtlarının ilgili kurumda çalışmakta olan personele dağıtılması ile uygulamaya konulmuştur. Soru kağıtları 2 Temmuz 2009 tarihinde çalışanlara dağıtılmış olup 3 Temmuz 2009 tarihinde tüm çalışanlardan cevaplanarak teslim alınmıştır. Belirtildiği gibi cevapların daha sağlıklı olabilmesi için çalışanlar ile sürekli irtibat halinde bulunulmuştur.

Araştırma dahilinde soruların yöneltildiği kurum çalışanlarından hem sayısal hem de nitelikli bilgiler alınmıştır. EK-1’de yer alan soru formunun ilk 10 sorusu kişisel bilgiler içermekteyken geriye kalan 14 soru yönetsel yapının mevcut ve gelecekteki konumu hakkındaki fikirlerin alınmaya çalışıldığı sorular olmuştur.

3.5. ARAŞTIRMANIN VERİ VE BULGULARI

3.5.1. YAŞ

Tablo 9 Yaş Grupları

Sayı % Geçerli % Toplam %

18-28 22 22,0 22,0 22,0

28-38 50 50,0 50,0 72,0

38-48 22 22,0 22,0 94,0

48ve

üzeri 6 6,0 6,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Tabloda görüleceği üzere kurumun ağırlıklı yaş ortalaması 28-38 yaş grubunda kümelenmiştir. Yaş grubunun yoğun olduğu bu gruptaki personel ağırlıklı olarak kurumda uzman yardımcısı ve uzman olarak görev yapmaktadır. Yaş ile doğru orantılı olarak yükselen unvanlar düşünüldüğünde üst düzey yönetici konumunda olan personelin az sayıda olması da doğal olarak görülmektedir.

3.5.2. Cinsiyet

Tablo 10Cinsiyet

Sayı % Geçerli % Toplam %

Erkek 61 61,0 61,0 61,0

Kadın 39 39,0 39,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Ağırlıklı olarak erkek personelin istihdam edildiği kurumda üst düzey yönetici konumunda kadın personel sayısı olarak fazlalık bulunmaktadır.

3.5.3. Medeni Durum

Tablo 11.Medeni Durum

Sayı % Geçerli % Toplam %

Evli 84 84,0 84,0 84,0

Bekar 16 16,0 16,0 16,0

Toplam 100 100,0 100,0

Evli personelin oldukça fazla(%84) olmasıyla kurumun personel seçiminde medeni duruma önem verdiği varsayımı çıkarılabilmektedir.

3.5.4. Öğrenim Durumu

Tablo 12. Öğrenim Durumunuz

Sayı % Geçerli % Toplam %

Üniversite 69 69,0 69,0 69,0

Yüksek

Lisans 26 26,0 26,0 95,0

Doktara 5 5,0 5,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Tabloda görüldüğü üzere çalışanların öğrenim düzeyleri ağırlıklı olarak lisans düzeyinde olup 26 kişi yüksek lisansı, 5 kişi de doktora öğrenimini tamamlamış olarak görülmektedir. Kurumda istihdam edilebilme koşulununun en az lisans düzeyinde olduğunu çıkarabilmekteyiz.

3.5.5. Anne ve Babanızın Öğrenim Durumu

3.5.5.1. Annenin öğrenim durumu

Tablo 13. Annenizin öğrenim durumu

Sayı % Geçerli % Toplam %

lise 35 35,0 35,0 35,0

üniversite 53 53,0 53,0 88,0

doktara 12 12,0 12,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

3.5.5.2. Babanızın Öğrenim Durumu

Tablo 14. Babanızın öğrenim durumu

Sayı % Geçerli % Toplam %

lise 25 25,0 25,0 25,0

üniversite 61 61,0 61,0 86,0

doktara 14 14,0 14,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Her iki tablodan da çıkarılabilecek sonuç şudur ki çalışan personelin ebeveynlerinin öğrenim düzeyleri genellikle üniversite düzeyinde olup babaların yüksek öğrenimde annelere göre daha fazla olduğu gözlemlenmektedir. Bu da çalışanların öğrenim düzeyini etkileyebilecek bir veri olarak karşımıza çıkmıştır. Nitekim hepsi en az üniversite mezunu iken lisansüstü öğrenimini tamamlamış personel sayısı da 31 kişidir.

3.5.6. Yetişme çağında bulunulan yer

Tablo 15. Yetişme çağlarınızda(7-19 yaş arası) uzun süre bulunduğunuz yer neresiydi

Sayı % Geçerli % Toplam %

Büyükşehir 58 58,0 58,0 58,0

Şehir 35 35,0 35,0 93,0

Yurtdışı 7 7,0 7,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Tabloya göre çalışan personel ağırlıklı olarak büyükşehirlerde yetişmiş olup bu yetişme döneminde sosyal çevreden etkilenmenin önemine istinaden eğitim gibi olanaklardan daha fazla yararlanabildiği ifade edilebilecektir.

3.5.7. Çalışılan Pozisyon

Tablo 16. Çalıştığınız Pozisyon

Sayı % Geçerli % Toplam %

Uzman yardımcısı 49 49,0 49,0 49,0

Uzman 23 23,0 23,0 72,0

Müdür yardımcısı 7 7,0 7,0 79,0

Müdür 3 3,0 3,0 82,0

İdari personel 18 18,0 18,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Kurumun personel dağılımında en büyük payı uzman yardımcısı konumundaki çalışanların aldığını görebilmekteyiz. Buradan hareketle yükselmesi muhtemel çoğunluğun bu kadroda yoğunlaştığını ifade edebilmekteyiz.

3.5.8. Çalışma Süresi

Tablo 17. Çalıştığınız Süre

Sayı % Geçerli % Toplam %

0-5 68 68,0 68,0 68,0

5-10 32 32,0 32,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Tablodan izlenen duruma göre çalışan personelin büyük kısmı ilk 5 yılını henüz doldurmamış olup Tablo 7de izlenen unvan özelliklerin karşılar konumdadır. Nitekim henüz 5 yılını tamamlamamış personel sayısı ile idari personel sayısı toplamı birbirini doğrulamaktadır.

3.5.9. Alınan Ücretler

Tablo 18. Aldığınız Ücret

Sayı % Geçerli % Toplam %

10bin-20bin 27 27,0 27,0 27,0

20bin-30bin 55 55,0 55,0 82,0

30bin-40bin 18 18,0 18,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Bu tablodan da izlenebilmektedir ki ara kadroların çoğunlukta olması nedeniyle gelir aralığında da 20-30 bin aralığı daha ağırlıklıdır. Üst kademe çalışan sayısı ile de üst kademe maaş alan personel sayısı da örtüşmektedir.

3.5.10. Yabancı Dil Bilgisi

Tablo 19. Yabancı Dil Bilginiz

Sayı % Geçerli % Toplam %

İngilizce 100 100,0 100,0 100,0

Kurumda çalışan personelin tamamı en az 1 yabancı dil bilmekteyken bu dillerden bir adedi mutlaka İngilizce olarak görülmektedir. Bu da kurumun personel alımındaki seçiciliğini ifade etmektedir. Nitekim yeni dünya düzeninde en geçerli dillerden biri olan İngilizcenin tercih nedeni olması da doğal karşılanmaktadır.

3.5.11. Daha Önceki Görevler

Tablo 20. Bulunulan kurumdan önce çalışılan yerler

Sayı % Geçerli % Toplam %

yok 27 27,0 27,0 27,0

uzman 18 18,0 18,0 45,0

bankacı 18 18,0 18,0 63,0

müdür 4 4,0 4,0 67,0

muhasabeci 10 10,0 10,0 77,0

bakanlık

çalışanı 7 7,0 7,0 84,0

yazılımcı 5 5,0 5,0 89,0

turizimci 5 5,0 5,0 94,0

memur 6 6,0 6,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Burada dağınık bir yüzde görülmekle birlikte en yoğun olan satırı okuduğumuzda çalışanların ilk işlerinin bu kurum olduğunu söyleyebilmekteyiz. İlk iş deneyimlerini bir üst kurul niteliğindeki kurumda başlayan personel sayısına kurumun personel yönetimi konusunda da genç personelleri tercih etmesi yorumunu çıkarabiliyoruz.

3.5.12. Görev Memnuniyeti

Tablo 21. Çalıştığınız kurumdan memnun musunuz?

Sayı % Geçerli % Toplam

Evet 78 78,0 78,0 80,0

Hayır 18 18,0 18,0 98,0

Toplam 100 100,0 100,0

Bu sorudan da görüleceği üzere kurumda çalışanlar görevlerinden memnun olduğunu belirtmektedir. Ancak bu noktada dikkat çekilmesi gereken konu bu tip sorularda kişilerin gerçek düşüncesini yansıtmaktan çekinmeleridir. O nedenle anket sorularında özellikle gizliliğe dikkat edildiğinin belirtilmesi ve soruların içtenlikle yanıtlanması için çaba gösterilmiştir.

3.5.13. Görev Memnuniyetsizliği Durumunda Tercih Edilen Birimler

Tablo 22. 12. soruya verdiğiniz yanıt hayır ise nasıl bir kurumda çalışmak isterdiniz?

Sayı % Geçerli % Toplam

Özel sektörde 10 10,0 43,5 52,2

Başka bir

bakanlıkta 11 11,0 47,8 100,0

Başka bir

kamu kurumu 23 23,0 100,0

Aynı bakanlık

farklı görev 77 77,0

Toplam 100 100,0

Görüldüğü üzere görevinden memnun olmayan kesimden alınan cevaplara göre kurumun bağlı olduğu bakanlık bünyesinde bir başka kurumda çalışmayı isteyenlerin ağırlığı göze çarpmaktadır. Bir anlamda çalışılan kurumun yönetiminden kaynaklanabileceği yorumu yapılabilmekte olup geri kalan kesim ile ilgili ağırlık yine kamu sektöründen yana görünmektedir.

3.5.14. Değişen Dünya Düzeninin Çalışılan Kuruma ve Göreve Sağlayacağı Prestij

Tablo 23. Değişen bürokratik düzen ile birlikte çalışmakta olduğunuz görev ile ilgili olarak gelecekte nasıl bir konumda olacağınızı düşünüyorsunuz?

Sayı % Geçerli % Toplam

Daha az

prestijli 3 3 3 3

Aynı 29 29,0 35,4 39,0

Daha çok

prestijli 50 50,0 61,0 100,0

Fikrim yok 18 18 100

Toplam 100 100,0

Bu soruda alınmak istenen cevapların içeriği çalışanların değişen dünya düzenine olan ilgileri ve küreselleşmenin çalışılan kuruma olan katkısının farkındalığı olmuştur. Alınan cevaplara göre çalışanların yarısı

küreselleşmenin kuruma ve çalıştıkları görevin niteliğine pozitif katkısının olacağını düşünmektedir.

3.5.15. Yoğun Çalışma Gerektiren Zamanlar

Tablo 24. Göreviniz ile ilgili olarak en çok zamanınızı alan faaliyetin günlük iş saatinizin ne kadarını aldığını belirtir misiniz?

Sayı % Geçerli % Toplam

2-4 37 37,0 43,5 43,5

4-6 42 42,0 49,4 92,9

6-8 6 6,0 7,1 100,0

Toplam 85 85,0 100,0

Yanıt

Yok 15 15,0

Toplam 100 100,0

Kurumda çalışma düzeninin değerlendirildiği bu soruda çalışanların yaptıkları işlerin yoğunluk düzeyi test edilmiştir. Günlü çalışma saatinin 9 saat olduğu bilinen kurumda genellikle yapılan işler 4-6 saat arası bir zaman diliminde yapılmakta olup buna en yakın çalışma zaman diliminin 2-4 saat olduğu görülmektedir. Bu dilimde çalışan kişilerin iş yoğunluğunun az olduğu ifade edilebilmekte olup verimli çalışma düzeninin sağlanması için çalışmalar yapılması gerekliliği ifade edilebilir. Nitekim zaman yönetimi küreselleşme ile birlikte değişen yönetim felsefesinin unsurlarından biri olmuştur.

3.5.16. Kamu Yönetimi Temel Kanununun Etkisi

Tablo 25. Yeni kamu yönetimi yasa tasarısına göre kurumunuzun ve görevinizin nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?

Sayı % Geçerli % Toplam

olumlu 64 64,0 64,0 64,0

olumsuz 12 12,0 12,0 76,0

fikrim

yok 24 24,0 24,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Çalışanların büyük çoğunluğunun bakış açısına göre Kamu Yönetimi Temel Kanunu genel itibariyle olumlu bir etki bırakacağı düşünülmektedir.

Burada da kaçırılmaması gereken önemli nokta bu cevabı verirken çalışanların bu kanunun içeriğini takip ediyor olmalarıdır.

3.5.17. Kamu Yönetimi Temel Kanununun Devlet Yönetimine Etkisi

Bu soruda birden çok seçenek sunulmuş olup katılımcıların yorumları alınmak istenmiştir. Bu seçenekler şu şekildedir.

1)Küçülen devlet yapısı ile birlikte özel sektör mantığı yönetsel faaliyetleri olumsuz yönde etkileyecektir.

Tablo 26. Küçülen devlet yapısı ile birlikte özel sektör mantığı yönetsel faaliyetleri olumsuz yönde etkileyecektir.

Sayı % Geçerli % Toplam

Tamamen

katılıyorum 19 19,0 21,1 21,1

Fikrim yok 29 29,0 32,2 53,3

Hiç

katılmıyorum 42 42,0 46,7 100,0

Toplam 90 90,0 100,0

Toplam 100 100,0

Bu sorunun devletin küçülmesi ile ilgili şıkkında 42 kişi devletin küçülmesinin getireceği özel sektör yaklaşımının yönetsel faaliyetleri etkilemeyeceğini düşünmekte olup küçük bir kısmı ( 19 kişi ) bu değişimin olumsuz sonuçlar doğuracağı kanısına varmışlardır.

2) Kamu yararı değil faaliyetlerin verimliliği ve karlılığı ön plana çıkacaktır.

Tablo 27. Kamu yararı değil faaliyetlerin verimliliği ve karlılığı ön plana çıkacaktır.

Sayı % Geçerli % Toplam

Tamamen

katılıyorum 35 35,0 35,0 35,0

Fikrim yok 53 53,0 53,0 88,0

Hiç

katılmıyorum 12 12,0 12,0 100,0

Toplam 100 100,0 100,0

Söz konusu değişimin kamu yararı değil de verimlilik ve karlılık odaklı olacağını ifade eden bu şıkta katılımcıların büyük kısmı ( 53 kişi ) konu ile ilgili bir fikre sahip olmadıklarını ifade etmiştir. Geri kalan kısımda 35 kişi bu fikre katıldığını ifade ederken 12 kişi de zıt fikirde olduklarını belirtmiştir.

3) Yerel yönetimler güçlenerek yerel halka daha iyi hizmet verebilecek

3) Yerel yönetimler güçlenerek yerel halka daha iyi hizmet verebilecek