• Sonuç bulunamadı

Dünyayı Yeni Bir Gözle Görmek

Hepimizde bir yapbozun parçalarını bir araya getirmeyi seven, bü­

tünün imgesinin ortaya yavaş yavaş çıkışını görmeyi seven bir yan vardır. Bir kişinin, bir çiçeğin veya bir şiirin güzelliği onun bütü­

nünü görmektedir. İngilizcede "bütün" ve "sağlık" sözcüklerinin aynı kökten geldiğini görmek ilginçtir. O zaman günümüzde dün­

yanın sağlıksızlığının onu bir bütün olarak görme yeteneksizliği­

mizle doğru orantılı olması şaşırtıcı değildir.

Sistem düşüncesi bir bütünü görme disiplinidir. Şeylerden çok karşılıklı ilişkileri, statik "enstantane"lerden çok değişim düzenle­

rini görmek için bir çerçevedir. Bir genel ilkeler kümesidir. Bu ge­

nel ilkeler yirminci yüzyıl boyunca damıtılmış olup fiziki ve sosyal bilimlerden mühendisliğe ve işletmeciliğe kadar çok çeşitli alanları kapsar. Aynı zamanda bir spesifik araçlar ve teknikler takımıdır ve iki düşünce yolundan kaynaklanır: Sibernetiğin "geri bildirim"

kavramları ve başlangıcı ondokuzuncu yüzyıla dayanan "servo­

mekanizma" mühendislik teorisi. Son otuz yıl içinde bu araçlar çeşitli kentsel, bölgesel, ekonomik, politik, ekolojik ve hatta fizyo­

lojik sistemleri anlamak için kullanılmıştır.1 Sistem düşüncesi bir duyarlılıktır, yaşayan sistemlere benzersiz karakterlerini veren o karmaşık, incelikli birbiriyle bağlantılılığı açıklar.

Günümüzde sistem düşüncesine daha da çok ihtiyaç duyulmak­

ta. Çünkü karmaşıklık bizi ezmekte. Belki de tarihte ilk kez insanlık herhangi birinin massedebileceğinden çok daha fazla bilgi yaratma,

Sosyal bilimlerde "sibernetik" ve "servo-mekanizma" düşünce okullarının kapsam­

lı bir özeti, George Richardson'm, Feedback Tlıouglıt in Social Science and Systenıs Tlıe­

ory (Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 1990) adlı kitabında bulunabilir.

insanın yönetebileceğinden çok daha büyük bir birbirine bağımlılı­

ğı geliştirme ve insanın ayak uydurabileceğinden çok daha büyük bir hızla değişimi hızlandırma kapasitesine sahiptir. Şurası kesin, bu ölçüde bir karmaşıklık daha önce yaşanmadı. Etrafımızda hep "sis­

tem çökmesi" örnekleri var, yerkürenin ısınması, ozon tabakasının incelmesi, uluslararası uyuşturucu ticareti, ABD'nin ticaret ve bütçe açıkları gibi. Bu sorunların basit bir yerel nedeni yok. Aynı şekilde tekil planda göz kamaştırıcı ve yenilikçi ürünlere rağmen organizas­

yonlar da çöküyorlar, çünkü çeşitli işlev ve istidatlarını üretken bir bütün halinde toparlayamıyorlar.

Karmaşıklık güven ve sorumluluğu tahrip edebilir. Şu nakarat­

ların sık sık tekrarlandığını duyarız: "Bütün bunlar benim için çok karmaşık" veya "benim yapabileceğim bir şey yok, sistem böyle".

Sistem düşüncesi, "birbirine bağımlılık çağına" girdiğimiz sırada birçoğumuzun duyduğu bu umutsuzluk duygusunun panzehiri­

dir. Sistem düşüncesi karmaşık durumların temelindeki "yapıları"

görmek için bir disiplindir. Bu disiplinle yüksek kaldıraç gücüne sahip değişimle düşük kaldıraç gücüne sahip olanı ayırt edebiliriz.

Şöyle ki, bütün'leri görerek sağlıklılığı geliştirmeyi öğreniriz. Bunu yapabilmek için sistem düşüncesi bir dil sunar. Bu dil düşüncemizi yeniden yapılandırmakla işe başlar.

Sistem düşüncesini beşinci disiplin olarak adlandırıyorum, çünkü o bu kitaptaki beş öğrenme disiplininin tümünün altında yer alan kavramsal temel taşıdır. Tümü de parçaları görmekten bü­

tünü görmeye, insanları çaresiz tepkiciler olarak görmekten kendi gerçekliklerine şekil veren aktif katılımcılar olarak görmeye, bu­

güne tepki göstermekten yarını yaratmaya doğru bir zihniyet de­

ğişimi ile ilgilidir. Sistem düşüncesi olmadan, uygulamaya geçil­

diğinde bu öğrenme disiplinlerini birbiriyle bütünleştirmenin ne özendiricisi, ne de aracı olmaz ortada. Beşinci disiplin olarak sistem düşüncesini öğrenen organizasyonların kendi dünyaları hakkında nasıl düşündüklerinin temel taşıdır.

Beşinci Disiplin'in ilk basımında o dönemde sistem düşüncesi­

ne ihtiyaç duyulan durumlara en "şiddetli örnek" olarak, "kimse­

nin gitmek istemediği yere en hızlı kimin gideceği" üzerine kurulu ABD-SSCB silahlanma yarışının bir analizi yer alıyordu. Bu trajik yarışın ABD ekonomisinin kaynaklarını kuruttuğunu ve Sovyet ekonomisini harap ettiğini belirtip, yarışın ancak hasımlardan biri

"artık oynamak istemediğinde" biteceğini söylemiştim. İronik bir şekilde bunu yazmamın üzerinden bir yıl sonra Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle trajik denebilecek ABD-SSCB silahlanma yarışı aniden

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 95 sona erdi. Fakat bugün ABD ve dünyanın büyük kısmı kimsenin gitmek istemediği yere doğru "terörizmle savaş" denilen yeni bir yarışa kapılmış görünüyor.2

Terörizmle savaşın kökeninde, tıpkı ABD-Sovyet silahlanma yarışında olduğu gibi karşıt siyasi ideolojiler ya da belirli silah­

lar değil her iki tarafın da paylaştığı bir düşünce biçimi yatıyor.

Amerika Birleşik Devletleri temelde aşağıdaki akışa çok benzeyen bir bakış açısıyla yönetiliyor:

Teröristler kendi durumlarını ise şu şekilde görüyor:

ABD'nin

Amerikan bakışıyla El Kaide gibi terör örgütleri saldırgandırlar ve ABD'nin askeri mevcudiyetini genişletmesi bu tehdit karşısında savunmaya yönelik bir hamledir. Teröristlerin bakışıyla da hem iktisadi hem de askeri açıdan saldırgan olan ABD' dir ve örgütle­

re katılmak isteyenlerin artması ve çeşitlenmesi birçok insanın bu görüşü paylaştığını göstermektedir.

Fakat yukarıda iki düz çizgi ile betimlenen bu görüşler aslında bir daire oluşturlar. İki hasmın bireysel, "doğrusal" ya da sistemsiz bakış açıları etkileşerek bir "sistem", birbirini etkileyen bir değişken seti meydana getirir.

Sistem görüş açısından bakıldığında terörle savaşta süreklilik arzeden bir saldırganlık dairesi görülür. Amerika Birleşik Devletleri algıladığı Amerikalılara Yönelik Tehdit'e ABD'nin Saldırgan Olduğuna Dair Algı'yı kuvvetlendirecek şekilde askeri faaliyetlerini artırarak yanıt verir, bu da Terör Örgütlerine Katılım'ı artırır ve bu böyle devam eder. Ayrı ayrı ele alırsak, iki taraf da kısa vadeli hedef­

lere odaklanmıştır. İki taraf da algılanan tehditlere yanıt vermektedir.

2 "Terörist" davanın destekleyicilerinin çoğu özgürlük için savaştıklarını söy­

lediklerinde bu terimin kullanımı bir bakış açısını yansıtır. Benim bu ifadeyi kullanmamın tek nedeni Ortadoğu'nun büyük kısmı da dahil, siyasi yelpazenin farklı kesimlerindeki sivillere yönelik organize saldırıların bu şekilde isimlendi­

rilmesi şeklindeki görüşü yansıtmasıdır.

Terörist

Saldırılar

Terörist Örgütlere Amerikahlara

(

Katılım Yönelik Tehdit

ABD'nin Saldırgan

)

Olduğuna Dair Algı Askeri Yamt

'-.

Verme İhtiyacı

Askeri Faaliyetleri ABD'ni

Fakat yaptıkları herkes için giderek artan bir tehlike yaratmaktadır.

Birçok sistemde olduğu gibi burada da belli bir sonuca ulaşmak için yapılması gereken şeyleri yapmak, istenen o sonuca ulaşmayı müm­

kün kılmamaktadır. Her iki tarafın çabalarının uzun vadeli sonucu herkes için giderek artan bir güvensizlik olmaktadır.

İlginç olan, teröristlerin silahlarını ve kaynaklarını inceleyen bunca "sistem analistine" ve karmaşık bilgisayar simülasyonları da dahil olmak üzere en üst düzey haber alma teknojisine sahip olan ABD'nin gerçek bir sistem görüşüne sahip olma konusunda başa­

rısız olmasıdır. 3 O zaman neden, karmaşıklıkla başa çıkmada yar­

dımcı olmasını beklediğimiz bu araçlar, terörizme karşı savaş man­

tıksızlığından sakınma konusunda elimizi kuvvetlendirmediler?

Sofistike tahmin ve iş analizi araçları, sık stratejik planlar bir işin yönetiminde dramatik atılımlar yaratmakta neden normal ola­

rak başarısız kalıyorsa, yukardaki araçlar da o nedenden başarısız oldu. Bunların hepsi, içinde birçok değişkenin bulunduğu türden karmaşık durumları ele almak için tasarlanmıştır: Ayrıntı karma­

şıklığı. Ancak iki tür karmaşıklık vardır. İkincisi dinamik karma­

şıklık türüdür. Sebep ve sonucun kavranması zor ve ince ayrımlar içerdiği durumları anlatır. Bu tür durumlarda müdahalelerin uzun dönem içindeki etkileri açıkça görülmez. Alışılmış tahmin, plan­

lama ve analiz yöntemleri dinamik karmaşıklık ile uğraşmak için 3 Büyük ihtimalle ABD Savunma Bakanlığı, Ulusal Güvenlik Dairesi ve CIA bünye­

sinde devletin diğer organlarının hepsinden çok "sistem analisti" vardır. Sovyet­

ler sistemler teorisinde öncülük etmişti, kırk yılı aşkın bir süre en fazla teorik kat­

kıyı yapanlar Sovyet matematikçiler olmuştu. Bunun bir sebebi de ulusal ekono­

mi üzerinde devlet hakimiyetini pekiştirmek için gelişmiş bilgisayarlar kullanma hayaline sahip Sovyet devletinin sistemlerle ilgili araştırmaları desteklemesiydi.

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 97 yeterince donanımlı değildir. Türlü yaparken birçok malzemeyi karıştırmak ayrıntı karmaşıklığını içerir. Aynı şekilde bir makineyi kurarken karmaşık bir talimat dizisini izlemek de veya indirimli satış yapan bir perakendecide stok sayımı yapmak da öyle. Ancak bu durumların hiçbiri özellikle dinamik bir karmaşıklık içermez.

Aynı eylem kısa ve uzun dönemde çok farklı etkiler doğu­

rursa, o zaman dinamik karmaşıklık var demektir. Eğer bir eylem yerel planda bir sonuçlar dizisi ve sistemin bir başka yerinde çok farklı bir sonuçlar dizisine yol açıyorsa, o zaman bir dinamik kar­

maşıklik vardır. Eğer aşikar müdahaleler aşikar olmayan sonuçlar doğuruyorsa bu dinamik karmaşıklıktır. Jiroskop (düzdöner) dina­

mik karmaşıklık içeren bir makinedir: Bir kenarından aşağı doğru bastırırsanız, sola doğru hareket eder; eğer başka bir kenarı sola doğru iterseniz yukarı doğru hareket eder. Oysa bir jiroskop bir işletmenin karmaşık dinamiğiyle kıyaslandığında ne kadar basit kalır. İşletmede bir şeylerin üretilmesi günler, yeni bir pazarlama promosyonunun geliştirilmesi haftalar, yeni personelin işe alınıp eğitilmesi aylar, yeni ürünlerin geliştirilmesi, yönetim yeteneğinin olgunlaştırılması, bir kalite saygınlığının oluşturulması yıllar alır.

Üstelik bu süreçlerin tümü sürekli olarak bir etkileşim içindedir.

Birçok yönetim durumunda gerçek kaldıraç gücü ayrıntı karmaşıklığı­

nın değil dinamik karmaşıklığın kavranmasında yatar. Pazarın büyümesi ile kapasite tevsiini dengelemek bir dinamik sorundur. Fiyat, ürün (veya hizmet), kalite, tasarım ve malı hazır bulundurma ögelerinden karlı bir karışım elde etme ve bununla güçlü bir pazar konumuna ulaşma dinamik bir sorundur. Kaliteyi iyileştirip toplam maliyeti düşürme ve müşterileri memnun etme ve bunları hep sürdürülebilir tarzda yerine getirme dinamik bir sorundur.

Ne yazıktır ki, "sistem analizlerinin" çoğu dinamik karmaşıklık değil, ayrıntı karmaşıklığı üzerinde yoğunlaşırlar. Binlerce değişken ve karmaşık ayrıntı sıralamaları içeren simülasyonlar (benzetim) bizi fii­

len olay örgülerini ve başlıca karşılıklı ilişkileri görmekten alıkoyacak şekilde dikkatimizi dağıtabilirler. Gerçekte üzücü olan şu ki, birçok in­

san için "sistem düşüncesi" "karmaşıklıkla karmaşık yoldan mücadele etmek", gitgide "karmaşık"laşan sorunlara gitgide "karmaşık"laşan (biz buna "ayrıntılı" demeliyiz) çözümler icat etme anlamına gelmekte.

Oysa bu aslında gerçek sistem düşüncesinin antitezidir.

Terörizmle savaş en temelde bir dinamik karmaşıklık soru­

nudur. Nedenleri ve muhtemel çözümleri anlamak ABD'nin daha güvenli olmak adına yaptıklarıyla, yarattığı saldırganlık algısı gibi karşılıklı ilişkileri görmeyi gerektirir. Eylem ve etkileri arasındaki

gecikmeleri, mesela ABD'nin askeri müdahale kararının gecikme­

sinin terörist örgütlere katılımın artmasını geciktirdiğini görmeyi gerektirir. Ve sadece süreklilik gösteren gerginlik gibi anlık kareleri değil, değişim örgülerini görmeyi gerektirir.

Bir sorunun altında yatan başlıca karşılıklı ilişkileri görmek ne yapılabileceği konusunda yeni bir kavrayışa götürür bizi. Terörizmle savaş örneğinde, herhangi bir tırmanma dinamiğinde olduğu gibi, aşikar soru şudur: "Kısırdöngü tersine döndürülebilir mi?" "Terörle savaş tedricen bir güvenlik çemberi yaratmak üzere geriye döndürü­

lebilir mi?" Yukarıda gösterilen tırmanma dinamiklerini etkileyen, küresel ve Ortadoğu jeopolitik sisteminde pek çok başka faktörün varlığı aşikardır. Ama herhangi bir gerçek ilerleme, kesinlikle böl­

ge insanlarının (terörizmin potansiyel askerleri ve destekleyicileri dahil) güvenlik ve ilerleme ve gelişme için kendi yarahcı esinlerini idrak etmeleri anlayışına dayanır. Yalnızca dışardan dayatılan bir ilerleme görüşü, özellikle çalışmada saldırgan taraf olarak görülen bir parti tarafından ikaz edildiğinde, tehdit algılamasını azaltamaz.

Sistem düşüncesi disiplinin özü bir zihniyet değişikliğinde yatar:

doğrusal sebep-sonuç zincirlerinden çok, karşılıklı ilişkileri kavramak,

anlık resimlerden çok, değişim süreçlerini kavramak

Sistem düşüncesi pratiği "geri bildirim" diye adlandırılan ve ey­

lemlerin nasıl birbirini güçlendirebileceğini veya birinin öbü­

rünün etkisini yok edeceğini (dengeleyeceğini) gösteren basit bir kavramı anlamakla başlar. Hep tekrarlanan "yapı" tiplerini tanımayı öğrenmektir olay. Silahlanma yarışı bir genel veya ilk örneğe uygun tırmanma biçimidir ve özünde iki sokak çetesi ara­

sındaki bölgeleri paylaşma kavgası veya pazar payı için mücadele eden tüketim malı üreticisi iki şirketin reklam savaşlarından far­

kı yoktur. Giderek sistem düşüncesi geniş bir karşılıklı ilişkiler dizisini ve değişim düzenlerini tasvir etmek için zengin bir dil oluşturur. Önünde sonunda olayların ve ayrıntıların arkasında­

ki daha derinde yer alan işleyiş düzenlerini görmemize yardımcı olarak hayatı kolaylaştırır.

Herhangi bir yeni dili öğrenmek başında zor gelir. Ama temel noktalara hakim olmaya başlayınca iş kolaylaşır. Küçük çocuklarla yapılan araştırmalar birçoğunun sistem düşüncesini dikkati çekecek ölçüde çabuk öğrendiğini göstermiştir.4 Öyle anlaşılıyor ki, sistem 4 Bkz. Nancy Roberts, "Teaching Dynamics Feedback Systems Thinking: Elemen­

tary View", Management Science (Nisan 1978), 836-843; ve Nancy Roberts "Testing the World With Simulations", Classroom Computer News, Ocak/Şubat 1983, 28.

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 99 düşünürü olarak su yüzüne çıkmamış becerilere sahibiz. Ancak doğrusal düşünmeye ağırlık veren formel eğitim bu becerileri geliş­

tirmiyor, hatta bastırıyor. Umuyoruz ki, aşağıda yazılanlar bu saklı becerilerin bir kısmını canlandırmaya ve her birimizin içinde bulu­

nan sistem düşünürünü su üstüne çıkarmaya yardımcı olacaktır.

Nedensellik Döngülerini Kavramaks

Gerçeklik döngülerden oluşur, ama biz düz çizgileri görürüz. Sis­

tem düşünürü olarak sınırlılığımızın başlangıcı burada yatar.

Düşünme şeklimizdeki bu parçalı düzenin nedenlerinden biri dilimizden ileri gelir. Dil algılamayı biçimlendirir. Gördüğümüz, ne görmeye hazır olduğumuza bağlıdır. Özne-yüklem-tümleç yapılarıyla Batı dilleri doğrusal bir bakışa ön yargılıdır. 6 Sistemin bütününe yayı­

lan karşılıklı ilişkileri görmek istiyorsak, bir karşılıklı ilişkiler diline, döngülerden oluşma bir dile ihtiyacımız vardır. Böyle bir dil olmadan alışılmış dünyaya bakış yollarımız bölük pörçük bakışlar ve istenilen etkinin tersini yaratan eylemler doğurur, silahlanma yarışındaki ka­

rar verenler için olduğu gibi. Böyle bir dil dinamik bir karmaşıklık içeren konular ve stratejik seçimlerle karşı karşıya olunduğunda, özel­

likle bireylerin, ekiplerin ve organizasyonların olayların ötesine geçip değişimi biçimlendiren güçleri kavramaya

gerek duymaları halinde önem taşır.

Yeni dilin esaslarını göstermek için çok basit bir sistem düşünülebilir: Bir bardak su­

yun doldurulması. "Bu bir sistem değil ki, çok basit." Ama bir daha düşünün.

Doğrusal görüş noktasından hareketle

� ·: .

şöyle deriz: "Bir bardak su dolduruyorum."

Birçoğumuzun bunu söylerken düşündüğü şu resimdeki gibidir:

5 Sistem düşüncesinin ilke ve araçları, fizik, mühendislik, biyoloji ve matematikteki değişik köklerden çıkmıştır. Bu bölümde sunulan özel araçlar, MIT'de Jay Forrester'ın öncülük ettiği "sistem dinamikleri" yaklaşımından alınıyor. Bkz. örneğin, Industrial Dynamics (Cambridge, Mass.: MiT Press), 1961; Urban Dynamics, (Cambridge, Mass.:

MiT Press), 1969 ve "The Counterintuitive Behavior of Social Systems", Technology Review (Ocak 1971), 52-68. Bu özel bölüm, daha önceki makalesi ("Whole Earth Mo­

dels and Systems", Co-Evolution Quarterly- Yaz, 1982, 98-108) bu bölümün gelişmesine modellik sağlayan ve esin kaynağı olan Donella Meadows'a borçludur.

6 Aksine, Çince ve Japonca gibi birçok "Doğu" dilleri, özne-yüklem-tümleç doğru­

sal sözdiziminden oluşmaz. David Crystal, The Cambridge Encyclopedia of Language (New York: Cambridge University Press), 1987.

Ama gerçekte bardağı doldururken, su seviyesinin yükse­

lişini gözleriz . . Su seviyesi ile bizim amacımı:l olan "istenen su seviyesi" arasındaki "farkı" kontrol ederiz. Su istenen seviyeye yaklaştıkça, musluğun pozisyonunu suyun akışını yavaşlatacak şekilde ayarlarız, ta ki bardak dolup da musluğu kapatana kadar.

Gerçekte bir bardak su doldururken, şu beş değişkeni kapsayan bir "su ayarlama" sistemini çalıştırırız: Bizim istediğimiz su sevi­

yesi, bardaktaki o anki su seviyesi, ikisi arasındaki fark, musluk pozisyonu ve su akışı. Bu değişkenler "geri bildirim süreci" deni­

len bir sebep-sonuç ilişkileri döngüsü veya çemberi içinde örgüt­

lenmişlerdir. Süreç sürekli olarak suyu istenen seviyeye getirecek şekilde işlemektedir:

"Geri bildirim" sözü insanların kafasını karıştırmakta, çünkü çoğu kez bu sözü biraz farklı bir şekilde kullanırız - bizim yaptığımız bir eylem hakkındaki görüşleri derlemek için. "Bira fabrikası kararı için bana biraz geri bildirim sağlayın" diyebilirsiniz. "Bu işi hal­

lediş şeklim hakkında ne düşünüyorsunuz?" Bu bağlamda "olum­

lu geri bildirim" yüreklendirici sözler, "olumsuz geri bildirim" de kötü haber anlamına gelir. Ama sistem düşüncesinde geri bildirim daha geniş bir kavramdır. Herhangi bir karşılıklı etki akışı anlamı­

na gelir. Sistem düşüncesinde her etkinin aynı zamanda hem sebep, hem sonuç olacağı, bir aksiyom (ilksav) olarak kabul edilir. Hiçbir şey hiçbir zaman sadece tek yönde etkilenmez.

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 101

BİR SİSTEM DİYAGRAMI NASIL OKUNMALI?

Gerçekliği sistemli olarak kavramanın anahtarı düz çizgilerden çok döngüleri görmektir. Bu "doğrusal" düşünmenin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan tepkici zihniyetin dışına çıkmanın ilk adımıdır.

Her döngünün bir öyküsü vardır. Etki akışlarının izini sürerek tekrar tekrar ortaya çıkan ve durumları daha iyiye veya daha kötüye götüren işleyiş düzenlerini (pattern) görebilirsiniz.

Bir durumdaki herhangi bir ögeden bir başka ögeye yönelen etkiyi temsil eden oklar çizebilirsiniz:

.SU AlllŞI

Yukarda musluk pozisyonundan çıkan ok su akışına işaret etmekte. Mus­

luk pozisyonunda herhangi bir değişiklik suyun akışını değiştirecektir.

Ancak oklar hiçbir zaman tek başına tecrit edilmiş biçimde var olmaz:

Öyküyü izlemek için herhangi bir ögeden başlayıp eylemin gelişmesi­

ni gözleyin, bir oyuncak tren yolunda olduğu gibi tekrarlanıp duran yolculuğunda hep döngüler çizer. Başlamak için iyi bir yer karar veri­

cinin giriştiği eylemdir:

Suyun akışını düzenleyen musluk pozisyonunlı ayarlıyorum, su akışı da su seviyesini değiştiriyor. Su seviyesi değiştikçe, algılanan fark (o anki seviye ile istenen seviye arasındaki) da değişiyor. Fark de­

ğiştikçe, elimin musluk üzerindeki pozisyonu da tekrar değişiyor. Ve böyle devam ediyor ...

Bir geri bildirim döngüsü diyagramını okurken, temel beceri diyag­

ramın anlattığı "öyküyü" kavramaktır: Yapı nasıl belirli bir davranış kalıbını (veya karmaşık bir yapıda çeşitli davranış kalıplarını) yara­

tıyor ve bu davranış kalıbı (pattern) nasıl etkilenebilir. Burada öykü su bardağını doldurmak ve bardak doldukça musluğu yavaş yavaş kapamaktır.

Kavram olarak basit olsa da, geri bildirim çemberi çok derinle­

re kök salmış fikirleri, örneğin nedensellik gibi, altüst eder. Günlük dilde biz "Su bardağını dolduruyorum" deriz ve bu ifadenin gerçek anlamı üzerinde pek derinlemesine düşünmeyiz. Oysa bu ifade tek­

yönlü bir nedensellik içermektedir: "Su seviyesinin yükselmesine yol açan benim." Daha da açık söylersek: "Musluğun üzerindeki elim bardağın içine akan su miktarını kontrol etmekte." Şurası açık ki, bu ifade geri bildirim sürecinin sadece yarısını betimlemekte:

Bunlar da "musluk pozisyonu"ndan "su akışı"na oradan da "su seviyesi"ne olan bağlantılardır.

Sürecin öbür "yarısını" betimlemek de aynı ölçüde doğru olur­

du: "Bardaktaki suyun seviyesi elimi kontrol ediyor."

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 103 Her iki ifade de eşit ölçüde eksiktir. Nedenselliğin daha tamam i fadesi benim bir bardak su doldurma niyetimin seviye düşükken suyun akmasına yol açan, bardak dolduğunda akışı kesen bir siste­

Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyonun Temel Taşı 103 Her iki ifade de eşit ölçüde eksiktir. Nedenselliğin daha tamam i fadesi benim bir bardak su doldurma niyetimin seviye düşükken suyun akmasına yol açan, bardak dolduğunda akışı kesen bir siste­