• Sonuç bulunamadı

Hatırlanacağı gibi üniversite senatosu görülen lüzum üzerine üniversiteyi 11 Nisan 1922 tarihinden itibaren geçici olarak tatil etmiĢti. Bu arada, üniversitenin tekrar eğitim ve öğretime baĢlaması maksadıyla bir kısım öğrenciler, teĢebbüste bulunmuĢlardı. Nihayet üniversite idaresi de kendileri için havayı müsâit görmüĢ olmalılar ki; üniversitenin bütün Ģubelerinin açılmasına karar vermiĢti.

2.5.1.Dârü’l-Fünûnun Tekrar Açılması Hakkında Maarif Nezâreti’nin Yayınladığı Bildiri(18 Mayıs 1922)

Maarif Nezâreti de 18 Mayıs 1922 PerĢembe günü bir duyuru yayınlayarak üniversitenin 20 Mayıs Cumartesi günü açılacağını bildirmiĢti.26

Duyuruda; “ Dârü‟l-Fünûnun daha bir müddet kapalı kalması, bir hatta bazı

fakültelerde iki eğitim ve öğretim döneminin kaybolmasına neden olacağını dikkate alan üniversite senatosu, öğrencinin menfaati adına Dârü‟l-Fünûnun bütün şubeleriyle 20 Mayıs 1922 Cumartesi günü açılmasına karar vermiş olduğundan gerek devam etmeyenler, gerek eğitim ve öğretim düzenini ihlâl edenler hakkında nizâm-nâme hükmünün tatbik edilmesinin doğal olacağı ilan olunur.” denilmekteydi.

Üniversite rektörlüğünden de benzer bir bildiri yayınlanmıĢtı. Üniversitenin açılmasının söz konusu edilmesinden sonra içinde bulunulan Ramazan dolayısıyla Edebiyât, Fen ve Hukuk Fakültelerinde eğitim ve öğretime saat on üçte, Tıp Fakültesinde ise on biri çeyrek geçe baĢlanacağı ilân edilmekteydi.

Durum, çok ciddi bir devreye girmiĢ idi. Hükümet ve Üniversite rektörlüğü, öğrencilerin savunduğu değerleri görmemekte ısrar ediyordu.

Dârü’l-Fünûnun açılması demek, yaklaĢık bir buçuk aydan beri sürdürülen mücâdelenin tamamen kaybedilmesi anlamına geliyordu. Öğrenciler, Sultanahmet’te Akademi de denilen kahvehanede toplanılarak ilan edilen günde Fakültelere gidip, olay çıkartmak için karar aldılar. Böylece, üniversite senatosunu da üniversiteyi yeniden tatil etmeye zorlamıĢ olacaklardı.

2.5.2. Dârü’l-Fünûn’un Açılması ve 20 Mayıs Olayları

O tarihlerde Tıp Fakültesinde öğrenci olan Kazım Ġsmail (GÜRKAN) Bey, 20 Mayıs 1922 Cumartesi gününe ait hatıralarında Tıp Fakültesinde olay çıkartarak

26Tevhîd-i Efkâr Gazetesi, 18 Mayıs 1922; AkĢam Gazetesi, 18 Mayıs 1922; Tercümân-ı Hakikat Gazetesi, 18 Mayıs 1922; Yeni ġark Gazetesi, 19 Mayıs 1922; Yeni ġark Gazetesi, 19 Mayıs 1922; Vakit Gazetesi, 18 Mayıs 1922; Peyâm- Sabah Gazetesi, 18 Mayıs 1922

okulu nasıl kapatmayı baĢardıklarını Ģöyle anlatıyordu: “Sabahın erken saatinde

Çengelköy‟deki evimizden Haydarpaşa‟daki Tıp Fakültesine gittim. Çoğu azınlık ve İtilâfcı çocuklarından olan bir grup öğrenci, dershanelere girmek istiyorlardı. Çoğunluğu teşkil eden grevciler ise koridorlarda dolaşıyor duruma hakim bulunuyorlardı.

Sınıf arkadaşım Tarık (TEMEL) ile Anatomi enstitüsüne giderek koyu milliyetçi, hatta Üsküdar‟da Anayolu‟yla bağlantısı olan gizli bir teşekkülde yer aldığını bildiğimiz Anatomi hocamız rahmetli İsmail Hakkı Beyi ziyaret ettik. El, göz işaretiyle derse girmeyeceğini imâ ettikten sonra merdivenleri ikişer üçer atlayarak birinci dershanenin önüne geldiğimizde ön sırada üç öğrencinin oturmuş hocayı beklediğini gördük. Kalabalık bir grup ile beraber içeri girip bu arkadaşları hareketimizin doğruluğuna inandırmaya çalıştım.

Aramızda henüz bir münakaşa açılmıştı ki; yanımda bulunan Tarık elimdeki bastonu (o zaman baston taşımak moda idi) alıp bir Rum öğrencinin kafasına vurdu. Benim baston iki parça oldu. Bu çocuk ve diğerleri dershaneden çıktılar. Fakülte Dekanı Ziya Nuri Paşa ve hocalar ortalıkta yoktu. Sorumlu idare adamı sıfatıyla Genel Sekreter İsmail Derviş Bey dekanlık merdiveninden dershanelerin bulunduğu koridora doğru çok ağır adımlarla ilerliyor, yüzünden dershanelere kimsenin girmemiş olduğunu görmek istediği anlaşılıyordu. Birkaç arkadaş yanına sokularak, “Aman efendim gelmeseniz” dedik. Cevâben, “siz dershaneleri boşaltmaya bakın... geldiğime bakmayın, malûm ya virân olası hânede evlâd ü iyâl var!” diyerek oradan uzaklaşmıştı.”

Dershaneler boĢalmıĢ tıbbiye kapanmıĢtı. Kalabalık, neĢe içinde, Ģarkı söyleyerek binadan çıkmıĢtı.

BaĢka okullarda da benzer durumlar yaĢanmıĢtı. Kadırga’da Menemenli Mustafa PaĢa Konağında eğitim veren Eczacılık ve DiĢçilik Yüksek Okulu öğrencisi de Kadırga meydanında iki grup halinde müthiĢ bir kavgaya tutuĢmuĢlardı. Ayrıca, Hukuk Fakültesinde de derse girenler olduğu haber alınmıĢ ve Tıbbiyelilerden yardım istenmiĢti!...

Tıp öğrencileri, kafileler halinde HaydarpaĢa’dan vapurlara atlayarak Kadırga’ya gitmiĢ ve grevci arkadaĢlarına yardıma koĢmuĢlardı. Öğrenciler, Cinci Meydanının iki tarafında elbiselerini, eĢyalarını koyarak karĢılıklı iki barikat yapmıĢlardı. Boykotçularla boykota karĢı olanlar birbirlerine taĢ ve sopalarla hücûm ediyorlardı. Bu Ģekilde arbede bütün Ģiddetiyle devam ediyor, arada bir de ortadaki

boĢluğa çıkıp yumruklaĢan öğrenciler görülüyordu. Öyle ki; ortalıkta, müthiĢ dayak yiyip öldü diye bırakılanlar bulunmaktaydı. DiĢçi mektebinin poliklinik binası önünde mektep hocalarından Doktor Servet Kamil Bey de köĢe baĢına bir masa yerleĢtirmiĢ, gelen yaralı öğrencilere pansuman yapıp onları tedavi etmeye çalıĢıyordu.

Kavga, grev karĢıtı öğrenciler lehine geliĢiyordu. Duruma acilen müdâhale edilmesi gerekiyordu. Edildi de. Önde asker, ardında sivil tıbbiyelilerden oluĢturulan bir grup grevci olay yerine intikal etmiĢ ve durum kısa süre içinde değiĢmeye baĢlamıĢtı. Güçlü kuvvetli öğrencilerden oluĢturulan grup kavga edenlerin arasına dalmıĢ ve grev karĢıtları çil yavrusu gibi dağılmaya, oraya buraya kaçıĢmaya baĢlamıĢtı.

Birkaç kiĢi ağır Ģekilde hırpalanmıĢ, dayak yemiĢti. Gerek dayak yiyenler, gerekse dayaktan kaçanlar çoğunlukla azınlık ve Ġtilâfçı çocuklarıydı.

Grev karĢıtlarına üstünlük sağlanmıĢtı. Grevciler, yaralanan birkaç arkadaĢını alıp Maarif Nazırına götürmüĢ ve “Buyurun efendim! Bunlar sizin grevi anlamamaktaki inadınızın kurbanıdır” diye arkadaĢlarını Sait Bey’e göstermiĢler ve onu etkilemeye çalıĢmıĢlardı. Sait Bey, Hamit Necdet ve Necati Beylere dönerek

“Oğlum memleket düşman işgali altındadır. İngilizler bütün bu hareketinizi takip ediyorlar” diyerek daha temkinli olmalarını tavsiye etmek istemiĢ fakat heyecanlı

gençlerin gazabına uğramıĢtı. Necati öne çıkarak “sizin İngilizleriniz varsa, bizimde

imânımız var” cevabını vermiĢti. Bu sözler üzerine Sait Bey fena halde müteessir

olmuĢ. “Benim İngilizlerim mi? Benim İngilizlerim mi?” diye hüngür hüngür ağlamıĢtı.

Nezaret binasından yürüyüĢe geçen kalabalık, gittikçe artarak Zeynep Hanım Konağına geldi. Orada bir Hukuk bir de Fen hocasının derslere girdikleri öğrenildi.

Hukuk dershanelerinden birinde ders yapan Celal Bey, içeriye giren öğrenci temsilcilerinin ricâsı üzerine, “Peki evlatlarım” diyerek dershaneden çıkmıĢtı. Fen fakültesi hocaları da dershaneleri bırakıp dıĢarı çıkmıĢ ve fakültede dersler öğrenciler tarafından tatil edilmiĢti. Bu arada Fen Fakültesi bahçesinde toplanan bir grup öğrenci iĢi ileri götürerek taĢkınlığa baĢlamıĢlar ve taĢ atarak dershanelerin camlarını kırmıĢlardı.

Hukuk Fakültesinde de durum diğerlerinden farksızdı. Önceki gün Bayezit’te alınan kararlar, burada da uygulanmıĢ, derse girmek isteyen ve istemeyen öğrenci

grupları Ģiddetli bir kavgaya tutuĢmuĢ, bir iki Hukuk öğrencisi ağır Ģekilde yaralanmıĢtı. Dârü’l-Fünûn, bu olaylar sonucu fiilen kapanmıĢtı.27

2.6.Dârü’l-Fünûn’un Olaylar Nedeniyle Kapanmasından Sonra Hocalara