• Sonuç bulunamadı

1.2. Aile İşletmeleri Kavram ve Çeşitler

1.2.1. Aile İşletmesi Tanımı

1.2.4.2. Cumhuriyet Sonrası

İttihat ve Terakki döneminde başlatılan girişimci sermayedar sınıf yetiştirerek sanayileşme çabaları Cumhuriyet döneminde de benzer şekilde devam etmiştir. Bu dönemde de devlet desteği kendisini göstermiştir. Cumhuriyet idarecileri, modern Türkiye’yi kurmaya doğru giden yollardan birinin iktisat olduğunu biliyorlardı. Bundan dolayı iktisadi işlerin yürütülmesinde siyasal yönden kontrol altında tutulan fakat mesleki faaliyetlerinin otonom olarak yürüten bir iktisadi sınıf meydana getirdiler (Mardin, 2005: 142-144).

Özellikle 1923 sonrası ekonomi politikaları var olan koşulların elverdiği ölçüde tam bir süreklilik ve tutarlılık içindedir. 1923 sonrasında, devlet desteğinde milli burjuvazi yetiştirilmesini ve söz konusu yerli sermayedarların büyüme ve kalkınmanın itici gücünü oluşturmasını amaçlayan “milli iktisat” okulunun ekonomi politikaları uygulanmıştır.

1929 büyük buhrana kadar süren ve Ayşe Buğra’nın 1923-1929 dönemi olarak değerlendirdiği, özel girişimciliğe dayalı bir ekonominin temellerinin atılmaya çalışıldığı bu dönemde, serbest girişimin egemen olduğu bir ekonomi düzeni kurulması için gerekli önlem ve teşvik kararlarının alındığı 1923’te İzmir’de Türkiye İktisat kongresi toplanmıştır (Buğra, 2008:143). Kongrede İktisadi hayatın özel teşebbüssün

liderliğinde oluşmasına ve Devletin sadece himaye ve teşvik edici rol oynayacağına dair kararlar alınmıştır. Asıl hedef kendine yetebilen bir yoldan sanayileşme ve kalkınmayı sağlamaktır (Yavuz, 2007: 243). 1929 bunalımı ve arkasından İkinci Dünya Savaşının patlak vermesi ekonomi alanında yeni bir anlayışın geliştirilmesine neden olmuştur. Dünya ekonomisinde büyük bir buhranın yaşandığı söz konusu dönem, Türkiye açısından 1908’den beri süreklilik arz eden ekonomi politikalarında keskin bir dönüşümü temsil ederken, bu dönemde Türkiye ekonomisi dışa kapanmış ve devlet desteği ile milli sanayileşme hareketine girişilmiştir.

1930 da Türk parasını koruma kanunu, birinci beş yıllık kalkınma planı ile KİT’lerin kurulması ile devletin kamu sektörünü geliştirme çabaları, dış ticaret faaliyetlerini denetim altına alma çabalarının yoğun olduğu dönemdir. Devletçiliğin tanımlanmaya çalışıldığı bu dönemde belirsizliğe neden olan devlet sektörü ile özel sektörün sınırlarının belirsizliğidir. Özelikle bu dönemde sık sık gündeme gelen toprak reformu ve sanayi planlaması özel sektörün belirsizlik alanını genişletmiştir (Buğra, 2008: 148).

Belirsizliğin hâkim olduğu 1927 – 1932 yılları arasında, özel teşebbüs beklenilen oranda olmasa da bir gelişme göstermiştir. Örneğin, Sanayi Teşvik Kanunundan yararlanan şirket sayısı 342’den 1473’e çıkmıştır (Kaştan, 2003: 491).

Çok partili döneme geçilen 1946-1960 dönemi, ithal ikamesi yerine ihracatı teşvik eden, tarım ve kamu yerine özel kesimi tercih eden, liberalleşme çabalarını ön plana çıkaran, özel girişimin gelişmesine zarar verdiği düşünülen yasaların yeniden düzenlendiği dönem olmuştur (Karluk, 1999: 227). 1950’de kurulan Sınai Kalkınma Bankasıyla krediler verilerek özel sektör geliştirilmeye çalışılmıştır (İrmiş vd. 2010: 58). Hükümet özel sektörü desteklerken temel önerisi her mahalleye bir milyonerdir, bu anlayışla teşvik edilen girişimci ruh değil kâr ruhudur. Bu dönemde tercihli kredi kullandırılması, hükümet sözleşmeleri ve ithalatçılara döviz kullandırımı gibi teşvik programları uygulanmıştır. Bu dönem önemli sermaye birikimlerinin sağlandığı, yeni işletmelerin kurulduğu dönemdir. Ancak hükümetin düzensiz ekonomi politikaları bu dönemde özel sektör-devlet müdahalesinin sınırlarının belirsizliğine neden olmuştur (Buğra, 2008: 177).

ikameciliğin olduğu bu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı da planlı ekonominin öncülüğünü yapmak üzere kurulmuştur (İrmiş vd., 2010: 59). Tablo -1 de görüleceği gibi 1950 ve 1960’lar günümüzün en büyük Aile işletmelerinin kurulduğu yıllar olmuştur. Planlı ekonomi denemelerinin olduğu bu dönem özel sektörün güçlendiği, büyük firmaların oldukça yetkin yapılar kurduğu dönem olmuştur. Artık uzun dönemli ekonomi politikaları oluşturmak isteyen firmalar hükmet politikalarının belirlenmesinde de etkin rol alma çabası içine girmiştir. TÜSİAD kurulmuş, holdinglerin hukuki yapısı oluşturulmaya başlanmıştır (Buğra, 2008: 192). TÜSİAD’ın kuruluş ve işleyiş amacı “hür teşebbüsün”” ve demokratik hukuk devletinin” korunması ve geliştirilmesi olarak ifade edilmiştir. Uzun bir dönem sermaye, kredi, hammadde gibi ekonomideki kaynak dağılımında önemli bir denetleme gücü olan TÜSİAD kuruluş ve işleyiş amacı doğrultusunda hükümetlerin varlıklarına ve yönetimlerine zaman zaman yönlendirmelerde bulunmuştur (İrmiş vd, 2010: 59).

1980 sonrasında sermaye grupları kendi içinde hızla farklılaşmış, daha az tasarruf eden, yatırım arzusu zayıf, büyük ölçüde rantiye olan sermaye kesimleri bu dönemde ön plana geçmiştir. Ticari ve mali sermaye ile faiz rant türü spekülatif gelir elde eden kimseler sanayi sermayesine sınai artıktan giderek daha fazla pay almışlar, genelde sermaye kesimine bu yıllarda tanınan ayrıcalıklardan sonuna kadar yararlanmışlardır. 1980’li yıllar genelde sermaye için yüksek karlı yıllar olmasına karşın, sınai artığın kendi içinde dağılımının ticari ve mali sermaye( tüccar, bankacı, rantiye kesimler) lehine ve sanayi sermayesi aleyhine sonuçlanması bu ikinci gruba giren sanayicilerin yatırım kararlarını olumsuz etkilemiş yatırım arzusunu kırmıştır (Eser, 1993: 123-124).

Hüsnü ERKAN ise 1980 sonrası Türk ekonomisini, ekonomi önlemlerinin alındığı, dışa açılma ve ihracatın sürüklediği bir sanayileşme modelinin uygulandığı, dış ticaret hacminin arttığı 1980-1990 üçüncü liberal dönem, ekonomik krizlerin ve siyasi istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı, enflasyonun ve bütçe açığının arttığı, buna rağmen dışa açık sektörlerde hızlı büyümenin gerçekleştiği ve yoğun IMF politikalarının uygulandığı 1990-2001 ekonomide arayış yıllarının hakim olduğu dönem ve 2001-2007 yılları arasında post modern muhafazakar dönem olarak tanımlamaktadır (Erkan, 2011: 57-59).

Tablo 2: Kimi Büyük Firmaların İlk işe Başladıkları Yıllar

Kaynak:Buğra, 2009: 59