• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİM REFORMU VE İL ÖZEL İDARELERİ

2.2. İl Özel İdaresi ve Yerel Yönetim Reformu

2.2.2. Cumhuriyet Dönemi’nde İl Özel İdareleri

Bu bölümde İl Özel İdareleri 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunundan itibaren ele alınmıştır. İl Özel İdareleri Cumhuriyet Döneminde de çeşitli yasal düzenlemelerin konusu olmuştur. Bir yerel yönetim birimi olan İl Özel İdareleri bu dönemde anayasalarımızda yerel yönetimlerle ilgili maddelerde yer almıştır. 1987 yılında tekrar yasal düzenleme geçiren İl Özel İdareleri, 2005 yılında da bir yasal düzenleme konusu olmuş ve önemli değişikliklere uğramıştır. Burada bahsedilen süreç aşağıda başlıklar halinde ele alınmıştır.

2.2.2.1.Anayasalarda İl Özel İdareleri İle İlgili Düzenlemeler

Bu başlık altında 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası olmak üzere bu anayasalarda geçen İl Özel İdareleri ve yerel yönetimlerle alakalı ifadeler kısaca verilmiştir.

2.2.2.1.1. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

1921 Anayasası cumhuriyet öncesi döneme aittir. Ancak tüm anayasalarımızdaki İl Özel İdareleriyle alakalı düzenlemeleri bir arada görebilmek amacıyla bu anayasadaki düzenlemeler de bu bölümde verilmiştir.

Kurtuluş savaşı koşulları içinde hazırlanan bu anayasa kısa tutulmuş ve 23 madde olarak düzenlenmiştir. 1921 anayasası kısa olmasına rağmen yerel yönetimlere geniş yer vermiştir. Anayasanın 11. Maddesinde iller yerel yönetim görevlerinde özerktir ve tüzel kişiliğe sahiptir. Ayrıca iç ve dış siyaset şer’iye, adalet ve askerlik işleri, yararı birden fazla ili kapsayan işler hariç, çıkarılacak özel kanuna göre vakıflar, medreseler, milli eğitim, sağlık ekonomi, yarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve yönetimi ‘’Vilayet Şuralarına’’ verilmiştir 162 . Bu

anayasanın 12. Maddesine göre ise Vilayet Şuraları il halkının iki yıl için seçtiği üyelerden oluşur.

1921 Anayasasının 14. Maddesinde Vali Büyük Millet Meclisi’nin vekili ve temsilcisidir, devletin genel ve ortak görevlerini yürütmekle yükümlüdür, genel

52

yönetim ile yerel yönetim arasında bir çelişki olduğunda olaya el koyar denilmektedir163. 1921 anayasasına göre yürütme görevi il meclislerine verilmiştir.

Meclisin, kendi içinden seçilecek bir başkan ve şube yöneticilerinden oluşan iki organı bulunmaktaydı. Burada valinin il genel meclisi başkanlığı kaldırılıyor. Valinin il genel meclisine başkanlık etmesi 1924 anayasasında tekrar geri geliyor ve 2005 yılına kadar devam ediyor. 1921 anayasasıyla yerel yetkiler de bu meclislere bırakılmıştır. Ayrıca bu anayasa ilçelere tüzel kişilik tanımamıştır ve ilçe yönetimini kaymakamlara bırakmıştır. Bu anayasa bucak idaresini de düzenlemiş ve bucaklara tüzel kişilik tanımıştır164. 1921 anayasası ile yerel yönetim ve yerel demokrasinin

gelişmesini öngören düzenlemeler getirilmiş olmasına karşın bu düzenlemeler savaş koşullarının getirdiği olumsuzluklar nedeniyle yerine getirilememiştir. Sonraki süreçte 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanununu ile yerel yönetimlere ilişkin düzenlemeler değiştirilmiştir.

2.2.2.1.2. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1924 Anayasası’nda yerel yönetimlere ilişkin hükümlere fazlaca yer verilmemiştir. 1921 Anayasası’nda yerel yönetimlere tanına özerklik anlayışı 1924 Anayasası tarafından benimsenmemiştir ve bu anayasa, illerin yetki genişliği ve yerinden yönetim ilkelerine dayanılarak yönetilmesini yeterli görmüştür. Bu anayasa ile ilk defa belediye ve köylere tüzel kişilik tanınmıştır165.

İlçe ve bucaklara ise tüzel kişilik tanınmamıştır. İl özel idareleri ise 1913 yılında çıkarılan kanuna uygun olarak varlıklarını sürdürmüştür166.

1924 yılında çıkarılan Köy Kanunu, cumhuriyet yılında yerel yönetimlerle ilgili çıkan ilk kanundur167. Kentlerle ilgili ise 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı belediye

kanunudur. Burada belediye üyeleri seçimle iş başına gelirken belediye başkanı atamayla göreve gelmekteydi.

1924 anayasasında merkezi ve yerel yönetimler arasında bir görev ayrımı yapılmamıştır. 1921 anayasasında benimsenen adem-i merkeziyetçi anlayış bu

163 Ökmen, Parlak, 2013:188 164 Ökmen, Parlak, 2013:188-189

165 Ekinci, Elif, Türkiye’de 2004 Sonrası Yerel Yönetim Reformu: Eleştirel Bir Değerlendirme, Gazi

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Kentleşme ve Çevre Sorunları Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013, s.s. 21

166 Ekinci, 2013: 21 167 Ekinci, 2013: 22

53

anayasa ile terk edilmiştir168. 105 maddeden oluşan 1924 anayasasında illerin

yönetimi ve yerel yönetimlere ilişkin üç madde bulunmaktadır. Bu anayasanın 89. Maddesine göre yerel yönetimler coğrafi durum ve ekonomik ilişkiler yönünden illere, ilçelere ve bucaklara bölünmüştür169. Bucaklar ise kasaba ve köylerden meydana gelir. 90.

Maddeye göre ise illerle şehir, kasaba ve köyler tüzel kişilik sahibidir. 91. Maddede ise illerin işleri yetki genişliği ve görev ayrımı esaslarına göre idare olunur denilmektedir170. Yukarıda

da görüldüğü üzere 1924 anayasasında yerel yönetimler konusunda ayrıntıya girilmeden kısa olarak düzenleme yapılmıştır.

2.2.2.1.3. 1961 Anayasası

1961 Anayasasının özgürlükçü bir anlayıştan yola çıktığı ve birçok yeni kurumu devlet yapısına kattığı bilinmektedir. Belirtilen bu özgürlükçü anlayışın, anayasanın yerel yönetimleri düzenleyen maddelerine de yansıdığı görülmektedir171. 1961

Anayasası adem-i merkeziyet anlayışını benimsemiştir172.

1961 anayasasının 116. Maddesi yerel yönetimlerle ilgilidir. Buna göre, yerel yönetim birimleri olan il özel idaresi, belediye ve köyler bu maddede düzenlenmiştir. Bu üç yerel yönetim türünün tüzel kişiliği vardır. İdarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ifade edilmekle beraber idare, merkezi yönetim ve yerel yönetimler şeklinde tasarlanmıştır173. Mahalli idareler bu maddede şu şekilde tanımlanmıştır;

mahalli idarelerin il, belediye ve köy halkının müşterek mahalli ihtiyaçlarını karşılayan ve genel karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileri oldukları belirtilmekte ve ayrıca bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanacağı hükme bağlanmaktadır174. Burada mahalli idareler ile ilgili önemli iki

yenilik göze çarpmaktadır. Birincisi mahalli idarelerin genel karar organlarının organlık sıfatını kazanması ve kaybetmesinin denetiminin yargıya bırakılması, ikincisi ise mahalli idarelere görevleriyle orantılı gelir kaynağı sağlanacağının düzenlenmesidir. 168 Ökmen, Parlak, 2013:189 169 Ekinci, 2013: 21 170 Ökmen, Parlak, 2013:190 171 Ökmen, Parlak, 2013:190 172 Ekinci, 2013: 22 173 Ekinci, 2013: 23 174 Apaydın, 2009: 34-35

54

1961 Anayasası döneminde il özel idarelerine verilen görevlerin bir bölümü, çeşitli kanunlarla merkezi idareye verilmeye devam edilmiş, aynı zamanda bu görevlerle ilgili olarak o dönemdeki kanun olan 1913 tarihli kanun ile ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmemiştir. 1964 yılında Köy İşleri Bakanlığı’nın kurulması ve köylerin yol, su, elektrik hizmetlerinin merkezi idare hizmeti olarak belirlenmesi ile de il özel idarelerinin sahip olduğu görevler azalmaya devam etmiştir175.

1963 yılında 1580 sayılı Belediye Kanununda 307 sayılı kanunla değişiklik yapılarak Belediye Başkanı’nın halk tarafından seçileceği belirtilmiştir. Ayrıca belediye başkanı belediyenin yürütme değil karar organıdır. Büyükşehir yönetimlerinin oluşturulmasıyla ilgili ise açık bir ifade bulunmamaktadır. Önceki dönemlere göre yerel yönetimler açısından bir ilerleme sayılabilecek bu yaklaşımlar uygulamada başarılamamıştır. 1924 anayasası döneminde yerel yönetimlere ilişkin yaşanan sorunlar, bu anayasa döneminde de devam etmiştir.

2.2.2.1.4. 1982 Anayasası

1982 anayasasının yerel yönetimler ile ilgili düzenlemeleri diğer anayasalara göre daha geniş kapsamlıdır176. 1982 anayasası il yönetimini merkezi yönetimin taşradaki

uzantısı ve yerel yönetim birimi olmak üzere iki yönlü düzenlemiştir. Yönetimin bütünlüğü ilkesini 123. Maddesindeki ‘’idare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir, İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır’’ denilmektedir. Anayasanın bu hükmünden sonra 127. Maddesinde yerinden yönetim esaslarına yer vermiştir. Buna göre, ‘’Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir’’ şeklindedir. 127. Maddede yer alan il özel idaresi, belediye ve köy yerel yönetimlerine kanunla tüzel kişilik tanınmıştır. Böylece yerel yönetimler merkezi yönetimden ayrı tutulmuştur.127. Maddenin devamında mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

175 Apaydın, 2009: 35 176 Eryılmaz, 2011:154

55

Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetimin yargı yolu ile olacağı 127. Maddenin hükmüdür. 127. Maddeye göre mahalli idareler belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurabilmektedirler. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanacağı 127. Maddenin bir başka hükmüdür.

1982 anayasasının 127. Maddesinde yerel yönetimler tanımlanırken ayrıca yerel yönetimlerin karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulur denilmektedir. Aynı maddenin devamında büyük yerleşim yerleri için özel yönetim birimleri getirilebilir denilerek büyükşehir belediyelerinin kurulmasına olanak sağlanmıştır177. Seçim dönemleri bu anayasaya göre beş yıl olarak belirlenmiştir.

Anayasa, yerel yönetimlerin merkezi yönetimle olan ilişkisini de düzenlemiştir. Böylece, yerel yönetimlerin özerkliği ile yönetimin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde yönetsel vesayet yolu ile bir denge kurulmuştur178.