• Sonuç bulunamadı

2.3 TÜRKĐYE’DE UYGULANAN DÖVĐZ KURU POLĐTĐKALAR

2.3.1.1. Cumhuriyet Öncesi Dönem

Osmanlı devleti son dönemlerinde; hızla sanayileşen, ekonomilerinde yeni teknikler kullanan ve üretim yapılarını değiştiren Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmıştır. Osmanlı Đmparatorluğu’nun sanayi devriminin de gerisinde kalmasının etkisiyle hammadde ve tarım ürünleri satan, sanayi ürünleri satın alan bir ekonomik yapıya sahipti. Bu yönüyle Avrupa ülkeleri için iyi bir pazar oluşturuyordu. Söz konusu dönemde birçok ülke sanayilerini tarifelerle koruma yolunu seçerken, Osmanlı kapütilasyonlar nedeniyle serbest bir dış ticaret politikası izlemek zorunda kalmıştır.

Osmanlı devleti askeri, siyasi ve mali açıdan güçsüz düşmesinin de etkisiyle 1838 ticaret sözleşmesini imzalayarak bir açık pazar anlaşması ile kalkınma yolunu seçmiştir. 1838 ticaret sözleşmesi; Osmanlı devletine her türlü malın ithalini serbest kılarak, bu ithalat için yalnızca %5 oranında gümrük vergisi alınmasını; ihracat için ise gümrük vergisi oranının %12 olarak değiştirilmesini kararlaştırmış, dışardan ithal edilen malların Osmanlı eyaletleri arasında dolaşımından ek vergi alınmaması yanında, mal satışı veya nakli için önceden istenen tezkere ve tekelleri de kaldırarak yabancı ülkelere önemli avantajlar sağlamıştır.133 Ayrıca bu anlaşma ile yerli

133

Dilek Seymen (2000), “ Dış Ticarette Yeni Korumacı Eğilimler ve Türk Dış Ticareti Açısından Değerlendirilmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü , (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Đzmir , s.227.

malların ülke içinde dolaşımından da vergi alınmasıyla Osmanlı devleti iç piyasasında yabancı malların hakim olduğu açık bir pazar haline gelmiştir.

Bu anlamda Osmanlı Đmparatorluğu’nun son dönemine baktığımızda kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye’nin yanı sıra uzun yıllar devam eden savaşlar sonucu yoksul bir halk ve çökmüş bir ekonomi görülmektedir. Çünkü Đmparatorluk dünya ekonomisi içerisinde hammadde ihracatçısı, sınai ürün ithalatçısı konumundadır. Sanayi yok denecek kadar az ve küçük imalathanelerden oluşmaktadır.

Çağın ekonomik gereklerini yerine getiremeyen Osmanlı devleti dış ticareti sürekli açık vermiştir. Bu durum Tablo:2’den de görülmektedir. Dış ticaret hacmi sürekli artmıştır Ancak bu durum daha çok ithalatta meydana gelen artıştan kaynaklanmıştır. Osmanlı Đmparatorluğu kapitülasyonlar nedeniyle ithalatı özendirici, ihracatı ise kısıtlayıcı bir dış ticaret politikası izlemiştir. Bu durumda dış ticaret yapısına yansımıştır.

Tablo2: Son Dönemde Osmanlı Dış Ticaret Hacmi (Milyon Osmanlı Lirası)

Yıllar Đthalat Đhracat Dış Açık

1880 17,847.50 8,467.00 9,350.50

1890 22,914.30 12,863.50 10,077.80

1900 23,841.60 14,905.00 8,936.60

1911 44,990.70 24,712.10 20,282.60

1913 40,809.70 21,436.10 19,373.60

Kaynak: Hüseyin Karakayalı (2003), Türkiye Ekonomisinin Yapısal Değişimi , Güleç Matbaası, Đzmir, s.62.

Dış ticaretin ülkelerine göre dağılımına baktığımızda ise ithalat ve ihracatın sanayileşmiş batı ülkeleriyle gerçekleştirildiğini Tablo:3’den görmekteyiz. Ülke sıralamaları ithalat ve ihracat değerleri bakımından aynıdır. Ayrıca tablodan görüldüğü üzere dış ticarette giderek Almanya ve ABD’nin payı artmaktadır.

Tablo3: Ülkelerin Osmanlı Dış Ticareti Đçindeki Yeri (%) Đthalat Đhracat Ülkeler 1890 1900 1912 1890 1900 1912 Đngiltere 50.6 46.3 33.6 49.7 40.9 31.6 Avusturya-Macaristan 28.9 26.8 23.1 11.5 10.9 15.2 Almanya 1.6 2.7 17.6 2.6 3.3 8.3 Fransa 15.3 16.5 13.3 30.8 35.3 29.2 Đtalya 3.5 7.4 8.3 4.1 5.2 6.3 ABD 0.1 0.3 4.1 1.4 4.4 9.4

Kaynak: Hüseyin Karakayalı (2003), a.g.e. , s.63

19. Yüzyılın başlarında Tablo 4 ve Tablo 5 incelendiğinde açıkça görüldüğü üzere Osmanlı Đmparatorluğu 20. yüzyılın başlarında klasik bir tarım ülkesidir. Hammadde ve tarım ürünleri ihraç eden, sanayi ve gıda malları ithal eden bir dış ticaret yapısı söz konusudur. Đhracat bileşimine bakıldığında Osmanlı Đmparatorluğu’nun hiçbir zaman bir ürünün tek ihracatçısı olmadığı görülmektedir. Ancak hammadde ihracı ilk sırada yer almıştır. Osmanlı Đmparatorluğu’nun dış ticaret hacmi, toplam üretiminin %1-2’sini aşmıyordu.134 Genel olarak söylersek bu dönemde Osmanlı ekonomisi, gıda maddeleri ve hammaddeler ihraç eden, buna karşılık mamul mallar ve belirli gıda maddeleri ithal eden bir ekonomi durumuna gelmişti. 20. Yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti’nin temel ihraç mallarını başta el dokusu halı ve kilimler olmak üzere, tütün, üzüm, incir, ham ipek, tiftik, afyon, meşe palamudu, fındık, pamuk ve zeytinyağı gibi tarımsal ürünler oluşturmaktaydı. Đthalatta ise gıda maddeleri ve dokuma ürünleri ilk sıradadır. Ancak Birinci Dünya Savaşı sıralarında silah ve cephane mallarının ithali artmıştır. Yatırım mallarının %8 oranında olması sanayinin yok denebilecek bir durumda olduğunu göstermektedir.135

134

Hüseyin Karakayalı (2003), a.g.e. , ss.62-65.

135

Tablo 4 : Đhracatın Mal Gruplarına Göre Bileşimi (1911-1913)(%)

Gıda Maddeleri 31-38

Hammaddeler(Tüm Birincil Ürünler) 56-58

Yarı Mamul Mallar(Đşlenmiş Deri Vb.) 2-3

Mamul Mallar(Çoğunluğu Yünlü Halı) 6-7

Kaynak: Hüseyin Karakayalı (2003), a.g.e. , s.64

Tablo 5 : Đthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımı (1911-1913) (%)

Gıda Maddeleri 31-38

Çeşitli Hammaddeler Ve Ara Malları 6-10

Her Türlü Đplik 4

Her Türlü Dokuma Ve Giyim Eşyası 36-38

Yatırım Malları 8

Diğer Mamul Mallar(Silah Ve Cephane) 8-10

Kaynak: Hüseyin Karakayalı (2003), a.g.e. , s.65

Özetle Osmanlı Đmparatorluğu klasik bir tarım ülkesiydi. Osmanlı döneminde gümrük vergileri sadece devlete gelir sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Osmanlı Đmparatorluğu’nun temel dış ticaret politikası ihracatın kısıtlanıp, ithalatın teşviki şeklindedir. Osmanlı Đmparatorluğu batı ülkeleri ile arka arkaya serbest ticaret anlaşmaları imzalayarak açık pazar haline gelmiştir.

Dış ticaret hadleri Osmanlı Đmparatorluğu’nun dış ticaret yapısı nedeniyle hep ülke aleyhine olmuştur. Sanayi öncesi tarımsal bir ekonomi olan imparatorluk ihraç ettiği kadar gıda ürünleri ithal ederek tarımsal yapıya da zarar vermiş ve gıda maddeleri konusunda da dışa bağımlı hale gelmiştir. Osmanlı dış ticareti savaşın etkisiyle yaşanan daralma sonucu sürekli açık vermiştir. Osmanlı Đmparatorluğu bu açığı dış borçlanma ile kapatmak istemiş ve bu dönem arkasında Düyun-u Umumiye

gibi bir miras bırakmıştır. Osmanlı Đmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne 84,6 milyon TL bir borç kalmış ve bu borçlar 1954 yılına kadar ödenmiştir.136

Osmanlı Đmparatorluğu’nda sağlam bir para sisteminin kurulması ve işler hale gelmesi 19. yüzyılın sonuna rastlamaktadır. Abdülmecid'den önce imparatorlukta birçok paranın tedavülde olması, bu paraların gerçek değerlerini tespit etmekte bir sorun teşkil etmiştir. Bunun ekonomik hayatta yarattığı sıkıntıyı gidermek amacıyla 1844 yılında “tahsisi ayar” adı altında bir düzenleme yapılarak, eski paralar tedavülden kaldırılıp yeni Osmanlı lirası tedavüle çıkarılmıştır.137 Osmanlı lirası altın bir para olduğundan uluslararası değeri de saf altına göre ölçülmekteydi. Dolayısıyla Osmanlı lirası sabit bir para niteliğini kazanmıştır.138 Aşağıdaki tabloda Osmanlı lirasının yabancı paralar karşılığı değeri görülmektedir:

Tablo 6: Osmanlı Lirasının Yabancı Paralar Karşılığı Değeri (1844)

1 Osmanlı lirası karşılığı