• Sonuç bulunamadı

Cinsiyet (Sex), Toplumsal Cinsiyet (Gender) ve Toplumsal Cinsiyet Rolü

1. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE: QUEER TEORİ ve KİMLİĞİN

1.2. Kimlik ve Kimliğin Yapısal Dönüşümü

1.2.1. Cinsiyet (Sex), Toplumsal Cinsiyet (Gender) ve Toplumsal Cinsiyet Rolü

Sex, kişinin biyolojik durumunun kadın, erkek veya interseks olarak kategorize edilmesidir. Kromozomlar, gonadlar (yumurta ve spermin oluştuğu üreme organları), iç üreme organları ve genital bölgeleri içeren birçok göstergesi olan biyolojik cinsiyet -sex- (APA, 2012) ve toplumsal cinsiyet -gender- kavramları ayrı kavramlar olsa da birbirleriyle bağlantılı kavramlarıdır. En genel anlamı ile sex kavramı, cinsiyetlerin biyolojik yönlerini ifade etmekteyken gender kavramı, toplumun ve kültürün cinsiyetlere yükledikleri anlamları ifade etmektedir (Ağrıdağ, 2005). Söz konusu iki kavram arasındaki ayrım ise birini doğa belirlerken diğerinin anlamını, toplumların ve kültürlerin belirlemesidir (Üner, 2008, s. 6). Sex kavramı genel anlamda bir insanın penis, testisler, vajina, rahim ve benzeri fiziksel özellikler üzerinden tanımlanır. Bunlar anatomik olarak bireyin kadın ya da erkek olarak tanımlamasına etken olarak görülmektedir (Köylü, 2016, s. 5). Sex, insanları, fizyolojik ve biyolojik özelliklerine göre ikili cinsiyet sistemi olan sadece kadın veya erkek kimliğiyle tanımlar. Bu sınıflandırmada fiziksel özellikler ve

23

farklılıklar esas alınır. Sex/biyolojik cinsiyet, bireylerin erkek ya da kadın oluşuna, gender/toplumsal cinsiyet ise bireylerin erkeksi ya da kadınsı olarak belirlenmiş davranışlarına işaret eder (Lindsey, 2015, Akt: Yedikardeş, 2017, s. 3). Toplumsal cinsiyet, kavram olarak ilk defa 1950’li yıllarda psikoloji alanında kullanılmış, 1970’li yıllardan itibaren de feminizm tarafından günümüzde kullanılan ifadeyle kullanılmaya başlanmıştır (Sayer, 2011, s. 9). Rosaldo (1980), “kadınlık ve erkekliğe ilişkin özelliklerin

kültürel yapılanması” (Akt: Danyeli Güzel, 2017, s. 6) olarak tanımladığı toplumsal

cinsiyet kavramı hakkında Erten (2013, s. 75), toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet rolü ve cinsiyet rolü gibi kavramların tanımlamalar için yeterli olmadığını ileri sürmektedir. Ayşe Akın’a (2007) göre toplumsal cinsiyet, cinsiyetin biyolojik ve fiziksel farklılıklara göre değil, toplum tarafından önceden belirlenmiş rol ve davranışların üstlenilmesi, yerine getirilmesidir. Bu kavram insanların kadınsı ya da erkeksi olarak, anatomiye dayalı kategorileştirilmesi kapsamında, buna bağlı olarak toplumsal ve kültürel anlamda örgütlenmiş pratikler anlamına gelmektedir (Akt: Alkan, 2014, s. 15). Toplumsal cinsiyet, cinsiyetler arasında her türlü sosyal ve toplumsal olarak toplumsal ve kültürel yapıda yaratılmış farklılıklara hitap ettiği gibi aynı zamanda kadın ve erkek bedeninin farklılıklarını ayıran her türlü ayrımlaştırmayı da kapsamaktadır (Dedeoğlu, 2000, s. 143). Tüm bunlara Queer perspektifinden bakıldığında biyolojik toplumsal cinsiyet (gender), doğar doğmaz hatta anne karnındaki bireyin, sadece cinsel-üreme organının fiziksel özelliklerine göre önceden belirlenmiş kadın ya da erkek olarak atfedilmesi durumudur. Sadece cinsel organının fiziksel özelliklerine göre daha anne karnında bireylere cinsiyet kimliği ve cinsiyet rolleri atanması ne kadar adildir? Doğmadan önce bir çocuğun odasının ve kıyafetlerinin mavi veya pembe olarak tercih edilmesi gerektiğini kim uydurmuştur? Kişinin cinsel ve cinsiyet kimliğinin cinsel organı ile örtüşmesi ya da örtüşmemesi sorgulanırken, Queer teori burada, doğan bireye hemen bir cinsiyet atanmasının da ötesinde cinsiyetin ve kimliklerin kendisini eleştirir. Kimliğin genel geçer olmadığı göz önüne alındığında kimliğin eleştirilmesi ve burada önemli olan bireylerin kendilerini ne olarak ifade ettikleridir. Sıfatlar değil kişinin kendisini nasıl ifade ettiği önemlidir. Bu bağlamda sporun, renklerin, mesleklerin, iş bölümünün ya da giysilerin cinsiyetleştirildiği görülmektedir; bireylerden, önceden belirlenmiş ve sınırları çizilmiş kendisinden beklenen roller çerçevesinde hareket etmeleri istenir, kadınlara daha çok öğretmenlik mesleği yakıştırılırken bir tır şoförlüğü düşünülemez bile ya da bir erkeğin çocuk bakıcılığı yapması akla bile gelemez.

24

Toplumsal hayat ve ilişkiler içinde insanların -cinsiyetlerine dayanarak- belirlenen konumlarının ve işbölümünün gerektirdiği roller ve sorumlulukların biyolojik cinsiyetle yani sex kavramıyla yani cinsel organların fiziksel farklılık göstermesiyle alakası yoktur. Biyolojik cinsiyete dayalı norm ve kalıplar toplumsal süreçte inşa edilir ve zamanla ve toplumdan topluma değişebilme potansiyeline sahiptir; buna toplumsal cinsiyet/gender denir. Dolayısıyla gender, dinamik bir kavramdır, yöreden yöreye, bir zamandan diğer zamana, mekândan mekâna, kültürden kültüre, toplumdan topluma değişir ve kendi içerisinde de anlam değişimine uğrayabilir. Toplumsal cinsiyet, belli bir dönemde, kültürde, mekânda vs. erkeksi ya da kadınsı kabul edilmiş rol ve davranış kabulleri üzerinden tanımlanır (Şahin, 2017, s. 10). Saç şekli, sakal, giyim ve giyimin cinsiyetleştirilmesi hatta sporun cinsiyetleştirilmesi, duyguların ifade edilme biçimi hatta mesleklere varana kadar büyük bir söylem çeşitliliği gösterir.

“Toplumdaki toplumsal cinsiyet yapılandırmasının ikinci ekseni normatif heteroseksüelliktir. Bu yapılandırma, çeşitli kurumsal ve ideolojik olguların heteroseksüel birlikteliklere ayrıcalık tanımasından oluşur. Bunlar çoğu insanın başkalarıyla günlük etkileşimlerinde yaptığı varsayımlar kadar, çoğu meşru kurumun biçimi ve içeriğini, çoğu özel organizasyonun pozisyon ve avantajları dağıtma kural ve politikalarını, eğitim ve ana akım medyanın bu kurumlara uyum sağlayacak bir şekilde yapılandırılmasını içerir. Bu toplumsal olgular birlikte, farklı kadın ve erkeklerin hayatlarında değişik sonuçlar ve bazen de ciddi acılar doğuran ve özgürlüklerine haksız kısıtlamalar getiren yapıları oluşturur. Normatif heteroseksüel sistem, kadınların ve erkeklerin hayatlarını ciddi anlamda kısıtlar; değişik cinsel arzu ve eğilimleri olan bu kişilerin bazılarını, yaşamlarını kendilerine maddi karşılık ve tanınma getireceğine inandıkları bir şekilde uyarlamaya motive eder; diğerlerini de arzularının ve projelerinin uymadığı toplumsal ilişkilerin oyuklarında yaşamlar kurmaya ya da açıkça isyan etmeye sürükler” (Young, 2009, s. 52).

Toplumsal cinsiyet rolü ise, erkek ve kadınların nasıl davranması gerektiğini ve bireylerden kendilerine önceden atanmış cinsiyet kimliğine göre beklenen farklı görevleri ve sorumlukları ortaya koyar. Cinsiyet/sex rolü, üreme organına göre ayrım yaparken toplumsal cinsiyet rolü erkeklik ve kadınlık rolleri olarak kalıplaşmış davranışların toplum tarafından beklenmesi durumudur (Marshall, 1999). Erkekler ve kadınlar,

25

psikolojik eğilimlere ve cinsiyet rollerine doğuştan sahip değillerdir. Farklı sosyal yaşantı deneyimler de, cinsiyet rollerinin farklılaşması ve kalıplaşmasından sorumludur. Cinsiyete özgü -toplumsal beklenti temelinde- roller, erkek ve kadınların başarılı bir performans sergileyebilmeleri için doğuştan gelen ve zamanla edinilen özelliklerin birleştirilmesi ile oluşur. Toplumdaki genel düşünce yargıları zamanla değişim gösterse bile günümüz birçok toplumda ki özellikle sanayi toplumunda roller, genel olarak finansal kaynağı sağlayan erkek birey ve ev işleri ile ilgilenen kadın birey olarak yani cinsiyetler arası işbölümü olarak dağıtılmaktadır (Güldü ve Ersoy-Kart, 2009, s. 102). Anthony Giddens’e (2008) göre, toplumsal cinsiyet ve rolleri farklılıklarının biyolojik temelleri olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur; toplumsal cinsiyetin bir özü olmadığı gibi, insan, bedeni dâhil teknolojik müdahalelerle değişime uğratılabilir. Diğer bir görüşe göre de toplumsal cinsiyet rolü, toplumsal cinsiyetin kaçınılmaz bir parçasıdır ve bireylerin kendilerini erkek ya da kadın cinsiyetinden olduklarını göstermek için yapıp ettiklerinin tümü olarak tanımlanmaktadır. Ancak burada kadın ve erkeğe yüklenen cinsiyetçi roller ve sorumluluklar bireyler arasında eşitsizliğe ve adaletsizliğe neden olmaktadır (Köylü, 2016, s. 4-5); ataerkil toplumlardaki cinsiyetçi yaklaşım ve söylemlerden beslenir. Düalist kimlik sistemindeki kadın veya erkeklerden beklenen rollere bakıldığında, kadınlardan daha çok ev ile ilgili işlerin beklenildiği, erkeklerden ise mekanik anlamda işlerin beklenildiği, bunun nedeni ise işlerin veya mesleklerin kadınsı ve erkeksi olarak görülerek ayrımlaştırılmasıdır (West ve Zimmerman, 1987, Akt: Danyeli Güzel, 2017, s. 7). Toplumsal cinsiyet rolleri hakkındaki yorum ve analizlere Queer perspektifiyle bakıldığında, burada da yalnızca ikili cinsiyet kimliği olan kadın ve erkek kimliği üzerinden değerlendirme ve analizlerin yapıldığı görülmektedir. İçeriği her ne kadar farklı biçimlerde algılanırsa algılansın, toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rolü farklılaşmasının biçimi her zaman erkeksi ve kadınsı arasındaki ikili karşıtlık olacaktır. Cinsel fark sadece kadın ve erkek arasındaki farklılık olarak değerlendirildiğinde, toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rolleri her durumda cinsiyeti yansıtacaktır (Butler, 2012). Üçüncü veya daha fazla bir kimliğe yer verilmediğini ayrıca kimliğin kendisinin eleştiriye konu olmadığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında yapılan eleştirilere bakıldığında, sadece roller ekseninde eleştirilerin yapıldığı, cinsiyet/kimlik eleştirilerinin rol eleştirilerinin arakasında kaldığı ve tartışma konusu edilmediği anlaşılmaktadır.

26