• Sonuç bulunamadı

Cinsel İstismarın İstismar Mağduru Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Prof. Ann Burgess ve sosyolog Lynda L. Holmstrom ile beraber, tecavüz mağdurlarının reaksiyonlarını ilk kez tecavüz travma sendromu olarak tanımlamıştır (Adler et all, 1991).

Çocuklarımızın istismar ile ilgili bize verdiği bilgiye önem vermeliyiz. Cinsel istismarı tanımlama ya da gösterme yeteneğine sahip olduklarına inanılmalı ve anlattıklarını dikkate almamız gerekmektedir. Çocukların böyle bir konuda, hikaye uydurmak gibi bilgiye ve cinsel deneyime sahip olmadığının düşünülmesi gerektiğine vurgu yapmıştır (Karan, 2001; 477-479).

Cinsel istismar, hakları güvence altına alınması gereken çocukların, gelişimlerini henüz tamamlamadan kendilerinde ve toplumda ciddi sorunlar yaratacak eylemlere maruz kalması durumudur. Ne yazık ki cinsiyet, sosyal tabaka, meslek grubu ayırt

44

etmeksizin yaşanan bu vahim durumda kadın ve çocukların daha çok olması düşündürücüdür. Yıkıcı etkileri istismarı gerçekleştiren ve mağdurun yakınlık derecesi ve istismarın boyutu ile orantılı kısa ve uzun dönemli etkiler ortaya koyar (Taner ve Bahar, 2004; 35: 82-85). İstatistikler kadınların uyuşturucu bağımlılığının çocukluk döneminde cinsel istismara uğrayan kişilerde daha çok olduğunu ortaya çıkarmıştır (Kurtay, 2004, akt: Ovayolu ve diğerleri, 2007). Uzmanların ortak görüşü olan çocuk cinsel istismarı, bir insanın hayatı boyunca yıkıcı etkisinden kurtulamayacağı ve olumsuz etkilerinin yaşamının her aşamasında takip edeceğini belirtmekteler.

Özellikle yapılan vaka analiz sonuçları değerlendirildiğindepek çoğunda cinsel istismar bulgusuna rastlanmıştır. Bu sonuçların etkilerini bazı başlıklarda inceleyeceğiz.

Çocuğun yaşadığı istismarın sıklığı ve oluşma derecesine gore birtakım hastalıklardan, iskemik kalphastalığı, kanser, iskeletsorunları, karaciğer hastalıkları, akciğer hastalıkları tespit edilmiştir (Felitti FJ ve ark., 1998).

Aykaç 1993’ de mağdur çocuk üzerinde oluşabilecek en olumsuz tablo, olayın arkasından ihbar edileceği yada yakalanacağı korkusuyla istismarcı tarafından öldürülerek sonuçlanabilmesidir. Ölümle sonuçlanan vakalarda asıl amaç ölüm olmasada ölüm şekillerinde dikkat çeken; ağız ve burnun el veya bir cisim ile kapatılması, boyun, göğüs, karın bölgesine bası uygulanması gibi mağdurun kendisine direnç göstermesini ve yardım istemesini engellemeye çalışırken meydana geldiği görülmektedir. Ayrıca, istismarcının bu kadarla kalmayıp mağduru ortadan kaldırmak amacıyla saldırganlığı daha da sertleştirerek mağdurun kafasını yere çarpma, elle boğma şeklinde ölümlede sonuçlanabilmektedir (Adli Tıp Dergisi 2009; 23(2): 27- 322).

İstismarın gerçekleştikten sonraki çocuk üzerindeki bulguları ve çocuk ruh sağlığı üzerindeki etkileri çocuğun yaşına, maruz kaldığı istismarın türüne, istismarcının uyguladığı fiziksek zararın boyutuna, ailenin olaya ve çocuğa gösterdiği tepkiye göre değişiklik göstermektedir.

2.6.1 Cinsellik Üzerine Etkileri

Çocukluk çağında yaş aralığına göre beklenen davranışlar vardır. Çocuklar yaşadıkları çevrede öğrenirler ve öğrendiklerini gerçekleştirirler. Çocuklarda cinsellik içeren sözler ve davranışlar da bulunduğunda cinsel istismardan şüphelenmek gerekir.

45

Çocukların yaşına uygun olmayan cinsel içeriğin oyunlarının içinde görülmesi, yine yaşına uygun olmayacakbiçimde içinde cinselliğin bulunduğu davranışlar sergilemesi veya buna dair cümleler kurması, bu tür konulara aşırı ilgi göstermesi ya da tamamen ilgisiz kalması uzmanların çocuktan şüphe etmelerine neden olduğunu en sık ifade ettiği göstergelerdendir (Ovayolu ve ark, 2007). Küçük yaşta cinsel istismar mağduru olan çocuk, yetişkinlikte istismarcı rolünde olabileceği belirtilmiştir. Çocuk mağdurların yetişkinlikte para kazanmak için cinselliklerini kullanmakta olduklarını ifade edilmektedir (Kara ve ark., 2004; Ekşi, 1999; Kurtay, 2004; Hancı. 2002, akt: Ovayolu ve ark 2007). Açıklamalara bakıldığında, cinsel istismar mağduru çocuğun cinsellik algısının ne denli zedelendiğinin anlayabilmektedir.

2.6.2 Duygusal (Emosyonel) Etkileri

İstismar mağduru çocuğun üzerinde yarattığı travmanın olumsuz etkilerinin içinde en önemlilerinden biride duygusal örselenmelerdir. Çocuk mağdurun yaşadığı duygusal durumun yoğun, ağır ve karmaşıktır. Topluma adaptasyon zorluğu yaşayan çocuğun yıkılan benlik algısıdaki değişimdir. Çocuğun kendini değersiz, çaresiz hissetmesi, herkese karşı güvensizlik duyması ve kendine acımasıdır. İstismar ne kadar uzun sürerse çocuğun kendi suçu olduğuna inanmasına sebep olur ayrıca, mağdur çocuğun benlik algısında karmaşıklığıa yol açar bunun yanında çocuğun benlik algısına yerleşen kavramlar kötülük, utanç, suçluluk ve kendisini artık böyle algılamaya devam eder (Polat, 2000; Davis ve Petretic-Jackson, 2000, akt: Ovalı ve ark, 2007). Bu algıyı değiştirmek uzun zaman alabildiği için mağdurun en çok ihtiyaç duyacağı şey, profesyonel yardımdır. Ayrıca çocuğun paramparça olan güven duygusunu onarmaya çalışmak, ona yapılabilecek en büyük iyilik olup yaşama yeniden tutunabilme becerisinin sağlanabilmesine katkıda bulunur. Bu nedenle depresyon, kendine zarar verme davranışı, düşük benlik algısı nedeniyle çocuğun kendini değersiz hissetmesi, cinsellikle ilgili kafasında oluşan tuhaf düşüncelerin verdiği rahatsızlıklarla mücadele edilebileceğini ifade etmektedir. Onancı nitelik taşıyan profesyonel yardım yapılmadığında ise bazı çocuklarda intihareğilimi olabilir (Kurtay, 2004). Yapılan bir çalışmada erişkin yaşta başlayan majör depresyonun, çocuklukta cinsel istismarla ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür (Taner ve Bahar, 2004, akt: Ovayolu ve ark, 2007). Çocuğun yaşadığı cinsel istismar onun üzerinde travmatik cinsellik, aşağılanma hissi, halsizlik ve damgalanmış olma gibi ağır sonuçlar doğurur. Bu durum çocuğun ruhsal

46

ve bedensel anlamda kendisiyle ve toplumla çelişkiler içinde olmasına neden olur (Davis ve Petretic-Jackson, 2000).

Depresif duygu durum üzerine etkileriile ilgili araştırmada, yetişkin çağda yaşanan ağır deprasyonların çocukken yaşanmış cinsel istismar ile bağlantılı olabileceği söylenebilir (Taner ve Bahar, 2004).

Cinsel istismar mağduru çocuklarda tekrarlayan, karanlık korkusu, uyku bozuklukları, kâbus, dikkat dağınıklığı endişe verici düşüncelere kapılma ani öfke patlamaları, içe kapanık konuşmaktan kaçınan bir durumla karşılaşılabilir (Kılıç, 2004, akt: Ovayolu ve ark, 2007).

2.6.3 Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Şeklindeki Etkileri

Kaygı, beklenmeyen biranda sorunla karşılaşıldığında herkesin yaşayabileceği normal bir durumdur. Normal seviyede ki kaygı probleminin çözümünü sağlarken kaygı günlük hayatı etkileyecek seviyede artarsa anksiyete ya da kaygı bozukluğu denilen, genellikle yardım alınarak çözümlenen durumlara neden olup, kısa sürede ortaya çıkmaktadır. Cinsel istismarına uğrayan çocuk tek başına kaldıramayacağı zor bir sorunla karşılaşan kişilerin yetişkinliklerinde, aşırıderecede anksiyete bozukluğu yaşadığını bildirilmiştir. Bu da kişinin, agresiflik, yoğun korku, aşırı kızgınlık ve düşmanlık duyguları besleyerek kabuslar görmekte olduğu gözlemlenmiştir. Çocuk yaşadığı travmaları tekrar yaşayarak ani tepkiler ya da davranış bozuklukları gösterir (Kara ve ark., 2004; Kurtay, 2004, akt: Ovayolu ve ark, 2007).

Henüz gelişimini tamamlayamadığı için uğradığı travmatik durumla başa çıkamayan, anlamlandıramadığı sarmal duygular içinde olan çocuğun, normal problemlerini çözmede verdiği reaksiyonu beklemek mümkün değildir (Taner ve Bahar, 2004, akt: Ovayolu ve ark, 2007). Bu durum çocuk üzerinde yaşam kalitesinin düşmesine, mutsuzluklara, kaygı ve endişe duymasına, öfkeli ya da korkak olmasına insanlara güveninin yitirilmesine yol açabilmektedir.

2.6.4 Davranışsal Etkileri

İstismara mağduru çocuğun davranışlarında mutsuzluğu görebileceğimizi ve davranışlarının uçarı, aşırı abartılı veya dağınık olduğu yönündedir. Tanımadığı kişilere karşı anormal davranışlar gösterirken bazen sessiz içe kapanık bazen de aşırı problemli davranışlar içinde olduğunu belirtmektedir (Ekşi, 1999; 531-540). Çocuğun da sergilediği davranışların görüldüğü gibi sürekli aşırı uçlarda ortaya çıktığını

47 görmekteyiz.

Çocuklarda bu davranışsal reaksiyonlar yaş gruplarına göre değişiklik arzetmektedir. 0-3 Yaş: Yabancılardan korkar, uyku ve beslenme düzeninde ve giysi değiştirme sırasında problemler çıkarır.

3-6 Yaş: Konuşma ve fiziki davranışlar bakımından bebek gibi davranırlar. Kendini ifade etmede sorunlar yaşar, içine kapanıktır ve anneye daha çok bağımlıdır.Enürezis, enkoprezis, uyku ve beslenme sorunu, cinsel oyun (sık, devamlı), masturbasyon yapma görülür.

6-12 Yaş: Sosyal çevreden koparak tek kişilik bir dünya yaratmak, evden ya da okuldan sebepsiz uzaklaşmak, uyku sorunu, öğrenme problem, obresif kompülsiyon, otoagresyon, kendinden küçük çocuklara cinsel istismar, sebepsiz ağlama, aşırı hassasiyet, karın ve baş ağrılarıyla huzursuz davranışlar gösterir.

13-18 Yaş: Bağımlılık yapan madde alışkanlığı, fobi, otoagresyon, evden, okuldan uzaklaşma, istismar eğiliminde olma, obresif kompülsiyon, aşırı sinir, beslenme ve uyku düzensizliği, yakınlıktan (duygusal ve fiziksel) kaçınma, rastgele cinsel ilişkide bulunma, psikoz, kendine zarar verme eğiliminde bulunma vb. gözlemlenir (Polat,2000).

İstismar mağduru çocukların kendi vücudlarına zarar verdikleri gözlemlenmiştir. Vücutta sigara söndürme, bilek kesikleri gibi (Polat, 2000, akt:Ovalı ve ark, 2007).

Cinsel istismar mağduru çocuklar sosyal ilişkilerinde içe kapanıktır. Yaşadıkları saldırıyı başka bir çocukla özdeşleştirerek ifade ettikleri sık rastlanan bir durumdur. Çocuğun ruhsal ve sosyal davranışlarında, günlük normal davranışının dışında kaygı ve endişe ya da farklı yaş grupları davranışları sergilenmektedir (Ekşi, 1999; 531-540). Çocukların uğradığı cinsel travmanın çocuğun yaşı gereği bazen anlayamacağı ve kimi zaman korkup, utanacağı için saklamayı tercih edeceğinden dolayı ifadelerini aynı zamanda davranışlarını etkileyecektir. Çocuğun fiziksel belirtiden daha çok psikolojik durumdaki değişiklikler daha fazla ipucu verdiği görülmüştür. Çocuğun yakınlarının bu belirtileri gözden kaçırmadan iyi okumaları çocuğun sorunlarının çözülmesine yardımcı olacaktır.

2.6.5 Kişilik Gelişimi Üzerine Etkileri

48

edilmiştir. Çocuk yaşta uğranılan cinsel istismar aradan uzun yıllar geçse de hafızalardan silinip atılamadığı görülmektedir (Görker ve ark., 2000). Cinsel istismara uğrayan çocuklarda “Sosyal ilişkiler ve diğer insanlarla ilişkiler yaşanan cinsel istismardan sonra olumsuz yönde etkilenmektedir.” (Taner ve Bahar, 2004, akt: Ovalı ve ark, 2007).

Özellikle kız çocuklarında oluşabilecek hamilelik durumu, intihar girişimleri, öldürme duygusu, fiziksel iz bırakan faaliyetler içinde bulunma gibi hallerde akla ilk gelen travma cinsel istismara maruz kalmış çocukluk dönemidir. Bu durumda çocuğun ait olduğu topluma tekrar kazandırılması, onun hal ve hareketlerinden, tutum ve davranışlarından önceden haberdar olmak, gerekli koruma ve kollama tedbirlerinin uygulanması, çocuğu içine düşeceği karanlık sorunlar yumağına dönüşmüş kör düğüm duygulardan söküp almakla görevli, aile, bakmakla yükümlü kişi, kurum, kuruluş ya da ahlaki değerler açısından bütünüyle toplumun üzerine düşen görev ve sorumluluğun farkında olması gerekir.

Çocukluk sürekli değişken parametrelerle günümüze kadar gelmiş olmakla birlikte çocukluk evresinin yeterince anlaşılamamış olduğunu, önlem ve tedbirlerin yetersiz kaldığını ve alınamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Sonuç olarak çocuğun kendi çağına uygun değerlendirilmesi gerekirken yaşanan travmatik olgular bunun ne yazıkki mümkün olmadığını gösteriyor.