• Sonuç bulunamadı

B. Hızır Bey ve Molla Hayâlî’nin Osmanlı İlim Geleneğindeki Yeri

I. BÖLÜM

3.1. İLAHİYYAT

3.1.2. Allah Teâlâ’nın Zâtı

3.1.2.3. Allah Teâlâ’nın Tenzih Edilmesi

3.1.2.3.4. Cihet, Hayyiz ve Mekânın Allah’tan Nefyi

Hızır Bey’in konuyla ilgili beyitte241 neden temekkün kelimesini değil de

tehayyüz kelimesini kullandığını ve Hayâlî’nin zikredeceğimiz açıklamalarını daha

iyi anlayabilmemiz için bazı kavramların izah edilmesi gerekmektedir.

Mekân

Mekânın tarifi hakkında üç görüş vardır;

1-Kelâmcıların görüşüne göre mekân, mevhum bir boyuttur. Dış dünyada bir gerçekliği yoktur, tamamen zihinsel bir şeydir.

2- Platon’un görüşüne göre mekân, bir cevherdir ve boşluktan (halâ) ibarettir. Mücerret ve kendinde bir varlığa sahiptir.

3- Aristoteles’e göre mekân; kuşatan cismin, kuşatılan cismin dış yüzeyine temas eden iç yüzeyidir. Bu tanımdan anlıyoruz ki Aristo’ya göre mekân cisimle kaim olan bir arazdır.

Özetle mekân Platon’a göre cevher, Aristo’ya göre araz, kelâmcılara göre ise gerçekliği bulunmayan zihnî bir şeydir.242

Allah Teâlâ’nın bir mekânda olması ihtimali tartışılırken zikrettiğimiz bu mekân tariflerinin akılda tutulması gerekmektedir. Zira Aristo’ya göre mekân iki cismin satıhlarının temasıyla ortaya çıktığından dolayı mekânın içerisinde olmak için başka cisimlere ve boyutlara ihtiyaç vardır. Boyutları olan şey ise mürekkeptir, parçalanabilir durumdadır. Allah Teâlâ ve cevher-i ferd ise mürekkep değildir, boyutları yoktur. İşte burada hayyiz kavramını izah etmek ihtiyacı hâsıl olur.

Hayyiz

Hayyiz birden çok anlamda kullanılır. Bunlar:

1-Her cismin yerleştiği (karar kıldığı) mahalden ibarettir ki bu tanımda mekânla aynı anlamdadır.

241 ناولا و لاكشاب فاصتا لا و // تاقوا و زايحاب لاصتا لا و -Allah’ın mekânlar ve zamanlarla ilişkisi yoktur ve

yine şekillerle ve renklerle vasıflanamaz (14. Beyit).

2- Mekânî olmayan cevher-i ferd için de kullanılır.

3- Cismin karar kıldığı mahal o cismin mekânı, kapladığı boşluk (firâğ) o cismin hayyizidir.243

Bu tanımlardan anladığımız kadarıyla hayyiz mekânla eşanlamlı olarak kullanılsa da hayyizi mekândan ayıran husus, cevher-i ferd gibi parçalanamayan ve kendisinde araz bulunmayan bir şey için de mahal olabilmesidir. Yani hayyiz mekândan daha kapsamlı bir manayı ihtiva eder. Allah Teâlâ’nın bir mekânda olma iddiaları reddedildikten sonra, mürekkep olmayan şeylerin kendisini mahal edinebildiği hayyizde olma iddialarının da reddedilmesi gerekmektedir. Hızır Bey zikrettiğimiz bu açıklamalar sebebi ile temekkünü nefyetmek yerine daha genel olan

tehayyüzü nefyetmeyi tercih etmiştir.244

Müşebbihe, Kerramiyye gibi Allah Teâlâ’nın bir mekânda ve yönde olduğunu iddia edenler bu iddiaları için aklî ve naklî deliller getirirler.

Aklî delillerinden birisi; akıl kesin olarak bilir ki her mevcut ya

mütehayyizdir ya da mütehayyiz bir şeye hulûl etmiştir. Allah Teâlâ’nın bir şeye hulûl etmesi imkânsız olduğu için O’nun mütehayyiz olduğu kesin olarak ortaya çıkar.

Aklî delillerden bir diğeri; yine biz biliriz ki her iki mevcut ya bir diğerine

muttasıldır ya da ondan ayrıdır. Hangisi olursa olsun vâcibin bir yönde ve hayyizde olması gerekir. Bir başka aklî delil Allah Teâlâ, ya âlemin içindedir ya da dışındadır, eğer içinde ise o takdirde mütehayyiz olur yok eğer âlemin dışında ise o zaman bir cihette olmuş olur.

Bu iddialar hakkındaki cevap, iki mevcudun durumunun muttasıl veya

munfasıl olması gibi iki ihtimale hasredilmesinin reddiyledir. Cumhur bu konuyu ikili taksimatı üçlemekle çözüme kavuşturmuştur. Bu taksimatı kesin bir şekilde ikiye hasretmenin sahte, vehmî hükümlerden olduğunu söylemişlerdir.245

243 Manastırlı İsmail Hakkı, a.g.e., s. 25; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât, Daru’l-Ma’rife, Beyrut 2007,

s. 90.

244 Üsküdari, Haşiye, vr. 23a. 245 Hayâlî, Şerh, s. 25.

Müşebbihe ve Kerramiyye’nin Naklî delillerine gelince, bunların örneği çoktur. “Rahman arşa istiva etti”246, “Eğer onlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki

Rabbinin yanında bulunanlar…”247, “…Güzel sözler ancak O’na yükselir…”248 gibi

ayet-i kerimeler ile Hz. Peygamber’in (SAV) dilsiz bir cariyeye “Allah nerede” dediğinde onun semayı işaret etmesi ve Allah Resûlü’nün onu reddetmeyerek cariyenin Müslüman olduğuna hükmetmesi gibi nakillerdir.249

Bu naklî iddiaların cevabı ise, şüphesiz bu zikredilen delillerin açıkça

zanniyyat olduğu, bu sebeple mekân ve ciheti reddetmeye delalet eden kati delilleri iptal etmediğidir. Ya selefin yapmayı tercih ettiği gibi bu nakillere inanıp manası Allah Teâlâ’ya bırakılmalı ki en doğru olan yol budur (tarîk-i eslem), ya da kati delillere uygun bir şekilde tevil edilmelidir ki halef bu yol üzeredir ve bu en sağlam olan yoldur.250

Molla Hayâlî, Allah Teâlâ’nın bir mekânda ya da cihette olduğunu iddia edenlere cevap verdikten sonra Hızır Bey’in de beyitte zikrettiği üzere Allah Teâlâ’nın bir hayyize bitişik olamayacağından bahseder:251

“Bize göre Allah Teâlâ bir mekâna ya da hayyize bitişik değildir. Şayet Allah Teâlâ bir hayyizde olsaydı ya o hayyizde iki anda karar kılmış olması gerekirdi ya da karar kılmamış olması gerekirdi. İki durumda da havadise mahal olması gerekirdi ki bu batıldır.

Denilebilir ki Allah Teâlâ tehayyüz ettiyse bu ya ezelde olur ya da sonu olmayan (lâ yezâl) bir şeyde olur. Bu ihtimallerin ilkinde hayyizin kıdemi gerekir, ikincisinde de Allah’ın hâdislere mahal olması gerekir.

Hayâlî, bu açıklamalarına bir itiraz olarak “bu zikredilen şeyler, şayet hayyiz hariçte mevcutsa geçerlidir, ancak hayyiz mevcut değildir” denildiği takdirde, bunların

246 Tâhâ, 20/5. 247 Fussilet, 41/38. 248 Fâtır, 35/10. 249 Hayâlî, Şerh, s. 26.

250 Hayâlî, Şerh, s. 25-26; Detaylı bilgi için bkz. Seyyid Şerif Cürcânî, Şerhu’l Mevâkıf, s. 38-47. 251 Hayâlî, Şerh, s. 26; Benzer açıklamalar için bkz. Üsküdârî, Şerhu’l-Kasîdeti’n-Nûniyye, vr. 6b-7a.

Müşebbihe ve Kerramiyye fırkalarının Allah Teâlâ’nın arş üzerinde mütemekkin olduğunu söylemelerinden ötürü ilzâmî bir açıklama olduğunu belirtir.252

Hem temekkün hem de tehayyüzü reddeden deliller serdeden Hayâlînin bu delillendirmeleri kelâmcıların görüşüne uymamaktadır. Zira zikrettiğimiz gibi kelâmcılara göre mekân ve hayyiz bir vehim olarak kabul edilmektedir. Böyle bir itirazı göz önünde bulunduran Hayâlî bu delillendirmenin ilzâmî253 olduğunu

söylemiştir. Üsküdarî’nin de “Müşebbihe ve Kerramiyye ‘Arş hariçte mevcuttur ve Allah Teâlâ için hayyizdir’ derler” açıklaması meseleyi açıklığa kavuşturur.254