• Sonuç bulunamadı

A. SOĞUK SAVAġ ÖNCESĠ VE SIRASINDAKĠ GELĠġMELER

2. Cenevre SözleĢmesi‘nin Ġmzalanması ve 1990‘lara Kadar YaĢanan GeliĢmeler

Türkiye‘nin göç hukukunda yer eden diğer önemli düzenlemeler ise Cenevre SözleĢmesi ve New York Protokolü‘dür. Türkiye, SözleĢme‘nin hazırlık sürecinde yer alan ülkelerdendir. Soğuk SavaĢ zamanında hazırlanan bu düzenleme ile Türkiye, Sovyet Bloğuna komĢu ve Kuzey Atlantik AnlaĢması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization–NATO) üyesi bir ülke olarak komünist rejimlerden kaçan sığınmacıları topraklarına kabul etmiĢtir.205 SözleĢme ve Protokol‘ün coğrafi çekince konularak

203 2016 Ġskan Kanunu, 26 Eylül 2016 tarihli ve 26301 sayılı Resmi Gazete, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/09/20060926-1.htm, EriĢim Tarihi 19.09.2019

204 TaĢkın Deniz, ―Uluslararası Göç Sorunu Perspektifinde Türkiye‖, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi (TSA), C.18, S.1, Nisan 2014, s.199

205 Suna Gülfer Ihlamur-Öner, ―Turkey‘s Refugee Regime Stretched to the Limit? The Case of Iraqi and Syrian Refugee Flows‖, Perceptions Journal of International Affairs, V.18, N.3, Autumn 2013, s.194

68

onaylanmasının ardından, Türkiye ―mülteci‖ statüsünün yalnızca Avrupa‘dan206 gelecek kiĢilere verilebileceğini ilan etmiĢtir. Avrupa dıĢından gelecek kiĢiler için ―sığınmacı‖

kavramı benimsenmiĢtir.

1950 ile 1970‘li yıllarda Türkiye, daha çok iĢ gücü ve aile birleĢmeleri kapsamında göç veren ülke konumunda olduğundan Avrupa dıĢından gelecek göç hareketleri çok gündemde olmamıĢtır. Ancak 1980‘li yıllarda baĢta Ortadoğu olmak üzere Balkanlar‘da meydana gelen olaylar bu durumu değiĢtirmiĢtir. Afganistan‘ın iĢgali, Ġran-Irak SavaĢı, Sovyetler Birliği‘nin dağılması, Halepçe katliamı ve Bulgaristan‘daki baskılar, Türkiye‘ye yönelen göç hareketlerinin artmasına neden olmuĢtur. Türkiye‘ye yönelen bu hareketlerin aynı zamanda kitlesel akın halinde olması, sığınmaya iliĢkin yasal düzenleme ihtiyacını da gündeme getirmiĢtir.

Ancak Türkiye, 1980‘li yılların sonu ile 1990‘lı yılların baĢındaki göç hareketlerinde Balkanlardan veya Kafkaslardan ziyade Ortadoğu‘dan gelen göç akınlarına odaklanmıĢtır. Bunun bir nedeni Ortadoğu dıĢından gelen ve koruma talep eden kiĢilerin çoğunun Türk soyundan ve kültüründen oldukları için Ġskân Kanunu kapsamında değerlendirilmeleridir. Türkiye 1989‘da topraklarına sığınan ve sayıları 240 bini bulan Bulgar Türküne iki yıldan az bir sürede vatandaĢlık vermiĢ ve Türk toplumuna uyumları için çalıĢmıĢtır.207 Irak ve Bulgaristan‘dan gelenlere farklı muamele edilmesi uluslararası toplumun da dikkatini çekmiĢ ve Türkiye‘nin coğrafi kısıtlamayı kaldırarak koruma talep eden herkese eĢit davranması istenilmiĢtir.208

Ortadoğu‘dan gelenlerin farklı algılanmasının diğer nedeni sığınmacıların Kürt kökenli olmaları nedeniyle Türkiye‘nin doğusunda Kürt milliyetçiliğinin ve/veya Kürdistan ĠĢçi Partisi (Partiya Karkerên Kurdistanê-PKK) faaliyetlerinin artmasından duyulan

206 Avrupa ile kastedilen Avrupa Konseyi ülkeleridir.

207 Dilek Latif, ―Refugee Policy of Turkish Republic‖, The Turkish Yearbook, 2002, V.33, s.7

208 ―Reception and Settlement of Refugees in Turkey‖, Parliamentary Assemby of Council of Europe, 24.04.1991, http://assembly.coe.int/nw/xml/XRef/Xref-XML2HTML-en.asp?fileid=15185&lang=en, EriĢim Tarihi 21.09.2019

69

endiĢedir.209 1979 Ġran Devrimi nedeniyle ülkeden ayrılan 1.5 milyon Ġranlının sınırlarına gelmesinin ardından210 Türkiye,1988‘de Saddam Hüseyin‘in saldırılarından kaçan Kürt sığınmacıları da topraklarına almıĢtır. Bu dönemde Ġran ve Irak‘tan Türkiye‘ye yönelen göçün artmasının bir nedeni de Türkiye‘nin izlediği vize politikasından kaynaklanmıĢtır. 1979 Ġran Devrimi sonrasında Ġranlılara vize muafiyeti tanınması, bu dönemde yaĢanan göç dalgalarının artmasında önemli role sahiptir.211 YaĢanan göç hareketlerinin yanında ülkenin doğusundaki PKK faktörü ve teröristlerin sığınmacıların arasına karıĢarak ülkeye girme olasılığı, Türkiye‘nin Kürt sığınmacıları bir güvenlik tehdidi olarak algılamasına neden olmuĢtur. Bu sebeple Türkiye ilk baĢta sığınmacıları almakta tereddüt etmiĢ, ancak daha sonra artan baskılar nedeniyle sınırlarını açarak gelenleri Diyarbakır, MuĢ ve Mardin‘deki kamplara yerleĢtirmiĢtir.212 Bu tutum kısa bir süre sonra gerçekleĢecek Körfez Krizi nedeniyle gelecek sığınmacılara karĢı da benimsenmiĢ, dahası sığınmacılarla ilgili düzenlemeler içeren 1994 tarihli ―Türkiye‘ye Ġltica Eden veya BaĢka Bir Ülkeye Ġltica Etmek Üzere Türkiye‘den Ġkamet Ġzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik‖e (1994 Yönetmeliği) de yansımıĢtır.213

209 Benzer görüĢler için bkz. Suna Gülfer Ihlamur Öner, A.g.e., s.197; Kemal KiriĢçi, Asylum, Immigration, Irregular Migration and Internally Displacement in Turkey: Institutions and Policies,Euro-Mediterranean Consortium for Applied Research on International Migration (CARIM-AS), 2004/03, s.6

210 Suna Gülfer Ihlamur-Öner, A.g.e., s.194

211 ġebnem Çakran ve Veysel Eren, A.g.e., s.19; Dilek Latif. A.g.e., s.9; Deniz Sert, ―Elements of Uncertainty in Turkey‘s Refugee System‖,Turkish Quarterly Policy, C.13, S.1, Bahar 2014, s.161

212 Dilek Latif, A.g.e., s.10

213 Kemal KiriĢçi, ―Asylum, Immigration, Irregular Migration and Internally Displacement in Turkey:

Institutions and Policies‖, s.6; 1994 Yönetmeliği tam metni için bkz. 30 Kasım 1994 tarihli ve 22127 Sayılı Resmi Gazete, http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/22127.pdf, EriĢim Tarihi 21.09.2019

70 3. Türkiye’nin Coğrafi Çekincesi

Bilindiği gibi Türkiye Cenevre SözleĢmesi‘ne coğrafi kısıtlama hakkını kullanarak taraf olmuĢtur. Türkiye‘nin coğrafi kısıtlama uygulamasının Soğuk SavaĢ döneminde benimsenen anlayıĢ dıĢında sebepleri de bulunmaktadır. Bunlar, Doğu Avrupa‘dan gelen sığınmacıların sayısının nispeten daha az olması ve nihayetinde tekrar Avrupa‘ya dönme ihtimallerinin yüksek olması ile masraflarının çoğunlukla BMMYK gibi uluslararası kuruluĢlar tarafından karĢılanmasıdır.214 Böylece bu sığınmacılar Türkiye için ekonomik ve sosyal anlamda fazla yük oluĢturmamaktadır.

Coğrafi kısıtlama Türkiye‘nin mülteci akınına karĢı aldığı bir tedbir olmanın yanında, çevre ülkelerden gelen sığınmacıların özellikle Avrupa‘ya gidiĢleri için de kolaylık oluĢturmaktadır. Bu karar, Türkiye‘nin bölgedeki transit ülke konumunu da güçlendirmiĢtir. 1980‘lerden itibaren Türkiye, Avrupa‘ya gitmeyi amaçlayan

―sığınmacı‖lar ve ―düzensiz göçmenler‖ için durak noktası olmuĢtur. 1980 ile 2010 yılları arasında çoğunluğu Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkelerinden gelen ve sayıları 1.5 milyonu aĢan düzensiz ―transit göçmen‖ yakalanmıĢtır.215 Bu geliĢmeler her ne kadar Türkiye‘nin coğrafi çekincesini haklı gösterse de, sığınmacıların çoğunun Avrupa dıĢından gelmeye devam ettiği ve Türkiye‘ye yönelen göç akınlarını durdurmadığı gerçeğini değiĢtirmemektedir.

Türkiye‘nin uyum sürecinde olduğu Avrupa Birliği müktesebatı açısından değerlendirildiğinde ise uygulamanın; Türkiye‘nin mültecilerin potansiyel külfetinden kaçınma hedefine pozitif anlamda katkıda bulunduğu ifade edilmelidir. ġöyle ki; sürdürülen coğrafi kısıtlama uygulaması nedeniyle Avrupa dıĢından gelip iltica talebinde bulunanlara mülteci statüsünün verilmemesi, Türkiye‘nin Avrupa Birliği nezdinde ―güvenli üçüncü ülke‖ olmasını engellemekte ve Avrupa Birliğinin Türkiye‘yi adeta bir tampon ülke olarak kullanmasının önüne geçmektedir.216

214 Dilek Latif, A.g.e., s.21

215 Ahmet Ġçduygu, ―Turkey‘s Evolving Migration Policies: A Mediterranean Transit Stop at the Doors of the EU‖ Istituto Affari Internazionali Working Papers, September 2015, 15/31, s.4

216 Bekir Parlak ve Ali Utku ġahin, ―Türkiye Ġltica ve Göç Mevzuatının Coğrafi Kısıtlama Uygulaması Yönünden Analizi‖, TESAM Akademi Dergisi, Temmuz 2015, 2 (2), s.77

71

Türkiye her ne kadar topraklarına sığınan bu kiĢilere ―mülteci‖ statüsü vermese de, uluslararası anlaĢmalar çerçevesinde yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu durum coğrafi kısıtlamanın fiilen uygulanmasını imkânsız kılmaktadır. Zira ―mülteci‖, ―Ģartlı mülteci‖

veya ―geçici koruma‖ kapsamındaki kiĢilere verilen eğitim, sağlık, iĢ piyasasına eriĢim ve adli yardım gibi temel hizmet ve haklar bakımından kayda değer bir fark bulunmamaktadır.217

Coğrafi kısıtlama hususu Türkiye-AB iliĢkilerinde de önem taĢımakta olup, kısıtlamanın kaldırılması sıklıkla dile getirilmektedir. 2005 yılında kabul edilen Ġltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ĠliĢkin Türkiye Ulusal Eylem Planı‘nın (Ulusal Eylem Planı) 4.13. Maddesinde de coğrafi kısıtlamanın kaldırılması konusunun Türkiye‘nin ekonomik, sosyal ve kültürel koĢullarına zarar vermeyecek Ģekilde çözülmesi gerektiği belirtilmiĢtir. Buna ilaveten Türkiye‘nin 1980 yılından itibaren hem Doğu hem de Batı sınırlarından 900 binin üzerinde kiĢiyi topraklarına aldığı ifade edilerek coğrafi kısıtlamanın ancak iki koĢulda kaldırılabileceğine değinilmiĢtir. Bu koĢullar, ―katılım aĢamasında Türkiye‘ye doğrudan bir mülteci akımını teĢvik etmeyecek Ģekilde gerekli mevzuat ve altyapı değiĢikliklerinin gerçekleĢtirilmesi‖ ve ―AB ülkelerinin külfet paylaĢımı konusunda gerekli hassasiyeti göstermeleri olarak belirtilmiĢtir.‖

2016‘da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Mülteci Hakları Alt Komisyonu yetkilileri Almanya‘da bir dizi görüĢme gerçekleĢtirmiĢtir. Söz konusu görüĢmelerde, Türkiye‘de bulunan Suriyeli ―sığınmacı‖ların ve ―Ģartlı mülteci‖lerin, ―mülteci‖

statüsüne sahip kiĢilerle aynı haklara sahip oldukları belirterek neden hala coğrafi

217Uluslararası koruma ve geçici koruma kapsamındaki yabancıların hak ve yükümlülükleri için bkz. 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik 6. Bölüm, 17

Mart 2016 tarihli ve 29656 sayılı Resmi

Gazete,http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/03/20160317-11.htm, EriĢim Tarihi 20.09.2019;

Geçici Koruma Yönetmeliği 6. Bölüm, 22 Ekim 2014 tarihli ve 29153 sayılıResmi Gazete, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15.htm, EriĢim Tarihi 20.09.2019

72

çekincenin kaldırılmadığının sorulması üzerine, Komisyon BaĢkanı Ģu ifadeleri kullanmıĢtır:

Türkiye‘deki Suriyeliler geçici koruma statüsündedirler. Sağlık, eğitim ve istihdam piyasasına eriĢim açısından herhangi bir sorun yaĢamamaktadırlar. Coğrafi çekince nedeniyle geçici koruma statüsünde olmayan bir baĢka sığınmacı grubu da Ģartlı mültecilerdir. ġartlı mülteci ile mülteci arasında ise haklar açısından bir farklılık bulunmamaktadır. 1951 tarihli Cenevre SözleĢmesi ile ülkelere SözleĢmeye coğrafi çekince ile taraf olma hakkı tanınmıĢtır. Türkiye‘nin bu çekinceyi koymuĢ olması, sığınmacı almayacağı manasına gelmemektedir. Dünyada en fazla sığınmacıyı barındıran ülke Türkiye‘dir.

Haklar açısından mültecilerle Ģartlı mülteciler arasındaki farkın fiili olarak kalktığı doğru olmakla beraber, bu iki grup farklı hukuki statülerde bulunmaya devam etmektedir.

Cenevre SözleĢmesine konulan coğrafi çekinceden kaynaklanan bu durum, Türkiye‘nin Avrupa Birliği üyesi olmasıyla ortadan kalkacaktır. Bir baĢka ifadeyle, Cenevre SözleĢmesine koymuĢ olduğumuz coğrafi çekinceyi kaldırmamız, Türkiye‘nin Avrupa Birliğine üyeliğine bağlıdır.218

Coğrafi çekince Türkiye-AB iliĢkilerinde önemli bir belirleyici olmasının yanında, hem AB ilerleme raporlarında hem de diğer uluslararası platformlarda Türkiye‘nin karĢısına çıkmaya devam etmektedir.219

B. SOĞUK SAVAġ SONRASI GELĠġMELER