• Sonuç bulunamadı

A. ORTAK GÖÇ VE GERĠ KABUL POLĠTĠKASININ OLUġUMU

5. AB Geri Kabul Politikasının Değerlendirilmesi

62

kesinlikle göz önüne alınmalıdır.186 Zira bu hususlar geri dönüĢü engelleyebilecek öneme sahiptir. Geri kabul süreçlerinde geri dönüĢ sayılarını artırmaktan ziyade kiĢilerin geri döndükten sonra ne gibi koĢullarla karĢı karĢıya kalacaklarına odaklanılmalıdır. Ancak geri dönen kiĢilere gittikleri ülkede insan onuruna yaraĢır koĢullar sağlanması halinde etkili bir geri gönderme iĢlemi gerçekleĢtirilmiĢ olacaktır.

EleĢtirilerin odağı olan bir baĢka husus ise anlaĢmaların müzakere süreçlerinin çoğunlukla AB tarafından yönetilmesi ve gündemin AB tarafından hazırlanarak dayatılmasıdır.187 Bu sebeple Avrupa merkezci olduğu değerlendirilen anlaĢmaların müzakerelerinde de iĢbirliğine yanaĢmayan ülkeler için ceza niteliğinde eylemler öngörülmesi, hem ülkeler tarafından oldukça eleĢtirilmekte hem de ilerleyen süreçte iĢbirliğini etkileyen en önemli hususlardan biri haline gelmektedir.

Geri kabul anlaĢmaları, AB‘nin göç politikalarını dıĢsallaĢtırma araçlarından biridir.

Göçü kaynak ve transit ülkeler aracılığıyla önlemeyi amaçlayan ve sınırlarını korumaya odaklanarak göçün asıl nedenlerine gerçekten çözüm bulmayı göz ardı eden bu anlayıĢın ne kadar etkili sonuçlar ortaya koyduğu ise tartıĢmalıdır.

63

AB geri kabul politikası genel olarak değerlendirildiğinde, göç politikasının dıĢ boyutu ile ilgili iki farklı yaklaĢım olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki göç kontrolünü kaynak ve transit ülkelere yaymaya, yani dıĢsallaĢtırmaya; ikincisi ise önleyici bir anlayıĢla göçün esas sebeplerini yok etmeye dayanmaktadır.189 Bu yaklaĢımların her ikisini de benimseyen AB, kısıtlayıcı ve kontrol odaklı bir yaklaĢım içerdiği ve geri kabul anlaĢmalarında baĢarıyı sınırlı tuttuğu için zamanla ilk politikasını yumuĢatmıĢtır.

Böylece geri kabul ile vize kolaylaĢtırma arasında iliĢki kurarak iki taraf için de fayda sağlayan bir yöntem benimsemiĢtir. BaĢta komĢu ülkeler olmak üzere kaynak ve transit konumundaki diğer ülkeler nezdinde politikalarda da bu anlayıĢ hâkim olmuĢtur.

Jean-Pierre Cassarino‘ya göre geri kabul anlaĢmaları kapsamındaki iĢbirliklerini Ģekillendiren üç ana husus bulunmaktadır. Bunlar, taraf ülkenin coğrafi yakınlığı, göç yoğunluğu ve teĢviklerdir.190 Bu üç faktörün bir araya gelmesi, geri kabul alanında iĢbirliği için gerekli ortamı oluĢturmaktadır. Ancak elbette bazen bir faktör diğerlerine ağır basabilmektedir. Buna ilaveten müzakere sürecine maliyetler, göç yolundaki değiĢiklikler ve teĢviklerin uzun dönemdeki etkileri de yansıyabilmektedir. AB‘nin göç politikasına bakıldığında da genellikle göç yoğunluğu faktörü olmak üzere bu üç faktörün etkileri görülmektedir. Ġlerleyen dönemlerde ise iĢbirliğinde daha verimli olunabilmesi amacıyla baĢta finansal yardımlar olmak üzere teĢvikler devreye sokulmuĢtur.

Ancak AB‘nin taraf olduğu geri kabul anlaĢmalarının verimliliği hala sorgulanmaktadır.

Geri kabul anlaĢmalarını daha verimli kılmak için getirilen önerilerin baĢında AB kurumlarının etkinliğini artırmak gelmektedir. Bu noktada baĢta Avrupa Parlamentosu olmak üzere Birlik kurumlarının geri kabul anlaĢmaları müzakerelerinde ve uygulanma sürecinde daha etkin olması, süreç hakkında güncel olarak bilgilendirilmeleri

189 Florian Trauner ve Imke Kruse, A.g.e., s.15

190 Jean-Pierre Cassarino, ―Readmission Policy in the European Union‖, HAL Archives-Ouvertes.fr, 2010, s.32-33

64

gerekmektedir. Bazılarına göre ise daha etkin ve verimli geri kabul anlaĢmaları, üçüncü ülke vatandaĢlarını anlaĢma kapsamından çıkarmakla mümkündür.191 Bu görüĢü savunanlar en baĢta devletlerin vatandaĢı olmayan kiĢiler için herhangi bir sorumlulukları bulunmadığını, dolayısıyla bu türdeki geri kabul anlaĢmalarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmektedir. Bununla birlikte bu anlaĢmaların AB‘ye ek maliyet ve yük getirdiği, taraf ülkenin bu Ģartı kabul etmeye yanaĢmaması nedeniyle müzakerelerin uzadığı da bir gerçektir. Yine bu açıdan bakıldığında özellikle üçüncü ülke vatandaĢlarının geri kabulü söz konusu olduğunda göç rotasının belirlenmesinde yaĢanan zorluklar anlaĢmaların uygulanmasındaki en büyük sorunu teĢkil etmektedir.

Bunların yanında geri kabul anlaĢmalarının genel olarak devamlılığına iliĢkin sorunlar da vardır. AnlaĢmaya taraf ülkelerdeki ekonomik ve siyasi durumlar değiĢkenlik gösterebilmesinin yanı sıra alternatif göç rotaları ve transit ülkelerin ortaya çıkması gibi sebeplerle de geri kabul anlaĢmaları koĢullara uygunluk gerektirebilmektedir. Örneğin Fas ve Ġspanya arasında 1992 yılında imzalanan geri kabul anlaĢmasına göre taraf ülkeler arasında üçüncü ülke vatandaĢlarının da geri kabul edilmesi söz konusu olmuĢtur. Ancak Fas‘ın kendisine iade edilen göçmenleri Ġspanya‘ya Cezayir üzerinden gittikleri gerekçesiyle kabul etmek istemesi ve Ġspanya‘da yeni hükümetin geri kabul anlaĢması kapsamında Fas‘a tanınan ayrıcalıklara iliĢkin tutumu değiĢtirmesi, anlaĢmanın var olan Ģartlarda uygulanmasını zorlaĢtırmıĢtır.192

191 Annabelle Roig ve Thomas Huddlestone, A.g.e., s.363-387

192 Jean-Pierre Cassarino, ―Informalising Readmission Agreements in the EU Neighbourhood‖, s.183

65

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

SOĞUK SAVAġ SONRASI TÜRKĠYE’NĠN GÖÇ POLĠTĠKASI

Türkiye coğrafi konumu nedeniyle tarihi boyunca üç önemli göç hareketine sahne olmuĢtur: Birinci Dünya SavaĢı sonrası Balkanlar kaynaklı göç hareketi, 1. Körfez SavaĢı ve Ortadoğu kaynaklı göç hareketi ve Suriye‘de yaĢanan olaylar sonucu meydana gelen göç hareketi.193 1990‘lı yıllardan önce de önemli göç hareketleri ile karĢılaĢılsa da bu döneme kadar göç ve sığınma alanında herhangi bir yasal veya kurumsal düzenleme yapılmamıĢ olması, ülkeye gelen kiĢilerin eski Osmanlı topraklarından gelen Türkler olmasına bağlanabilir.194 Bu çerçevede Türkiye‘nin göç politikasının geliĢiminde 1990‘lardan sonra iki faktörün etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bunlar, 1991 Körfez SavaĢı ve 2000‘li yıllardan sonra AB ile artan iliĢkilerdir.

Ahmet Ġçduygu, Türkiye‘nin göç alanındaki hukuksal geliĢimini üç döneme ayırmıĢtır:

1994 öncesi görmemezlikten gelme ve bilgisizlik dönemi, 1994-2001 arası uluslararası normlara adapte olma dönemi ve 2001 sonrası AvrupalılaĢma dönemi.195 Yazar bir baĢka çalıĢmasında Türkiye‘nin göç hareketleri karĢısında izlediği politikayı ise yine üç farklı döneme ayırmıĢtır. Buna göre 1923-1950 arası ulus-devlet inĢasının erken dönemi, 1950-1980 arası devlet inĢasının yerleĢikleĢmesi ve 1980 sonrası da ulus-devlet inĢasının küresel olarak belirginleĢmesi dönemidir.196

193 Kıvılcım Akkoyunlu Ertan ve Birol Ertan, ―Türkiye‘nin Göç Politikası‖, İktisat ve Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar, Yeditepe Üniversitesi İİBF Dergisi, C.1, S.2, 2017, s.14

194 Nermin Aydemir ve Gökberk Keskin, ―AB-Türkiye ĠliĢkilerinde Göç: Ġlerleme Raporları Üzerine Ġçerik Ġnceleme‖, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,2017, C.22, Göç Özel Sayısı, s.1459

195 Ahmet Ġçduygu ve Duygu B. Aksel, Türkiye’de Düzensiz Göç, s.39

196 Ahmet Ġçduygu, ―Bir Siyaset ve Siyasa Alanı Olarak Uluslararası Göç: Son Yüzyılda Dünya ve Türkiye‖, Türkiye’nin Uluslararası Göç Politikaları 1923-2023: Ulus Devlet Oluşumundan Ulus Devlet Ötesi Dönüşümlere, Ahmet Ġçduygu ve diğerleri (Ed.),Mirekoç Proje Raporları 1/2014, TÜBĠTAK 1001_106K291, Eylül 2009, Ġstanbul, Ocak 2014, s.53

66