• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4. Cömertlik

Cömertlik, mal ve mülkle ilgili orta olma olduğunun düşünüldüğünü belirttikten Aristoteles, cömert kişinin mal alıp verme konusunda övüldüğüne işaret etmektedir. Cömertlikte aşırılık ve eksikliğin savurganlık ve cimrilik olduğunu ifade eden Aristote- les, zenginliği en iyi şekilde kullanan kişinin mal konusunda erdeme sahip kişi olduğu- nu ve bunun da cömert olduğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda cömert kişinin özelliği, “gereken yerden almak veya gerekmeyen yerden almamaktan çok, gereken yere vermek- tir; Çünkü erdemin özelliği iyilik görmekten çok, iyilik yapmak ve çirkin şeyler yapma- maktan çok, güzel şeyler yapmaktır.”170

Aristoteles, erdemler konusunda en çok sevilenlerin cömert kişiler olduğunu bu- nun sebebinin ise yararlı olan verme fiilinden kaynaklandığını belirten filozofumuz, cömert kişinin başkasına malını verirken, kendi malını da ihmal etmediğini vurgulamak- tadır. Cömert kişi malını gereken kişiye, gerektiği zaman, güzel bir amaçla verebilmek

167 Aristoteles, a.g.e., s. 185-186. 168 Aristoteles, a.g.e., s. 192. 169 Aristoteles, a.g.e., s. 192. 170

için malını rastgele vermemektedir. Aristoteles şöyle demektedir. “cömert kişinin zengin olması kolay değildir. Çünkü o almaya ya da elinde tutmaya düşkün değildir. Seve seve armağanlar verir ve malı kendisinden ötürü değil, vermek için önemektedir. Bunun için de talih, en layık olanlar en az zengin olur diye suçlanmaktadır.”171 Aristoteles, cömert kişiye mal konularında kolayca yaklaşılabileceğini ve haksızlığa uğrayabileceğini de ifade etmektedir.

Aristoteles’e göre, cömertliğin aşırı biçimi savurganlıktır. Eksikliği ise cimrilik- tir. Savurganlık, vermede ve almamada aşırılık gösterir, hatta almada eksik kalır; cimri- lik de vermede eksik kalır, almada ise aşırılık gösterir. Aristoteles, savurgan birinin cim- riden daha iyi bir durumda olduğunu çünkü savurgan birinin yaşı ilerledikçe ve imkân- lar değiştikçe kendisinin de değişebileceğini savunmaktadır. Ayrıca cimri kişinin hiç kimseye yararının dokunmadığı savurgan kişinin ise birçok kişiye yararının dokundu- ğunu, bu yüzden savurganın cimriden daha iyi bir durumda olduğunu ifade etmektedir.

172

Aristoteles, almada ve vermede gereken şekilde dengeyi sağlayamayan savurgan kişilerin kime alıp vereceği konusunda da onlar için bir şey fark etmediğini kendisine dalkavukluk yapan birine de vermede aşırılık gösterebileceğini ifade etmektedir. Bu bağlamda onların çoğu aynı zamanda haz düşkünüdür; Nitekim kolayca harcadıkların- dan, haz düşkünlüğüne ilişkin şeylerde bol, bol harcarlar; güzele uygun yaşamadıkları için hazlara kapılırlar. Demek ki, savurgan kişi, eğer bir yol gösteren olmazsa, böyle yoldan çıkar, ama onunla ilgilenen olursa, ortaya ve gerekene ulaşabilir. Oysa cimrilik tedavi edilmez bir şeydir. İnsanın doğal yapısında da savurganlıktan daha köklüdür; nitekim vermeyi değil malı-mülkü sevenler çoğunluktadır.173

Hasılı, Aristoteles cimriliğe yakın olan her yerden her şeyi alanları, kadın tüccar- larını, vurguncuları ise kirli kazanç sahibi olarak tanımlamakta ve bunların adaletsiz ve dinsiz olduklarının ileri sürmektedir.

171 Aristoteles, a.g.e., s. 70. 172 Aristoteles, a.g.e., s. 71. 173

İhtişam

Aristoteles’e göre ihtişam, büyük çapta para bahş etmektir. Bunun da fazlası, adilik ve bayağılık; azı da hasislik ve cimriliktir.174 İhtişamı mal mülk konusunda bir erdem olarak tanımlayan Aristoteles, ihtişamın cömertlik gibi mal mülk konusunda her şeyi değil sadece büyük harcamaları kapsadığını, bunların cömertliği aştığını ifade et- mektedir.

Yine ihtişamı yakışan büyüklükte harcama olarak tanımlayan filozofumuz; “Kü- çük şeylerde ya da ölçülü şeylerde değere uygun olarak harcayana (sözgelişi “dilenciye sık sık para verdim” diyene) değil, büyük şeylerde böyle harcayana muhteşem denir. Nitekim muhteşem insan cömerttir, ama cömert mutlaka muhteşem değildir. Bu huyun eksikliğine eli sıkılık, aşırılığına ise gösteriş budalalığı veya kaba sabalık gibi adlar verilir.”175 Demektedir.

Muhteşem insanın uzman gibi olduğunu ifade eden Aristoteles, yakışanı göre- bildiğini ve zevkle büyük harcamalar yaptığını belirtmektedir. Muhteşem kişinin har- camalarının büyüklüğüne ve yakışır biçimde olması üzerinde de duran Aristoteles, muh- teşem kişi yaptığı işe göre uygun harcamada bulunacağını, bunu yaparken de yaptığı büyük işe yakışır bir şekilde büyük harcama yapacağından söz etmektedir.176

Aristoteles, onurlu harcamalardan da söz etmektedir. “Bu harcamaların Tanrılar için dinsel sununlar, tapınaklar, kurbanlar; genel olarak diğer konularda yapılan har- camalar ve kamu işlerinde teşvik edilen onurlar; örneğin gösterişli bir koro hazırlamak, bir savaş gemisi finanse etmek ya da kent için bir yemek vermek”177 gibi eylemleri ör- nek göstermektedir.

Yoksul birinin muhteşem olmayacağını söyleyen Aristoteles, onun yakışacak şe- kilde harcama yapacak bir şeyi olmadığını, bunun denese dahi layık olana ve gerekene aykırı bir harcama olacağını dolayısıyla bunun muhteşemlik değil, aptallık olacağını ifade etmektedir. Aristoteles’e göre, muhteşemlikte aşırıya kaçanın gösteriş budalası olduğunu ve gerekenin ötesinde harcama yapan kişi olduğuna işaret etmektedir. “Sözge- lişi masrafları ortaklaşa karşılanacak bir toplulukta arkadaşlarının, düşünmüşçesine yedirir, içirir, bir komedya korosunun masraflarını üstlendiği zaman, koro üyelerinin

174 Sunar, a.g.e., s. 121. 175 Aristoteles, a.g.e., s. 74. 176 Aristoteles, a.g.e., s. 75. 177

kral gibi giydirir.”178 Aristoteles, bu kişinin bu yaptıklarını ise saygınlık kazanacağını düşünerek ve zenginliğini göstermek için yaptığını ifade etmektedir. Aristoteles, göste- riş budalasının nerde nasıl harcaması gerektiğini bilmediğini çok harcaması gerektiği yerde az, az harcaması gerektiği yerde çok harcadığına dikkat çekmektedir.

Aristoteles’e göre, ihtişamda eksiklik olarak belirttiği eli sıkılığın özelliklerini ise şu şekilde açıklamaktadır; “eli sıkı kişi büyük harcamalarda bulunduktan sonra kü- çük bir noktada güzeli yok etmektedir. Yaptığı harcamaları en az harcamayla nasıl ya- pacağını ve nasıl yapacağını düşünmektedir. Sonuç olarak da yaptığı harcamaları ge- rektiğinden fazla yaptığını düşünecektir.”179

Yüce Gönüllülük

Yüce gönüllülüğün, büyük şeylerle ilgili olduğunu ifade eden Aristoteles, yüce gönüllü kişinin kendisinin büyük şeylere layık olduğunu söylemektedir.180 Büyük şeyle-

rin ne olduğu hususunda bir fikir vermeyen filozofumuz layık olmadığı halde kendini büyük şeylere layık gören kişinin ise kendini beğenmiş olduğunu da söylemektedir. 181 Aristoteles, layık olduğundan daha az şeylere layık gören kişiye ise pısırık adını ver- mektedir. Bu kişi büyük şeylere layık bir kişiyse daha da pısırık olduğunu söylemekte- dir.

Yüce gönüllü kişinin en iyilere layık olduğunu belirten Aristoteles, her erdemde büyük olmanın yüce gönüllü kişinin özelliği olduğunu söylemektedir. Aristoteles’e gö- re, “yüce gönüllü kişi zenginlik, egemenlik, her çeşit talih ve talihsizliğe karşı da ölçülü olacaktır, durum ne olursa olsun; ne talih gülünce çok sevinecek ne de talihsizlik başına gelirse çok üzülecek; en büyük şey sayılan onura karşı tutumu da aynı olacaktır. Çünkü egemenlik ve zenginlik onurdan dolayı tercih edilirler; bunlara sahip olanlar onlardan ötürü onurlandırılmak isterler; onurlandırmanın bile küçük bir şey olduğu kişi için bu ve benzeri şeyler de küçük olacaktır.”182

Aristoteles’e göre yüce gönüllü kişi, hiç kimseden bir şey istemez veya darda kaldığında ister. Bunun yanında seve seve yardıma koşacağını, yüksek mevkideki ve talihli kişiler karşısında büyüklük göstereceğini ve orta hallilere karşı alçak gönüllü ola- 178 Aristoteles, a.g.e., s. 76. 179 Aristoteles, a.g.e., s.77. 180 Sunar, a.g.e., s. 121. 181 Aristoteles, a.g.e., s. 77. 182

cağını söylemektedir. Aristoteles, yüce gönüllü kişinin dostundan başka hiç kimseye muhtaç olmayacağını, bunun kölece bir şey olduğunu belirtmektedir. Yüce gönüllü ki- şinin hayranlığa kendini kaptırmadığını ve insanlar hakkında konuşmadığını söylemek- tedir.183 Aristoteles, yüce gönüllünün kendine yeter bir kimse olduğunu bu yüzden mey- vesini alacağı, işe yarar şeylerden çok, güzel ve meyvesini almayacağı şeyler edinme eğiliminde olduğunu söylemektedir.

Diğer yandan Aristoteles, kendini beğenmiş kişilerin özelliklerinden de söz et- mektedir. Şöyle ki “bu insanların kendilerini tanımazlar, bu da açıkça görünür, layık olmadıkları halde onurlu işlere girişirler, sonunda da ayıplanırlar. Giyim kuşama düş- kündürler, süslenip püslenirler; kendi talihliliklerinin görülmesini isterler ve bunardan ötürü onurlandırılmak için bunlardan söz ederler. Kendini beğenmişlikten çok pısırıklık yüce gönüllülüğe ters düşer; çünkü hem daha sık görülür hem de daha kötüdür.”184