• Sonuç bulunamadı

MAKRO EKONOMĐK DEĞĐŞKENLERĐN HĐSSE SENEDĐ GETĐRĐLERĐNE ETKĐSĐNE YÖNELĐK ARAŞTIRMA

3.5. BULGULARIN YORUMLANMAS

Tüm zaman serilerinde seviye için ADF testine göre birim kök bulunurken birinci farkları durağan çıkmıştır. Dolayısıyla seriler durağan değildir diğer bir deyişle birim kök içermektedir. Dolayısıyla uzun dönemli ilişki tespiti için koentegrasyon yönteminin kullanılması gerekmektedir. Bu serilerde regresyon kullanlması halinde hatalı sonuçlara ulaşılacaktır. Birim kök içeren serilerde uzun

dönemli ilşkinin tespiti için koentegrasyon testleri kullanılmaktadır. Tüm seriler birinci dereceden entegre oldukları için, Johanssen koentegrasyon testlerinin uygulanması uygun görülmektedir. Literatürde, Bounds ve Engle Granger Koentegrasyon testleri de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bounds testi serilerin entegrasyon katsayılarının birbirlerinden farklı olduğu durumlarda uygulanırken, Engle Granger testi sadece iki değişken arasındaki koentegrasyon ilişkisini tespit etmektedir. Dolayısıyla analizimizde 5 değişken kullanılması ve değişkenlerin entegrasyon katsayılarının aynı olması sebebiyle Johanssen testinin kullanılması doğru olacaktır.

Johanssen (1988), eşbütünleşme ilişkisini ortaya koyan iki farklı olabilirlik oranı önermiştir. Bunlardan biri maksimum özdeğer testi (Maximum Eigenvalue Test) diğeri ise Đz Testidir. (Trace Test).

Eşbütünleşme testini uygulamadan önce modelin gecikme sayısı ve hangi modelin verilerimize uygun olduğunun tespiti yapılmalıdır. Modelde kullanılan değişkenler için bir VAR modeli oluşturularak, modelin gecikme sayısı belirlenmiştir. Modelin gecikme sayısı, Akaike Bilgi Kriterine (AIC) göre 2 olarak belirlenmiştir. Model seçimi yani modelin sabit terim ve deterministik trend içerip içermediği Johanssen (1992)’nin önerisi doğrultusunda şu şekilde yapılır:

Đz testinde en kısıtlılayıcı modelden yani model 1’den başlanarak sırasıyle daha az kısıtlayıcı olan model 2’ye ve en son olarak model 3’e gidilir. Her aşamada Đz testi kritik değer ile karşılaştırılır. Boş Hipotezin red edilmediği ilk model, zaman serilermiz için en uygun model olacaktır. Analizimizin sonucunda Đz testi sonuçlarına göre en az kısıtlayıcı model olan Model 3 analizimizdeki seriler için en uygun model olarak tespit edilmiştir.

Optimum gecikme sayısı ve en uygun model tespitinden sonra değişkenler için koentegrasyon testi uygulanmıştır. Johansen koentegrasyon testine göre koentegre ilişki olmadığı savunulan boş hipotez red edilmiş ve bir adet koentegre edici vektör bulunmuştur. Dolayısıyla serilerde uzun dönemli koentegrasyon ilişkisinden söz edilebilmektedir.

Koentegre ilişkini tespitinden sonra uzun dönemli esneklikleri ifade eden hisse senetleri fiyatlarına göre normalize edilmiş parametreler tespit edilmiştir. Parametre sonuçları Tablo 4’de yer almaktadır. Koentegre ilişkisine ait katsayılar incelendiğinde: öncelikle altın fiyatları istatistiksel olarak anlamlı değildir dolayısıyla incelenen periyod dikkate alındığında altın fiyatlarındaki artış hisse senedi fiyatlarını etkilememektedir. M1 ve INF negatif etki; OIL ve USD ise pozitif etkilemektedir.

Chatrah ve diğerleri (1996) Gorenewold ve diğerleri (1997) ve Reilly (1997)’nin de aralarında bulunduğu bir çok araştırmacı yüksek enflasyon oranlarının düşük kar marjlarına neden olacağı inancından dolayı, hisse senedi fiyatları ile enflasyon oranı arasında negatif bir ilişki olduğunu savunmuşlardır. Yapılan çalışma sonucunda da enflasyon (TÜFE) ile ĐMKB endeksi arasındaki uzun dönemli ilişkinin negatif yönde olduğu görülmüştür. Bu bağlamda çalışma Reilly (1997) ve diğerlerinin öalışmalarını destekler yöndedir.

Foshback (1991)’in belirttiği üzere, genel kanı para arzındaki artışların hisse senedi fiyatlarında artışlara neden olduğu yönündedir. Para arzındaki değişimler genel ekonomi üzerindeki dolaysız etkilerinden dolayı, özellikle finansal piyasaları etkilemektedirler. (Durukan 1999). Para arzındaki artış oranı yüksek ise kredi olarak borç verilebilecek para miktarı da artar. Bundan dolayı piyasa faiz oranlarının düşmesini bekleriz. Ayrıca, para arzındaki yüksek artış oranı firmaların faaliyetlerinde artış ve ekonomik büyümeye neden olarak hisse senedi fiyatlarını

arttırıcı rol oynayacaktır. Bunlara ek olarak, yüksek para arzı artışı enflasyona neden olarak piyasa faiz oranlarını arttıracaktır. Dolayısı ile Para arzındaki artış nedeniyle ortaya çıkan hisse senedi fiyatlarındaki artış, enflasyonu kontrol etmek amacı ile uygulanan kısıtlamalar nedeniyle olumsuz etkilenecektir. Çalışmada para arzı (M1) ile ĐMKB hisse senetleri arasındaki ilişki negatif yönlü blunmuştur. Çalışmanın sonucu Foshback’in çalışmalarını desteklememekte, tam tersi negatif bir ilişkiyi ortaya koymaktadır.

Petrol fiyatlarındaki artışlar petrol zengini ülkelerde likidite artışlarına neden olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’de meydana gelen 11 Eylül saldırılarından sonra likidite fazlası bulunan körfez sermayesi Türkiye gibi yakın coğrafyadaki gelişmekte olan ülkelere yönelerek borsa endekslerini ve işlem hacimlerini arttmışlardır. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artış dolaylı olarak endeks fiyatlarını arttıcı etkisi olduğu ileri sürülebilir. Çaılşmada petrol fiyatları ile ĐMKB endeksi arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu görmekteyiz. Bu durum petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan likidite fazlasının borsa gibi alternatif yatırım araçlarında değerlendirildikleri tezini destekler niteliktedir.

Değişkenler arasında Eşbütünleşme ilişkisinin var olduğu durumlarda Granger (1988) bu değişkenler arasındaki Kısa Dönem Nedensellik ilişkisinin VECM (Vector Error Correction Mechanism) kullanılarak incelenmesi gerektiğini savunmuştur. Granger Nedensellik testi sonuçlarına göre kısa dönemde, incelenen tüm makroekonomik değişkenler ĐMKB’yi etkilemektedir. Buna karşın ĐMKB kısa dönemde yalnızca Amerikan Dolarını (USD) etkilemktedir. Bu beklediğimiz bir sonuçtur. Zira ĐMKB, M1 gibi makroekonomik değişkenleri etkilemesi beklenemez. Yatırımcıların ĐMKB endeksi ve Amerikan Dolarına (USD) yaptıkları eş zamanlı alım satım işlemleri söz konusu değişkenler arasında çift yönlü bir ilşkiye sebep olabilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalarda bir fikir birliğine ulaşılamamıştır.