• Sonuç bulunamadı

IV- YÖRÜK CEMAATLERİ

1- Bulacalı Cemaati

kadar İçil Sancağı’na bağlı Bağçe Deresi adlı yerde sakin olan bu cemaatin mensupları, zamanla bu bölgeyi terk ederek ya başka bölgelere yerleşmişler veya konar göçer olarak yaşamlarını devam ettirmişlerdir624. İncelediğimiz dönemde Bozdoğan Mukataası’na tabi olan bu cemaatin625 mensupları, Çukurova’nın çevresinde bulunan Gülnar, Mud, Maraş, Selenti, Hamid, Beyşehri, Karaman ve Alaiye bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktaydılar626. Bu cemaate mensup olup, Seyyid kökenli olan bir gurup, bu dönemde Kars-ı Zülkadiriyye ve Sis Sancakları’nda kışlayıp Mağara’da yaylamaktaydı. 1720-1721 yılında yapılan Yörük tahririne göre 58 bennak nüfusa sahip olan bu gurubun mensuplarının, 11.667 koyun627 ve 66 develeri mevcuttu628.

615 A.Ş.S. No:18, S.:50, B.:79; A.Ş.S. No:21, S.:18-19, B.:40.

616 A.Ş.S. No:20, S.:6, B.:17; A.Ş.S. No:30, S.:155, B.:262; A.Ş.S. No:30, S.:218, B.:272. 617 A.Ş.S. No:18, S.:50, B.:79; A.Ş.S. No:130, S.:58-a, B.:109.

618 M.D. No:147, S:.329, H.:2; A.Ş.S. No:134, S.53, B.:70; 619 A.Ş.S. No:106, S.:90, B.:110.

620 A.Ş.S. No:25, S.:20, B.:31. 621 A.Ş.S. No:39, S.:99, B.:138-a.

622 A.Ş.S. No:106, S.:90, B.:110; A.Ş.S. No:130, S.:58-a, B.:109. 623 A.Ş.S. No:3, S.:29, B.:52, 53.

624 MAD. No: 6890, S.:23.

625 A.Ş.S. No:104, S.:10, B.:17; MAD. No: 6890, S.:23.

626 Üçler Bulduk; “Bozdoğan Yörükleri ve Yaylak Kışlak Sahaları”, Anadolu’da ve Rumeli’de

Yörükler ve Türkmenler Sempozyumu Bildirileri; Ankara, 2000, s.77.

627 Elimizdeki tahrir defterinde bu gurubun kaydedildiği kısmın yekun bölümünde, toplam koyun sayısı

2.767 olarak verilmişse de tarafımızdan bu sayı 11.667 olarak hesaplanmıştır. Zira; Seyyid kökenli kişilerin koyunlarından 150’ye kadar olanları tahrir sırasında kaydedilmemekteydi. Bu husus, elimizdeki tahrir defterinde, bu gurup ve Seyyid kökenli diğer guruplarla ilgili kayıtların üst

İncelediğimiz dönemde, bu cemaate mensup olan bazı kişiler Adana ve çevresinde yaşamakta olup629, bazı eşkıyalık olaylarına karışmışlardır630.

2-Burhan (Abdulahadoğlu – Bulahadioğlu - Ebulhadi) Cemaati:

İncelediğimiz dönemden yaklaşık yüz yıl kadar öncesine kadar İçil Sancağı’nda sakin olan bu cemaatin mensupları, zamanla bu bölgeyi terk ederek; ya başka bölgelere yerleşmişler veya konar göçer olarak yaşamlarını devam ettirmişlerdir631. İncelediğimiz dönemde Bozdoğan Mukataası’na tabi olan bu cemaatin632 mensupları Çukurova’nın çevresinde bulunan Silifke, Selenti ve Zamantı bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktaydılar633. Aslen bu cemaatten olup, bir dönemler başlarında bulunan kişinin adına izafeten Abdulahadoğlu veya Bulahadioğlu634 olarak anılan bir kol Çakıd Hanı çevresinde kışlayıp, Aksaray Sancağı’nda Hasan Dağı’nda yaylamaktaydı635. 1720-1721 yılında yapılan Yörük tahririne göre 44 bennak, 28 mücerred nüfusa sahip olan bu gurubun mensuplarının, 2.877 koyun ve 83 develeri mevcuttu636.

İncelediğimiz dönemin ilk zamanlarında bu cemaat, devlete tabi bir cemaat olarak görülmektedir. Eşkıyalık yapan Cerid Taifesinin tenkili için görevlendirilenler arasında Bulahadioğlu Hüseyin Bey’in adı da zikredilmektedir637. Ancak kısa bir süre sonra; dönemin Adana Valisi olan İbrahim Paşa’nın Kapı Kethüdası Halil Ağa, kendisine tabi olan askerlerle birlikte, Hüseyin Beğ’in ikamet etmekte olduğu Çakıd Hanı çevresindeki evini basarak; bu kişinin zevcesi, iki kardeşi, yeğeni ve iki amcası oğlunu katl etmiş, küçük oğulları Emin ve Abdulgani ile birlikte küçük kızı, kardeşi oğlu ve iki amcası

taraflarına düşülen şerhlerde de belirtilmiştir. Bulacalı Cemaati’ne mensup olan 58 kişiyi 150 ile çarptığımızda 8.900 rakamını bulmaktayız. Bu rakama yekun kısmında verilen 2.767 rakamını eklediğimizde 11.667 rakamı ortaya çıkmaktadır.

628 MAD. No: 6890, S.:23-24. 629 A.Ş.S. No:104, S.:10, B.:17 630 M.D. No:130, S.:281-282, H.:1. 631 MAD. No: 6890, S.:19-20.

632 A.Ş.S. No:19, S.:132, B.:243; A.Ş.S. No:101, S.:9-10, B.:12; MAD. No: 6890, S.: 19-20. 633 MAD. No: 6890, S.: 19-20; Üçler Bulduk; a.g.m., s.77.

634 Bu cemaatin ismi daha sonraları Ebulhadi olarak anılmaya başlanmıştır. A.Ş.S. No:38, S.:161, B.:268.

17 Ağustos 1768 (3 R.ahir 1182).

635 MAD. No: 6890, S.:19; M.D. No:148, S.:116, H.:2. 636 MAD. No: 6890, S.:23-24.

637 M.D. No:119, S.:42, H.:268. Ekim Başları 1711 (Evahir-i Şaban 1123). Bu husus daha sonra da

devam etmiştir. Eşkıyalık yaptıkları için Kıbrıs’a iskan edilecek olan Yörüklerin tenkili için görevlendirilenler arasında Bulahadioğlu Hüseyin’in adı da vardır. M.D. No:120, S.:181, H.:731. Nisan Sonları 1714 (Evasıt-ı R.ahir 1126).

oğlunu yaralamışlardır638. Bulahadioğlu Hüseyin’in vefatının ardından bu cemaatin başına oğlu Emin geçmiştir639.

Bulahadioğlu Cemaati’nin başına geçen Emin Ağa, Haziran 1725 tarihinde Adana’da meydana gelen ihtilal olayına karışmıştır. Adana şehir merkezindeki Yeniçeriler başta olmak üzere Adana halkının bir kısmının, dönemin Adana Beylerbeyi Mehmed Paşa ve bunun adamlarına karşı giriştikleri isyan olayında; Emin Ağa, 1000 kişiden fazla Bozdoğan Yörüğü ile birlikte Çakıd ve çevresinde mevzilenerek gelip geçen yolcuların mallarını soyarak, Karaman tarafından gelecek olan askerleri bu bölgeden Adana tarafına geçirmemiştir640. Emin Ağa’nın bu olaya karıştığının İstanbul’a bildirilmesi üzerine, bu olaya karışan diğer kişilerle birlikte yakalanarak cezalandırılmaları için emir verilmiştir641. Fakat Emin Ağa kaçarak saklanmış ve İstanbul’da bulunan adamları aracılığıyla bu olaylarda herhangi bir alakasının olmadığı ve o sırada Adana Eyaleti dahilinde bulunmadığını söyleyerek, affedilmesi hususunda bir ferman elde etmeyi başarmıştır642.

Kendisinin affedilmesi hususunda ferman elde eden Emin Ağa bir süre sonra tekrar eşkıyalık olaylarına başlamıştır. Emin Ağa, bu çevrede eşkıyalık yaptıkları için haklarında takibat yapılan kişileri himaye ederek, etrafına topladığı 5.000-6.000 kişilik tüfekli adamlarla eşkıyalık olaylarına devam etmiştir643. Bir süre sonra Emin Ağa idarecilerle tekrar arasını düzeltmiş ve Canibü’ş-şehr Kışlağı ile Karaisalu Kazası Mukataası’nın iltizamını elde etmeyi başarmıştır644. Bu arada Bulahadioğlu Cemaati ve

638 A.Ş.S. No:19, S.:132, B.:243.

639 Hüseyin Beğ’in adına en son olarak 8 Mart 1716 tarihli bir belgede rastlamaktayız. A.Ş.S. No:106,

S.:26, B.:38.

640 A.Ş.S. No:20, S.:9, B.:22; M.D. No:264, S.:232, H.:1. 641 M.D. No:132, S.:328, H.:2.

642 A.Ş.S. No:127, S.:35, B.:54. Temmuz Ortaları 1732 (Evahir-i Muharrem 1145). Emin Ağa, bu olayda

herhangi bir alakası olmadığı hususunda bu dönemde ferman elde etmişse de, daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan eşkıyalık olayları üzerine, yakalanarak katl edilmesi için gönderilen fermanda, Adana’da meydana gelen bu isyan olayına karıştığı tekrar hatırlatılarak, o dönemde cezasının verilmediği belirtilmiştir. “...bundan akdem vâki‘ olan Boğazlıyanlıoğlu Mehmed Pâşa Hâdisesi’nde tuğyân iden eşkıyânın bakiyelerinden olmağla ...” M.D. No:155, S.:175, H.:1. Ocak Başları 1752 (Evasıt-ı Safer 1165).

643 M.D. No:142, S.:90, H.:3. Mayıs Ortaları 1736 (Evail-i Muharrem 1149).

644 A.Ş.S. No:15, S.:73, B.:138; A.Ş.S. No:125, S.:115, B.:5. 1738-39 yılları. 1749 yılına ait bir belgeye

göre Emin Ağa bu tarihte halen Karaisalu Mukataası’nın iltazımını elinde bulundurmakta ve buranın Voyvodası olarak görev yapmaktaydı. A.Ş.S. No:60, S.:86, B.:130.

Menemenci Cemaati mensuplarından bazı kişiler Karaisalu Kazası dahilindeki halkın çoğunun ekinlerine zarar vererek bağ ve bahçelerini tahrip etmeye başlamışlardır645.

Yapmış olduğu eşkıyalıklara rağmen, Emin Ağa sahip olduğu güç nedeniyle tam olarak tenkil edilememiştir. Bölgenin dağlık olması bunda en önemli etkendir. Bunun yanında, çevrede bulunan daha tehlikeli eşkıyaların tenkili önem arz ettiğinden dolayı, Emin Ağa’nın sahip olduğu güç, bu hususlar için gerekmiştir. Bu çerçevede olmak üzere, 1748-1749 yıllarında Tarsus ve çevresinde meydana gelen eşkıyalık olayının bastırılması hususu, çevredeki diğer ileri gelenlerle birlikte Bulahadioğlu Emin Ağa’ya havale edilmiştir646.

İdareciler ile olan ilişkileri nedeniyle bayağı güç kazanmış olan Bulahadioğlu Emin Ağa, 1750 yılından itibaren Menemenci Cemaati’nden bazı kişiler ile birleşerek eşkıyalık olaylarını arttırmaya başlamıştır647. Yapmış olduğu eşkıyalıkların artması üzerine 1725 yılındaki isyan olayındaki faaliyetleri ve 1742 yılında Adana’ya tabi Hacılu Nahiyesi sakinlerinden Seyyid Süleyman adlı kişiyi katl ettiği ile ilgili olarak Adana Kadısı tarafından İstanbul’a arz gönderilmiştir. Gönderilen bu arzda ayrıca, bu kişinin eşkıyaları koruyup, himayesine aldığı, kendisinin yakalanıp cezalandırılması için yapılan takibatlar üzerine dağlık bölgelere kaçarak, burada bulunan eski binaları tamir ederek hırsızlık yoluyla elde edilen eşyaları burada sakladığı belirtilmiştir648.

Hakkında yapılan bu şikayet üzerine Emin Ağa ve maiyetindeki adamların yakalanması için Adana Valisi Vezir Hacı Ahmed Paşa’nın Kethüdası Ali Ağa ile birlikte, o sırada Tarsus Mütesellimi bulunan Gazi-zade Ebubekir Beğ görevlendirilmiştir. Yapılan takibat sonucunda Emin Ağa ve yanında bulunanların bir kısmı kaçmış, geri kalanlar yakalanarak katl edilmişlerdir. Bu takibat sırasında, bu eşkıyaların, Toros Dağları’nda bulunan tarihi Melvan Kalesi’ne gizlemiş oldukları eşyalar da ele geçirilmiş ve bunların listesi yapılarak Adana Kalesi’nde muhafaza altına alınmıştır649. Emin Ağa ve bazı adamlarının ele geçirilememesi üzerine, bunların en kısa

645 M.D. No:148, S.:116, H.:2.

646 M.D. No:153, S.:349, H.:2; M.D. No:154, S.:173, H.:1. 647 A.Ş.S. No:136, S.:85-86, B.:129.

648 M.D. No:155, S.:175, H.:1. Ocak Başları 1752 (Evasıt-ı Safer 1165). 649 A.Ş.S. No:16, S.:46-47, B.:1. Mart 1752 (R.ahir 1165).

zamanda yakalanmaları ve etrafa zarar vermelerinin sona erdirilmesi için Adana Valisi Vezir Hacı Ahmed Paşa’ya ferman gönderilmiştir650.

3-Çandarlı Cemaati: 1727 yılında Sarıçam Kazası’na iskan edilmeleri için

emir verilen cemaatlerden biri olan bu cemaatin mensupları, iskan emri verilen bölgeye kısa bir süreliğine gelip yerleşmiş ve nezr hücceti vermişlerdir651. Ancak, kısa bir süre Sarıçam Kazası’nda ikamet eden bu cemaatin mensupları, kendileri ile birlikte buraya iskan edilen cemaatlerle birlikte firar ederek başka bölgelere gitmişlerdir652. Çandarlı Cemaati ile birlikte diğer cemaatlerin geri döndürülmeleri için Aydın Muhassılı Vezir Abdullah Paşa görevlendirilmişse de bu hususta başarı sağlanamamıştır653.

4-Deli Ballı Cemaati: Aslen İçil Sancağı Anamur Nahiyesi’nde sakin olan bu

cemaatin mensupları, zamanla bu bölgeyi terk ederek Tarsus Sancağı’na gelerek, burada kışlayıp Bulgar Dağı’nda yaylamaya başlamışlardır654. İncelediğimiz dönemde Bozdoğan Mukataası’na tabi olan bu cemaatin655, 1720-1721 yılında yapılan Yörük tahririne göre 51 bennak, 50 mücerred nüfusu, 1570 koyun ve 55 develeri mevcuttu656. İncelediğimiz dönemde, bu cemaate mensup olan bazı kişiler Adana Sancağı’nda Dündarlu Nahiyesi’nde sakindi.657.

5-Işıklı Cemaati: 1727 yılında Sarıçam Kazası’na iskan edilmeleri için emir

verilen cemaatlerden biri olan bu cemaatin mensupları, iskan emri verilen bölgeye kısa bir süreliğine gelip yerleşmiş ve nezr hücceti vermişlerdir658. Kısa bir süreliğine Sarıçam Kazası’nda ikamet eden bu cemaatin mensupları, kendileri ile birlikte buraya iskan edilen cemaatlerle birlikte firar ederek başka bölgelere gitmişlerdir659. Işıklı

650 M.D. No:155, S.:220, H.:2. Nisan Ortaları 1752 (Evahir-i C.evvel 1165). 651 A.Ş.S. No:126, S.:7, B.:305. 2 Ekim 1727 (15 Safer 1140).

652 M.D. No:134, S.:382, H.:2.

653 M.D. No:135, S.:172, H.:1. Ekim Ortaları 1728 (Evasıt-ı R.evvel 1141) 654 MAD. No: 6890, S.:4.

655 A.Ş.S. No:42, S.:90, B.:189; MAD. No: 6890, S.:4. 656 MAD. No: 6890, S.:4, 27.

657 A.Ş.S. No:42, S.:90, B.:189

658 A.Ş.S. No:126, S.:7, B.:305. 2 Ekim 1727 (15 Safer 1140). Bu cemaatin mensupları daha önce Yörük

tahriri için görevlendirilen Güleklioğlu Osman Ağa’ya karşı gelip onunla çatışmaya girmişlerdir, M.D. No:130, S.:281-282, H.:1.

Cemaati ile birlikte diğer cemaatlerin geri döndürülmeleri için Aydın Muhassılı Vezir Abdullah Paşa görevlendirilmişse de bu hususta başarı sağlanamamıştır660.

6-Kacar (Kacar Halil) Cemaati: İncelediğimiz dönemden önceki

zamanlarda Adana’da Dündarlu Nahiyesi’ne tabi bir cemaat olarak görülen bu cemaatin mensupları, incelediğimiz dönemde bulundukları yerden kalkarak Aydın bölgesine gitmişlerdir661. Bir süre bu bölgede yaşayan bu cemaatin mensupları, bunu müteakiben İçil’e iskan edilmeleri kararlaştırılan Yörükler’in arasına karışmışlardır. Bu durum üzerine Kacar Cemaati’nin diğer cemaatlerden ayırt edilip, eski vatanları olan Dündarlu Nahiyesi’ne iskan edilmeleri için dönemin İçil Valisi Ali Paşa görevlendirilmiştir662.

Kacar Cemaati mensuplarının eski vatanlarına iskan edilmeleri için yapılan çalışmalara rağmen başarılı olunamamış ve bu kişiler İçil ve Alaiye çevresinde eşkıyalık olaylarına karışmaya başlamışlardır. 1710’lu yılların başlarında Kıbrıs’a iskan edilmeleri için ferman gönderilen Yörük Cemaatleri’nden olup, Kıbrıs’a gitmeyen veya gittikten sonra firar eden cemaatler ile birleşip bunları koruması altına alan bu cemaatin lideri Kacar Halil663, etrafına korku salan önemli bir eşkıya reisi olarak ortaya çıkmıştır664.

Haklarında yapılan takibatlara rağmen Kacar Halil Cemaati ile diğer cemaatlerin eşkıyalıklarının önü alınamamıştır. Bu cemaatlerin Kıbrıs’a iskan edilmeleri için gösterilen bütün gayretlere rağmen, bunların bu emre itaat etmeyip, dağlık bölgelere kaçarak daha önceden yapmış oldukları gibi eşkıyalığa devam etmeleri üzerine, önde gelenleriyle birlikte eşkıyalık yapanlarının katl edilmesi için, dönemin Şeyhülislamı olan Abdullah Efendi’den fetva alınmıştır665.

660 M.D. No:135, S.:172, H.:1. Ekim Ortaları 1728 (Evasıt-ı R.evvel 1141) 661 A.Ş.S. No:105, S.:73, B.:102.

662 A.Ş.S. No:24, S.:28, B.:33. 1708 (1120)

663 Kacar Cemaati’nin adı; bu dönemden itibaren, başlarında bulunan Halil’e izafeten Kacar Halil Cemaati

olarak anılmaya başlamıştır.

664 M.D. No:120, S.:181-182, H.:731; Ahmet Refik; Anadolu’da Türk Aşiretleri, s.148-151, B.:196.

Nisan Sonları-Mayıs Başları 1714 (Evasıt-ı R.ahir 1126).

665 “Ehl ve ‘iyâlleriyle Konar ve Göçer Yörükân Tâ‘ifesi’nden Zeyd ‘Amr ve Bekir ve Beşir tâ‘ife-i

mezbûreden şu kadar nefer kimesnelere re`is olub bir mevzi‘den bir mevzi‘e nakl iderler iken kat‘-i tarîk ve bî-gayr-ı hakk ahz-ı emvâl ve katl-i nüfus ‘adetleri olub zararları ‘âmm olmağla mezbûrlar bi’l-cümle cezâyir-i bahrden bir cezîreye nakl ve anda iskân olunmaları içün taraf-ı saltanatdan emr-i ‘âlî ile mübâşir ve naklleriçün şu kadar kimesne ta‘yîn olunduklarında eşkıyâ-yı mezbûrdan itâ‘at-i emr itmeyüb bir mevzi‘e tecemmü‘ ve mükâtele ve muhârebeye ve kat‘-i tarîk idüb tayin olunan kimesnelerden şu kadar nüfus katl eyleseler eşkıyâ-yı mezbûrenin re`isleri ve fesâdda etba‘larının

Şeyhülislam’dan alınan bu fetva üzerine, bu cemaatlerin haklarında amansız bir takibat yapılmaya başlanmıştır. Gittikleri bütün bölgelerde sert şekilde karşılaşan ve uygulanan sıkı takibat üzerine bu cemaatler ile birlikte Kacar Halil Cemaati mensupları af talebinde bulunmuşlardır. Yapılan görüşmelerin ardından, diğer Yörük Cemaatleri’nin Çukurova’da Sarıçam Kazası’na iskan edilmelerine karar verildiği halde, bu cemaatin mensuplarının, bir süreden beri sakin oldukları Sirke adlı yerde kış mevsiminde sakin olup, yaz mevsiminde Bozdağ’da yaylamalarına müsaade edilmiştir666.

Diğer Yörük Cemaatleri’nin Çukurova bölgesine gönderilmelerine rağmen, Kacar Halil Cemaati’ne ayrıcalık tanınarak, bir süreden beri sakin oldukları Sirke adlı yerde kış mevsiminde sakin olup, yaz mevsiminde Bozdağ’da yaylamalarına müsaade edilmesi, bu cemaatin mensuplarının itaatkar davranmasına yetmemiştir. Bulundukları bölgelerdeki yaylalara çıkarak, bölge halkına zarar vermeye başlamışlardır. Bu dönem içerisinde, nüfus ve hayvanları çoğalan bu cemaatin mensupları kendi aralarında ikiye ayrılmıştır. Bunlardan birincisi, eskiden olduğu gibi Kacar Halil Cemaati adıyla devam eden guruptur. İkincisi ise Hacı Hasan Kethüda isimli bir kişinin idaresinde bulunan ve bu kişinin adına izafeten Kacar Hacı Hasan Kethüda Cemaati adıyla anılmaya başlanmıştır. Bu cemaatlerin mensuplarının, etraflarına verdikleri zararların İstanbul’a bildirilmesi üzerine, bu iki cemaatin ayrılarak, ayrı bölgelere iskan edilmesine karar verilmiştir. Verilen bu karara göre, Kacar Halil Cemaati olarak adlandırılan gurubun, daha önce verilen kararda belirtilen Sirke adlı yerde kış mevsiminde sakin olup, yaz mevsiminde Bozdağ’da yaylamaları, Kacar Hacı Hasan Kethüda’nın idaresinde bulunanların ise, Aydın Sancağı’nda kışlayıp, Sultan Dağı’nda yaylamaları uygun görülmüştür667.

7-Kara Hacılu Cemaati: Aslen İçil Sancağı Zeyne Kazası’nda sakin olan bu

cemaatin mensupları, zamanla bu bölgeyi terk ederek Adana ve Tarsus bölgelerine gelerek yarı yerleşik bir durumda konar göçer yaşamlarını devam ettirmeye

‘alâ-tarîkü’l-istishâl katlleri meşrû‘ ve vâcibdir” M.D. No:134, S.:139-140, H.:2. Haziran Ortaları 1727 (Evahir-i Şevval 1139).

666 A.Ş.S. No:126, S.:149-148, B.:26; M.D. No:134, S.:175-176, H.:2. Ağustos Ortaları 1727 (Evahir-i

Zilhicce 1139).

başlamışlardır668. İncelediğimiz dönemde Bozdoğan Mukataası’na tabi olan bu cemaatin669, mensuplarının çoğunluğu; inceleme dönemimizin ileriki dönemlerinde Çukurova bölgesinde yaşamaktaydılarsa da, bazıları Çukurova’nın çevresinde bulunan Silifke, Alaiye, İbradı, Selenti, Seydişehir, Manavgat, Sığırlık ve Teke bölgelerinde dağınık olarak yaşamaktaydılar670. Çukurova bölgesinde yaşayan Kara Hacılu Cemaati’nin esas kolu Sarıçam Kazası’nda ve Sis’teki Cebel-i Nur’da kışlayıp, Kayseri Sancağı’ndaki Erciyes ve Beydağı’nda yaylamaktaydı. 1720-1721 yılında yapılan Yörük tahririne göre; Hamza Kethüda’nın idaresinde bulunan Kara Hacılu Cemaati’nin 140 bennak, 46 mücerred nüfusu, 1570 koyun ve 55 develeri mevcuttu671. Bu cemaatin perakende olan bir gurubu da Tarsus’da bulunmaktaydı. Aynı tahrire göre bu gurubun 4 bennak, 4 mücerred nüfusu, 65 koyun ve 5 develeri mevcuttu672.

Kara Hacılu Cemaati’nin mensuplarının çoğunluğu, inceleme dönemimizin ilk dönemlerinde Alaiye ve çevresinde yaşamakta idiler. Bu cemaatin mensupları ile Yörük cemaatlerinden Patralı, Şamlı, Zekeriyalı, Sofılar, Tekeli, Saçı Karalı, Cılaklı, Lengerli, Yaycılar ve İrikli Cemaatleri’nden oluşan büyük bir gurup, 600’den fazla evleriyle birlikte Alaiye, Manavgat ve Duşenbe çevresinde eşkıyalıklarda bulunmuşlardır. Bu olaylar çerçevesinde Kara Hacılu Cemaati’ne tabi İsaoğulları’na673 tabi 15’den fazla eşkıya İbradı Kazası’nda bazı kişileri katl etmişlerdir. Bunun üzerine, bunların tenkili için Alaiye Sancağı’na mutasarrıf olan Musa görevlendirilmiştir674.

Meydana gelen bu eşkıyalıkların sona erdirilmesi için yapılan bu çalışmalara rağmen başarılı olunamamıştır. Kara Hacılu Cemaati ile birlikte diğer cemaatlerin eşkıyalıklarının artması üzerine, bunların İçil Sancağı’nda uygun olan yerlere iskan edilmesine karar verilmiş ve bu husus için bu dönemde Hüdavendigar Sancağı’na mutasarrıf olan Musa Paşa ile birlikte çevredeki yetkililer görevlendirilmiştir675. Yapılan çalışmalar sonucunda Kara Hacılu Cemaati’nin Alaiye ve çevresinde

668 MAD. No: 6890, S.:2.

669 A.Ş.S. No:105, S.:18, B.:29-b; MAD. No: 6890, S.:4. 670 Üçler Bulduk; a.g.m., s.78.

671 MAD. No: 6890, S.:2, 11-12. 672 MAD. No: 6890, S.:13.

673 Bu gurup daha sonraki dönemlerden Kara Hacılu Cemaati’nde ayrı bir gurup olarak Hacı İsaoğulları

adıyla anılmaya başlanmıştır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla bu cemaat, özellikle Alaiye ve çevresinde etkin bir şekilde eşkıyalık olaylarına karışmıştır. M.D. No:130, S.:281-282, H.:1; M.D. No:130, S.:332, H.:2; M.D. No:152, S.:124-125, H.:2.

674 M.D. No:102, S.:92, H.:399. Aralık Ortaları 1691 (Evahir-i R.evvel 1103).

bulunanlarının kısa bir süre için de olsa İçil’e tabi Mud Nahiyesi’nde Şeyhlü nam mevziye iskanında başarılı olunmuştur. Bu cemaatin mensupları, buraya iskan edilmelerinin ardından bir daha eşkıyalık yapmayacaklarına ve iskan yerlerini terk etmeyeceklerine dair taahhütte bulunmuşlar, bu taahhütlerini yerine getirmemeleri durumunda ise 12 kese (10.000 kuruş) nezr akçesi vereceklerine dair hüccet vermişlerdir676.

Kara Hacılu Cemaati’nin mensupları, iskan edildikleri bölgede kısa bir süre durduktan sonra bu bölgeyi terk ederek Adana ve çevresine gelmeye başlamışlardır. Kalabalık guruplar halinde Çukurova bölgesine gelen bu cemaatin mensupları, bu bölgede kışlayıp, ilkbaharda Yahyalu ve çevresinde bulunan köylerin ekili arazilerine zarar vermeye ve eşkıyalık yapıp çevrede adam öldürme ve mal gasbına başlamışlardır. Bu durumun Kayseri Naibi Hasan tarafından İstanbul’a arz edilmesi üzerine, suçluların cezalarının verilmesi ve geri kalanlarının İçil’deki iskan mekanlarına gönderilmeleri için Maraş Beylerbeyi Rişvanoğlu Halil Paşa ile Adana Beylerbeyi Mustafa Paşa görevlendirilmiştir677.

İçil’e iskan edilmeleri için yapılan çalışmalara rağmen bu cemaatin çoğunluğunun iskan bölgelerine gönderilmesinde başarılı olunamamıştır. Çukurova bölgesini kendilerine mekan olarak seçen bu cemaatin mensuplarının çoğunluğu, Yüreğir ve çevresini kendilerine kışlak olarak seçmiş678 ve Niğde Sancağı’nda Develü Nahiyesi’ndeki Aladağ Yaylağı’nı yaylak olarak kullanmaya başlamışlardır. Niğde ve çevresinde meydana getirdikleri eşkıyalık olaylarının artması üzerine, Kara Hacılu Cemaati mensuplarının bu bölgeye gitmelerinin yasaklanması ve bu hususta gereken tedbirlerin alınması için Adana Beylerbeyi görevlendirilmiştir679.

Gönderilen bu fermana rağmen bu cemaatin mensupları bu defa da Kayseri ve çevresine gidip, bu bölgede eşkıyalık yapmaya devam etmişlerdir. Bu cümleden olmak üzere bu cemaatin mensuplarından bazıları; Yahyalu Nahiyesi sakinlerinin yaylağı olan Akçaşehir Yaylağı’na gidip, çevredeki ekili arazilere zarar vermeye başlamışlardır. Bu hususla ilgili gönderilen fermanlara rağmen bu cemaatin mensuplarının tavrında herhangi bir değişme olmamıştır. Durumun İstanbul’a arz edilmesi sonucunda çevredeki

676 MAD. No: 8458, S.:75, B.:1. 25 Ekim 1699 (Gurre-i C.evvel 1111).

677 M.D. No:112, S.:101, H.:328; MAD. No: 8458, S.:74, B.:1. Aralık Başları 1701 (Evail-i Receb 1113). 678 A.Ş.S. No:105, S.:18, B.:29-b.

yetkililerin gayretleri sonucunda, bu bölgeye bir daha gelmeyeceklerine dair taahhütte bulunup, 5 kese nezr akçesi vermek hususunda hüccet vermişlerdir. Fakat bir süre sonra yeniden bu bölgeye gitmeye ve aynı şekilde çevreye zarar vermeye devam etmeleri üzerine, vermiş oldukları hüccet mukabilince nezrlerinin tahsil edilmesi ve topluca İçil ve Alaiye’ye iskan edilmeleri için Kayseri ve Niğde Sancakları’na mutasarrıf olan kişiler görevlendirilmiştir680.

İçil bölgesine gönderilen bu cemaatin mensuplarının bir kısmı kaçarak geri gelip Adana ve çevresinde yaşamaya devam etmişlerdir. İçil bölgesinde kalanlar ise bu bölgede bulunan diğer cemaatlerle birleşerek eşkıyalık olaylarına devam etmişlerdir. Bu cemaatlerin eşkıyalıklarının artması üzerine topluca Kıbrıs’a iskan edilmelerine karar verilmiştir681. Fakat kısa bir süre sonra, imkanların elverişsizliği ve bu husustaki başarısızlıklar nedeniyle bu karardan vazgeçilmiştir. Durumun gözden geçirilmesi

Benzer Belgeler