• Sonuç bulunamadı

Yazarın 1954155 yılında kaleme aldığı Bugünün Saraylısı , dört kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım Düzce’den Gelen Kız, ikinci

152 Refik Halid Karay , Dişi Örümcek , İstanbul , İnkılap ve Aka Yayınevi, 1974.

153 O. N. Ekiz, 1984, s. 110.

154 Ş. Aktaş, 2004, s. 157-160.

155

kısım Pavyona Giden Kız, üçüncü kısım Modern Hayat Saray-lısı, son kısım Beklenen Kadın adını taşır. Her kısım da kendi içinde bölümlere ayrılmıştır. Kısım başlıkları, eserin kahramanı olan Ayşen’in küçük şehir hayatından yüksek sosyete hayatına geçerken yaşadığı olaylara göre kurgulanmıştır. Düzce’den Ge-len Kız kendi içersinde sekiz bölüme ayrılmıştır.156

Eser II. Dünya Savaşı yıllarında Gedikpaşa’da hayatlarını güçlükle devam ettiren Ata Efendisi ailesi tanıtılarak başlanmış-tır. Memleket Hikâyeleri yazarının ilk hikâyesi olan Ayşen’in Talii’nde de vaka İstanbul ’un kenar semtlerinden birinde geç-mişti. Aradan 43 yıl geçtikten sonra romancı bu eserinde tekrar Gedikpaşa’da kendi hâlinde yaşayan bir aileyi tanıtır. Romanın ilk bölümlerinde II. Dünya Savaşı yıllarında Gedikpaşa’da maddi imkânsızlıklar içinde yaşamak zorunda kalan bir aile, ev reisi Ata Efendi’nin geçmişine ve akrabaları Yaşar Efendi’yle alakalarına dikkat edilerek anlatılır.

Önce Yaşar’ın Ata Efendi’ye gönderdiği mektubun sonra da Ayşen ile ilk karşılaşmanın aile fertleri üzerinde bıraktığı tesir nakledilerek söz konusu ailenin maddi ve manevi yapısı ortaya konmuştur.157 Ata, Meşrutiyetten önce bir paşa konağında aşçı-başı olan bir babanın oğludur. Eserde Yaşar harp yıllarının ge-tirdiği düzensizlikten faydalanarak zengin olur. Yaşar’a nispetle daha karakterli, kültürlü, hayat tecrübesi olan Ata Efendi ise güç bela geçinir. Yaşar’ın kızına gönderdiği para sayesinde maddi du-rumunu birazcık düzeltir. Refik Halid Karay , yazı hayatının bi-rinci devresinden itibaren siyasi ve sosyal karışıklıklardan fayda-lanarak haksız servet sahibi olan insanların hayatını çok defa mi-zahi bir dil ile eserlerinde işlemiştir.

156 Refik Halid Karay , Bugünün Saraylısı , İstanbul , İnkılap Yayınevi, 2002.

157 O. N. Ekiz, 1984, s. 109.

Bu romanda da II. Dünya Savaşı yıllarında kaçakçılık saye-sinde çok zengin olan Yaşar’ı, kızı ile münasebetlerinin hazırladığı imkân nispetinde anlatır. Zira romanın esas kahramanı Yaşar’ın kızı Ayşen’dir. Ayşen üvey annesinin ölmesi neticesi yalnız kal-mıştır. Yaşar işi icabı devamlı olarak memleketi Bolu’nun dışın-dadır. Kızı ile ilgilensinler diye Ayşen’i İstanbul ’da oturan akra-bası Ata Efendi’nin yanına gönderir.

Refik Halid bu eserde II. Dünya Harbi yıllarında İstanbul ’un kenar semtlerinde hayatlarını sürdüren insanların yaşayışlarını, komşuluk münasebetlerini, aile anlayışlarını, para karşısındaki tu-tumlarını, Ayşen ve Ata Efendi’yle diğer aile fertlerinin karşılıklı münasebetleri çevresinde anlatır. Ata Efendi belirtildiği gibi ço-cukluk ve gençlik yıllarında Osmanlı konak hayatının içinde ya-şamıştır. İhtiyarlığında ise uzaktan akrabası olan Ayşen’in sözde hamisi olma görevi ile modern hayatın içine girer. İki ayrı devrin müşahidi durumundadır. Meşrutiyet öncesi ve Cumhuriyet son-rası her iki devri nefsinde mukayese eder. Onun bu durumu Türk toplumundaki değişmeyi ve iki devrin benzer taraflarını daha ob-jektif olarak ortaya koymaya yarar.

Refik Halid, İstanbul ’dan bahseden diğer romanlarında olduğu gibi Bugünün Saraylısı ’nda da II. Meşrutiyet öncesi İstanbul’u ile yaşadığı devri çeşitli yönleriyle mukayese eder, genellikle de eski devri üstün çıkarır. Romancı, Cumhuriyet devrinde iş ve ticaret hayatında sözü geçen insanların geçmişini Ata Efendi gibi yaşlı tip-lerin hatıralarından faydalanarak ortaya koymaya çalışmıştır.158

2000 Yılın Sevgilisi

Bugünün Saraylısı ile aynı yılda 1954’te159 kaleme alınan 2000 Yılın Sevgilisi yazarın eserleri arasında değişik bir karak-ter arz eder.

158 Ş. Aktaş, 2004, s. 160-164.

159

Şimdiye kadar incelediğimiz eserlerde, hatıraların roman-laştırıldığı, sosyal yapının bazı olaylar etrafında verildiğini, ge-zilip görülen bölgelerin seyahat zevkinden faydalanılarak anla-tıldığını gördük.

Eserlerin bazıları duygusal tarafları ağır bastığı için aşk ro-manı karakterindeydi. Fakat 2000 Yılın Sevgilisi tarihî roman ol-duğu için diğer eserlerinden ayrılır. Eser dört kısımdan ibarettir.

Her kısımda erkek ve kadın kahramanların adları başlık olarak yazılmıştır. İlk kısmında Güldal ile Fahir’in karşılaşmaları anlatı-lır. Yezidin Kızı ve Nilgün ’deki gibi 2000 Yılın Sevgilisi’nde de ilk tanışma yolculuğa başlarken olmuştur. Kahramanların birbirlerini ilk nazarda beğenmeleri de diğer eserlerde görülmüştü. Burada da Güldal, Fahir’i uzaktan görünce beğenir ve ilgi bekler.160

İskenderun garında bu şekilde tanışma, yolculuk esnasında gelişir. Zira her ikisi de yataklı vagonda seyahat ettikleri gibi kom-partımanları da birbirine bitişiktir. Doktor Fahir Bey, Güldal’ı çok eskiden doğumundan önce tanıdığını söyleyerek genç kızı me-rak içinde bıme-rakır. Ayrıca yataklı vagon memuru Haydar Bey’in kahve falına bakarak Güldal’a söyledikleri de genç kızın merakını tahrik eder. Sonra Doktor Fahir Bey, Güldal’a kendisini 2000 yı-lından beri tanıdığını önce isminin Tamara sonra Zerrintaç son zamanda da Güldal olduğunu her devirde sevgilisinin kendisi ol-duğunu söyler. Bütün bunlar kızı şaşkınlık içinde bırakır. Şüphe ve tereddütlerine rağmen genç kız, Doktor Fahir’den 2000 Yıllık macerasını dinlemek ister.161

Eserin ikinci kısmı Parmis ile Tamara bölümünde Fahir, 2000 yıl öncesini nasıl ve nereden hatırladığını, Güldal ile -o za-manki ismiyle Tamara- ortak macerasının nasıl başlayıp nasıl bit-tiğini anlatır. Ali Pars-Zerrintaç hikâyesini anlatmaya başlarken

160 Refik Halid Karay , 2000 Yılın Sevgilisi, İstanbul , İnkılap ve Aka Yayı-nevi, 1972; O. Önertoy, 1984, s. 24.

161 O. N. Ekiz, 1984, s. 109.

de “Daha evvel okudum mesela Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile İbn-i Bibi ve Yazcızade’nin Selçuknamelerinde bazı malumâta da rastlamıştım” der. Bu ifade şu gerçeği ortaya çıkarır: Refik Halid Karay , 2000 Yılın Sevgilisi romanını yazmadan önce çe-şitli eserler karıştırarak bir ön hazırlık yapmıştır. Anlatılan her iki tarihî hikâyenin geçtiği yer, birbirine çok yakındır. Söz konusu hikâyelerde de bu bölgeye geçmişte hâkim olan ve toprak parçası üzerinde silinmez izler bırakan iki ayrı medeniyetten bahsedilir.

Biri eskidir ona ait her eser toprak altındadır. Bu Roma medeni-yetidir. Diğeri ise Selçuklu medeniyetidir ki eserleri ve o dönemde konulan isimleri hâlâ yaşamaktadır.

Eserin dördüncü kısmında (1950-3950), Güldal ve Fahir’in İskenderun-İstanbul arasında yaptıkları yolculuk neticesi, birbi-rini nasıl sevdikleri delikanlının genç kızı nerede tanıdığı hikâye edilir.162