• Sonuç bulunamadı

3. AİLE DANIŞMANLIĞI

3.3 Aile Danışmanlığı Kuramları

3.3.1 Bowen aile danışması

Michael Kerryle, Murray Bowen, ‘Bowen Kuramının’ öncülüğünü yapan araştırmacılar olup; terapiyi teori olarak sahiplenip geliştiren ise Murray Bowendir. Bu terapi klinik bir yaklaşımdan esinlenmekle beraber psiko-analitik prensiplerden güdülenmiş sistemik yaklaşımlardan temellenmektedir. İnsanların yaşam tutumlarıyla sorunlarına birçok farklı yönlerden bakabilmektedir. Oldukça derinlere inebilme eğiliminde olan bir terapi türüdür. Murray Bowen bu kapsamda, bireylerin daha önce olan kuşaklardan gelen yaşantısal olguları araştırmaz ve düzeltemezler ise bu tutumları kendi kurdukları aile bünyelerinde de tekrarladıklarını öne sürer (Nazlı, 2014: 66). Bowen (Özabacı ve Erkan, 2014: 18) ise; üçgenler, farklılaşabilmek, kuşaktan kuşağa geçiş dönemi, duyguların yoksunluğu durumu, çekirdek aileye ait duygu sistemi, kardeşlerin

sırası ve pozisyonu/ları ile ailelerin yansıtma süreçleri başlıkları altında yedi temel bulgu üstünde durmaktadır.

Bunlardan farklılaşabilmeyle başlarsak, Bowen yaklaşımının temel olgularından birisi olduğunu görürüz. Farklılaşmak aynı zamanda da bireyler arası ilişkilerde fikirlerini duygulardan ayırma yetisidir. Farklılaşmak, kişinin kendisinin iç ve bireyler arası yönlerini dengeleyebilmek adına bireyin köken aldığı ailesinden kendini his ve fikir seviyesinde de ayrıştırabilmesidir. Teorik olarak kişinin özerklikle farklılaşma seviyesini; hisse dayalı tepkiler, duygulardan yoksun olma, başkalarıyla erime ile ben konumunu almak üzere dört ana etken belirlemektedir diyebiliriz (Nazlı, 2014: 68-70).

Farklılaşmaya ait süreçte aileyle üyeler değişmektedir. Erime durumu içinde olan üyeler olmak üzere bu tarz işlevi bulunmayan tutumlar sergileyebilmektedirler. Bu gibi durumlarda, aile danışmanı, aile üyelerinin benlik farklılaşması seviyelerini çoğaltmalarına yardımcı olmaya çalışmaktadır. Uygun eğitimlerle sağlıklı ailenin sınırlarını oluşturma, iletişime ait becerilerin artırılması, stresle baş etme davranışlarını içeren yöntemler kullanılabilmektedir (Özabacı ve Erkan, 2014: 19). İnsanın ailesinde yaşanmakta olan zor bir ilişki üstüne düşünürken ilişki bünyesinde iki birey olsa da daha fazla bireyin 3. taraf şeklinde olaya dâhil olduğu görülür. Bunlar arkadaş çevresi veya hatıralar olmaktadır. İki bireyin ilişki durumu, yakın ve uzak olma döngüsü içinde gelişip uzaklaştıklarında üçgenler geliştirirler (Nazlı, 2014: 72). Bu üçgenlerin bazıları sağlıklı, bazıları ise sağlıksızdır. Kuşaklararası geçiş dönemleriyle alakalı Bowen, kuşakların kendilerini tekrarlayıp durduğundan bahsetmiştir. Stresli durumlar ile baş etme çözümleri kuşaktan kuşağa aktarılma eğiliminde olan bir konudur. İlişki içindeki üyelerden biri ayrıldığı veya öldüğü zaman, diğer birey o bireyin rolüne girebilir. Mesela bireyin annesi öldüğünde, babayla kardeşin arasında bulunan gergin durumunu gidermek için barışçıl rollere girebilir (Özabacı ve Erkan, 2014: 20).

Kellermann, (2013)’ e göre sürekli bir değişim içinde olsakta periyodik olarak olgular boylamında ayna karşısına geçmek aslında kimliğimizle, kendiliğimizle yüzleşmektir bir anlamda. Başka bir anlatışla aynalama dediğimiz bir işlemik sürecin var olmamızın temel döngüsü içinde doğal sayılması gerekir. İşte

böylece çevremizle kendimizi döngüsel olarak etkileşimsel bazda eş zamanlı olarak çek etmiş oluruz (Baim, Burmeister ve Maciel, 2013: 75).

Aile yansıtma süreci çocukların tanık oldukları ailevi sorunlara karşı nasıl belirtiler gösterdiklerini tanımlar. Bowen’e göre anne ve baba arasındaki gerginlik çocukta çeşitli problemli durumların ortaya çıkmasına sebep olur. Anne ve babanın yakınlıkları olgu ve olaylara göre değişim gösterebilir. Bu değişimler çocukta görülen çeşitli belirtilerle ortaya çıkarılabilir. Örneğin hasta olan bir çocuk, anne ve babasından daha çok ilgi görmeye başlar ve anne babanın yakınlığı artar. Bowen travmatik olaylarda sebeplerden çok süreçlerin önemli olduğunu vurgulayarak çekirdek ailelerdeki duygusal yoksunluğun sebebinin ailenin duygusal sistemlerindeki farklılaşma yoksunluğundan kaynaklandığını ileri sürmektedir. Farklılaşamamanın nesiller üzerindeki etkisini irdeleyen Bowen, ailedeki bireyleri arasındaki bazı davranışların çeşitli hal ve vaziyetlerde bir sonraki nesillerde tekraren görülebileceğini öne sürmüştür (Özabacı ve Erkan, 2014: 22).

Bowen duygusal kesintiyi özel olarak vurgular. Nesiller arası farklılaşamamanın yönetilememesini duygusal kesinti olarak anlatabiliriz. Nesillerin duygusal olarak birbirlerine çok bağlı olması durumları bu farklılaşamamanın temel sebebidir. Bireylerin yeterli duygusal olgunlukta olmaması durumu da duygusal kesintidir. Bowen danışmasındaki temel amaç farklılaşmayı artırmak ve kaygıyı azaltmaktır. Ailede değişim yapmak için sorunlu aile bağları yeniden gözden geçirilmeli ve peşin kabullerden dönülmelidir. Bunların yapılabilmesi için bireylerin bağımsız bir benlikle hareket kabiliyeti de gereklidir. Ailenin mevcut sistemin revize edilerek değişmesi ancak aile üyelerinin farklılaşması ile sağlanabilir. Bu değişimde öncelikle ailedeki kişiler arasında üçgenler tespit edilir. Seansları götüren danışman, eşlerle iletişim sağlayarak kendini tarafsız bir konuma getirir. Böylelikle oluşturulan üçgenle eşlerdeki farklılaşmaya start vermiş olur. Bu modellemeyle ailedeki diğer bireyler ile geliştirilebilecek olan çeşitli kombinasyonlarda meydana getirilir. Konuyla ilgili Guerin’in: Genogram yoluyla çoklu jenerasyonel bağdan kaynaklı var olan problemin ortaya çıkarılması; aile üyelerinin kaygılarını giderme çalışması, duygusal aşamayı canlandırma, bu yüzden sistemin kendisinden daha düşük bir kaygıyı çalıştırması ile aile üyelerini birbirine bağlayan üçgenlerin önemi kadar,

merkezi üçgen sistemlerine ait değişkenlerin tanımlanması şeklindeki üç metodu izlenebilir (Nazlı, 2014: 74).

Bowen yaklaşımı ailenin soy geçmişinde daha önce yaşanmış olan bireysel boyuttaki problemlerin bir sonraki nesillere aktarılmasını giderebilmek amacıyla geçmişteki yaşantı modellerini şeklini fark ettirmeye ve bunlarla müdahale edebilmenin gerekliliğini ortaya koyması bakımından önemlidir.

Genogramlar öncelikle tıpta genetik bağlantıları ve patolojileri tesbit ederken kullanıldığını biliyoruz; burada davranış ve tutumların tarihsel bağlantılarını da ortaya koymak için kullanılmaktadır. Bowen’in terapisi ve teorisi birbirinden ayrılamaz ve bu sebeple teori ve terapinin aynı mantık içerisinde yürümesi tutarlıdır. (Nichols, 2013: 147-151).

Benzer Belgeler