• Sonuç bulunamadı

Birinci Dünya Savaşı ve Avrupa Kimlik Politikalarına Etkileri

1.1. AVRUPA’DA KİMLİK POLİTİKALARINDAKİ GELİŞİM SÜRECİ

1.1.6. Birinci Dünya Savaşı ve Avrupa Kimlik Politikalarına Etkileri

Dünya savaşı kavramının Avrupa kimliğine etkisi günümüze değin süren ve somut olgulara sahip bir gerçekliktir. I. Dünya Savaşı kendisinden önceki savaşların aksine topyekûn bir savaştır ve kapitalist toplumun savaş ekonomisinin de başlangıcını oluşturur. Savaşın sonunda ulus devletin imparatorluklar karşısındaki zaferini 8 milyon kişinin ölümü ile kutlayan yeni dünya sistemi, güçler dengesinin değişimi sonrası yeni bir yola evrilmiştir. Bu savaşın sonunda siyasal sistemin ağırlık noktası Avrupa’dan ABD’ye geçmiş ve ardından endüstriyel ve finansal anlamda dünyanın o güne kadar görmemiş olduğu ve hiçbir ülkeye verilmeyen bir payeye ulaşmıştır. Süper güç kavramının başlangıç noktası ve Avrupa kimliğine etkisi bu savaş sonunda olacaktır.66

l. Dünya Savaşı’nın Avrupalı devletlerin sömürgecilik faaliyetleri kapsamında ele alınması gerekmektedir. Savaş, sömürge geçmişine sahip olmayan fakat emperyalist rüzgarı kaçırmak istemeyen Almanya ve İtalya’nın çözümsüz politikaları etrafında şekillenmiştir. İngiltere ve Fransa’nın Almanya tehlikesine karşı silahlanmaya başlaması da savaşın belirleyici noktaları arasındadır. Böyle bir ortamda çokkültürlülükten veya Avrupalılıktan bahsetmek oldukça güç olacağından sadece devletlerin konumu ve bu büyük savaşın sonuçlarının Avrupa kimliğine etkileri incelenecektir.67

Birinci Dünya Savaşı’nın önemli nedenleri arasında gösterilen Avrupa’daki Slav kimliği ile Cermen kimliğinin çatışması, Rusya’nın Panslavizm görüşünü benimsemesinin ardından gerçekleşecektir. Rusya, Balkanları ve Doğu Avrupa’yı etkisi altına alan bu akımı dünya görüşü haline getirmiş, bu hedef uğruna çeşitli ittifaklara girmiştir. Bu dönemde Fransız ihtilali’nin oluşturduğu milliyetçilik akımları

65 Anthony, a.g.e., s. 34.

66 Alev Gözcü, “I. Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Gündelik Hayatından Kesitler”, Çağdaş

Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2016, Cilt: 6, Sayı: 32, 133-169, s. 145.

67 Erdoğan Uygur ve Fatma Uygur, “Fransız Sömürgecilik Tarihi Üzerine Bir Araştırma”, Türkiye

29

etkisini şiddetli şekilde göstermektedir. Güçlenen Almanya, o dönemde birer sömürge devleri olan İngiltere ve Fransa’yı oldukça endişelendirmiştir. Kaçınılmaz olarak patlak veren savaşın Avrupa tarihinde büyük bir travmaya yol açtığı su götürmez bir gerçektir. Bu savaşı diğer savaşlardan ayıran en önemli nokta topyekûn savaş adındaki tüm halkı içine alan geniş katılımlı yapısıdır. Avrupalı kimliğinin bahis konusu dahi olmadığı bu dönemde, İmparatorlukların çıkar savaşlarının tüm dünyayı felaketin eşiğine getirdiği çatışmalar yaşanmıştır. Görüldüğü üzere büyük bir düşmanlık ve gözü dönmüşlükle birbirlerine saldıran insanların çokkültürlü yapıyı savunmadıkları, devletlerin de bu fikirde olduğu açıktır.68

Büyük Britanya gibi bir imparatorluk l. Dünya Savaşı döneminde içinde birçok etnisiteyi ve dini barındıran büyüklükteydi. Öyle ki Mısır, Hindistan, Hong Kong, Kanada ve Avustralya gibi neredeyse tüm kıtadan topraklara hükmetmekteydi. Büyük şirketler, kara ve deniz yolları hakimiyeti ile pekişen bu güç, elde ettiği bu devasa organizasyonu kimseyle paylaşmak istemiyordu. Almanya gibi kısa sürede kendisini toparlayan ve İngiltere’nin dikkatini kendisine çeken bir devletle çatışma kaçınılmaz olacaktı. Enerji noktalarına ulaşma hırsı, sömürgelerin korunması, küresel şirketlerin etki alanını arttırma fikri ve bu şirketlerin tahkimi savaşın sebepleri arasındadır.69

l. Dünya Savaşı ile ölen milyonlarca insan, boşa giden onlarca kaynak Avrupa’nın bir ‟öteki” karşısında birleşmediğinde saygı ve hoşgörü kavramlarından oldukça uzak yapıda olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bu dönemin çokkültürlülük, kimlik ve hoşgörü bağlamında incelenmesi gereken önemli konusu, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının oldukça sakıncalı boyutlara ulaşmış olduğudur. İtalya ve Almanya’da tohumları atılan faşizm rüzgarı savaş sonunda tüm dünyayı etkileyecek boyuta ulaşmıştır. Fransız İhtilali sonrasında dünyaya dağılan ulusalcılık akımı ile sömürgecilik anlayışının çıkar çatışması ile son bulması da bu savaşın önemli nedenlerindendir. I. Dünya Savaşı’nın başlamasında, şekillenmesinde ve sonlanmasında kimlik, ırk ve milliyet kavramlarının oldukça önemli olduğu gözlemlenmiştir.70

68

Erich Ludendorff, Birinci Dünya Savaşı’nda Gördüklerim ve Yaşadıklarım, Dün Bugün Yarın Yayınları, İstanbul, 2014, s. 154.

69 Göktürk Tüysüzoğlu, “İkinci Dünya Savaşı Sonrası İngiliz Dış Politikası: İmparatorluk Yaşıyor mu?”, Akademik Bakış Dergisi, 2011, Sayı: 26, 1-23, s. 7.

70 Lokman Erdemir, I. Dünya Harbi’nin İstanbul’da Sosyal Hayata Etkisi, Turan Kitabevi, Ankara, 2015, s. 67.

30

Dünya üzerinde güçlü konumda olan tüm ülkelerin katılım ile sağlanan bu savaş 1917 Rus devriminin geçekleşmesine neden olarak Soğuk Savaş’ın fitilini ateşlemiştir. Avusturya – Macaristan İmparatorluğu, çokkültürlü bir ülke olarak bilinmektedir. İmparatorluğun güçsüz bir dönemde oluşu ve milliyetçiliğin tıpkı günümüzdeki gibi tırmanışa geçmesi, savaşın arka planında yer alan fakat savaşa zemin hazırlayan konulardır. Avusturya-Macaristan prensinin Sırp bir milliyetçi tarafından öldürülmesi, savaşın başlangıç noktasının dahi bugün çokkültürlülük ve hoşgörü ile övünen Avrupa’nın genetik kodlarını açıklar niteliktedir. Savaşın baş döndürücü hızla başlaması, İttifak devletlerinin zaman kaybetmeden birleşmesi ve karşılarında diğer birleşik kuvvet olan itilaf devletlerinin yer alması ile savaş, milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanarak tarihin tanıklık ettiği en fazla zayiatın yaşandığı savaşlar arasında yerini almıştır. Bu savaşın ardından Avrupa’da çeşitli toplumsal olaylar ve siyasal değişimler meydana gelmiştir. Savaşın sonunda Rusya İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dağılmıştır.71