• Sonuç bulunamadı

1.1. AVRUPA’DA KİMLİK POLİTİKALARINDAKİ GELİŞİM SÜRECİ

1.1.7. İki Büyük Savaş Arası Dönem

I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’nın birleşmesini isteyen akımların tümü Avrupa kimliğinin değişimine işaret etmektedir. Avrupa Birliği projesi, yukarıdaki birçok durum ve tarihi olay çerçevesinde Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinin ardından Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu tarafından yinelenen birliği tekrar elde etme çabası olarak görülmüştür. Kronoloji bu şekilde ilerlese de birliği bu cümlelerle açıklayabilmek oldukça güçtür. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu Avrupa’da oldukça zayıf bir birlik sağlamış olsa da ünlü Fransız düşünür Voltaire’in belirttiği gibi “ne kutsal ne Romalı ne de imparatorluk” şeklindeydi. Altı üyeli Avrupa Topluluğu’nun sınırlarına ulaşabilen tek bir sistem olarak ele alınmaktadır. Önemini yitiren bu imparatorluk reform hareketlerinin sonunda kilisenin önemini kaybetmesi ile otoritenin ulus devlete geçmesini sağlamıştır. 19’uncu yüzyılda İtalyan ve Alman uluslarının oluşumu Avrupa devletleri arasındaki kıyasıya rekabet ve çatışmayı iyice alevlendirmiştir.72

18’inci yüzyılın ünlü siyaset adamı Metternich, “İtalya sadece bir coğrafi terimdir” diyerek, İtalya’nın siyasi bir birlik kuramayacağını vurgularken, 19’uncu yüzyılın

71 Burçin Canar, “Soğuk Savaş Sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Karadeniz Politikası”,

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2012, Cilt: 67, No: 1, 49-80, s. 67.

72 Nasuhi Şahin, “İki Dünya Savaşı Arasındaki Dönemde Dünya Ekonomik ve Siyasi Dengelerindeki Değişimler”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2000, Sayı: 4, 61-77, s. 65.

31

Alman devlet adamı Otto Von Bismarck ise ‟Avrupa sadece bir coğrafi terimdir” cümlesi ile ulusal devletlerin hakimiyetindeki kıtada birliğin düşünülemeyeceğini belirtmiştir. Avrupa’da ulusal kimliklerin birliği uzunca bir süre sadece düşüncede kalmış ve gelişmiştir. 13’üncü yüzyıldan başlayarak çeşitli düşünür ve siyasetçiler, Avrupa’da ortaya çıkan siyasi oluşumlar arasında ortak kurumlar yoluyla, barışçıl ve gönüllü bir birliğin nasıl kurulabileceği konusunu düşünmüş ve projeler ortaya atmıştır. Birçok entelektüel isim ortak bir Avrupa parlamentosu, hükümdarların eşit temsil edileceği bir konsey gibi yapılara dayanan bir birlik oluşturmayı önermiştir. Ancak siyasetin gerçekleri bu tür girişimlerin hayata geçirilmesine imkan tanımamıştır.73

Avrupa Birliği dönemine kadar Avrupa’da bir birlik ortamının oluşmamasının belirli birkaç nedeni;74

1. 1789 sonrasında ortaya çıkan Ulusalcılık akımı ve bu akımın ulusların birliğine, ortak hareket edebilmesine olanak sağlamaması,

2. İktisadi, siyasal ve sosyal manada birkaç Avrupa’dan söz ediliyor olması. Sanayileşen Avrupa ülkelerinin gelişim, kalkınma ve birikiminin Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine nazaran daha fazla oluşu,

3. Demokratikleşme farkları; İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde demokrasi gelişirken, Orta ve Doğu Avrupa’da otoriter rejimlerin devam etmesi şeklinde sıralanabilir.

Avrupa’nın içinde bulunduğu siyasal farklılıklar, ekonomik ve sosyal eşitsizlik durumu bir birlik fikrinden bahsedilememesin gerekçelerindendir. Bugün birliği oluşturan üye ülkelerin çoğu 19. yüzyılın sonunda çıkar çatışmaları sonucunda kamplaşarak iki dünya savaşına neden olmuştur. Mevcut durumun farkına varan çeşitli siyasiler ve entelektüeller, gerginlik yaşayan devletler arasındaki çözümü sağlayabilecek, tahkim ve ara buluculuk gibi organizasyonların meydana getirilmesi önerisinde bulunmaktadırlar. Siyasi atmosferin harareti ile hareket eden siyasiler bu mevcut öneriye sıcak bakmamışlardır.75

Büyük imparatorlukların yok olmasına sebep olan Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, Avrupa devletleri Paris Barış Konferansı ile oldukça istikrarsız ve kaotik bir sarmalın içine girmiştir. Kısa süreli tesis edilen barış, popülist politikalar ve savaşın

73 Neşe Yüce ve Seda Köycü, İki Savaş Arası Dönem, Polonya Edebiyatı, 2008, s. 67.

74 Nesrin Demir, “Avrupa Birliği Türkiye İlişkilerinde Kıbrıs Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi, 2005, Cilt: 15, Sayı: 1, 347-368, s. 356.

75 Fuat Güllüpınar, “Eşitsizlik ve Toplumsal Tabakalaşma Açısından Vatandaşlık Üzerine Sosyolojik Bir Analiz”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2012, Cilt: 67, Sayı: 1, 81-109, 83.

32

yıkıcı etkilerinin istismar edilmesi ile kısa sürmüştür. Almanya ve İtalya’da ortaya çıkan Nasyonal Sosyalist akımların dünyayı yeni bir savaşın içine sürüklemesi kaçınılmaz olmuştur. Kalergi’nin Pan-Avrupa Birliği düşüncesi, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından karmaşık bir düzen içinde gelişerek, Avrupa Birliği’nin temellerini atan önemli bir fikirsel tabanı oluşturmuştur. Richard Coudenhove-Kalergi, Avusturyalı diplomat bir baba ve aristokrat Japon bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Kalergi’nin, çok dilli ve çokkültürlü bir ortamda, ailesinin Ronsperg adlı Çek kentindeki şatosunda büyüdüğü bilinmektedir. Dönemin Avrupası’ndaki entelektüel akımları izleyebilen Kalergi, hızla değişen Avrupa siyasal ve sosyal düzenini gözlemlemiştir. Kalergi, dönemin önemli güçlerine tanıklık etmiş, tecrübe ettiği dünya savaşını yorumlayarak takipçilerine yeni bir projeksiyon çizmiştir.76

Kalergi’nin siyasi, ekonomik, sosyolojik ve askeri olarak bütünleşen Avrupa fikri, 15 Kasım 1922’de Berlin’de ‟Vossische Zeitung” adlı gazetede yayımlanan ‟Pan- Avrupa: Bir Öneri” adlı makalede yer almıştır. Pan-Avrupa adlı kitabı 1923’te yayımlayan Kalergi, kitabında Avrupa için iki seçenekten bahsetmiştir: ‟Entegrasyon veya Çöküş”. Avrupalıları yaklaşan savaş hakkında uyarmış, savaş ile ilgili çarpıcı kehanetlerde bulunmuştur. İkinci dünya savaşı sonucunda dünyanın iki kutup haline geleceğini sınırların derinleşeceğini, oluşan polarizasyon sonucunda büyük bir yıkımın meydana geleceğini iddia etmiştir. Kalergi’nin fikri önderliğini yaptığı bu hareket; yirmiden fazla Avrupa devletinin katılımı ile bir Konferans düzenlenmesini, gümrük birliği meydana getirilmesini, katılan devletlerin kendi içlerindeki sorunlar için arabuluculuk mekanizması çalıştırılmasını ve Avrupa Birliği için bir anayasanın hazırlanmasını önermiştir.77

Kalergi, Avrupa’nın uygarlık merkezi haline gelmesini istemekteydi. Avrupa’nın siyasi bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu öngörüyor ve çözümü bir Avrupa Birleşik Devletleri vizyonunda görüyordu. İngilizcenin ortak bir dil olmasını savunmaktaydı. Kalergi’ye göre; Ulusal azınlıklara karşı çokkültürlü devlet sistemi savunularak Avrupalılık ön plana çıkarılmalıydı. Kalergi’nin düşüncesi, Avrupa’da sağlanacak bir birlikle siyasal anlamda bütünleşmeye dayanıyordu. Savaşın yıkıcılığını hafifleterek kalkınmanın sürdürülmesini, Avrupa’nın eski gücüne kavuşmasını isteyen Kalergi, ortak para birimi ve askeri düzen konularında fikirler

76 Hüseyin Emiroğlu, “İkinci Dünya Savaşına Giden Süreçte Küresel ve Bölgesel Aktör-Devlet Davranışlarının Çözümlemesi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Dergisi, 2007, Cilt: 1, Sayı: 14, 63-89, s. 68.

33

sunmuştur. Avrupalı entelektüeller Kalergi’nin fikirlerine başta temkinli yaklaşsalar da daha sonra olumlu karşılanmıştır. Albert Einstein, Stefan Zweig, Sigmund Freud, Thomas Mann Konrad Adenauer, Ortega y Gasset, gibi birçok taraftar kazanmıştır. Birleşik Avrupa fikri Avusturya Başbakanı ve Fransa Dışişleri Bakanı gibi etkili kişiler tarafından da desteklenmiştir.78

Kalergi’nin fikirlerine olumlu yaklaşan birey ve kurumların teşviki ile 1926 yılında Viyana’da düzenlenen Pan-Avrupa (Birleşik Avrupa) Kongresi’ne 24 ülkeden 2000’den fazla kişi davet edilmiştir. Pan Avrupa hareketinin bayrağı, bugün de kullanılan bayrağın üzerinde yer alan haç dikkat çekicidir. Güneş haç sembolü esas alınarak hazırlanan bayrak bugün kullanıldığı gibi lacivert zeminde sarı 12 adet yıldız bulunmaktadır. Çokkültürlülüğü savunan henüz emekleme dönemindeki bir ideolojik yapının bayrağında haç simgesinin olması günümüzdeki Avrupa Birliği’nin temellerini atan Pan Avrupa hareketinin çelişkili durumunu gözler önüne sermektedir.79

Kongre, Pan-Avrupa Birliği Hareketi’nin ilk başkanının Kalergi olacağını duyurmuş, Aristide Briand (Fransız Dışişleri Bakanı) 1927 yılında organizasyonun Onursal Başkanı olmuştur. Fransız Dışişleri Bakanı Briand, Milletler Cemiyeti’nin 1929 yılındaki toplantısında, bir Avrupa Devletler Federasyonu oluşturulması teklifini deklare etmiştir. Sağ görüşün dolayısı ile milliyetçiliğin oldukça güçlü olduğu bu dönemde fikirler etkili olamamıştır.80

Kalergi, 30 Ocak 1933’te Almanya’daki son konuşmasını, Adolf Hitler’in Şansölye seçildiği gün yapmış, Nazi yönetiminin baskısı ile Almanya’yı terk etmek zorunda kalmıştır. ABD’nin bu dönemdeki görece özgürlükçü ortamına göç eden Kalergi’nin çalışmalarını bu ülkede devam ettirdiği bilinmektedir. ll. Dünya Savaşı sonunda Avrupa’ya geri dönen Kalergi, birlik için çaba sarf etmiştir. Kalergi’nin tavsiyeleri, geleceğe yönelik tahminleri dönemin etkileyici siyasal manevralarındandır. Kalergi, Avrupa’daki siyaset boşluğunu faşizm ya da komünizmin dolduracağını tahmin ederek Liberal kültür ve ulus devlet mayasına sahip devletleri birleştirmeye çalışmıştır. ll. Dünya Savaşı’nın yıkıcılığı ve geri dönülmez siyasal karmaşası da birlik fikrinin uygulanabilirliğini arttırmıştır. Avrupalı siyasetçiler bu savaş sonrasında

78 Kalergi, a.g.e., p. 76. 79 Kalergi, a.g.e., s. 78. 80 Kalergi, a.g.e., s. 86.

34

toprakları işgal altındayken, bütünleşme hareketlerinin tek çözüm olduğunun bilincine varmış ve Avrupa Toplulukları’nı kurmuştur. 81