• Sonuç bulunamadı

Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Sorunu

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz

2) Osmanlı Hükümeti tarafından 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Sevk ve İskân Kanunu’na göre hangi unsurlar hangi gerekçelerle yaşadıkları yerlerden göç ettirileceklerdi?

7.6. Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Sorunu

Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması Ermeni komitelerinin faaliyetlerinde de yeniden artışa neden olmuştu. Özellikle Anadolu’daki kiliseler üzerinden Ermeni ahaliye yönelik propagandalarda bulunan komiteler, savaş sırasında toplu bir ayaklanma hedefliyorlardı.

Komitelerin ülke içindeki bu hareketlenmelerine karşılık esas tehlike Rusya’dan geliyordu. O dönemde Rusya’nın egemenliğinde bulunan ve Ermenilerin en üst dinî makamı olan Eçmiyazin Katogikosluğu savaş sırasında açıktan Ermeni-Rus ittifakı yapılması lehinde faaliyetler yürütüyordu. 1914 yılında savaş hazırlıklarının sürdüğü bir sırada, Rus Çarı II.

Nikola tarafından kabul edilen Katogikos V. Kevork, “Ermenilerin kurtuluşunun Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Ruslar’ın himayesinde kurulacak bir Ermenistan Devleti ile mümkün olabileceğini” ifade etmişti. Böylece Osmanlı Ermenileri’nin manen bağlı olduğu en yüksek dinî makam, savaşta Ermenilerin Rusların yanında yer alması gerektiğini açıktan ifade etmiş oluyordu. Rusya artık işgal tasarıları yaptığı Doğu Anadolu’ya girdiğinde, bölge Ermenilerini ordusunun yanında tutacak ve Osmanlı’ya karşı ayaklanmaya gerekirse mecbur bırakacak önemli bir gücün doğrudan desteğini almış durumdaydı. Osmanlı Ermenileri de bu çağrıya uyarsaDoğu Anadolu’da yaşanacak savaşta Osmanlı Devleti ciddi tehditlerle karşılaşacaktı.

Katogikosluğun teşvikleriyle savaş öncesinde hem Rusya Ermenileri hem de Türkiye Ermenileri arasında, özellikle Taşnaksutyun Partisi’nin teşvikleriyle, Rus ordusuna destek için gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlanmıştı. Savaşın yaklaşması ve başlangıcı bilhassa Taşnak taraftarlarınca bir heyecanlanma ve umut dönemi olarak değerlendirilmişti. Bu çevrelerce, artık Doğu Anadolu’da hangi şartta olursa olsun – özerk ya da bağımsız – bir Ermenistan kurulmasının kaçınılmaz olduğu düşünülüyordu. Bu sebeple oluşturulan gönüllü birlikleri savaş sırasında Rus ordusunun önemli bir kanadını teşkil edecekti.

Ayrıca değişik bölgelerde isyanlar çıkmaya da devam ediyordu. İlk ciddi isyan Urfa’da yaşanmıştı. Bir süre sonra Ermeniler (1915 yılı Nisan ayı içinde) Van’da da bir isyan çıkardılar. Van’da başlayan Ermeni isyanı, hükümeti artık daha ciddi tedbirler almaya yöneltecekti. Zira Doğu Anadolu’da yaşanan böyle bir olay, devletin savaş hâlinde olduğu ve ordusunda Ermeni gönüllü birlikleri de bulunan Rusya’nın Anadolu içlerine ilerlemesine neden olabilirdi. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde, savaşın bütün şiddetiyle devam ettiği bir sırada, yurt içinde asayişi ve can güvenliğini sağlamak, ordunun cephe gerisini emniyete almak maksadıyla Osmanlı Hükümeti, tüm vilayetlere ve mutasarrıflıklara bir genelge yollayarak, Türkiye’deki ihtilalci Ermeni komitelerinin kapatılmasını ve önde gelenlerinin tutuklanmasını istedi. Bu talimat üzerine öncelikle İstanbul’da birçok Ermeni önde geleni tutuklanmıştı. 26 Nisan’da da Başkumandanlığın birliklere yolladığı aynı anlamdaki bir tamimle, elebaşların askerî mahkemelere sevki ile suçluların cezalandırılması

istenecekti. Tutuklananların bir kısmı Haydarpaşa’dan trenle Ankara’nın Ayaş ilçesine ve Çankırı’ya gönderilerek, oralara yerleştirilmişlerdi

Bu gelişmeler olurken Van’daki isyan da devam ediyordu. Bir süre sonra Rus kuvvetleri bölgedeki Osmanlı Ermenilerinin öncülüğünde Van’a girmiş ve 17 Mayıs 1915’te Türk kuvvetleri Van’ı terk etmek zorunda kalmıştı. Türk mahalleleri Ermeniler tarafından yakılıp yıkıldıktan ve şehirdeki birçok Müslüman katledildikten sonra, şehir yine Ermeniler tarafından Rus kuvvetlerine teslim edilecekti. Bu durumun Ermeni çetelerini yeni isyanlar için cesaretlendirmesi ve isyanın çevreye yayılması düşüncesi üzerine, Ermenilerin toplu olarak yerlerinin değiştirilmesi gündeme geldi. Van’da Ermeni isyanı devam ederken, Anadolu’nun diğer bölgelerinde de Ermenilerin isyan ettikleri, yol kestikleri, Müslüman köyleri basarak halkı katlettikleri yolunda haberler alınıyordu. Bunun üzerine Osmanlı Başkumandanlığı tarafından, 2 Mayıs 1915 tarihinde Dâhiliye Nâzırı (İçişleri Bakanı) Talat Bey’e yollanan bir yazıda; Van ve çevresinde bulunan Ermenilerin isyanlara devam etmek için toplu ve hazır hâlde bulundukları belirtildikten sonra, bu Ermenileri aileleriyle birlikte ya Rus sınırları içine ya da Anadolu içlerine göndermenin, yerlerine de Müslümanların yerleştirilmesinin uygun olacağının düşünüldüğü belirtilmişti.

Sevkiyat kararının ilk işareti sayılan bu yazı ile Başkumandanlık Vekâleti Ermenilerin isyan çıkaramayacak şekilde dağıtılmalarını istiyordu. Yine bu belgeden de anlaşıldığı gibi Ermenilerin toplu olarak yer değiştirmeleri düşüncesi siyasi değil, tamamen askerî nedenlerden ve güvenlik gereksiniminden kaynaklanıyordu. Bu talep sonrası öncelikle Van ve civarındaki bazı Ermeniler bölgeden uzaklaştırılmıştı. Fakat diğer bölgelerdeki olaylar da devam etmekte olduğundan, hükümet bu kararı genişletmek mecburiyetinde kalmış ve savaş sırasında ordunun cephe gerisini koruyabilmek maksadıyla bu kararın ülke genelinde uygulanmasına karar verilmişti. Bunun üzerine 27 Mayıs 1915 tarihinde “Vakt-i seferde icraât-ı hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyece ittihaz olunacak tedâbir hakkında kanun-u muvakkat” çıkarılmış ve kanun 1 Haziran günü Takvîm-i Vekayi’de (resmî gazete) yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Kanun metninde, “yurt dışına göndermek” anlamında da kullanılan “tehcir” ifadesi bulunmamakta, bunun yerine “sevk ve iskân” tabiri kullanılmaktaydı. Ayrıca yine kanunda doğrudan Ermenilerden de bahsedilmemekte, Osmanlı Devleti’ne karşı casusluk yapanların ve ihanetleri görülenlerin savaş bölgelerinden uzak yerlere nakledilmeleri istenmekteydi. Dolayısıyla kanun sadece Ermeniler için çıkarılmamıştı.

Ermenilerin diğer gruplardan daha büyük bir kitle hâlinde sevk ve iskâna tabi tutulmalarından dolayı “Ermeni Tehciri” olarak bilinen yaklaşım eksik ve yanlıştır. Bu kanun dolayısıyla sadece Ermeniler değil Hristiyanlardan Rum, Gürcü, Süryanî ve Keldanîler; Yahudiler;

Müslümanlardan Arap, Arnavut, Boşnak, Çingene, Çerkez, Kürt, Laz ve bazı Türkler de bulundukları yerlerden başka bölgelere sevk ve iskâna tabi tutulmuşlardı. Kısacası kanunun uygulanmasında sevk ve iskâna tabi tutulacak grupların etnik kimlikleri değil, savaş bölgelerinde askerî güçlerle herhangi bir şekilde karşı karşıya gelip gelmemeleri dikkate alınmıştı. Ayrıca Osmanlı Devleti bu kanunu, ihtimal dâhilindeki bir Ermeni isyanına karşı önlem olarak ya da başka bazı varsayımlara dayanarak değil, fiilen ortaya çıkan isyanlara ve düşmanla iş birliğine karşı dönemin şartları içinde kaçınılmaz olarak çıkarmak zorunda

kalmıştı. Kanunun uygulamasının nasıl yapılacağı ise hazırlanan 15 maddelik bir yönetmelikle belirlenmişti. Bunlar özetle şöyleydi:

a) Yer değişimi yapılacak ahali, kendilerine tahsis edilen bölgelere, can ve mal emniyeti sağlanarak rahat bir şekilde nakledileceklerdir.

b) Yeni evlerine yerleşinceye kadar iaşeleri Muhâcirîn Müdüriyetinden sağlanacaktır.

c) Eski mali durumlarına uygun olarak kendilerine emlak ve arazi verilecektir.

d) d-) Muhtaç olanlar için hükümet tarafından mesken inşa olunacak, çiftçi ve ziraat erbabına tohumluk, alet ve edevat temin edilecektir.

e) Geride bıraktıkları taşınır malları kendilerine ulaştırılacak, taşınmaz malları tespit ve kıymetleri takdir edildikten sonra, buralara yerleştirilecek olan Müslüman göçmenlere verilecektir. Bu göçmenlerin ihtisasları dışında kalan zeytinlik, dutluk, bağ ve portakallıklarla, dükkân, han, fabrika ve depo gibi gelir getiren yerler, açık artırma ile satılacak ve kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.

f) Bütün bu konular özel komisyonlarca yürütülecek ve bu hususta bir talimatname hazırlanacaktır.

Bunların ardından da 10 Haziran 1915’te yayınlanan bir talimatname ile de sevk ve iskâna tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alındı ve “Emvâl-i Metruke Komisyonu” kurulmuştu. Bu komisyon Ermenilerin geride bıraktıkları mallarını kayıt altına alacak, satılan malların da bedellerini döndüklerinde sahiplerine ödemek üzere mal sandıklarına teslim edecekti. Komisyonun görevi; hükümetin sevk ve iskân kararını savaş şartları dolayısıyla aldığını, gidenlerin sonradan tekrar yerlerine dönmelerinin planlandığını da açıkça göstermektedir.

Hükümet sevk ve iskân sırasında yol şartları, iklim, güvenlik, lojistik ve barınma gibi ihtiyaçların en kolay şekilde sağlanması amacıyla da bazı güzergâhlar belirlemiş ve sevkiyatın bu güzergâhlar üzerinden yürütülmesine çalışılmıştı.

Ayrıca Osmanlı idaresinin aldığı sevk ve iskân kararı sırf Ermenileri kapsamadığı gibi;

Ermenilerle ilgili yapılacak uygulamalar tüm Ermeniler için de geçerli olmayacaktı. Bazı bölgelerdeki Ermeniler sevkiyat dışı bırakılmıştı. Amaç komitelerle ilişkisi olan ve bulundukları bölgede yeni bir kargaşa çıkmasına sebep olabileceklerin buralardan uzaklaştırılmasıydı. Ayrıca hasta ve âmâlar, Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, askerler ve aileleriyle, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar da sevkiyat dışı tutulmuşlardı. Devlet kademesinde, resmî makamlarda görev yapan bazı kişiler, öğretmenler ve yakınları da sevke dâhil edilmeyeceklerdi. Bununla beraber sevke dâhil olmayanlar da ister Katolik ister Protestan olsun veya diğer sevk dışı oldukları belirtilen gruplardan olsun zararlı faaliyetleri görülürse onlar da yeni iskân bölgelerine sevk edileceklerdi. Yine ilk dönemlerde Müslüman olan Ermenilerin de sevkiyat dışı tutulmaları kabul edilmişti. Bunun üzerine birçok

Ermeni din değiştirerek (ihtida ederek) bulunduğu yerde kalmayı tercih etmişti. İlk dönemlerde kabul edilen bu durum sonradan suistimal edilmeye başlanınca kabul edilmeyecekti. Çünkü sırf sevkiyattan kurtulmak için Müslüman olduğunu söyleyenlerin Müslüman adı altında yine fesat hareketlerinden geri kalmayacakları düşünülüyordu. Fakat bu karar sürekli ve istikrarlı bir şekilde uygulanamamış, yerel amirlerin görüşleri çerçevesinde güvenilir bulunan müracaatlar kabul edilirken, komitelerle ilişkili olduğu şüphesi taşıyanlar kabul edilmemeye devam edilmişti.

Diğer taraftan da Osmanlı Hükümeti, alınan kararların sağlıklı bir şekilde uygulanmasını sağlamaya çalışıyordu. Fakat bu konuda da birçok problemle karşılaşılmıştı.

Osmanlı Devleti kafilelerin güvenlik içinde yeni iskân bölgelerine ulaşabilmeleri için elinden geleni yapmışsa da yollarda istenen güvenlik tam olarak sağlanamamış ve bir kısım devlet görevlilerinin de hükümet kararlarına aykırı davranışları sonucu yollarda kimi kafilelere çeşitli zararlar verdirilmişti. Hükümetin önleme çabalarına rağmen istenmeyen bazı olayların yaşanmaya devam etmesi üzerine hükümet ülke çapında durumu incelemek ve suçluları cezalandırmak üzere harekete geçecekti. Ermenilerin sevk ve iskânı sırasında ahaliden bazıları ile bir kısım memurların suistimalleri ve kanuna aykırı hareketlerini yerinde incelemek ve suçlu görülenleri Divan-ı Harplere sevk etmek üzere - 1916 yılı içinde - soruşturma komisyonu niteliğinde üç heyet oluşturulmuştu. Ayrıca aynı tarihlerde Ermeni sevkiyatı da durdurulmuştu. Bu tarihlerden itibaren yeni sevkiyat yapılmayacaktı. Ermenilerin sevk ve iskâna tabi tutulduğu bütün bölgelerde incelemeler yapan bu soruşturma komisyonlarının verdikleri raporlara dayanarak ülke genelinde 1673 kişi görevinden azledilmiş ve Divan-ı Harplere sevk edilmişlerdi. Aralarında asker, polis ve teşkilat-ı mahsusa elemanlarının bulunduğu bu kişiler içinde ayrıca binbaşı, yüzbaşı, üsteğmen, teğmen, jandarma bölük komutanı gibi rütbeli kişiler de yer almaktaydı. Yargılamalar neticesinde bu kişilere idam da dâhil olmak üzere çeşitli cezalar verilmiş ve cezaların büyük çoğunluğu da uygulanmıştı. Bu mahkemeler Mondros Mütarekesi’nin ardından başta İngilizler olmak üzere İtilaf Devletleri’nin baskılarıyla kurulan Divan-ı Harplerle karıştırılmamalıdır. O dönemde kurulan mahkemeler tamamıyla İtilaf Devletleri’nin arzusuna göre çalışan kurullarken; 1916 yılında kurulan mahkemeler Osmanlı Devleti’nin kendi iradesiyle kurduğu, bağımsız yargı organlarıdır.