• Sonuç bulunamadı

Bireyler Arası İlişkilerde Güven

I. BÖLÜM

3.6. Kurumsal Güven Modelleri ve Algılanması

3.6.2. Bireyler Arası İlişkilerde Güven

Kendi kendimize yeterli olmamak, toplumsal düzenin işbirliği ve işbölümüne dayalı olarak işlemesini gerektirir ve kaçınılmaz bir biçimde güven, bu düzenin temeli durumundadır.

Toplumsal düzende bireyler, başkalarının kalıcı bir etik düzen içinde eylemlerini gerçekleştirdiklerini ve rollerini tam anlamıyla gerçekleştirdiklerini varsayarak onlara güvenirler. Bu da birbirini iyi tanımayan bireyler arasında yaşanan ve iyi işleyen bir toplum düzeni için gerekli olan güven ilişkisidir. Diğer yandan iletişimler ve etkileşimler her zaman aynı şekilde yaşanmaz. Kurum-birey arası, tanıdıklar arası veya yabancılarla olan ilişkilerde; bireyler arası yetki ilişkisine bağlı veya sosyal içerikli olarak gelişen ilişkilerde ya da kurumlar arası ilişkilerde olduğu gibi, farklı bağlamlarda güvenin yapısı aynı değildir. Dolayısı ile güven tanımlama istediğimizde, tarafları ve ilişkinin niteliğini vurgulamamız gerekir.

149Asunakutlu,T.,a.g.e., s.13

150 Davis,K., a.g.e., s.131

Bir ilişkide güvenen taraf risk üstlenir, istismar edilme olasılığını kabul eder;

güvendiği kişinin kendi istediği ve önemli gördüğü davranışları göstereceğine yönelik- iyimser bir beklentisi vardır. Bu nedenle, risk, belirsizlik, beklenti ve zarar görme ihtimali güven kavramının ön koşulları olarak ele alınmaktadır.

Karşı tarafa güvenmek, her şeyden önce riskli bir beşeri yatırımdır. Risk kavramını güven yapısında ön koşul kılan temel neden, karşı taraftan emin olma yargısının, karşı tarafa güvenme duygusundan ayırmasıdır. Emin olma durumunda alternatif davranış yok sayılır, dolayısıyla riskin olmadığı kabul edilir.

Kurumsallaşmış rollerden emin olma bu duruma örnek olarak verilebilir; bir bankacıyı kişisel olarak güven duyacak kadar tanımadan, paramızı bankasına emanet etmek gibi. Bu ilişki kurum ve birey arasındaki bir ilişkidir; bireylerin sistemden emin olmalarını gösterir. Oysa, bireyler arası güven ilişkisinde kişi, alternatif bir davranış sergileme imkanı varken, hayal kırıklığına uğrama ihtimalini göze alarak karşı tarafa güvenir; dolayısıyla risk üstlenir. Bu durumda muhtemel zarar, güvenerek aranılan avantajdan daha büyük olabilir.151 Luhmann’ın belirttiği gibi güvende bir seçim unsuru vardır; kişinin bir seçim yapması gerekir ve yaptığı bu seçimden dolayı pişman olabilir ve bu durumda açıkça risk üstlenmektedir.

Dolayısıyla riski güvenle ilişkilendiren olgu belirsizliktir. Zira, ilişkinin sonuçlarına yönelik bir belirsizlik yoksa, risk de yoktur. Bu durumda, güvenin ilişkide bir rolü de yok demektir.152 Güvenin, sınırlı ve koşullu olduğunda, toplum için faydalı değerler ile birleştiğinde yararlı olduğu söylenmelidir. Bu nedenle güven düzeyin kişilere ve bağlama uygun olması gerektiğini savunan en uygun güven görüşü, aşırı güveni kusurlu, hatta tehlikeli ve suistimale açık bulmaktadır. Sonuç olarak, güvenden beklenen yararlı sonuçlar için özel bir güvensizliğe ihtiyaç vardır.

Güvensizlik, karşı tarafın yeterliliğinden ve niyetinden emin olamama ve buna bağlı olarak olumsuz bir beklenti taşıma durumudur. Bu beklenti bireylerde, öncelikle işbirliğine gönülsüzlüğü geliştirir ve karşı taraftan zarar görüleceğine yönelik kaygı duyulmasına yol açar. Diğer yandan şüpheyle başlayan duygular, hızla kızgınlık, düşmanlık olarak daha da kötüye gider; güvenin güveni beslediği gibi

151 Luhmann,N., ‘ Familiarity, ‘ Confidence, Trsut: Problems and Alternatives’, in Gambetta, D.

(Ed) Trust: Making Cooperative Relations’, Electronic Edition Department of Sociology, University of Oxford, Oxford , 1998, s. 97

152 Das, T.K., Teng,B.S., ‘ Trust Control and Risk Strategic Alliances: An Integrated Frame Work’, Organazition Studies, Sayı: 22, 2001, s. 251,

güvensizlik de güvensizliği besler. Çünkü güven bir kez yıkıldığında onu yeniden kurmanın güçlüğü, güvensizlik başladığında, kontrol dışı bir yapıya bürünmesidir.

Güvensizliğe yönelik bu olumsuzluklar, doğal olarak güven ve güvensizlik yapılarının iyi ve kötü, dolayısıyla karşıt yapılar olarak kabul edilmesine neden olmaktadır. Bu durumda güven, olumlu duygu ve algılamaları, güvensizlik ise, karşı tarafın kötü niyetine yönelik olumsuz duygu ve algılamaları anlatmaktadır.153

Sonuç olarak, güven istenmeyen davranışlardan uzaklaşmayı sağlarken, güvensizlik ise, istenmeyen davranışların muhtemel olduğunu göstererek karmaşıklığı azaltır ve bu işlevleri ile iki yapı, sosyal dünyayı basitleştirir, karmaşıklığı azaltırlar. Bu durumdaki güvensizlik, istenmeyen zararlı eylemlerin olumlu sonucu niteliğindedir ve dolayısıyla güveni değerli kılan bir yapıdır.154

Bireyler arası karmaşık ve çok yönlü ilişkilerde, bir güven yapısı geçerli değildir. Rasyonel ve duygusal kökleri nedeniyle farklılaşan ve bu nedenle de ilişkinin niteliği ve sonuçlarını değiştirebilen iki temel yapı mevcuttur. Bilişsel ve duyuşsal temelli güven.

Bilişsel temelli güven yapısı, karşı tarafa yönelik anlamlı bir bilgiye sahip olmaya, ayrıca güvenmek için iyi neden arayışına dayanır. Yani bireyler, güvenebileceklerini seçerken, iyi nedenler ararlar ve bunu yaparken belirli bir bilgiye ihtiyaç duyarlar; bu nedenle de seçim rasyonel bir temele dayanır. Karşı tarafa yönelik tam bir bilgiye sahip olunduğunda güvene ihtiyaç yoktur, tam bilgisizlik altında ise güvenmek için rasyonel bir neden bulunamaz. Dolayısıyla güven için gerekli bilgi, Toplam bilgi ile Toplam bilgisizlik arasında bir yerdedir.

Ancak, güveni bilgiye dayalı rasyonel bir seçim olarak açıklayan bilişsel model, güvenin anlaşılmasında tek başına yeterli değildir. Bireylerin paylaştığı kültürel anlamların dünyası, duygusal tepkiler ve bireyler arası sosyal ilişkilerin görüntüsü, güvenin sadece düşünülerek değil, hissedilerek yaşandığını göstermektedir. Güvenen ile güvenilen arasında tekrarlanan bir etkileşim dinamiğinde gelişen duyuşsal temelli güven yapısı, karşı tarafa yönelik duygusal bağlılığa ve onun iyiliği için endişelenmeye ve ilgi göstermeye dayanır. Bu yapıda,

153 Erdem, F., a.g.e., s.160

154 Mishra, A.K., ‘ Organizational Responses to Crisis: The Centrality of Trust’, in Trust in Organization’, 1998, s.281

taraflar, güven ilişkisine duygusal bir yatırım yaparlar; ilişkinin kendisine bir değer atfederler, karşı tarafın da aynı şeyleri hissettiğine inanırlar; karşılıklılık yaratılır ve özellikle yardım etme davranışı, duyuşsal güven yapısının temel tutumudur. Uzun dönemli ilişkilerde, kişiler arasında, karşılıklı ilgi ve birbirleri için endişelenme duygusuyla, yani empati ile açıklanabilecek bir bağlılık oluşur. Bu nedenle duyuşsal güven, karşı tarafla veya kurumla özdeşleşmeye dönüşebilir. Bilişsel güven daha yüzeysel ve bireysel çıkarlarla motive iken, duyuşsal güven, daha ilişkiye özel, derin, bağlılıkla motive edilen bir ilişkidir ve güven davranışı üzerinde daha güçlü etkisi vardır. Bu iki yapının taraflar arası öznel deneyime bağlı olarak gelişmesinin ötesinde, duyulan güven biçimi toplumun kültürel değerlerine bağlı olmaktadır.155