• Sonuç bulunamadı

Bireyüstü Menfaatleri Esas Alan Görüşler

Belgede TCK'da yer alan iflas suçları (sayfa 108-114)

B. İflâs Suçlarıyla Korunan Hukuksal Değere İlişkin Tartışmalar

2. Bireyüstü Menfaatleri Esas Alan Görüşler

İflâs suçlarıyla korunan hukuksal değere ilişkin zor bir soru da iflâs suçlarının hangi ölçüde bireyüstü menfaatleri koruduğudur. Bu soruya modern ceza hukuku

240 Dohmen/Sinn, s. 210; Moosmayer, s.22; Penzlin , s. 27; Stree/Heine, Schönke/Schröder, §283, rdn. 2

241 Tiedemann, Konkursstrafrecht, rdn., 47; Tröndle/Fischer, vor § 283, rdn.3; Stree/Heine, Schönke/Schröder, §283, rdn. 2

95 açısından bakıldığında modern ceza hukukunun bireyüstü menfaatlerin korunmasına yabancı olmadığı görülür. İflâs suçlarının yukarıda belirtildiği üzere bireysel menfaatleri koruyucu bir yanının da bulunması bireyüstü menfaatlerin göz ardı edildiği anlamına da gelmemektedir. Bireysel ve bireyüstü menfaatlerin bir arada korunması bu fiillerin meşruiyeti bağlamında oranlılık ilkesi ve ceza hukukunun son çare olması ilkesi çerçevesinde ele alınmaktadır. Bireysel menfaatler ve bireyüstü menfaatlerin korunması ancak oranlılık ilkesinin etkili şekilde işletilmesiyle meşruluk kazanacaktır. Zira ceza hukuku bireyleri kadar kamu düzeni ve toplumsal yaşamı dolayısıyla bireyüstü menfaatleri de korumaktadır242. Konuya anayasal açıdan yaklaşıldığında; ekonomik düzene yönelik Anayasal normların da yardımıyla iflâs suçlarıyla korunan bireyüstü menfaat olarak ekonomik yaşamdan söz edilmektedir. Ekonomik yaşamın iflâs suçlarıyla korunmasına ilişkin aşağıdaki argümanlardan ve yorumlara değinilmelidir243:

a.Tarihi Yorum

İflâs suçlarına ilişkin olarak yapılacak sığ bir yorumla elbette sadece alacaklıların menfaatlerinin korunduğu sonucuna ulaşılacaktır. Fakat yukarıda da belirtildiği üzere ceza hukukunun toplumsal işlevi de dikkate alındığında bireyüstü menfaatlerin korunması gündeme gelecektir. Burada yapılacak bir tarihsel yorumdan çıkan ağırlıklı düşünce iflâs suçlarıyla korunan hukuksal değerin ekonomik hayatın işleyişi olduğudur. Özellikle iflâs suçlarının topluma verdiği zarar dikkate alındığında kanun koyucunun iradesinin de bu yorumu desteklediği öne sürülebilir244.

242 Tiedemann, Konkursstrafrecht, rdn., 51¸ Dohmen/Sinn, s. 211; Tröndle/Fischer, vor § 283, rdn. 3; Stree/Heine, Schönke/Schröder, §283, rdn. 2.

243 Tröndle/Fischer, vor § 283, rdn.211. 244 Dohmen/Sinn, s. 212.

96 b.Amaçsal Yorum

İflâs suçlarıyla korunan hukuksal değeri amaçsal yorumla belirlemeye çalışan hukukçuların bu konudaki dayanakları şunlardır245:

-Suçun meydana getirdiği zarar: Amaçsal yorumun en önemli dayanak noktalarından birisi de iflâs suçlarının yarattığı zarardır. Özellikle yabancı sermayenin de yer aldığı bir ekonomik düzende iflâs suçlarının sadece alacaklıların bireysel çıkarlarını koruduğunu söylemek bu suçların haksızlık içeriğini tam olarak açıklamaz. Keza iflâs suçlarının yarattığı mali zarar genellikle çok da yüksektir. Buraya kadarki açıklamalardan iflâs suçlarının bireyüstü menfaatleri koruduğu sonucuna varmak her durumda da zorunlu değildir. Zira bir taraftan iflâsın ve iflâs suçlarının yarattığı zarar birbirlerinden kolayca ayrılamaz. İflâs suçları görünüşte iflâs gerçekleşmiş gibi bir sonuç yaratır. Keza iflâs kararının iflâs suçları açısından bir cezalandırılabilme şartı olması sözü edilen ayrımı daha da güçleştirmektedir. Diğer yandan iflâsın meydana getirdiği zararın yüksekliğinin alacakların tatmin edilme oranına göre hesaplanacağı dikkate alınmalıdır. Keza iflâs suçlarının koruduğu bireysel menfaatin kapsamı da bu kişilerin uğradığı zarara göre ortaya konur. Bazı durumlarda ise mal aleyhine işlenen diğer suçlar bireyüstü menfaatler çerçevesinde tartışılmamalarına rağmen daha yüksek ekonomik zarara neden olabilir. Örneğin Almanya’da 2001 yılında hırsızlık suçundan meydana gelen zarar 2.165.000.000 € iken, dolandırıcılık suçundan kaynaklanan zarar 4.767.200.000 € dur. Aynı yıl içinde iflâs suçlarından kaynaklanan zarar ise 503.100.000 € civarındadır. Buna göre iflâs suçlarından kaynaklanan zarar, bu suç tipiyle birey üstü menfaatlerin korunduğu sonucuna varılması için yeterli bir argüman değildir246.

-Zincirleme etki: İflâs suçlarının yaratması muhtemel zincirleme etki de iflâs suçlarıyla bireyüstü menfaatlerin korunmasına gerekçedir. Her iflâs aslında finans ve istihdam dünyasında belli bir etki yaratmaktadır247.

Ekonomik açıdan iflâsın zincirleme etkisi tartışılmamıştır. Keza bu etkiyi somut biçimde ortaya koymak mümkün olmadığı için istatistikler de zincirleme etkiyi

245 Dohmen/Sinn, s. 212-214; Hiltenkamp-Wisgalle, s. 51. 246 Dohmen/Sinn, s. 215

97 kapsamamaktadır. Bu nedenle zincirleme etkiden yola çıkarak iflâs suçlarıyla korunan hukuksal değerin bireyüstü olduğu sonucuna da varılamaz. Zincirleme etkinin somut biçimde ortaya konduğu kabul edilse bile burada iflâs eden alacaklı da mağdur olacağından bireysel menfaatlerin ötesinden söz etmek mümkün olmayacaktır.

-Sarmal etki: Sarmal etki kavramıyla kastedilen belli ekonomik suçların beraberinde yarattığı ya da bu suçların neticesi olarak meydana gelen diğer zararlardır. Bu etkiler bağlamında iflâs suçlarının cezalandırmayı gerektirmesi de bireyüstü değerleri korumasına dayanır248.

Bireyüstü menfaatlerin korunmasıyla iflâs suçlarının birbirlerini etkilemelerinin de önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Zira iflâs suçu işleyen failin hukuka aykırı fiilinin ekonomik hayat içinde yer alan diğer kişileri de etkilemesinden endişe edilmektedir. Keza çok zaman hukuka aykırı fiillerin rekabet alanında yarattığı zararın hukuken giderilmesi mümkün olamamaktadır.

c. Sistematik Argümanlar

-İflâs suçlarının yarattığı soyut tehlike: İflâs suçlarının bireyüstü menfaatleri koruduğunu savunan yazarların önemli bir argümanı da kanunun sistematiğinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar iflâs suçları soyut tehlike suçları olsa da, bu suçların birey üstü menfaatleri koruduğu kabul edilmeden özellikle taksirli iflâs suçunun cezalandırılması meşru olmayacaktır249. Esas itibariyle taksirli iflâs suçunda da faile ticaret hukukundan kaynaklanan bazı yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle ceza verilmektedir. Bu anlamda ekonomik hayatın gereklerine uygun davranmak; tacirin ya da borçlunun sadece bireysel olarak iş ilişkisi içinde bulunduğu kişilere veya alacaklılarına karşı yerine getirilmesi gereken bir ödev gibi görünse de esas itibariyle tüm ekonomik hayat bu yükümlülüklere dayanmaktadır. Ancak bir menfaatin soyut tehlike suçuyla korunması için ayrıca meşruiyetin tartışılması gerekir. Çünkü suçla korunan hukuksal değer, hukuksal değerin görevi, suç tipinin fonksiyonu ve maddi

248 Hiltenkamp-Wisgalle, s. 44; Göppinger, §25, rdn. 7.

249 Tiedemann, Konkursstrafrecht, rdn.6; Moosmayer, Einfluß der Insolvenzordnung 1999 auf das Insolvenzstrafrecht, 1997, s. 35.

98 içeriği sorularını soyut tehlike suçlarının meşruiyetinden ayırmak gerekir. Soyut tehlike suçlarının da elbette hukuksal değer bağlamında bir dayanak noktası olmalıdır. Yani her suç tipinde yukarıda sözü edilen yapı mevcut olmalıdır zira suç tipinde yer fiilin işlenmesinin sonucu failin cezalandırılmasıdır. Tıpkı teşebbüs aşamasında kalmış suçlarda olduğu gibi soyut tehlike suçlarında da gerçek anlamda bir tehlike gerçekleşmez. Özetle soyut tehlike suçlarının düzenlenmesinin temelinde yatan düşünce failin ihlal ettiği hukuksal değerdir ve bu hukuksal değer bireyüstü menfaatleri kapsar nitelikte oldukça soyut tehlike suçlarının düzenlenmesi meşru görünmektedir.

-İflâs suçlarıyla korunan özel güven: Ekonomik hayata ya da kredi kurumlarına duyulan güven hukuki normlara bağlı değildir. Hükümlerin başka bir içeriği olmalıdır. Öncelikle söz konusu alanın temel koşulları belirlenmelidir. Bir taraftan kredi trafiği alacaklı ve borçlu olmadan düşünülemez. Diğer yandan ise ekonomik hayatta sözleşme yapma zorunluluğu yoktur. Bilakis bu konuda bir otonomi söz konusudur. Dolayıyla ekonomik hayat hiçbir kimseyi ya da kurumu sözleşme yapmaya zorlamaz. Üstelik kişiler ya da kurumlar bu konudaki kararlarını karşılarındaki kimsenin ya da kurumun güvenilirliğini sorguladıktan sonra verirler. Kredi alan kişinin güvenilirliği aynı zamanda alacaklının da güvenilirliğini ortaya koyar. Alacaklının talebi karşılanmadığı zaman alacaklının tüm güveni sarsılır. Deyim yerindeyse alacaklı hayal kırıklığına uğramıştır. Burada sorun sitemden ziyade alacaklının somut beklentilerinin karşılanmamış olmasının ve tatmin edilmemiş olmasının yarattığı hayal kırıklığıdır. İflas suçlarının da kredi trafiğine zarar verdiği tartışmasızdır. Fakat dış dünyada daima alacağına kavuşamamış somut bir birey ya da kurum olan alacaklı görünür. Kolektif bir hukuksal değer yaratmak bu anlamda gerekli değildir.

Özel güvenden yola çıkan diğer bazı yazarla ise bu kapsamda ekonomik hayatın işleyişine duyulan güvenden250 ya da kredi güvenilirliğinden söz etmektedirler251.

Alman Yüksek Mahkemesi defter tutma yükümlülüğüne aykırılığa ilişkin olarak verdiği bir kararında kredi kurumlarını doğru işleyişinden söz etmiştir252.

250 Tiedemann, Konkursstrafrecht, rdn.45; Uyar Talih, Taksiratlı ve Hileli İflas, Bilge Umar’a Armağan,

İzmir 2010, s. 964.

251Tiedemann, Konkursstrafrecht, rdn. 45; Erem Faruk, Taksiratlı ve Hileli İflas, AD, 1956/10, s. 1065. 252 BGH, KTS Heft 2/2003, s. 297 vd.

99 Somut olayda borçlunun talebi üzerine hakkında aciz yargılamasına başlanmıştır. Davaya katılan alacaklı ise defter tutma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Sonuçta borçlu para cezasına mahkum edilmiştir. İstinaf mahkemesi ise ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur. Kararında aciz ve iflas suçlarına da değinen mahkeme iflas suçlarının koruduğu hukuksal değerin sadece alacaklıların menfaati olmadığını burada korunmak istenen hukuksal değerin bireyüstü bir menfaat olan kredi kurumlarının doğru işlemesi olduğunu belirtmiştir.

Mahkemeye göre kredi kurumlarının doğru işlemesi ve yolsuzluktan korunması ceza hukuku anlamında Al. CK § 283’ün (ki bu hüküm TCK m. 161 ve 162’nin muadilidir) korumayı amaçladığı bir hukuksal değer olduğu kadar aynı zamanda özel hukuk açısından da ciddi önem taşır.

d. Kredi Kurumlarının Doğru İşlemesi

Esasen kredi kurumlarının doğru işlemesi iflas suçlarıyla korunan hukuksal değeri tek başına açıklayamaz. Zira güven kavramından yola çıkmadan sadece kredi kurumlarından söz etmek ekonomik hayatın sadece bir yönünü ifade eder. Ancak bu ilke Al. CK’da kullanılan sistematik içinde anlamlıdır. Bu kurallardan yola çıkan bir hukuksal değer yaklaşımı belirli ve oranlılık ilkesine uygun bir hukuksal değer için gereklidir. Ceza hukukunun etkinliğinin sağlanması için alacaklının malvarlığının korunması kaçınılmazdır253.

Burada kredi kurumlarının doğru işleyişinden söz edildiğinde sadece alacaklının alacak hakkı açısından bir değerlendirme yapılmaktadır. Oysa kredi, alacaklının taleplerinden sadece birisini oluşturmaktadır. Bunun dışında sosyal güvenlik hukuku kapsamındaki alacaklar, işçi alacakları, vergi borçları, haksız fiilden kaynaklanan borçlar da pekala bir talep konusudur. Hukuksal değere ilişkin tartışmalarda iflas suçları bir kenarda kalmış gibidir. İflas suçları söz konusu olduğunda kredi ilişkilerine dayanan değerler tamamen göz ardı edilmiş gibidir254.

253 Tröndle/Fischer, vor § 283, rdn. 3.

100 e.Ekonominin Tümü

Ekonominin tümünün iflas suçlarıyla korunan hukuksal değer olduğunun kabulü de belirli bir kriter ortaya koymamaktadır. Bu kadar geniş bir kriterin ortaya konması bile iflas suçlarıyla korunan hukuksal değerin bireysel mi bireyüstü mü olduğuna ilişkin tartışmaya son verememiştir. Esasen iş kaybının bireysel bir durum olduğu muhakkaktır ancak hatırı sayılır derecede çok insanın işini kaybetmesi halinde artık tüm ekonomiyi ilgilendiren bir durum söz konusudur255.

Konuya icra-iflas hukuku açısından bakıldığında, buradaki temel sorunun bireysel alacakların tatmini olduğu görülür. Ceza hukukunun amacı ise icra-iflas hukukunun amacını aşar niteliktedir.

C. İflas Suçlarıyla Korunan Hukuksal Değer Açısından TCK’nın

Belgede TCK'da yer alan iflas suçları (sayfa 108-114)