• Sonuç bulunamadı

SĠYASAL ĠKTĠDARA KARġI RADBRUCH FORMÜLÜ

3.1. Hukuk Politika ĠliĢkisi

3.1.2. Bir Ġdeolojik Aygıt Olarak Hukuk

İdeoloji, bir devletin sahip olduğu politik sistemin meşruiyetini sağlamak maksadıyla iktidarın temel karakteristiğini belirleyen, bunu toplumsal ve bireysel alanlar üzerinde hukuktan eğitim sistemine kadar farklı aygıtlar aracılığıyla kişiselleştiren, dolayısıyla mevcut iktidar ilişkilerinin tekrar üretilmesini mümkün kılan

383 Otacı, Cengiz, Hukuka Rağmen Kanun, Hakimin Direnme Hakkı ya da Radbruch Formülünü Hatırlamak, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 120. Sayı, 2015, s. 576.

384 Krichheimer’e göre; adli yargılama siyasi amaçlar için kullanıldığında burada artık siyasi adalet ve siyasal yargı oluşur. Yazara göre, siyasi adalet sadece vatana ihanet, devlet güvenliğini tehdit gibi siyasetle ilişkili sayılabilecek davalarda değil, özel hukuk alanı da dahil olmak üzere bazı davalarda siyasi adaletten söz edilebilir. Bkz. Ökçesiz, Hayrettin, “Hukuk Devleti ve Yargıcı”, Hukuk Devleti, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları, Afa Yayıncılık, Sayı: 4, İstanbul 1998, s. 245. Hukuk araç olarak kullanılması, sadece yakın çağa özel bir durum değildir. Gerek Orta Çağ’da krallık papalık çatışmalarında gerekse Napoli döneminde, hukukun araç olarak kullanıldığını incelemek için bkz. Ağaoğulları, s. 267, 268.

385 Dikmen Caniklioğlu, s. 219, 220.

bir zihniyet örüntüsüdür386. Toplumsal bir düşünüş olarak ideoloji, etkileri ilk olarak siyasal alanda ortaya çıkan fakat aynı zamanda toplumu ve bireyi dönüştürebilme kapasitesi sayesinde sistemin sürdürülebilmesi ve bireyleri ikna etmek için kullanılan elverişli bir araçtır387. Gerek muhalif siyasal tutum sahipleri gerekse de iktidar sahipleri kendi çıkarları karşısındakilerden daha meşru olduğunu iddia edenler meşruluk araçlarına yani ideolojiye başvurmaktalardır388. Egemen ideolojiye duyulan ihtiyaç, aslında bireylerin sürekli zor veya baskı altında tutulmadan gönüllü olarak siyasal iktidara itaatlerinin rutinleşmesini amaçlamaktadır389.

İlk bölümde incelediğimiz meşruiyetin sağlanmasına yarayan en önemli araçlardan bir tanesi ideolojidir. Hirsch’e göre ideoloji ile, o anda mevcut olan herhangi bir iktidar konumunun ya da ileri sürülen iktidar talebinin mutlak meşruiyetini, mantık ya da sözde mantık ile akli bir yol takip edilerek halkın zihninde yerleştirmek gayesi güdülür390.

Althusser’e göre, devletin ideolojik aygıtları ve baskı aygıtları (polis, ordu, hapishaneler, mahkeme vb.) birbirinden farklıdır. Devlet baskı aygıtlarını genellikle zor kullanarak işletir, oysa ideolojik aygıtlarda ideoloji ön plandadır391. Hukuku ise ayrı bir yere koyarak hem ideolojik hem de baskı aygıtı olduğunu belirtmektedir392. Zira hukuk, oluşturduğu hukuk bilinci ve ideolojisi aracılığıyla bireylerin sisteme entegrasyonunda

386 Özcan, Hukuk Sosyolojisi, s. 128, 129; Hirsch, Hukuk Felsefesi, s. 202; Akman, s. 238.

İdeolojinin düşünceleri değiştirme, düzenleme, birleştirme hususundaki gücü büyük önem teşkil eder. Bkz. Hunt, s. 121.

387 Özcan, Hukuk Sosyolojisi, s. 129. İdeoloji, bizim onayladığımız ya da karşı çıktığımız bir iktidar sistemi koşullarında oluşur, içeriğini oluşturan ögelerin bilimsel olması veya olmaması önemli değildir. İkna etme bilimsel veya bilimsel olmayan bir ideolojiyle sağlanabilir. Örneğin, ırkçı ideolojiler Darwin’e dayandırılabileceği gibi dini inanç temellerine de dayandırılarak da meşruiyet sağlanabilir. Bkz. Hirş, s. 278, 279; Özcan, Hukuk Sosyolojisi, s. 129.

388 Özcan, Hukuk Sosyolojisi, s. 201.

389 Özdemir, Ali Murat, Sözün Mülkiyeti- Hukukun Ekonomik Politiği, Dipnot Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2008, s. 191; Akman, s. 239.

390 Hirsch, İktidar, s. 302. Başka bir ifadeyle, uygun etki araçlar ve metodlar vasıtasıyla o ana kadar onlar için en tiksinti gelen şeyler meşru gösterilebilir. Yani insanların ruhuna adeta bu düşünceler perçinlenir. Bkz. Hirsch, İktidar, s. 302. Tıpkı Almanya’daki toplama kamplarında yapılanlar gibi iktidar vasıtasıyla tiksinti uyandıran faaliyetler bir süre sonra olağan bir şekilde yapılmaya başlanılabilir.

391 Althusser, Louis, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çeviren: Yusuf Alp, Mahmut Özışık, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 1994, s. 33 vd. Althusser, her ne kadar bu iki aygıtı birbirinden ayrı olarak tanımlasa da aslında bunların birbirleriyle ilişki içerisinde olduğunu belirtmiştir. Örneğin; ordu ve polis hem zor kullanmakta hem de dışarıya sundukları değerler ile aynı zamanda ideolojiyi kullanarak işlerler. Althusser, s. 35.

392 Althusser, s. 33 vd. Hunt’a göre hukukun hem zorlayıcı hem de ideolojik karakteri vardır. Hukuk sistemi, devletin organize olmuş güç unsurlarına başvurmak zorundadır. Örneğin; polis, ordu, mahkemeler bu unsurlar arasında sayılabilir. Bu hukukun baskı içeren yüzünü gösterir. Bkz. Hunt, s. 21.

önemli bir araç ve meşruiyetin en önemli kaynaklarından bir tanesi olarak baskı aygıtını faaliyete geçirecek yasallığın da kaynağını teşkil etmektedir393.

Toplumsal düzenin hukuka dayandırılması hem mevcut siyasal iktidarın kurallar koymasına hem de bireylerin bu kuralları içselleştirerek onlara itaat etmesi ve bunun sonucunda kuralların meşruluğunun halk tarafından onanması şeklinde iki yönlü bir ilişki meydana getirir394. Hukukun gerek içerik olarak gerekse de şekli niteliğinin anlamlandırılmasında bir biçimde hukukun mevcut siyasal iktidar, tahakküm ve hiyerarşi ilişkilerinin içerisinde hatta bu ilişkilerin odağında araçsallaştırmanın var olduğu göz önüne alınmalıdır. Bu araçsallaştırma ise ideolojinin belirleyiciliği dışında gerçekleşmemekte olup ideolojik şekillenmeyle doğrudan bağlantılı bir anlam kazanmaktadır395.

Hukuk normları ile hukuksal süreç ve kurumlar egemen gücün çıkarlarını doğrulamanın haricinde, egemen güce karşı toplumun ezilen kısımlarının hak ve özgürlüklerini korunmak ve geliştirebilmek için kullanılmalıdır. Keza hukukun mevcut oluşunun en önemli meşruiyet gerekçesinin de adalet idesiyle396 ilişkilendirilerek haksızlıkların giderilmesini sağlayan bir anlam kazanmasıdır. Yani hukuk, siyasal iktidarın egemenliğini meşruiyetini sağlamasını kolaylaştırmak yerine, egemenliğin kurallar aracılığıyla sınırlanmasına ayrıca teori ve pratikte önerilen görüşler ile insanların özgürleşmelerine de imkan sağlamalıdır397. Fakat hukuk, kendi meşruiyetini sağlayabilmek için adalet, eşitlik, özgürlük gibi bazı simgeleşmiş kavramlara atıf yapıp onları kendi ideolojik işleyişi içinde fetişleştirmiş ve bunların toplumsal hayatta uygulanmasının somutlaşmış hali olduğu inancını yerleştirmiştir. Aynı zamanda bu kavramların içini boşaltarak işlevsiz hale getirebilme kudretine de sahiptir398. Adalet

393 Althusser, s. 33 vd.; Akman s. 243.

394 Özdemir, s. 177.

395 Akman, s. 245. Hukuk sisteminin belirli bir ideoloji çerçevesinde oluşması her zaman için olumsuz olarak da düşünülmemelidir. hukuk sistemlerinin çoğunluka belirli bir ideoloji ve siyasi bakış etrafında oluştuğunu söylemek mümkündür. Örneğin, liberal bir ülkenin Ticaret Kanunu daha serbestlik içeren normlar taşırken tam tersi durumlarda kısıtlayıcı hükümlerin çoğaldığını görmek mümkündür. Bkz. Mızrak/ Temiz, s. 77.

396 İngiliz tarihçi Thompson’ın vurguladığı husus, tarafsızlık ve adalet idealleri üzerine inşa edilen hukukun üstünlüğü retoriğinin, hukukun araçsal özelliğini gizleyip ideolojik niteliğini yerine getirebilmesi için, hakikaten belli oranda adil ve tarafsız olması, bu nitelikte sonuçlar oluşturmasının gerekliliğidir. Bkz. Özenç, s. 245.

397 Akman, s. 290.

398 Akman, s. 246, 247. Hukuku bütünüyle ampirik olarak değerlendirildiğinde (hukuki pozitivizm), bazı sorunlar ile karşılaşılır: adalet, haklılık, itaat zorunluluğunun temeli gibi. Pozitif hukuku bir siyasi güce (egemenlik) bağlamak veya bir ideoloji ile temellendirmek ile bu sorunlardan kurtulamayız. Bu sorunları hukuku egemen güce bağlayarak çözmek veya varlıklarını reddetmek,

gibi hukukun temel kavramlarının içinin boşatıldığı dönemlerde399 dahi hukuk, formal kalıpların arkasına gizlenerek kendisini izole edebilmektedir. Yani eşitsizlikleri gizlemek amacıyla şekli bir eşitliği ön plana çıkartarak bilinç üzerinde egemenlik kurmaktadır400.

Eğer yasaların sürekliliği ve hukukun üstünlüğünden ziyade iktidarın iradesi ve belirleyiciliği üstün tutulursa yani hukuk planlamacılığı yapılırsa devlet bu planlamacılığın tarafı olarak toplumu bu planlara uydurmak maksadıyla hukuku ideolojik baskı aracı olarak kullanır. Çünkü devlet bir yönüyle ahlaki bir kurumdur ve iyi, kötü haklı haksız artık devlet tekelinde bir olgudur. Hukuk planlamacılığı arttıkça, hukuki ilkelerin yerini devletin belirlediği bir fiilin iyi, makul veya adil oluşu alır. Bu ise iktidarın takdir alanını kişilerin aleyhine genişletir. İktidarın çıkarına ve o dönemin şartlarına göre; iyi, makul ve adil olan şey değişebilir ve siyasal iktidar bunu yasalar ile düzenleme yoluna gidebilir. Yasa hakimiyeti kimi durumlarda diktatörlüğe evrilmeyi kolaylaştırabilir401.

Neticede hukuksal düzenlemeler, adaleti sağlamanın dışında ideolojik ve siyasi güç kaynaklarının onu biçimlendirdiği ve bunun sonucunda, içeriğini kendi amaçları doğrultusunda dönüştürüldüğü inşa edici bir sürecin ürünü olarak da kullanılabilmektedir402.

Hukukun, perdelenmeye çalışılan politikayla ilişkili olan yüzünün fark edilebilmesi, kavramsal ve formal özelliği ile bütünsel mantığı ve yapısal karakterinin algılanabilmesi maksadıyla ilk olarak onu, bağlı bulunduğu ve meşruiyetinin sağladığı politik ve siyasal düzeni dikkate alarak değerlendirip yorumlamak gerekmektedir. Yani hukuksal söylemin mantığının anlaşılabilmesi maksadıyla, hukuku sadece nesnel kurallar ve normlar bütünü olarak değil, yürürlükte bulunduğu politik sistem içerisinde;

güç ile doğru ve haklıyı eş anlamda kullanmaktır. İdeolojiler ise, başlı başına birer değerler sistemidir. Bkz. Keyman, Tabii Hukuk, s. 33.

399 Benedetto Croce hukuku farklı amaçlarla kullananlar iktidarlardan şöyle söz etmiştir; “Hukuka saldırarak kuramlarını kuranlar bunu kaygısızca yapmaktadırlar; çünkü bu kimselerin çevreleri yasalarla çevrilidir, yasalarca korunurlar ve ayrıca yasalarca yaşamları güvence altına alınmıştır; fakat yasalar yok olmaya başladığı an kuram yaratma ve gevezelik yapma beğenilerini de birdenbire yitiriceklerdir” Bkz. Croce, Benedetto, Filosofia della Pratica, Bari Laterza, 4.

Baskı, 1932, s. 333’den aktaran Sartori, s. 392.

400 Hukukun bir inanç sistemi olarak betimlenmesinde onun bizatihi belirli değerler dizgesi oluşturarak hızlı bir şekilde ideolojiye dönüşümüne sebep olmaktadır. Onu, bireyler için kolaylıkla kabul edilerek onaylanmasına imkan tanıyacak bir toplumsal fonksiyon niteliğiyle donatmaktadır.

İnsanlar arası ilişkilerin özellikle bireysel güvenliğin sağlanması gibi gerekçeler hukukun kurucu etkinliğinin ve varlığının meşruiyet kaynağı olmaktadır. Bkz. Akman, s. 249.

401 Dikmen Caniklioğlu, s. 217.

402 Özdemir, s. 208.

ideoloji, iktidar, toplum vb. ögelerle bir arada bulundurarak karşılıklı bir ilişkiler ağı içerisinde değerlendirmeyi mecburi kılmaktadır403. Bunun için biz de farklı siyasal rejimlerde hukukun görünümünü inceleyerek siyasal iktidarın ve politik yapının hukukun oluşumunda etkisini incelemeye çalışacağız.