• Sonuç bulunamadı

Bilimsel ve Sanatsal İfadeler

Belgede İfade özgürlüğü (sayfa 45-49)

İnsanlar düşüncelerini çeşitli yollarla ifade edebilirler. Bu yollardan birisi de sanattır. Bu yargı ile sanatın ifade aracı olduğunu kabul ediyoruz. Peki, ne tür sanatsal ifadeler ifade özgürlüğü kapsamında olmalıdır?

Örneklerle bu konuyu irdelemeliyiz. Bir insan siyasi, felsefi, hukuki görüşünü, ya da dünya görüşünü ya da herhangi bir konudaki duygularını sanatın istediği bir şeklini seçerek anlatabilir. Bu araçların müzik, resim, heykel, modern sanatlar, sinema, tiyatro, edebiyat, plastik sanatlar olmasında bir ayrım yoktur.

Bir fikrin veya duygunun sanatla ifade edilmesinin önemi diğer insanlar üzerinde bıraktığı etki nedeniyledir. Çünkü normal yollardan açıklanan ifadenin yaratacağı etki yerine insanlar üzerinde şok etkisi yaratacak ya da kalıcı etki bırakacak ifadenin kullanılması daha mantıklı görülmektedir. Hedeflenen noktaya daha çabuk ulaşılabilir.

Örneğin Bob Marley, İngiliz sömürgesi olan Jamaikalı bir müzisyendi. 1970’lerde ülkede bağımsızlık mücadeleleri verilmeye başlanmıştır ve iç savaş halinde ülke çeşitli gruplara bölünmüştür. İngiliz baskısı insanları sınıflara ayırmıştır ve ekonomik açıdan kötü durumda olanlar tabi ki yerli halk ve varoşlardır. Şiddet artmıştır ve suç oranı çok yüksektir. Bob Marley bu ortamda yaptığı müzik nedeniyle çok ilgi gören bir müzisyendir. Hatta ilgi görmesinin bir nedeni de mevcut düzeni sorgulayan ve artık Jamaika’nın uyanması gerektiğini ifade eden bir güneş ve rasta motiflerinin albümlerine konmuş olmasıdır. Albüm kapakları, şarkı sözleri ve tınısı ile tamamen yeni ve asi bir tavrı vardır. Aslında yaptığı iş; müzikle beraber siyasi ifadesini sanat aracılığı ile ifade etmektir. Sonucunda politikacılara ulaşan bir etkinliği olmuştur. Şiddetin iyice arttığı bir ortamda politikacılar Bob Marley’in Jamaika’nın birleştirilmesi için konser vermesini talep ettiler ve o konserden sonra

122 Nevin Ünal ÖZKORKUT, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü”, AÜHFD, C:51, S:3, 2002, s.69.

büyük oranda ülkede şiddet olayları yatışmıştır. Halk sanatsal ifadesine saygı duyduğu bir müzisyeni dinlemiştir.123

Bir başka örnek de; geçtiğimiz aylarda Danimarka’da bir gazetede yayınlanan ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile ilgili karikatürler konusudur. Bunların sanatsal bir yanı var mıdır tartışılabilir. Ancak, genel anlamda karikatürün çizgi ile hiciv sanatı açısından değeri tartışılmaz. Bu anlamda olan olayları hatırlarsak karikatürler nedeniyle-ki içeriğini tartışmıyoruz-bütün dünyada Müslüman ülke halklarından protestolar ve de resmi makamlardan kınamalar gelmiştir. Karikatürler de bir düşüncenin ifadesi olmuştur ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli midir? Yoksa dini değerler hakkında karikatür çizilmemeli midir ya da bunun sınırı ne olmalıdır? Bu konuda özellikle çeşitli yargı kararlarının kullanacakları ölçüt özellikle bir dine göre kutsal sayılan değerlere saldırının ifade özgürlüğü kapsamında olup olmadığının tartışılmasıdır. İfadenin etkisi hususunda da sınırlama yapılması halinde bu sınırlamanın sosyal bir ihtiyaca cevap verdiği ya da kamu düzenini koruduğu gerekçesi olmalıdır.

Bir karikatür meselesi de ülkemizde olmuştur. Bir dergide Başbakan ile ilgili karikatürler yayınlanmıştır. Bu karikatürler Başbakanı hayvan figürleri ile anlatmaktadır. Bu olayın neticesi ise yargıda hakaret davası açılması olmuştur. Politikacılar hakkında karikatür çizilmemeli midir? Yoksa politik söylemlerin karikatür ile hicvedilmesi sanatsal anlamda ifade özgürlüğü kapsamına girmemekte midir?

Bu konuda Mahkeme gerekçeli kararında; “Geniş kitlelere ulaşan karikatürler mademki Ülkenin Başbakanı ile ilgilidir Hukuka ve Adalete duyulan güvenin sarsılmaması için Yargı ve Hakim siyasi düşünce ile hareket etmemeli, zamana, kişiye, şartlara göre değişiklik gösteren sübjektif bir değerlendirmeden ibaret olacak hüküm yerine, toplumu oluşturan her bir bireyin kendi düşünce evreninde yapacağı yargılama sonucu vereceği hükme uygun hukuk kurallarına göre uyuşmazlığa çözüm getirmelidir…” demektedir. Devamla kararda; “Karikatür, kişi ya da olayları gülünç alışılmadık, çelişkili yanlarını yakalayarak, bazen de yazı ile desteklenen, abartılmış çizgilerle mizaha dönüştürme sanatıdır. Amacı insanların anlık algılarına yönelerek güldürmek ve güldürürken düşündürmektir. Konu olarak çoğu zaman insanı ele alır. Ancak, esasında ele aldığı insan değil, onun tutum ve davranışlarıdır. İnsanı konu

alan karikatürler barındırdıkları mizah unsurları nedeniyle kişiyi gülünç duruma düşürebilirler. Bu açıdan bakıldığında karikatürün kişiyi toplum içinde gülünç duruma düşürdüğü için kişilik haklarını ihlal ettiği her zaman ileri sürülebilir. O zaman da karikatürün aslında bir sanat türü olmadığı, sadece hakaret etmenin bir yolu olduğu sonucu çıkar ki bu sonuç da karikatürü tamamen yasaklamayı gerektirir.” Denilerek karikatür tanımlanmıştır. Mahkeme kararda verilen cezayı değerlendirerek; “Tazminat hakkın korunmasında kullanılan bir yoldur, bu yolu fikirlerin serbestçe ifade edilmesinin karşısında bir silah durumuna getirmemek gerekir. Zira bilim ve sanatçıları, düşünürleri, yazarları, şairleri tazminat silahı ile susturulmuş bir toplumda ilerlemeyi sağlayacak fikir zenginliği ortamının oluşması beklenemez. Fikir öyle bir şeydir ki, kimine göre doğru olan öbürünün doğrusu olmamaktadır. Hatta bu doğrular zamana göre kişinin kendisinde bile değişebilmektedir. Düşünce ve fikirler olumluyu değil, olumsuzu da içerebilir. İncitici, aykırı ve endişe yaratıcı da olabilir. Önemli olan değer yargılarına ilişkin düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilebilmesidir. İnsanları, tüm varlıkları, sanatı seven kişilerin ilerleyip gelişmesi için gerekli ve zorunlu koşullardan, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereği olduğu için demokratik toplumun temel taşlarından biri, hatta en önemlisi Düşünceyi Açıklama ve Yayma Özgürlüğüdür. Sanatçıların fikir ve düşüncelerini serbestçe açıklayabilmesi ile toplumun demokratikleşme katkısı göz ardı edilemez. Ancak bu özgürlüğün de tüm özgürlükler gibi sınırları vardır…” şeklindeki açıklaması ile karikatür nedeniyle fikirlerin serbest ifadesinin kısıtlanmaması gerektiğine değinmiştir. Mahkeme bu gerekçelere ek olarak ifade özgürlüğünün korunmasının nedenini belirttiği kararında; “Bu nedenle karikatürlerin toplumun tümünde veya bir kesiminde infiale sebebiyet vermemesi, gerçekte var olmayan bir durumu, olguları kasten çarpıtmak suretiyle varmış gibi göstermeye çalışmaması, kişileri yada kurumları toplum içinde küçük düşürücü ve bu durumdan maddi veya manevi çıkar sağlamayı amaçlamaması gerekir. Bu kriterler gözetilmeden çizilen karikatürler hukuka aykırı olur.” açıklamasıyla davanın reddine karar vermiştir.124

Sadece siyasal amaçlarla değil müstehcen veya şiddet içerikli oldukları için bazı ifadeler ifade özgürlüğü kapsamında değildir. Örneğin bir resmin şiddet içerikli olduğu gerekçesi ile sınırlandırma yapılırken şiddet içeriği hangi kriterlere göre ve

kim tarafından belirlenmektedir? Sanatsal ifadeler açısından bir standart belirleme çabası da Greenawalt’dan gelmiştir. Resim, müzik ve dans gibi sözsüz ifadeler ifade hürriyeti kapsamına üç şartla girebilir. Birincisi, eseri yapan vakaları veya değerleri anlatmak isterse, ikincisi izleyiciler niyetin bu olduğunu anlarsa, üçüncüsü hükümetin bastırma girişimi bu mesaja yönelik olursa ifade özgürlüğü kapsamındadır.125 Tabi bu sınırlandırma siyasal ifade içeren sanatsal ifadeler için özel boyutta kalacak bir sınırlandırma testidir. Ancak sanatsal ifade özgürlüğünün sınırları genellikle yargı makamlarınca genel ahlak, genel sağlık, kamu düzeni şeklinde belirmektedir. Anti-demokratik ülkelerde bu kıstaslara ulusal güvenlik de eklenebilmektedir.

Sanatsal ifadeler de ifade özgürlüğü kapsamına alınmıştır. İHAM bu konuda pek çok kararında sanatsal söylemlerin de düşünce açıklaması olduğunu belirtmiştir.126

İnsanın ifade özgürlüğü açısından verdiği ilk mücadelelerden biri de bilimsel ifadeyi açıklama konusunda olmuştur. Bu anlamda pozitif bilimlerin gelişimi hızlanmış ve otoriteye karşı, dogmalara karşı mücadele yani siyasal ifade bilimsel ifade ile birlikte gelişmiştir.

Bilimsel ifadelerde özgürlük, özellikle akademik özgürlük alanında önem taşımaktadır. Çünkü akademik özgürlük; akademik topluluğun, yani bilim adamları, öğretmenler ve öğrencilerin, kendi bilimsel aktivitelerini herhangi bir dışsal baskı olmaksızın kendi belirledikleri çerçeve içinde etik kurallara ve uluslararası standartlara uygun bir biçimde izleyebilme özgürlüğüdür.127

Akademik özgürlük üniversitelerden ayrı düşünülemez. Üniversiteler günümüzde akademik ve bilimsel bilginin üretildiği, toplumların geleceğini biçimlendiren fikirlerin ortaya atıldığı, tartışıldığı ve sistemleştirildiği en önemli yerlerden birisidir. Akademik özgürlüğün ayrı bir kategori olarak düzenlenmemesi gerektiği yönünde görüşler vardır. Bu görüşlerin gerekçesi akademisyenlerin herkes gibi sivil ve siyasal ifade özgürlüklerinden ya da soruna göre toplanma

125 TRAGER ve DICKERSON, a.g.e., s.30.

126 Durmuş TEZCAN, Mustafa Ruhan ERDEM ve Oğuz SANCAKTAR, Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Gözden Geçirilmiş 2.b., Ankara: Seçkin

Yayıncılık, 2004, s.443.

127 Bekir Berat ÖZİPEK, “Akademik Özgürlüğün Anlamı ve Gerekliliği”, Editör: Bekir Berat ÖZİPEK, Teorik ve Pratik Boyutlarıyla İfade Hürriyeti, İstanbul: Liberal Düşünce Topluluğu Yayını, 2003, s.192.

özgürlüklerinden yararlanabilecekleridir. Ayrıca bilim adamlarına imtiyaz tanımak gereksiz olacaktır. Ancak, bu teorinin geçerliliği demokratik toplumda özgürlüklerin herkes için sorunsuz işlemekte olmasına bağlıdır.

Oysa demokratikleşme sürecindeki ülkelerde, üniversitelerle ilgili bir düzenleme yapılırken bir ilke olarak sürekli göz önünde tutulmasının, sivil ve siyasi hakların en azından akademik ve bilimsel etkinlikler alanındaki kullanım alanını genişletmeye katkıda bulunacağı düşünülebilir. Bu anlamda akademik özgürlüğü pratik olarak sınırlayıcı bir etken olarak, bilimsel araştırmaların devlet tarafından finanse edilmesi ve desteklenmesinden söz edebiliriz. Kaldı ki bu tür yaklaşımlar demokratik sistemlerde bile olmaktadır. Bu açıdan akademik ve bilimsel özgürlüğün kısıtlanmaması ancak devlet denetimine mümkün olduğunca uzak kalmasında, üniversitelerin özerkliğinde ve çeşitli finansmanlarda yatabilmektedir.128

Belgede İfade özgürlüğü (sayfa 45-49)