• Sonuç bulunamadı

Bergson’un Zaman Anlayışının Yolunda

2.1. Tanpınar’ın Roman Kahramanlarının Kaçışının Toplumsal Nedenleri

2.1.5. Bergson’un Zaman Anlayışının Yolunda

Tanpınar, 1920’li yıllarda oldukça benimsenen ama 1930’larda unutulmaya başlanan Bergson’un zaman felsefesini benimsemiştir. Dergâh Dergisi etrafında toplanan bu sanatçıların arasında Yahya Kemal de vardır. Bergson’un zaman felsefesinde “süre” ve “sezgi” önemli kavramlardır. Hocası Yahya Kemal’den etkilenen Tanpınar, mazinin bugünü ve yarını şekillendirdiğine, bu üç zamanın bir zincirin halkaları gibi birbirinin devamı olduğuna ve mazinin ölü anılar yığını olmadığına inanır.”İmtidad”dır onun için önemli olan; gelişerek değişmek, değişerek

devam etmek gerekir. Kültürel devamlılığın olmadığı toplumlar, kozmik zamanın

oyuncağı olamaya mahkûmdur. “Bizim” zamanımızı yaşayabilmenin sırrı, dün, bugün ve yarının bir bütün olduğunu ve her birinin diğerini etkilediğini, biçimlendirdiğini görmektir. Gelip geçici kronolojik zamanı, kozmik zaman olarak ele alır Tanpınar; bu zaman dilimi sathîdir. “Bizim” zamanımız ise, mazi ile bağını kaybetmemiş ve yarını şekillendiren, kültürel devamlılığa sahip bir bugündür.

Tanpınar “bizim” olmayan, parçalanmış bir zaman dilimi yaşadığımızda düşünce med-cezirlerinin kaçınılmaz olduğunu belirtir.

“ Eski âlemimiz dardı, küçük ve cahil kaldığı noktalar çoktu, fakat tamdı, yekpare idi ve her köşesini kendimiz tanzim ederken manevi benliğimizi vücuda getirmiştik. Şüphesiz onu yaparken etraftan birçok şey almıştık. Fakat bu alış bütün bir tarihin devamınca olmuştu ve alırken biz de teşekkül etmiştik. Bir şiir dili vücuda getirmiştik ki,istinat ettiği unsurlar itibariyle çok sun’î olmasına rağmen,harikulâde renkli,nüanslı ve tedaileri itibariyle çok zengindi. Kadîm ve efsanevî Asya, tarihiyle, itikatlarıyle, etnik hususiyetleri, âdetleri, örfleri ile peyzajı ile masallarıyle ve her dokunduğu şeye bir masal ve huyla çeşnisi sindiren bin türlü hususiyetleriyle bu dili

bir telkin ve tedai hazinesi gibi besliyordu. Ve bu hazine bizde ırkımızın hayat

kabiliyetini tecrübe eden bin türlü hadisenin cezir ve meddi içinde vücuda gelmişti” 40

Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yahya Kemal’in, Dergâh Dergisi etrafında yayılmaya başlayan Bergson’un zaman anlayışını benimsediğini belirtmiştik. Bunu hem düşünce yazılarına hem şiirlerine hem de romanlarına yansıtmıştır.

Bergson’un zaman anlayışında “duree”, diğer bir deyişle süre ve sezgi kavramları son derece önemlidir. Batı’da, Aydınlanma felsefesinin etkisiyle akla

büyük önem atfedilir; bilginin kaynağının, akıl, bilim ve deney olduğunu savunur

Aydınlanmacılar. Fakat Bergson gibi kimi düşünürler, aklın ve deneyin yerine sezgiyi koyarlar; bu yönüyle onlar, Batı’nın düşünce ufkunun bir başka yüzüdür.Yahya Kemal ve Tanpınar, bu yolu takip etmişlerdir.

Bergson, “kayıp zaman” kavramına inanmaz. Ona göre; her oluşum ,kendinden önceki zamanlardaki oluşumun etkisindedir ve kendinden sonraki zamanı da şekillendirecektir. Bir başka deyişle bu; dün, bugün ve yarının içi içe geçerek üç zaman diliminin, bir zincirin halkaları gibi birbiriyle bağlantılı olmasıdır. O halde her oluşum, bir başka oluşumun hazırlayıcısıdır ve bu durumda da hiçbir zaman dilimi, imtidad kavramının bir parçası olarak, kayıp değildir.

Tanpınar ve Kemal- Bergson’un felsefesinin bir yansıması da diyebiliriz

buna- geleneğe, geleneğin sürekliliğine son derece önem vermişlerdir. Gelenek

değişerek, gelişerek ama özüne de sadık kalarak devam etmelidir. Gelişerek devam etmek, devam ederek gelişmek, bu felsefenin düsturudur ve Bergson’un takipçileri, fikirlerini bu izlek üzerine inşaa etmişlerdir.

Bir yanlışı olasılık, çıkış olarak gören toplumumuz mıknatıslanmış gibi o

hataya koşar. Bu yöneliş II. Meşrutiyet ile başlamış ve Tanzimat fermanı ile devam

etmiştir. Yaşadığı topluma yabancılaşan, değer kaybına uğrayan, yekpâre bir hayattan uzaklaşan ferdin ruhundaki sancıların , onda kaçış ve sığınma arzusu yaratması kaçınılmazdır.

40 Ahmet Hamdi Tanpınar,”Milli Bir Edebiyata Doğru”, Edebiyat Üzerine Makaleler,İstanbul, Dergâh Yayınları, 1998,s.88

30

Huzur’da Mümtaz, kozmik zaman ile bize ait olan zaman arasındaki farka

değinir. Tespitimizce bu zaman, Bergson’un “süre” ile ifade ettiği tekâmülün bir parçasıdır. O halde, geçen zaman kayıp değildir.

“ Masa saati alabildiğine işliyordu. Sanki her şey onun emrine verilmişti. Gittikçe artan bir süratle başka bir zamanı. İnsanın dışında denilebilecek bir zamanla,

insan ömrünün zamanı arasında bir zamanı, yolun yarısına gelmiş bir oluşun, biraz

sonra tek bir sıçrayışta kendisini tamamlayacak korkunç bir istihalenin zamanını sayıyordu. Bu mücerret hareketin değilse bile insandan boşalmağa çalışan, ölüme

doğru giden bir değişmenin zamanı. ”41

Bergson, aklın karşısına sezgiyi çıkartır ve felsefesini sezgi, deneyim üzerine inşâ eder. Akıl herkesi birbirimize benzetirken, sezgi hepimizi diğerinden farklı kılar. Akla karşı sezgiyi kuvvetlendiren Bergson, hafızaya da büyük önem verir. Bergson’da algı, hafızanın etkisiyle şekillenir. Biz dünyayı, hafızamızdaki kayıtlarla algılarız.42

Tanpınar’da Bergson düşüncesinin önemli bir izdüşümü de, oluş ve değişim temalarını alması; süreklilik, devamlılık, değişim, hareket, oluş kavramlarına sıkça değinmesidir.43

Bu anlayışın izlerini Tanpınar’ın romanlarında da görürüz. Tanpınar, romanlarının kahramanları vasıtası ile geleneğin devamının, kültürel sürekliğin ne denli önemli olduğunu sıkça vurgular. Tanzimat ile başlayan süreçte, süreklilik sekteye uğramış ve bu da, medeniyet krizine neden olmuştur. Onun kahramanları bu ikili zamanda yaşamanın sancıları içindedir; zihinleri ikilikle doludur. Bu ikilik giyimlerine, davranışlarına, hayat tarzlarına yansır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde Hayri İrdal’ın halası önceleri geleneksel bir

hayat sürerken, Cumhuriyet’in yeni, özgürlükçü anlayışı ile giyimini değiştirir, eğlencelere katılmaya başlar. Mahur Beste’de Ata Molla zihinsel karışıklık içindedir yine. Geleneğin öneminin farkında olsa dahi, yeniyi aynen almamız ve Garplı 41Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, s.430

42Besim Dellaloğlu, Bir Tanpınar Fetişizmi:Modernleşmenin Zihniyet Dünyası ; İstanbul, Ufuk Yayınları, 2013 ,s.84-85

43 Şerif Eskin, Zamanın ve Hafızanın Kıyısında: Tanpınar’ın Edebiyet, Estetik ve Düşünce Dünyasında

Bergson Felsefesi, İstanbul,Dergâh Yayınları,2014, s.98

31

olmamız gerektiğini savunur. Sahnenin Dışındakiler’de ismiyle tezat bir şekilde, Kudret Bey de kudretsiz, ârafta kalmış, zihni karışık bir insandır. Huzur’da Mümtaz’ın da eşiktekilerden bir olduğunu söylemek mümkündür tespitimizce.

Sorun hep aynıdır aslında; Bergson’un felsefesinin de özü olan imtidad yitirilmiş, Garp’ın değer yargıları, hayat tarzı kopyalanmaya çalışılmış ve bu durum kültürel karmaşaya, kahramanların zihnî sancılarına ve bununla doğru bir şekilde başa çıkmayanların ise, kaçışına sebebiyet vermiştir.