• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: BULANIK MANTIK KURAMI

1.2. Belirsizlik Şartları

1.2.1. Belirsizliğin Tanımı

Gerçek dünya karmaşıktır. Bu karmaşıklık genel olarak belirsizlik ve kesin düşünce ve kararlar verilemeyişinden kaynaklanır. Birçok sosyal, iktisadi ve teknik konularda insan düşüncelerinin tam anlamı ile olgunlaşmamış oluşundan dolayı belirsizlikler her zaman bulunur. İnsan tarafından geliştirilmiş olan bilgisayarlar, bu türlü belirsizlikleri işleyemezler ve çalışmaları için sayısal bilgiler gereklidir. Gerçek bir olayın tam olarak kavranılması insan bilgisinin yetersizliği sonucunda tam anlamı ile mümkün olamadığından insan, düşünce sisteminde ve zihninde bu gibi olayları yaklaşık olarak canlandırarak yorumlarda bulunur. Bilgisayarlardan farklı olarak insanın yaklaşık düşünme ve oldukça yetersiz, eksik ve belirsizlik içeren veri ve bilgi ile işlem yapabilme yeteneği vardır. Genel olarak, değişik biçimlerde ortaya çıkan karmaşıklık ve belirsizlik gibi tam ve kesin olmayan bilgi kaynaklarına bulanık (fuzzy) kaynaklar adı verilir (Şen:2004:10-15).

27

Bulanıklık belirsizliğin bir ifadesi olarak tanımlanabilir. Geçmişte, belirsizliklerin işlenmesi ve anlamlı sonuçlara varılabilmesi için ihtimaller teorisi kullanılmıştır. Matematik ve mühendislikte bu teori belirsizlik durumlarında istatistik yöntemlerle beraber kullanılır. Bu nedenle de, bütün belirsizliklerin rastgele karakterde olduğu kavramı yaygınlaşmıştır. Rastgeleliğin en önemli özelliği, sonuçların ortaya çıkmasında tamamen şans olayının rol oynaması ve gerekli öngörülerin ve tahminlerin kesin bir doğrulukla önceden yapılamamasıdır. Ancak, bilinen belirsizliklerin hepsi rastgele karakterde değildir. Günlük hayatta karşılaşılan belirsizliklerin çoğunun rastgele olmadığı kolayca anlaşılabilir. Rastgele karakterde olmayan olayların, örneğin, sözel belirsizlikler halinde inceleme ve sonuç çıkarma işlemlerinde ihtimal teorisi ve istatistik gibi sayısal belirsizlikleri gerektiren yöntembilimler (metodolojiler) kullanılamaz. (Şen,10)

Etrafımızda ilgimizi çeken birçok sorunun yorumlanmasında sayısal bilgiden ziyade fazlaca kendi görüş, değer yargısı, taktir ve düşüncelerimizi sözel olarak ifade ederek olayları inceleriz. Bu ifadelerin anlamlı olmaları ve başkalarına iletilebilmesi için mutlaka her insanın en az bir dile (ana dil) ihtiyacı vardır. Dil ne kadar kesin olmayan kelime ve cümleleri ihtiva etse bile, insan iletişiminde ve bilgi akışında en etkin olan bir vasıtadır. Dildeki belirsizliklere rağmen insanoğlu onunla birbirini kolayca anlayabilmektedir. İnsanların konuşa konuşa anlaşabileceği ve karşılıklı diyaloga varabileceğini hepimiz biliriz. Kültürümüzdeki “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar ise koklaşa koklaşa anlaşırlar” sözü buna bir esas teşkil eder. İşte böyle bir anlayış için gerekli olan konuşmalar esnasında belirsizlik içeren birçok kelime bulunmaktadır. Bunu anlamak için bir insanın bir arkadaşı ile konuştuğu cümleleri yazarak içlerinde bulunabilecek belirsizlik ifade eden kelimelere bakması yeterlidir.

İnsanın fizik olayları hakkındaki bilgi ve yorumlarının çoğu kişisel görüşleri şeklinde ortaya çıkar. Bu bakımdan insan düşüncesinde sayısal olmasa bile belirsizlik, faydalı bir bilgi kaynağıdır. İşte bu tür bilgi kaynaklarının, olayların incelenmesinde örgün bir biçimde kullanılmasına bulanık mantık ilkeleri yardımcı olacaktır. Mühendislik modellemelerinde, kesinliğin kazanılmasına uğraşılması durumunda maliyetlerin artması ve zamanın uzaması söz konusudur. Çünkü maliyetle kesinlik (prezisyon) arasında doğru orantı bulunur. Ancak olayın bulanık mantık ile incelenmesinde

28

araştırıcı veya mühendisin her şeyden önce yapacağı çıkarımların belirli tolerans sınırları içinde kalmasına önceden karar vermesi gerekir. Yüksek kesinlik sadece yüksek maliyetlere değil, aynı zamanda sorunun çözülmesinin çok karmaşıklaşmasına da sebep olur. Bu durumu açıklayabilmek için değişik şehirler arasında gezerek kazancını temin etmeye çalışan bir gezgin satıcıyı örnek alalım. Bu satıcı değişik

şehirler arasındaki gezisini en iyilemeye çalışsın. Az sayıda şehir durumunda mümkün olan tüm seçeneklerin düşünülmesi ile en kısa mesafe sorunu kesin olarak çözülebilir. Halbuki, fazla sayıda şehir arasında gezme durumunda en kısa yolun tesbit edilmesi günümüzde mevcut olan bilgisayar zamanının yetmeyeceği sınırlara ulaşır. Mesela, 100 tane şehir arasında gezme imkanı olması durumunda 100x99x98x….. x2xl yani aşağı yukarı 10200 tane yol bulunur. Dünya ömrünün 1017 saniye civarında olduğu düşünülürse bu sayıdaki gezme seçeneğinin dünya ömrü boyunca bile kesinlikle çözülemeyeceği sonucuna varılabilir.(Şen,11)

Bulanıklık veya belirsizlik ifadesinin olasılık ifadesi ile farklı anlamda kullanıldığı vurgulanmalıdır. Olasılıkta olayların oluşum şartları, oluşun olasılığı söz konusu iken belirsizlik de oluşum dereceleri ve içerdiği yaklaşıklık ifade edilmektedir. ( Zadeh, 1967: 38)

Subjektif belirsizlik ortamının oluşumundaki temel neden de yukarıda açıkladığımız gibi, karar vericinin geçmiş gözlem/deney ve yapılacak örneklerden sağlanacak objektif bilgilerin yeterliliğine olan güvensizliğidir. Böyle bir durumda, karar verici, subjektif belirsizlik ortamını benimseyerek, gerçekleşmesi muhtemel olayların sonuçları hakkında subjektif olasılık dağılımın, saptamak zorundadır. Subjektif belirsizlik ortamında, subjektif olasılık dağılımı; sezgisel ya da yargısal olarak saptanabilir (Demir,1985,153).

Sezgisel yaklaşımda subjektif olasılıklar, kişinin subjektif izlenimlerine dayalı olarak saptanır. Kişisel izlenimi ortaya çıkartan etken, sezgi / önsezidir.

Yargısal olasılık yaklaşımıyla, subjektif olasılıkların saptanması için kişinin, bilgi, görgü ve bilimsel olmayan deneyim sahibi olması gerekmektedir. Karar vericinin olaylar üzerinde bu tür yargısı olduğunda, subjektif olasılıkları yargısal olarak belirlemiş olur (Demir,1985:152). Subjektif belirsizlik ortamı, karar vericiye geniş çapta

29

sorumluluk yüklemekte ve ek olarak, ona karar sürecinin aktif bir elemanı olma özelliğini kazandırmaktadır.

Bulanık mantığın geçerli olduğu durumlardan ilki, incelenen olayın çok karmaşık olması ve bununla ilgili yeterli bilginin bulunmaması durumunda kişilerin görüş ve değer yargılarına yer verilmesi, ikincisi ise insan kavrayış ve yargısına gerek duyulan durumlardır. Bu tür bilgi kaynaklarının incelenmesinde özgün bir biçimde kullanılmasına Bulanık Mantık İlkeleri yardımcı olmaktadır ( Baykal, 2004:166).