• Sonuç bulunamadı

9. Yerel Politikaların Belirlenmesinde Rol Alan Aktörler

9.1. Yerel Politikaların Belirlenmesinde Rol Alan Resmi Aktörler

9.1.1. Belediyeler

9.1.1.1. Belediye Yönetiminin Tarihçesi

Türk yönetim tarihinde modern anlamda belediye yönetiminin ortaya çıkıĢı 19. yüzyılın ortalarına rastlar. Bu tarihten önce Osmanlı Devleti‟nde adli, mülki ve Belediye iĢleri ( Ģehrin fiziki varlığı, temizliği, aydınlanması) aynı kiĢide toplanmıĢ olup tüm imparatorluklarda olduğu gibi yerel gruplar, vakıflar, dini cemaatlerin ( Ortaylı, 1990: 65) yanında devletin kendi kurumu olan ve yerel iĢlerin ana yetkilisi,

beledi-yerel iĢlerin kolluk amiri ve vakıfların denetçisi olan kadılar yapardı ( Yıldırım, 1990: 25). Kadı, bir takım yardımcılara sahip olmasına rağmen, yeniçeri ocağının da kaldırılması ile bu iĢleri iyice yürütemez vaziyete gelmiĢ, ellerinden beledi yetkileri alınarak II. Mahmut döneminde olağanüstü yetkilere sahip olarak kurulan Ġhtisap Nezaretine devretmiĢ, bu kurumda istenileni veremeyince – ki maddi ve personel yönünden olanakları zayıftır- 1854 yılında Kırım SavaĢının “baĢkentteki yarattığı hareketliliği düzene koymak” adına Meclis-i Vala‟nın hazırladığı nizamname ile Ġstanbul ġehremaneti kuruldu (Ortaylı, 1990: 70). ġehremaneti, mali olanakları sınırlı, giderleri devlet tarafından ödenen gelirlerini maliye nazırlığına teslim eden, merkezin atadığı Ģehreminince yönetilen ve üyelerinin Bab-ı Ali tarafından seçilip padiĢahça atanan bir meclisi olan, yetkileri sınırlı, özerk olmayan bir kurumdur. Ancak bu bitkin kuruma rağmen, Paris örnek alınarak Galata- Beyoğlu‟nda oluĢturulan belediye, bu bölgenin “ecnebi” ve konsolosların, iĢ çevrelerinin yaĢadığı bir liman Ģehri olması da hasebiyle daha modern daha standartlaĢmıĢ bir kurum olarak Ģehremanetinden oldukça farklılık gösterir ( Ortaylı, 1990: 71 ; Toprak, 1990: 75). 1857 de Ġstanbul 14 belediye dairesine ayrılarak 6. daire olarak Galata-Beyoğlu gösterildi (Toprak, 1990: 76). Tüm bunlara rağmen bu örgütlenmeler birer yerel yönetim kuruluĢu değil “ bayındırlık endiĢesi ile yönetilen bir merkezi hükümet bürosu” niteliğindeydi. Osmanlı da modern belediye örgütlenmesi 1864 Nizamnamesi ile baĢladığını, yerel meclislerin seçimle oluĢup anacak yine de tüzel kiĢiliklerinin olmadığını görüyoruz ( Ortaylı, 1990: 71). “1976 yılındaki ilk meclisin çıkardığı ilk yasa” olarak Belediye Kanunu ( Yıldırım, 1990: 26) 1877 yılında belediye sistemini ikiye ayırıp, Vilayet Belediye Kanunu ve Dersadet Belediye Kanunu olarak iki farklı kanun Ģeklinde düzenlemiĢtir ( Toprak, 1990: 76). II. MeĢrutiyet yıllarında Ġstanbul‟da ilk belediye seçimleri yapılarak özerk bir yapı tasarlansa da çabuk vazgeçilmiĢtir ( Ortaylı, 1990: 73). 1913 yılında düzenlenen Dersadet Kanunu Ġstanbul‟u daha merkezi bir yapı haline sokup dokuz Ģubeye ayırır. Dairelere 1877 yılında verilmiĢ olan tüzellik, bu tarihte geri alınır ( Toprak, 1990: 77). Kısaca belirtilen bu yasal düzenlemeler ile belediye sistemi 1930‟a kadar gelmiĢtir.

Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra yeni devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin ilk Anayasası olan 1921 Anayasası yerel yönetimlere oldukça geniĢ yetkiler verse de sonrasında gelen 1924 Anayasası bunun kadar yerel yönetimleri önemsememiĢtir (Karakılçık, 2013: 131). Ara dönemlerde meclis içerisinde bazı küçük gruplar ya da partiler kurulup yerel özerklik vaat etseler de bunlardan uzun soluklu bir netice alınamamıĢ ve 1930 yılında 1580 sayılı belediye kanunu kabul edilmiĢtir. ĠçiĢleri Bakanı ġükrü Kaya tarafından hazırlanan bu kanun her Ģeyden önce “ Türkiye Belediyeleri, kuruluĢ, hemĢerilik hukuku, yetki, görev seçim, üst makamların denetimi ve gelir kaynakları yönünden eĢittir” Ģeklinde yeni bir düzenleme ile tüm belediyeleri eĢit statüye indirgemiĢ ve “devletin kanunlarına aykırı olmamak Ģartıyla” belediyeleri yerel düzeydeki hizmet ve icraatlarında bir manada serbest bırakmıĢtır ( Aytaç, 1990: 93-94). Buna rağmen yerel düzeydeki beledi iĢlerde devlet; “yasaklarının bütünüyle uygulanmalarını sağlamak” ve kanunlara aykırı davranıĢlar ve ihlalleri “hızla önlemek” adına güçlü bir denetim Ģeklini uygulama yoluna gitmiĢtir. Uzun yıllar uygulamada kalan bu 1930 Belediye Kanunu tüm bunların yanında aynı zamanda, belediyenin icraatçı organı olan belediye baĢkanını hükümet değil yerel halkın bizzat kendisinin seçmesi, seçimlerde genel ve eĢit oy ilkelerini benimsemesi – hemĢehri bilincine vurgu yaparak kadın- erkek ayrımı olmadan seçme hakkı vermesi- , etkin çalıĢması öngörülmüĢ bir belediye meclisi oluĢturup belediye encümeninin kurulması, çağdaĢ düzeyde “hemĢehri” kavramı üzerinde durması, batılı belediye kanunları incelenip benzer örnekler değerelendirilerek oluĢturulup belli baĢlı bazı hizmetlerin belirli bir süre baz alınarak zaman kıstası içerisinde uygulanmasının zorunlu tutulması, bu hizmetlerin uygulanması sürecinde karĢılaĢılabilecek mali zorluklar karĢısında belediyelere mali bazı imkanlar sağlayacak uygulamalara yer vermesi – belediyeler bankası- , belediyelere imar planı yapma zorunluluğu getirmesi gibi yönleriyle baĢlı baĢına bir “inkılap” olarak değerlendirilebilir ( Aytaç, 1990: 95). Tüm bunlara rağmen tek parti döneminin baskıcı tutumu belediyeler üzerinde de etkisini göstermiĢ, Osmanlı zamanından miras kalan merkeziyetçi devlet tutumu bir nebzede devam ettirilmiĢ, parti devlet- bütünlüğü sağlanma adına yerel düzeyde mali özerklik ve verilen hizmetleri ifa konusunda belediyelere pek fazla imkan tanınmamıĢtır.

1961 Anayasası yerel yönetimlere oldukça demokratik haklar getirse de 1982 Anayasası her alanda olduğu gibi bu alanda da oldukça tedirgin hükümler içerir olmasına karĢın 1580 sayılı yasa çeĢitli değiĢiklikler geçirerek 2005 yılına kadar uygulanagelmiĢ bu tarihle birlikte yerini AB uyum ve diğer küresel standartlar takip edilerek hazırlanmıĢ olan 5393 sayılı belediye kanununa bırakmıĢtır.

Belediye sistemimizin 150 yıldan fazla geçmiĢi ve deneyimi olduğu düĢünüldüğünde, her yeni kanunun yenilenmiĢ ve daha modernleĢmiĢ bir sistem oluĢturmuĢ olması beklenir. ġayet 2005 yılındaki 5393 sayılı kanun da öncekilerden bir takım farklılıklar içerir. ġimdi kısaca bu kanun aracılığı ile belediye yönetimine bir göz atalım.

Öncelikle bu kanun büyük ölçüde Avrupa Birliğine uyum çalıĢmaları ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ġartı, yeni kamu yönetimi anlayıĢı, geliĢmiĢ ülkelerde uygulanan kanunlardan edinilen deneyimler ile ortaya çıkan uygulamalar dikkate alınarak hazırlanmıĢ bir kanundur(Eryılmaz, 2014: 191-192). Bu kanunla, belediyenin kuruluĢ koĢulları ve ölçeği büyütülmüĢtür. Belediye kurulması için nüfus kriteri 2000 den 5000 e çıkarılmıĢ, içme ve kullanma suyu havzaları ve sit alanlarına ve diğer korumalık bölgelere 5000 metre yakın mesafede belediye kurulması yasaklanmıĢtır. Bu nüfus kriteri ile ölçek ekonomileri kriterleri dikkate alındığı düĢünülebilir ( Eryılmaz, 2014: 192).

Belediyelerdeki bir baĢka değiĢiklik ise idari ve mali özerklik ilkesidir. Yeni belediye kanunu olan 5393 sayılı kanunun 3 maddesinin a bendinde belediye “Belde sakinlerinin mahallî müĢterek nitelikteki ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluĢturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kiĢisi” olarak tanımlanmıĢtır. Yine yetki ve görevler kısmında belediyelerin görev ve sorumluluklarında , önceki kanunların aksine belediye görevlerini tek tek “liste” Ģeklinde sayılarak değil “genellik” ilkesi de denilen beledi iĢlerde asli yetkili kurum konumuna getirilmiĢ ve mahalle yönetimleri de belediyenin yetki alanı dahiline alarak belediyenin yetki ve görevlerinde artıĢ sağlamıĢtır ( Eryılmaz, 2014: 192).

HemĢerilik hukukunu da yeniden tanımlayan bu kanun hemĢehrilere belediye yönetimine ve hizmetlerine katılma ve bilgi edinme gibi haklar vererek belediye yönetimini de “ hemĢehriler arasındaki sosyal ve kültürel iliĢkilerin geliĢtirilmesi, kültürel değerlerin korunması” konusunda yükümlü kılmıĢtır. Bu yolla belediye daha demokratik ve katılımcı bir sosyal ve siyasal kurum olmuĢtur. Meclis toplantıların önceki kanun gibi yılda üç defa değil her ayın ilk haftası yapılarak meclisin bilgi edinme, denetim ve karar alabilme olanakları geniĢletilmiĢtir. Ayrıca belediyeler bu kanunla salt alt yapı hizmetlerinin yanında; eğitim, sağlık, sosyal yardım, kültürel faaliyet, ticaretin geliĢtirilmesi gibi konularda da daha geniĢ bir görev yelpazesine sahip olmuĢtur. ( Eryılmaz, 2014: 193). Diğer taraftan belediyeler bu yeni kanunla “ kent yaĢamında; kent vizyonunun ve hemĢehrilik bilincinin geliĢtirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaĢma ve dayanıĢma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirme” adına kent konseyleri oluĢturulmuĢtur (5393 Sayılı Belediye Kanunu, madde 76). Bu konseyler gerek katılım ve demokrasi gerekse hizmetlerin yerindeliğini sağlama adına önemli bir adımdır.