• Sonuç bulunamadı

2. BEKÂRET VE NAMUSUN CİNSİYET KÜLTÜRÜNE YANSIMALARI

3.2. Bekâret ve Namusa Dair Tutum-Algı -Kavramsal Analiz

3.2.4. Bekâret ve Namus İlişkisini Değerlendirme

Ataerkil ve Müslüman toplumlarda namusun ve bekâretin kadın bedeni üzerinden anlam kazanmasından doğan sorun erkek egemen yapının kadın üzerinde artırdığı baskıyla sıklıkla gündeme gelmektedir. Modernleşme ve küreselleşme bağlamında düşünüldüğünde kadının yeni özgür dünyasından bahsedilirken bekâret ve namus algısının konumunu koruması, bu kavramların istikrarını araştırmayı gerekli kılmıştır. Toplumların ahlaki yapısı ve düzeni en ihtiyaç duyduğu ve tutunduğu alan din, cinselliği de düzenlerken, ataerkil yapılar bunu yeterli örneklerini sunduğumuz bu konuyu katılımcılara yönelttiğimizde de bekâret ve namusun ilişkilendirilerek kadın üzerinden tanımlandı tespit edilmiştir.

İki farklı grubun görüşmeleri değerlendirildiğinde Türkiyeli katılımcıların kültürün dayattığı bekâret ve namus ekseninden biraz daha uzaklaşabildikleri görülürken, uluslararası katılımcıların bu değere olan bağlılıklarının devamlılığı gözlemlenmiştir.

“Aslında bekâret namusun bir koludur. Ama yalnızca o değildir. Namus çok geniş bir şey. Bekâretini koruyup türlü işler yapan birine de namuslu denilmez ya da tecavüze uğramış biri de bekâreti olmadığı için namussuz sayılmaz. Bana göre önemlidir ama bakire olmayan bir kadına da namussuz denilemez.”(Y.U./E3/Erkek/29 yaşında/Evli/Azerbaycan)

“Namus deyince ilk önce akla geliyor ama erkek için söylendiğinde bakir olması gelmiyor aklıma. Acaba hırsızlık mı yaptı, yalan mı söyledi diyorum sonradan aklıma belki bir kadına yanlış bir harekette bulunmuştur diyorum. O zaman kadın için bekâret ve namus aynı anlamda oluyor. Mesela bizim orada evlenince ilk gün yenge dediğimiz kişi yanımızda olur sonra bekler bir sorun oldu mu diye. Bence bu çok yanlış eğer bir sorun varsa gizli olarak çözülmeli olmuyorsa boşanmalı. O zaman hemen duyuluyor kadın namussuz oluyor.” (Y.U./K3/Kadın/30 yaşında/Evli/Azerbaycan)

Belirtilen ifadelerde bekâretin namus unsurlarından biri olduğu ancak anlam olarak birlikte kullanıldığı belirtilmiştir. Ayrıca bu anlamın kadınlar için kullanıldığında aynı olduğu erkekte bakirlik durumun aranmaması sebebiyle böyle bir ayrıma gidildiğini aktarmışlardır. Bir kadının namusuna dair olumsuz bir konu oluştuğunda bekâreti ile ilgili anlamsal çağrışım yaptığı ve erkekte kullanıldığında düşünülen hırsızlık, yalan gibi durumların kadın için düşünülmediğini açıklamışlardır.

“Bizim vücudumuzda olan bir şeyi çok abartıyorlar öncelikle. Herkes istediği gibi yaşayabilir kendi sorunu. Erkeğe her şey serbest olduğundan namus ya da bekâret deyince aklıma hiç erkek gelmiyor, bir kadın kötü bir şey yapmış diyorum. O yüzden de bekâret ve namusun aynı anlamı taşıdığını öğrendim.” (Y.U./K6/Kadın/27 yaşında/Bekâr/Haiti)

“ İki kelime de çok önemli. Bana göre İslami olarak bekâr kişi erkek de kadın da aynıdır. Ama insanlar yanlış yaşıyor dini. Bu yüzden bekâret ve namus kadın için aynı. Ama erkekte bu yok.”(Y.U./K7/Kadın/25 yaşında/Evli/Gana)

Farklı etnik kökenli katılımcılardan alınan bilgilerde iki kavramın aynı anlamı kadınlar için barındığı erkekteki namusun farklı anlamlara geldiği görüşü hâkim olmuştur. Bu soruya verilen yanıtlarda medeni durum veya kent ve kırsal kesimden gelenler arasında görüş ayrılığına rastlanmamıştır. Bu konuda İslami koşullara bağlılık ve cinselliğin kadın erkek arasında adaletli hükümlerle yasaklandığını ifade etmişlerdir.

Türkiyeli katılımcılarla yapılan görüşmelerde de ortak fikirlere ulaşılarak iki kavram arasındaki ilişki incelenmiştir.

“ Zaten sorunlu olan iki kavram da aynı anlamı çağrıştırıyor maalesef. İkisinin de tanımını kadını kullanarak yapabiliyorum. Bekâret namusun aklımıza getirdiği kavramlardan birdir. Ancak kadın için kullanıldığında ilk tamamen aynı anlamda kullanılırken, erkekte söz konusu değildir.”(T.C./Y1/Kadın/27 yaşında/Bekâr/Kırşehir). “İkisi iç içe geçmiştir. Namus deyince tabi aklıma o da gelir. Ama erkek için değil kadın için söylendiğinde öyle düşünürüm. Bekâret erkekte olmadığından böyledir ama erkeğin cinselliğine de yasak getirilmediğinden namus onun için bu anlama gelmez.” (T.C./T/Erkek/Evli/Diyarbakır).

Uluslararası ve Türkiyeli görüşmecilerin benzer görüşleri yansıttığı bekâret ve namus ilişkisinde; namus söz konusu olduğunda ilk düşündüklerinin bekâret durumu olduğunu ve bu durumun kadın için geçerli olduğunu ifade etmişlerdir. Farklı sorular olarak yönelttiğimiz bekâret ve namus tanımıyla, belirttikleri ilişki durumu uyuşmaktadır. Namusun bedensel bir özellik olduğu konusundaki düşünce, namus ve bekâretin anlamsal bütünlüğü konusunda da dile getirilmiştir. Bu konuda farklı bir görüşe rastlanmamakla birlikte namus ve bekâretin aynı anlama gelmesi durumunun kadın için geçerli olduğunun söylenmesi dikkat çekmektedir. Erkeğin bekâretini ispatlamasının bedensel bir gerçeğinin olmaması onu bakir olmaktan yalıtırken, namusuyla ilgili bir mevzu bahis olduğunda da cinsellik durumu ya hiç düşünülmemekte ya da çok gerilerde kalmaktadır.

Bekâretin soyut ve bir o kadar da karmaşık bir kavram olduğunu söyleyen Hanna Blank’in (2006) tanımlamasının oldukça yerinde olduğu görülmektedir. Bekâreti kişisel olarak kabul etmeyen katılımcılar da namus ile bekâretin aynı anlamı barındırdığını ifade ederek bunu kültürel yetişmeye bağlamışlardır. Soyut bir kavram olarak gördükleri bakireliğin önemli sayılmasının geleneksel ve kapalı kültür özelliğinden kaynaklandığını eklemişlerdir.

Araştırmamız boyunca bağımsız değişken olarak ilgilendiğimiz; medeni durum, cinsiyet, yaşanılan yerin özellikleri bekâret ve namus ilişkisine dair görüşlerde bir farklılık yaratmamıştır. Bekâret ve namus tanımlamalarında cinsiyetler arasında rastlanan görüş ayrılıkları, bu konuda oluşmamıştır.

Cinsiyet kültürü, dişil ve erilden kadınlık ve erkeklik rollerine bir evrim süreci olmuştur. Bu süreç her toplumda farklı olabileceği gibi aynı toplum içerisinde de farklılaşabilmekte, toplumsal değişim serüveninden etkilenmektedir. Toplumların ahlaki yapısı kırılganlığı en hassas olan yapılardan biridir. Ataerkil ve Müslüman toplumlar ise bu kırılganlık üzerinde önemle durmaktadırlar. Sınırların daha keskin çizildiği bu toplumlarda dini ve kültürel etkenler çevresinde kadının konumu oldukça belirgindir. Konumuz gereği bedensel durumunu sorguladığımız kadının bekâret ve namus ekseninde varlığı kültürel cinsiyetin en belirgin göstergelerinden biri olmuştur. Kadının ve erkeğin toplumdaki yerini belirleyen cinsellik tabusu tek cins üzerinden okunmaya başladığı an cinsiyet ayrımcılığı da başlamıştır. Kadının cinsel dokunulmazlığını denetleyen erkeğin, cinsellikle ilgili sınırlarının esnekliği kadını bu alanda daha fazla sorumluluk yüklenmeye itmiştir. Böylelikle bekâret giderek önem kazanmış, bu özelliğinden yoksun kadın namusundan da yoksun sayılmıştır. Kadının namusu bedeninden ve bekâretinden geçerken; erkeğin namusu dürüstlüğünden, iyiliğinden, erdeminden geçmektedir. Ancak bakirliği neredeyse sıranın en sonunda kalmaktadır. Böylelikle bakire olmakla namuslu olmak, bakireliği yitirmekle de namussuz olmak eş değer tutuşmuştur ve tekrar belirtmek gerekirse bu durum yalnız kadın için geçerli sayılmıştır. İki cins arasında oluşturulan ve dayatılan cinsellik tabusu altındaki bekâret ve namus, sosyokültürel farklılıklar bağlamında incelendiğinde de bahsedilen ön kabullere ulaşılmıştır. Bekâret ve namus tanımlamasında cinsiyetler arasında bir takım ayrılıklar yaşansa da, iki olgunun ilişkisel durumunda genel bir görüş hâkim olmuştur. Bu durumda ataerkil ve Müslüman toplum özelliğini gösteren Türkiye için bekâret ve namusun kadın için önemli olduğu ve erkeğin sorumluluk alanının dışında ancak kadının denetlenmesi konusunda en başta rol aldığı sonucuna ulaşılmıştır.