• Sonuç bulunamadı

2.4. Bilişsel Davranışçı Terapi

2.4.2. Beck’e Göre Bilişsel Terapilerin Temel İlke ve Özellikleri

1) Bilişsel davranışçı terapi, ruhsal sorunları düşünce değiştirme işlemleri ile çözüme kavuşturma üstüne yapılandırılmıştır. Herhangi bir ruhsal sorunun ya da bozukluğun tedavisinde, terapist, duygu ve davranışların arka planında bulunan düşünce yapılarına kaynaklık eden ana inançlar ile bu duygu ve davranışlar arasındaki ilişkiyi analitik bağlamda ele alır. Bu ilişkilendirme ve farkındalık sağlandıktan sonra ise rahatsızlık ve danışanın yapısında müsait bilişsel ve davranışçı teknikler uygulanır.

2) Bilişsel davranışçı terapi hedef yönelimli, problem temelli, nispeten kısa süreli terapilerdir. Kısa süreli terapiler, terapist ve danışanın yalnızca problem üzerine odaklanmalarını ve danışanın terapist ya da terapiye bağımlı kalmasını istememektedir. Bunun yerine problemleri ortak bir şekilde tekniklerin yardımı ile çözüme ulaştırmak ve bireyi (danışanı) kuvvetlendirmek esas alınır. Ayrıca sorun temelli bir yaklaşım olduğu için evvela sorunlar kademeli bir şekilde kategorize edilir.

Bundan sonra ise bu sorunlar ayrı ayrı incelenir. Elbette ilk etapta birbirinden farklı gibi gözüken otomatik düşünce yapıları arasındaki ilişkilere bakılır. Bu şekilde yapılan uygulama diğer terapilere göre kısa vakitte daha verimli bir şekilde sorun yapıları ile ilgilenebilme ile sonuçlanır. Bunun için de terapistin etkin danışanın edilgen olduğu yaklaşımlardaki gibi terapistin istediği noktadan başlayıp sürdürmek değil, danışanın belirttiği noktadan başlamak ve danışan odaklı bir şekilde süreci yürütmek gerekli bir durumdur (Beck, 2001).

3) Bilişsel davranışçı terapi için terapötik ilişki olmazsa olmaz bir kaidedir. Farklı bilişsel uygulamalar olsa da terapist ile danışan arasında oluşacak içten bir ilişki terapinin gerek başlangıcı ve süreci gerekse çözüme ulaşmasında hayati önem taşır.

Bu ilişkide en önemli öğeler güven ve işbirliğidir. Ayrıca empatik anlayış, içtenlik, etkin dinleme, saygı, esneklik, anlayış terapinin sarsılmaz öğeleridir.

4) Bilişsel davranışçı terapide danışanın etkin katılımı ve terapistle danışanın işbirliği yaparak ilerlemesini gerektirir. İşbirliği esasen danışanın otomatik ve mantıkdışı düşünce ve inançları üzerinde kafa yorması ve incelemeye girişmesidir; otomatik düşünceler araştırılarak, etkin düşünce ve daha sonra da altta yatan temel inanç ve düşünceler sorgulanır ve kanıt aranır. Mantıklı kanıtlar vasıtası ile temel inançlar iyi bir incelemeden sonra değiştirilme yoluna gidilir. Bu noktada terapistle danışan tam bir işbirliği yapmalıdır ki çözüme ulaşma sağlansın. Ayrıca terapinin amaçları, süreci, ev etkinlikleri danışman ile terapistin istişaresi ile sağlanır. Bu açıdan bilişsel terapi danışana dışarıdan empoze edilmez aksine oturumlarda onun istek ve düşüncelerine göre yönlendirilen uygulamalar barındırır. Ayrıca danışan birey edilgen ya da rahatsızlığı dolayısı ile hissiz, sessiz olabilir. Burada uzmanın buzları kırma ve güven sağlamadaki rolü çok büyük önem arz etmektedir. Sonraları ise terapist adım adım daha az etkin rol almaya ve danışanı etkin bir role sokmaya çalışır. Bu sayede danışan kendine güven duygusu sağlamasının yanında, problemlerine eğilip çözümler üretme noktasında da etkin olmayı öğrenir ve bu durum da sürecin sorunsuz devam etmesine katkıda bulunur (Beck, 1995).

5) Bilişsel davranışçı terapide sorgulatma ve soruların yanıtlarını danışana buldurulma tekniği kullanılmaktadır. Bu tekniğe sokratik sorgulama da denmektedir. Terapist danışanın zihnindeki tüm soruların yanıtlarını vermez ve soruların yanıtlarını danışanın kendisinin bulmasına destek olur. Terapide sorgulama yapılırken asla bir anda kalıpları yıkmak ya da düşünce sistematiğini değiştirmek amaç edinilmez. Soru sorma ve sorgulatma danışanların farkındalık seviyesini yükselterek mantıklı olanı görmesini sağlamayı amaçlar.

6) Bilişsel davranışçı terapi, yönlendirilmiş ve yapılandırılmış terapilerdir. Bu tarz terapilerin temel niteliklerinden biri de sistematik hale getirilmiş olmalarıdır. Terapist sıkıntıların tümünü aynı vakitte ele almaz, sıkıntıların değişik yanları ile etkileşimli olarak ama ayrı bir şekilde konu edinir. Ayrıca birçok rahatsızlıkta olduğu gibi farklı yaşam sorunları yaşayan danışanlar hayatlarını düzenlemek ve koordine etmek için terapiste başvurdukları için gelen birçok hasta yönlendirilmiş, yapılandırılmış bir terapi düzeneği onlar için yerinde olmaktadır. Gerekli hedefler konulmamış, belli bir

düzen ve eşgüdüm içerisinde yürüyen terapi oturumları özellikle anksiyetesi yüksek düzeyde olan danışanlar için üst düzey yararlar sağlayabilmektedir (Beck, 2001).

7) Bilişsel davranışçı terapi, danışana bilgi veren eğitime dayalı olarak sürdürülür.

Daha ilk oturumdan itibaren, terapist bilişsel davranışçı terapi, bu terapi süreci, konuşulacak konular vb. hakkında danışanla paylaşımlar yaparak bilgi verir. Ayrıca ara ara oturumlarda karşılaşılabilecek farklı durumlar ile ilgili de bilgiler vererek danışanların değişik koşullarda kaygılanmasının önüne geçebilir. Bu açıdan terapist danışanlar için istediği zaman danışabileceği biri olarak görülür. Böylece işbirlikli bilgi aktarım süreci danışan için güvenli bir bilgi kaynağına ulaşmasını sağlar diğer taraftan terapist de farklı durumlarla karşılaşabileceği için onun açısından da öğretici olabilmektedir (Sungur, 2007).

8) Bilişsel davranışçı terapi mantığa ve kanıta dayanmayan düşünce ve inançlar üzerinde çalışır ve bunları daha makul ve kanıtlanabilir olanlarla değiştirebilmek için çabalar. Terapist bu noktada gerek danışanı sorgulatarak gerek yönlendirerek buldurma gibi tekniklerle zihinde yerleşmiş olan ara ve ana inançlar üzerinde çalışılır.

Bu otomatik düşünceler ve temel inançlar bulunduktan sonra bunları destekleyen ve desteklemeyen kanıtlar araştırılarak somutlaştırma yapılır. Somut bir kanıta dayanmadıkları danışan tarafından görüldükten sonra da bunlar yerine mantıklı ve kanıta dayalı düşünceler yerleştirilmeye çalışılır (Beck, 1995).

9) Bilişsel davranışçı terapide ev ödevleri önemli bir yer tutmaktadır. Danışan ile sürdürülen oturumlar sonrasında danışanın geri kalan vakitlerde pekiştirmeler yapması gerekmektedir. Sadece oturumlara gelerek sorunların çözülmesini beklemek doğru bir yaklaşım olmamaktadır. Danışanı bu noktada etkin kılabilmek ve oturum dışındaki yaşantılarına da oturumlardaki bilgilerin aktarılması için ev ödevleri verilmektedir. Ev ödevleri danışanların hem kendi düşünce-duygu-davranış bağlantısı hakkında daha sağlam bilgi sahibi olmasını sağlar hem de düşüncelerini, ara ve ana inançlarını analiz edebilme imkânı vermektedir. Bu ödevler mantıkdışı düşünceler ve ana inançların araştırılması biçiminde olabileceği gibi davranışsal deneyler ortaya koyma biçiminde de olabilir (Beck ve Emery, 2006; Sungur, 2007).