• Sonuç bulunamadı

Basit ve Mürekkeb Lafızlar

4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEM VE SINIRLIKLARI

2.3. TASAVVURAT

2.3.2. Lafız

2.3.2.1. Basit ve Mürekkeb Lafızlar

İslam mantıkçıları lafızları ilk olarak basit (müfret) ve bileşik (mürekkeb) kavramlar olarak ikiye ayırmışlardır.

2.3.2.1.1.Basit (müfret) Lafızlar

Basit lafızlar genel olarak, ayrı ayrı ele alındıklarında parçaları bir anlam ifade etmeyen lafızlar olarak tanımlanmışlardır. Başka bir deyişle; herhangi bir parçası, anlamının herhangi bir parçasını göstermeyen lafızlardır. Klasik kaynaklarda genellikle buna ‘insan’ lafzı örnek verilir. İnsan lafzındaki herhangi bir harf, insanın herhangi bir anlamına delalet etmez.146 Mesela İbn Sina bu konuda şöyle demiştir: lafız

bazen basit bazen bileşik olur. Basit lafız; herhangi bir parçası ile o lafzın parçası iken, kesinlikle anlamlı olması beklenmeyen sözcüktür. Bir insana ‘Abdullah’ (Allah’ın kulu) ismini vermek gibi. Zira burada kastedilen ‘Allah’ın kulu’ olma niteliği değildir. Ya da insan lafzının parçaları olan ‘in’ ve ‘san’, insanın anlamının iki parçasına delalet etmez.147 Farabi de bir anlamı tek sözcükle anlatan lafza basit lafız demiştir. Ak , kara,

konuşan, canlı ve insan lafızları buna örnek gösterilmektedir.148

Ebheri’ye göre, bir parçasının ifade ettiği anlam, bütününün anlamını göstermeyen lafız basittir. Mesela, insan kavramı böyledir. Yine ona göre bir parçasıyla, kendisinin başka bir parçası kast edilmeyen lafız, basittir. Örneğin ‘Zeyd’ ve ‘insan’ lafızları böyledir.149 Zeyd, insan, Abdullah ve benzeri basit lafızarın hiçbir

parçası başka bir şeye konu olmaz. Ancak kendi başlarına bir anlam ifade ettiklerinde bir şeyin konusu olabilirler.150

Gelenbevî ise, ağızdan çıkan anlamlı sesleri önce müfret ve mürekkeb diye ikiye ayırıyor ve şöyle bir tanım yapıyor; ağızdan çıkan anlamlı bir sözün (lafzın) kendisini meydana getiren seslerden herhangi birisi (sözün bir cüzü) ile, bu sözün tayin edildiği anlamın bir kısmı kastedilmiyorsa bu söz müfrettir. Daha sonra hangi sözlerin müfret sayılabileceği üzerinde duruyor ve örneklerle izah ediyor:

146 Hasırcı, Klasik Mantık El Kitabı, s. 48. 147 İbn Sina, İşaretler ve Tembihler, s. 5. 148 Keklik, Farabi Mantığı, s. 8.

149 Ebheri, İsagoci, s. 59.

44

1- Kendisinin asla parçası olmayan söz, soru edatı olan ‘hemze’ gibi.

2- Kendisinin parçası (harf) olmakla beraber parçalarının anlamı olmayan söz. Bir şahıs adı olan ‘Zeyd’ gibi. Zira burada mesela ‘ze’ hecesinin Zeyd’den kastedilen bir anlama delaleti yoktur.

3- Kendisinin herhangi bir anlama delalet eden parçaları olmakla beraber, bu parçaların kendisinden kastedilen anlama delaleti olmayan söz. Özel isim olan ‘Abdullah’ gibi. Burada ‘Abd’ ve’Allah’ lafızları, kendi anlamlarının dışında tek bir lafız gibi bir şahsın adı olarak kullanılmışlardır.

4- Kendisinden kastedilen anlamı üzerine delalet eden parçaları olup, ancak o anlam üzerine söz konusu parçaların delaletleri kastedilmeyen söz. Bir kişiye özel isim olarak verildiğini farz ettiğimizde ‘konuşan hayvan’ gibi.151

Molla Halil de lafızları evvela müfret ve mürekkeb olarak iki kısma ayırmıştır. Lafzın cüzü mananın cüzüne delalet etmeyen lafız müfrettir.152 Daha sonra Molla Halil

hangi lafızların müfret sayılabileceği üzerinde duruyor. 1- Lafzın cüzü yoksa; istifham hemzesi gibi.

2- Lafzın cüzü varsa fakat mananın cüzü yoksa; nokta gibi.

3- Her ikisi de varsa, yani hem lafzın cüzü hem de mananın cüzü varsa fakat kastedilen anlama delalet etmiyorsa; insan gibi.

4- Lafzın herhangi bir anlama delalet eden parçaları varsa fakat kastettiğimiz manaya delalet etmiyorsa; Abdullah gibi.

5- Ya da maksadımız olmayan manaya delalet ediyorsa; hayvan-ı natık gibi.153 Görüldüğü üzere Molla Halil beş türlü müfret lafız zikretmiştir. Bu tarz bir izahın Gelenbevî’de olduğunu da görmüştük. Fakat Gelenbevî dört türlü müfret lafız zikretmişti. Molla Halil bunlara ek olarak ‘nokta’ örneği vermiştir. Sonuç itibariyle

151 Gelenbevî, Şerh-i İsaguci, s. 10. 152 Molla Halil, Kitabu’l İsagoci, s. 16. 153 Molla Halil, Kitabu’l İsagoci, s. 16.

45

Molla Halil nazarında müfret lafız, kaç parçadan oluşmuş olursa olsun parçalarının kendi başına bütünün veya bütünün bir kısmının anlamını etmemesidir.

2.3.2.1.2.Bileşik (mürekkeb) Kavramlar

Lafızları genel olarak Basit ve Bileşik gibi iki başlık altında ele alan İslam mantıkçıları, basit lafızları detaylı bir şekilde ele almalarına rağmen bileşik lafızları ise detaya girmeden incelemişlerdir.

İslam mantıkçılarına göre, parçası anlamın parçasını gösteren kavram, bileşiktir. Fârâbî’ye göre bileşik kavramlar, kendilerine, ‘muhakkak, şüphesiz ki’ edatı bitiştirilen bütün terkiplerdir; zira bu durumda söz tam olarak anlaşılmış olur.154 İbn

Sina ise ‘Allah kulu’ ifadesinde ‘kul’ derken bir şey kastediliyorsa o zaman ‘Allah kulu’ tekil değil bileşik olur demiştir.155

Ebheri’ye göre ise, anlamının bir parçası başka bira parçasını gösterebilen kavramlar bileşik’tir. Mesela ‘düşünen canlı’ ve sıfat olarak kullanıldığında, ‘Abdullah’ ve ‘taş atan’ kavramları buna örnektir. Burada hem ‘taş’ hem de ‘atan’ sözcükleri kendi başlarına birer manaya sahiptirler. Bileşik kavramlar genellikle iki parçadan oluşurlar ve onların her parçası ayrı bir anlam ifade eder.156

Molla Halil, lafzın cüzü mananın cüzüne delalet ediyorsa mürekkeb olarak isimlendirilir şeklinde bir tanım yaparak şu örnekleri vermiştir. Taş atan, ayakta olan Zeyd örneğinde olduğu gibi.157 Molla Halil böyle bir tanım yaparak mürekkeb

lafızların iki kısımdan oluştuğunu ve her kısmın ayrı bir anlam ifade ettiğini açıklamıştır. Ayrıca yaptığı bu tanımdan Meşşai geleneğe bağlı olduğu sonucunu da çıkarabiliriz.

154 Kömürcü, Esirüddin el-Ebheri’nin Mantık Anlayışı, s. 35. 155 İbn Sina, İşaretler ve Tembihler, s. 5.

156 Ebheri, İsagoci, s. 59.

46

Benzer Belgeler