• Sonuç bulunamadı

Lozan, 24 Temmuz 1923 tarihinde Ġsviçre’nin Lausanne (Lozan) Ģehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle; Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B, Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmıĢ Türk tarihi açısından kurtuluĢ vesikası olan barıĢ antlaĢmasıdır.

Milli Mücadeleyi baĢarıya ulaĢtıran Mustafa Kemal PaĢanın baĢında bulunduğu T.B.M.M. hükümetiyle Ġtilaf devletleri arasında 11 Ekim 1922 tarihinde Mudanya mütarekesi imzalanmıĢ61 ve Lozan’a giden yol temellendirilmiĢtir.

59 Gotthard Jaeschke, KurtuluĢ SavaĢıyla Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, 3.cilt, İstanbul, Yenigün Yayınları, 2001,s.22

60 Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar, 2. kısım, s.13

61 Refik Turan, Mustafa Safran, Semih Yalçın ve diğerleri, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi, Ankara, Siyasal Yayınevi, 1999, s.185

Mudanya AteĢkes AnlaĢmasından sonra sıra barıĢ görüĢmelerine gelmiĢ, müttefik devletler; 27 Ekim 1922’de ilgili devletleri, Ġsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak konferansa davet etmiĢlerdi62.

Buna göre, kısa bir süre sonra, barıĢ yapılması gerekliydi. Ġtilaf devletleri, barıĢ görüĢmelerine T.B.M.M. hükümetiyle Ġstanbul Hükümetini de davet ederek Türkleri bölme giriĢiminde bulunmuĢtur. Bu sırada Sultanın Ġngiliz kartını oynamaya istekli oluĢu, Mustafa Kemal’e saltanatı kaldırma gerekçesi oluĢturmuĢtur63.

4 Kasım 1922’de Türk Murahhas heyeti Lozan’a gitmek üzere Ankara’dan törenle uğurlandı. SavaĢın kazanıldığı Ģu anda; artık barıĢın kazanılması kalmıĢtır, Kemalistlere64.

BarıĢ konferansında Türkiye’nin karĢısında; Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Sloven Krallığı, Japonya bulunmaktaydı.

Boğazlarla ilgili görüĢmelere Rusya ve Bulgaristan da katılmaktaydı. Amerika ise gözlemci sıfatıyla görüĢmeleri takip etmekteydi65.

Bütün komisyonların çalıĢmaları tamamlanınca, Temmuz ortalarında konferans sona erdi. Ġsmet PaĢa, konferans çalıĢmaları bu safhaya gelince Ankara’dan imza yetkisi istedi ve verilen yetkiyle anlaĢmayı imzaladı.

62 Gencer ve diğerleri, a.g.e., s.182

63 Feroz Ahmad, Modern Türkiye'nin OluĢumu, çev. Yavuz Alogan, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1995, s.67

64 Paul Dumont, François Georgeon, Bir Ġmparatorluğun Ölümü, çev. Server Tanilli, İstanbul, Yenigün Yayınları, 1997, s.140

65 Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Ankara, Ordem Matbaası, 1999, s.300

"Lozan’da İsmet Paşa Hazretlerine;

18 Temmuz 1923 tarihli telgrafnamenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik ederek, usulen imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz kardeşim. Türkiye Büyük Millet Meclisi reisi Başkumandan Mustafa Kemal66 ".

Lozan Üniversitesi salonunda bütün devletlerin temsilcileri, yorucu bir çalıĢma sonucu ortaya çıkan antlaĢmayı bir törenle 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladılar.

Atatürk, Lozan BarıĢ anlaĢmasıyla Sevr anlaĢmasını karĢılaĢtırmalı olarak ve baĢlıklar halinde Nutuk’ta değerlendirmiĢtir. ĠĢte bu değerlendirme sonrası demektedir ki: “Saygıdeğer Efendiler, Lozan Barış anlaşmasındaki hükümleri öteki barış teklifleriyle daha fazla karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu anlaşma, Türk Milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevres anlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir67

Ayrıca, anlaĢma ile bütün azınlıklar Türk vatandaĢı kabul edilmiĢtir.

Doğu Trakya ve Anadolu’daki Rumlarla Yunanistan’daki Türkler mübadele edilecektir. Ġstanbul’un yerlisi Rumlarla Batı Trakya’daki Türkler bunun dıĢında kalacaktır68. Bu mübadele sırasında Anadolu’nun özellikle isyanların çıktığı bölgelerden giden bazı Rumların ardından yapılan aramalarda bazılarının evlerde Ġngiliz veya Fransızlara verilen/verilecek desteklerle ilgili evraka rastlanmıĢtır. Ancak Ģunu da önemle belirtmek gerekir ki; Mübadeleye dâhil edilen Orta Anadolu Rumlarının büyük çoğunluğu Fener Rum

66 Atatürk, a.g.e., s. 470

67 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, yay. haz. Zeynep Korkmaz, Ankara, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2000, s.518

68 Durmuş Yalçın ve diğerleri,a.g.e., s.382

Patrikhanesinden ayrılarak kurulan ve baĢında Papa Efhim’in bulunduğu Türk Ortodoks kilisesi üyesiydi69. Bunlar isyanlara destek vermemiĢ ve Türklerle uyum içinde yaĢamıĢlardı. Misak-ı Milli’de belirtilen; ―Ülkemizdeki Hıristiyan azınlıklara, komĢu ülkelerdeki Müslümanlara tanınan haklardan fazlası verilemez.‖ maddesiyle hakları koruma altına alınmıĢ olan ve mübadele sonrasında Yunanistan’a giden Rumların konuĢtuğu Rumca ile yerli Yunanlıların konuĢtuğu Rumcanın farklı olduğu ve anlaĢmalarında sıkıntılar yaĢadıkları da sıklıkla belirtilir.

Lozan AntlaĢması'yla, kalan Osmanlı borçları, Osmanlı Devleti'nden ayrılan ülkeler arasında orantılı olarak paylaĢıldı. Türkiye, kendine düĢen miktarın son taksitini 1954'te ödedi. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta Lozan barıĢ konferansından söz ederken genel durumu anlatmıĢ ve Osmanlının dıĢ borçlarının faizini dahi ödeyemeyecek duruma düĢtüğünü ve dünya devletlerinin gözünde ―müflis‖ sayıldığını belirtmiĢtir70. Bu durum isyanlardaki ekonomik sıkıntıların bir vesikası durumundadır.

Dünya’da çok az anlaĢma vardır ki maddeleri tek yönlü olarak belirlenmiĢ olsun. Unutulmamalıdır ki Lozan anlaĢmasıyla yüzyılların sorunlarını çözerken, mevcut durumu gözden kaçırmamak gerekir. Bu mücadeleyi, elinde silahı olmayan, imkânı olmayan bir halk, tüm benliğini ortaya koyarak kazanmıĢtır71.

Mustafa Kemal PaĢa, Lozan anlaĢmasını Ģöyle değerlendiriyordu: ―Bu anlaĢma, Türk ulusuna karĢı yüzyıllardan beri hazırlanmıĢ ve Sevr anlaĢmasıyla tamamlandığı sanılmıĢ büyük yok etme eyleminin çökertiliĢini anlatan bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri bulunmayan bir siyasal zaferin eseridir72. Bu çökertiliĢte Orta Anadolu’da meydana gelen isyanlar, tam anlamıyla Türkleri oyalamıĢ, iĢgalcilerin amaçlarına hizmet etmiĢtir.

69 Tunçay ve diğerleri, a.g.e., s.112-113

70 Atatürk, a.g.e., s. 475

71 Durmuş Yalçın ve diğerleri, a.g.e.,1.cilt, s.391

72 Ozankaya, a.g.e., s.302

Lozan BarıĢ AnlaĢması, 20. yy.da emperyalizme karĢı alınmıĢ manidar bir zaferdir. Her yönüyle mazlum milletlerin lehindeki büyük değiĢimin

―MeĢalesi‖ olmuĢtur73. ġunu kesinlikle belirmemiz gerekir ki; ―Lozan Ġstiklaldir.74

Devlet, toplumu sosyal adalet ve eĢitlik içinde yaĢatacak kurumları yaratmak zorundadır75. Mustafa Kemal’in bağımsız devleti, artık bu yönde adımlar atmaya baĢlayacaktır.

2. 1919- 1938 Yılları Arasında Orta Anadolu’nun Sosyal ve Ġktisadi Yapısı ve Bu Yapının Ġç Ġsyanlara Etkileri

Emperyalizm ve emperyalist terimlerini kullanmadan Osmanlı Devleti'nin 19. yy. ve 20. yy. tarihini yazmak ve büyük devletlerin politikalarını açıklamak imkânsızdır. Öyle ki emperyalist devletlerin rekabetlerinin yoğunlaĢtığı en önemli yörelerin baĢında Osmanlı Devleti gelir. SüveyĢ Kanalı'nın açılması, pamuk üretimindeki önemi ve diğer hammadde kaynaklarının bulunması ve büyük devletler için önemli bir pazar olması nedeniyle özellikle 19. yy. sonunda Osmanlı Devleti üzerindeki ekonomik rekabet çoğaldı. 20. yy. baĢında petrolün ekonomide kazandığı önem ve Osmanlı Devleti'nin yönetimindeki topraklarda zengin petrol yatakları bulunması, büyük devletlerin arasındaki rekabeti, buralara egemen olmak mücadelesine dönüĢtürmüĢtür.

Osmanlı Devleti'nde, uzun savaĢ yılları ve yöneticilerin halkı ihmal eden tutumları, halkı devlete karĢı duyarsız olmaya zorlamıĢtı. Halk, savaĢtan hiçbir Ģey beklememekte, eĢkıyanın baskısı altında bulunmakta bu da yetmezmiĢ gibi bir de asker kaçaklarıyla uğraĢmaktaydı. Çanakkale’de düĢman Boğaz’ı zorlarken, Laz Mehmet, Aznavur Ġzzet ve asker

73 Gencer ve diğerleri, a.g.e., s.186

74 Durmuş Yalçın ve diğerleri, a.g.e., 1.cilt, s.389

75 Gürbüz D. Tüfekçi, Atatürk'ün DüĢünce Yapısı, Ankara, Olgaç Matbaacılık, 1986, s.264

kaçaklarından oluĢan çeteleri köyleri basmaktaydı76. Biga’nın köylerinde parası olmayan veya olup da vermeyenler ise dağa kaldırılmaktaydı77.

Trakya ve Anadolu halkının, Balkan savaĢından beri kıtlıktan, seferlerden, eĢkıyalardan çekmediği zulüm kalmamıĢtı. Albay Bekir Sami, Akhisar askerlik Ģubesine gittiğinde, Ģubede sadece bir kiĢi bulduğunda ĢaĢırmıĢtı. Koca kolordu bir kiĢiye inmiĢti.

AĢağıdaki tablo, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin devraldığı ekonomik mirası gözler önüne sermek bakımından önemlidir. Buna göre Osmanlı Devleti maliyesini denetim altına alan "Duyun-u Umumiye" içinde devletlerin alacak hisseleri Ģöyledir:

Tablo 1: Osmanlı Devletinin Borçlu Devletler ve Borç Miktarı

Devletler Alacak Yüzde Oranı

Fransa 2,5 milyar Frank % 31 Ġngiltere 600 milyon Frank % 14,6 Ġtalya 120 milyon Frank % 3,4

Osmanlı Devleti, tablodan da anlaĢılacağı üzere üç devlete borçlarının yarısını ödemekle yükümlüydü. Bu pay içinde Fransa, 2.5 milyar frank ile ilk sırada bulunuyordu. Zaten Lozan anlaĢmasında dıĢ borçlar sorunu çözülürken Türkiye, Osmanlı Devleti’nden kalan dıĢ borcunun ödemesini Fransız frangı üzerinden 1954 yılına kadar yapmıĢtı.

Ticarette ise öncelik Ġngiltere'nindi, fakat Alman rekabeti, Ġngiltere'yi rahatsız edecek ölçüde geliĢiyordu. Rusya'nın ekonomik çıkarlarından çok, stratejik yayılma ihtirasları vardı.1912'de Trablusgarp'ı iĢgal etmiĢ olan Ġtalya, Osmanlı Devleti'nin paylaĢılmasında pay olarak Güney ve Batı Anadolu

76 Merdanoğlu, a.g.e., s.111

77 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 3.cilt, İstanbul, Yenigün Yayınları, 1999, s.8

kıyılarına, Fransa; Suriye, Adana, Mersin yöresine, Ġngiltere; petrol yataklarının önemi nedeniyle Irak'a göz dikmiĢti. Batı Anadolu'da ise Yunanistan'ın gözü vardı. Rusya ise tarihi rüyası olan Boğazlar ve Doğu Anadolu'yu ele geçirmek istiyordu.

Bağdat Demiryolu projesinin ortaya çıkması, büyük devletlerin çekiĢmelerini daha da arttırınca, Almanya bu devletlere de hisse vermek zorunda kaldı. Rusya bu hisselerden istemedi, fakat kendi nüfuz alanı olarak kabul ettirdiği Doğu Anadolu'ya demiryolu yapılmasını engelledi ve böylece Osmanlı Devleti ile Doğu Anadolu'da yapacağı savaĢlarda Osmanlı Devleti'nin asker, malzeme ve cephane naklini de engellemiĢ oldu. Almanya, Rusya, Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Avusturya yukarıda belirttiğimiz yöreleri ekonomik nüfuz alanları olarak belirlediler.

Senelerin getirdiği yorgunluk ve cahil halkın saf duyguları, zaten yetersiz (!) olan kaynaklarla da birleĢince Anadolu’da halkın durumu daha da kötüye gidiyordu. Bu duruma sebep sosyal ve ekonomik yapıyı, alt baĢlıklarla inceleyebiliriz.

Benzer Belgeler