• Sonuç bulunamadı

1.4. MEZOPOTAMYA KADINININ DĠNĠ HAYATTAKĠ ROLÜ 1 Sümer ve Akad Kadınının Dini Hayattaki Rolü

1.4.2. Babil ve Asur Kadınının Dini Hayattaki Rolü

Babil toplumunda kadının dini hayattaki fonksiyonuna iliĢkin en açık bilgiler Hammurabi Kanunu‟nda karĢımıza çıkmaktadır. Babil toplumunda farklı ünvanlara sahip rahibe sınıfının olduğu açıktır. Nitekim,“Entum rahibeleri” Eski Babil Devleti döneminde “yüksek rahibe sınıfı” anlamında kullanılan bir tabirdir. Bu rahibeler, erkek tanrılara hizmette yükümlü olup, diğer rahibeler arasında üstün bir konumda bulunmaktadır. Bilgi veren tarihi belgelerden bu kadınların tapınakta kıyafetleri ve takıları ile kolayca ayırt edilebildikleri, katlı elbiseler ve yüksek kenarlı baĢlıklar giydikleri, mücevher taktıkları anlaĢılmaktadır. Hammurabi Kanunu‟nun 178. ve 179. maddelerinden; entum sınıfındaki rahibelerin asil aile kızları arasından seçildikleri, bu sınıf rahibelerin evlenmelerine izin verildiği anlaĢılmaktadır. Babil toplumunda bir diğer rahibe sınıfı ise Naditumlar‟dır.Bu sınıf din kadınlarının özellikle Babil‟in kuzeyinde önemli bir kült Ģehri olan Sippar‟da üstün bir mevkîye sahip oldukları anlaĢılmaktadır. Eski Babil panteonunda Tanrı Marduk‟un yanında yüksek bir konumda olan Tanrı ġamaĢ‟a ait tapınağın bulunduğu bu Ģehirde naditumlar, “gāgum” denilen manastırda oturmaktaydılar. Naditum adı verilen din kadınları bu erkek tanrılara adanmıĢlardı. Bu sınıf kadınlar sadece Sippar‟daki zengin ve nüfuzlu ailelerden değil, diğer Babil kentlerinin ailelerinden de seçilebiliyorlardı. Hatta Sippar‟a sonradan yerleĢen yabancı aileler de kızlarını bu tapınağa gönderebilirlerdi. Yine Sippar‟daki naditumların “Šamaš‟ın hizmetçisi” anlamına gelen isimler gibi dinî isimler taĢıdıkları bilinmektedir. Ancak bu kadınların naditum olmadan önce mi? Yoksa naditum olduktan sonra mı? Böyle isimler aldıkları konusunda net bilgiler mevcut değildir. Elizabeth C. Ston çalıĢmasında Sippar‟daki naditumların bu mesleğe isim değiĢtirme ritüeli ile girdiklerini ancak Nippur‟daki naditumlarda böyle bir isim değiĢikliğinin yapılmadığını belirtmektedir103.

102 S. N. Kramer, a.g.e., s.423. 103

33

Hammurabi Kanunu‟nun 145. maddesi: “ Eğer bir adam bir Naditum ile evlenirse ve ona çocuk temin etmezse, o adam bir Šugitum ile evlenmeyi kafasına koyarsa, o adam Šugitum‟u alacaktır. Onu evine sokacaktır fakat o Šugitum, Naditum ile yarışmayacaktır” denilmektedir104

.

Naditumların çocuk doğurmaları yasak olduğu için ileride kendilerine bakmaları için evlatlık alabilme hakları bulunmaktaydı. Sippar‟da bulunan belgelere göre, Naditumların ödünç verme, ticaret yapma gibi baĢka hakları da bulunmaktaydı. Naditumlar bütün bunlara ek olarak katip ve yazıcı olarak görev yapmaktaydılar105.

Diğer bir rahibe sınıfı ise, SAL.ZİKRUM kadın sınıfı, Hammurabi Kanunu 178 ve 179. Maddelerine göre; rahibe olan NİN.DİNGİR ve LUKUR‟dan sonra anılmaktadır. Demek oluyor ki, bu kadın sınıfı NİN.DİNGİR ve LUKUR sınıfından daha aĢağı bir kademede bulunmaktadır. Fakat Hammurabi Kanunu 181. maddesinde; tanrıya adanan LUKUR,NU.GİG ve NU.BAR gibi rahibe sınıfları arasında SAL.ZİKRUM adının geçmeyiĢi, belki bu sınıfta olan kadınların rahibeden ziyade, mabetlerde tanrıya adanan diğer kadınların hizmetlerini gören baĢka bir hizmetkar sınıfınının olduğunu düĢündürtmektedir. Gerçekten Hammurabi Kanunu 192. ve 193. maddelerine göre SAL.ZİKRUM‟lar saraya ait bir hizmetli sınıfıyla zikredilmekte olup evlat alabilmekteydiler. Diğer taraftan, Sumerce ideogramlar olan SAL.ZİKRUM tabirinin Akadça karĢılığı bilinmemektedir. Kelimeyi teĢkil eden SAL Sumerce‟de kadın determinatifi kabul edilirse Zİ.Kİ.RU.UM yazılıĢı Ģeklindeki kelimenin Sumerce‟de ne anlam ifade ettiği açık değildir. Bu nedenle ZİKRUM kelimesinin Akadça olduğu düĢünülmekte ve bu kelime Akadça‟daki “Zikaru” kelimesi ile eĢleĢtirilmekte olup “erkek” anlamında ifade edilmektedir. Böylece bu ideogramlar “kadın-erkek” Ģeklinde yorumlanmaktadır. Eğer bu anlamlandırma doğru ise, ortaya çıkan durum, Uruk‟taki bazı gelenekleri hatırlatmaktadır, buna göre belirli eğlence ve kutlama günlerinde kadın rahipler erkek, erkek rahipler ise kadın kılığına girerlerdi. Ancak, kanunlardan elde edilen bilgilerden, bunların kadın olduğundan da Ģüphe yoktur106

.

Ayrıca, diğer bir rahibe sınıfı ise Qadištumlar idi. Eski Babil Devleti zamanında, Qadištumlar, mal ve çocuk sahibi olabildikleri gibi, ayrıca baĢkalarının çocuklarına sütannelik yapabiliyordu. Hammurabi Dönemi‟ne ait bir vesikada; “Anum-kinum‟un karısı Zuhurtum, çocuğunu dadılık yapması için İltani‟ye Qadištum‟a verdi ve ona 3

104 M. Tosun- K. Yalvaç, a.g.e., s.199. 105 Y. Kılıç-H.H. DuymuĢ, a.g.m., s. 165-166. 106

34

šegel gümüş ödedi” denilmektedir.Yine aynı dönemden kalan edebî metinlerde deQadištumlar ilginç pasajlarda yer almaktadır. Bir metinde geçen “..hamile kadının doğurduğu evde, Qadištumun evinde, ebe kadın sevinçlidir” ibaresi dikkat çekicidir. Buradan Qadištumların dadılık yapılan ve doğumların gerçekleĢtirildiği özel mahallerde yaĢadıkları sonucuna varılabilir. Ebe, doğum esnasında kadınların ihtiyaç duydukları fizikî yardımı yaparken, Qadištumlar manevî ve dinî bir fonksiyon üstlenmiĢ olabilirler.Orta Asur Dönemine ait dini metinlerde de Qadištumlardansöz edilmektedir. Asur‟da tanrı Adad kültünde bu kadınların aktif rol oynadıkları belirtilmektedir. Bir metinde, Qadištumlar SANGA rahipleri ile dini törenleri idare ettikleri ifade edilmektedir. Rahiplerle beraber temizlenme ritüelini gerçekleĢtirirler ve monoton bir sesle ilahi okurlar. Bu kadınlar ritüeller boyunca özel mücevherler takarlar ve kutsal sunuma iĢtirak ederlerdi107

.

Öte yandan, Kulmašitum rahibeleri de mabet hizmetinde görev yapan bir diğer rahibe sınıfı idi. Hammurabi Kanunu‟nun 181. maddesinde, babanın kızını tanrı için Kulmašitum olarak adayacağı belirtilmektedir.

Hammurabi Kanununda karĢımıza çıkan son rahibe sınıfı ise; Šugitum sınıfıdır. Nitekim Hammurabi Kanunu‟nun 183. maddesinde; “Eğer bir baba, Šugitum olan kızını kocaya verirken çeyizle birlikteve mühürlü bir belge yazarsa, baba öldüğünde baba evi malından hisse alamayacaktır” denilmektedir. 184. maddede ise; “Eğer bir adam, Šugitum olan kızına çeyiz vermez ve kocaya da vermezse baba öldüğünde, baba evinin gücüne göre kardeşleri ona çeyiz verecekler, onu kocaya vereceklerdir” denilmektedir108.

Her zaman ve her yerde olduğu gibi Babil toplumunda da sık sık insanların üzerine çöken çeĢitli felaketler yaĢamı zorlaĢtırmıĢtır. Din, bu felaketlere savunma sağlamıĢ, özellikle de hastalıklar söz konusu olduğunda imdada yetiĢmiĢtir. Nitekim din ve büyü kiĢinin kötülüklere karĢı savunulmasını amaçladıkları için birbirleriyle ilintili olmuĢlardır. Hastalıklar ya da felaketler genellikle günahların cezası olarak düĢünülmüĢ ve tanrıların temsilcisi olan ifritlerin iĢi olarak değerlendirilmiĢtir. Babil insanı bu ifritlerden korunmak ya da günahlarının etkilerini yok etmek için büyüye baĢvurmuĢlardır. Bu büyülerden içerik açısından en ilginç olanı, šurpu‟dur. Šurpu, büyücüden yardım isteyen kiĢinin hangi hareketiyle tanrıları kızdırdığını bilmediği

107 Y. Kılıç-H.H. DuymuĢ, a.g.m., s.171-172 108

35

durumlarda uygulanmıĢtır109. Ancak, büyücülerin erkek mi yoksa kadın mı olduğu sorusu ne yazık ki açık değildir. Fakat geçmiĢten bizlere kalan geleneklerimiz çerçevesinde günümüzde büyücü kadınların varlığından hareket ederek Babiller de kadın büyücülerin olabileceği ihtimali yüksektir.

109

36

ĠKĠNCĠ BÖLÜM