• Sonuç bulunamadı

B. Gazetenin Muhteva Özellikleri

2. b Girit Meselesi

Tanin gazetesinin incelediğimiz dönemde üzerinde durduğu önemli siyasi konulardan biri de Girit’tir. Bu dönemde Girit meselesi etrafında şekillenen Türk-Yunan ilişkileri üzerine gazetede birçok makale ve haber yazılmıştır. Girit’te yaşayan Müslüman halk ile Hıristiyan ahali arasında yaşanan olaylar Tanin sütunlarında okurlara aktarılmaya çalışılmıştır.

Yunanistan’da Liberal Parti Venizelos ve beraberindeki beş kişiyi 1910 Nisan ayında genel seçimler için milletvekili adayı olarak göstermiştir. Bu olay Avrupa

8

Bkz. Hüseyin Cahit, “Tasarruf ve Vergi”, 12 Eylül 1326 (1910); nr: 743, s. 1. , “Türkiye Milli Bankası ve Bank-ı Osmani”, 14 Eylül 1326 (1910); nr: 745, s. 1. , “Vergi mi İstikraz mı? ”, 19 Eylül 1326 (1910); nr: 750, s. 1. , “Bir Galat-ı Rü’yet”, 30 Eylül 1326 (1910); nr: 759, s. 1.

devletlerinin yanı sıra Osmanlı Devleti’nde de büyük bir tepki ortaya çıkarmıştır. Fakat yapılan bütün engelleme ve itirazlara rağmen Girit Genel Meclisi Yunan parlamentosuna girecek temsilcilerle beraber Venizelos’u da seçmiştir: (ÜNSAL, 2009: 106)

Venizelos’un Yunan Meclis-i Milliyesi’ne intihap edilmesi nazar-ı dikkati yine Yunan ve Girit meselelerine ehemmiyetli bir surette celp ediyor. Venizelos’un haber-i intihabı telgraflarla şehrimize tebliğ olununca bazı muhafilde derhal şiddetli bir merak uyandı: Ne olacak? Genç Türkiye hükümeti ne meslek intihap edecek? denilmeye başlandı. Bazılarınca bu suallerin cevabı malum idi. hükümet-i Osmaniye Giritlilerin Yunanistan’a mebus göndermelerini bir sebeb-i harp addedeceğini resmen Yunan devletine tebliğ etmiş olduğu için Venizelos’un intihabı üzerine Türkiye ile Yunan arasında muharebe vukuu muhakkak addedildi.

Mesele bu kadar sade olmadığı için tetkike muhtaçtır. Giritliler Yunanistan’ın teşviki üzerine adanın Yunan iltihakını ilan ettiler. Yunan hükümeti resmen bu iltihakı kabule cesaret edemedi. Mamafih Giritliler kendilerini Yunanistan’ın bir parçasını addettikleri için Yunan Meclis-i Mebusanına aza intihap edip de gönderilirse hiçbir Yunan kabinesi bunları geri çeviremez denildi. Buna karşı hükümet-i Osmaniye bu hareketi sebeb-i harp addedeceğini beyan etti. Filhakika Girit’ten gelen mebusların Yunan Meclis-i Mebusanına kabulü Girit’in Yunanistan’dan bir parça olduğunu tasdik demekti. (YALÇIN, 1910-ç: 1)

Girit ile ilgili yaşanan bu gelişmeler üzerine Hüseyin Cahit Venizelos ve beraberinde seçilen kişilerin Osmanlı vatandaşı olduklarını belirtmiş ve Osmanlı vatandaşlarının Yunan meclisine seçilemeyeceğini söylemiştir:

Venizelos olsun, Baba Yorgi olsun, diğer arkadaşları olsun, bunlar Giritli’dir, yani Osmanlı’dır. Bir Osmanlı’yı nasıl oluyor da Yunan ahalisi kendi Meclis-i Millilerine mebus intihap ediyorlar? (YALÇIN, 1910-ç: 1)

Hüseyin Cahit, Venizelos ve arkadaşlarıyla ilgili Osmanlı Devleti’nin yapması gerekenleri Tanin sütunlarında açıklamıştır. Cahit’e göre Venizelos ve arkadaşları Osmanlı vatandaşlığından çıkarılmalı, onların Girit’teki mallarına el konulmalı ve Yunanistan elçimiz geri çekilmelidir:

Venizelos ve refikleri Yunan Meclis-i Mebusanına aza olur olmaz bizim tarafımızdan yapılacak muamele pek aşikârdır. Tabiat-ı Osmaniye’yi terk ile ahir bir devletin tabiatına girenlere karşı Tabiat- ı Osmaniye Nizamnamesi ahkâm-ı sarihayı havidir. Bunlar tabiat-ı Osmaniye’den tart olunacaklar, memalik-i Osmaniye’deki emval ve emlakları müsadere edilecek ve bir daha memalik-i Osmaniye’ye avdetlerine müsaade gösterilmeyecek.

Bu noktada düvel-i hamiyenin oldukça müşkül bir mevki karşısında bulunacağı şüphesizdir. Düvel-i hamiye Girit’i ellerinde vedia halinde bulundurdukları cihetle Tabiat-ı Osmaniye Kanunu gibi en esaslı kanunlarımızdan birine riayet etmeğe mecburiyetleri tabiidir. Bu kanun ahkâmına riayetle Venizelos’un Girit’te emval ve emlakı varsa müsadere edecekler mi? Biz bittabi kanunun meriyet ahkâmını kemal-i metanetle talep edeceğiz.

Hükümet-i Osmaniye nazarında Venizelos tabiat-ı Osmaniye’den tart edilmiş bir mücrimdir. Böyle biri ile hükümet-i Osmaniye nasıl münasebete girebilir? Bunu bir Ecnebi devletin başvekili sıfatıyla nasıl tanıyabilir? Bittabi tanıyamayacak, iki hükümet arasında münasebat-ı siyasiye münkatı’ olacak, sefirimiz bizzarure geri gelecek. Sonra? Bunu vakayi’ gösterecektir. (YALÇIN, 1910-ç: 1)

Venizelos’un Yunanistan başbakanı olacağı söylentileri Tanin gazetesi tarafından sert bir dille cevaplandırılmıştır. Tanin bu olayın gerçekleşmesi durumunda Türk-Yunan devletleri arasında Venizelos’un mebus seçilmesinden daha büyük bir sorun çıkacağını ve diğer dünya devletlerinin buna karışamayacağını söylemiştir. Bu

mesajla olası bir Türk-Yunan savaşında haklı tarafın Türkiye olduğu ve diğer devletlerin buna karışmaması gerektiği düşüncesi verilmeye çalışılmıştır:

Aynı zamanda ortaya çıkarılan şayialardan biri de bir taraftan Avusturya ve Almanya devletlerinin diğer taraftan İngiltere hükümetinin bir Türkiye-Yunan muharebesine mani olacakları sözüdür. Yunanistan muhafili bu havadisi işaa etmekle kendilerine her şey yapacaklar ve bunun cezasını çekmekten musavven kalacaklar zannediliyorsa maatteessüf bu hatalarını pek pahalı ödeyeceklerdir. Çünkü Venizelos’un intihabı meselesi hâl ve mevkii tamamıyla değiştirmiştir. Venizelos’un intihabından dolayı hükümet-i Osmaniye düvel-i hamiyeye müracaat edecek, onlarla anlaşacak. Fakat Venizelos Yunan başvekili olduğu gün Türkiye ile Yunanistan arasında bir Girit meselesi bulunmayacaktır. Girit meselesi bir tarafta kalacak, yeni ve sırf Türkiye ile Yunanistan arasında bir mesele çıkmış olacaktır. Onun için bunun hesabını düvel-i hamiye vasıtasıyla değil doğrudan doğruya Yunanistan ile görmek mecburiyetinde kalacağız. Bilmeyiz ki, sevgili komşularımız baş başa bu halvetten pek memnun olacaklar mı? (YALÇIN, 1910-d: 1)

Bütün bu gelişmeler yaşanırken adada yaşayan Rumlar, Müslüman Türk halkına zulüm etmeye başlamışlardır. Girit’te gerçekleştirilen bu katliamlara büyük devletlerin ses çıkarmaması Tanin tarafından sert bir dille eleştirilmiştir:

Girit meselesine gelince bunun temadisinden sulh-i umumiye ariz olabilecek tehlike elan düvel-i hamiyece layıkıyla takdir edilmemişse son günlerde vukua gelen cinayât-ı fecianın mesuliyet ve vicdaniyesi hiç olmazsa tacil-i meseleye saik olmalıdır. Girit’in idaresi böyle gayr-ı main bir şekilde kaldıkça oradaki yirmi otuz bin mütecaviz ahali-i İslamiyenin malı, canı, arz ve namusu her gün daha büyük bir tehlikeye maruz bulunuyor. Girit idare-i muvakkatasının en iptidai levazım-ı insaniyeyi bile hatırlara getirmediğine düvel-i hamiye hâlâ delil mi arıyor? Oradaki yirmi otuz bin mazlum, Müslüman olmakla insanlıktan çıkmış mı addedilecek? (YALÇIN, 1910-e: 1)

Girit Genel Meclisi de Osmanlı hükümetini yok sayacak uygulamalar ortaya koymuştur. Girit Genel Meclisi’nde Türk üyelerin yemin sorunu, Osmanlı Devleti’nin Girit’e gönderdiği kadıların Rumlar tarafından kabul edilmemesi durumu ve Türk üyelerin Girit Genel Meclisi’nden atılmaları bunlardan sadece birkaçıdır. Bu durum artık fiilen kaybedilen Girit’in kâğıt üzerinde olmasa da hukuken de kaybedildiğinin resmidir. (ÜNSAL, 2009: 103)

Girit Meclisi Umumisinin ahiren ikinci içtimaında yine Yunan kralı namına küşat edilmesinden vesair bazı ahval-ı na-becâdan dolayı hükümet-i Osmaniye’nin düvel-i hamiyeye müracaatla Giritlilerin harekât-ı vakıasını protesto ettiğini yazmıştık.

Düvel-i hamiyenin zaten muntazır olan cevabı dünkü gün vürut etmiştir.

Bu cevapnamede Babıali canibinden vaki olan teşebbüsatın hüsn-i telakki edildiği, hukuk-ı hâkime-i Osmaniye’nin mahfuz bulunduğu beyan ve Girit Meclis-i Umumisi aza-ı Hıristiyaniyesinin düvel-i hamiyenin tasayuhu hilafına olarak tekrar bu gibi ahlak-ı müessifeye kıyam etmelerinden dolayı kendilerine tenbihat-ı şedidede bulunulacağı ilaveten dermeyan edilmiştir. (İMZASIZ, 1910-f: 1)

Girit meselesi Tanin gazetesinin incelediğimiz sayılarında belirsizliğini devam ettirmiştir. Büyük devletlerin koruyuculuğuna bırakılan Girit’te Müslüman halka yapılanlar ve diğer devletlerin buna sessiz kalması gazete tarafından sert bir dille eleştirilmiştir. Girit Milli Meclisi’nin açılması sırasında Müslüman mebusların Yunan kralı adına yemin ettirilmek istenmesi de bardağı taşıran son damla olmuştur. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti adada hami olan İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya’ya bir protesto göndermiştir. Fakat bu devletler bu protesto metnini Girit Meclisi’ne göndererek adadaki Osmanlı hâkimiyetinin tanınmasını istemiş gibi görünseler de Girit sorununu çözümsüz bırakacak ve uygun koşulların gerçekleşmesiyle adanın Yunanistan’a ilhakını kolaylaştıracaktır. Hüseyin Cahit’in ise bu tehlikeyi önceden fark ettiğini Tanin’de yazdığı makalelerinde görürüz:

Girit meselesi suret-i katiyede hal olununcaya kadar devletler ne yaparsa alakadarânın hiç birine hoş görünemeyeceklerdir. Bu kendilerinin deruhte ettikleri vazifenin gayet müşkül ve daima

muaheze edilmeğe mahkûm olmasından ileri geliyor. Düveli hamiye Girit meselesi münasebetiyle hiçbir zaman muahezeden kurtulamazlar; çünkü bizi memnun etmek için hakkımızı iade etmelerinden başka bir çare mutasavver değildir. Giritlilerin memnun olmaları da ancak kendilerine yeni bir hak tanımakla kabil olur. Binaenaleyh bu iki tarikten birini açık ve kati olarak kabul etmedikçe her iki tarafın adem-i hoşnudisini celp etmeleri zaruridir.

Girit meselesi iki seneden beri yeni bir devreye dâhil olmakla beraber bu müddet zarfında netice-i katiyeye doğru bizim kazandığımız şey yalnız bir vaat olmaktan, ada üzerinde hukuk-ı âliyeden başlayarak nihayet hukuk-ı hâkimiyetimizin mahfuz bulunduğunu ve bulunacağını öğrenmekten ibaret kalıyor. Giritlilerin kavliyyatta bizim gibi bir şey kazanmış olmuyorlarsa da fiiliyatta ne ziyan ettiklerini, eski tertiplerinin ne halle uğradığını bir türlü anlayamıyoruz. Bu işte yalnız bir değişiklik varsa o da Yunan hükümetinin lisanındadır.

Evvelce açıktan açığa Girit işlerine karışan, Girit’ten kendi memleketleri gibi bahseden Yunan rical-i hükümeti şimdi lisanlarını tutmağa lüzum görüyorlar; fakat Girit işlerini gizlice idare etmekten hâlî kalmıyorlar. Binaenaleyh iki seneden beri düvel-i muazzamanın “vakt-i münasibe intizar” politikasından bi’l-fiil-i istihsal edilen semere bir kelime ile hülasa edilmek istenilirse “hiç” ten ibaret kalır.

Düvel-i muazzama Girit Müslüman mebuslarına vuku bulan bu ihtardan dolayı hissiyat-ı Osmaniye’yi rencide etmelerini son bir hareketleriyle tamir etmek istemiş gibi görünüyorlar. Çünkü Babıali’nin protestosuna karşı verdikleri cevabın bir suretini Girit hükümet-i icraiyesine de tebliğ etmişlerdir. Bu cevapta düvel-i muazzama Girit adası üzerindeki hakk-ı hâkimiyet-i Osmaniye’nin mahfuz bulunduğunu ve bulunacağını Babıali’ye tekrar taahhüt etmekte oldukları cihetle taahhüt-i vakı’dan Giritlileri suret-i

resmiyede haberdar eylemek devlet-i Osmaniye’ye karşı bir nevi cemile-i dostane teşkil eder.

… Girit meselesinin halli de bir mutat “vakt-i münasibe” talik ediliyor. İşte netice bu. Vakt-i münasip ne zamandır? Ne olursa bu vakt-i münasip gelmiş addedilecektir? Burasını biz bilmiyoruz. Bir bilen bulunup da bize öğretirse minnettar kalacağız. (YALÇIN, 1910- f: 1)

Benzer Belgeler