• Sonuç bulunamadı

3.2. İKİNCİ BÖLÜM: HAYALÎ DİYARLAR

3.2.2. Büyücü ve Çocuklar

Hikâyeye göre kimsesiz prom çocukları, gorile benzeyen yaratıklardır. Bu çocuklar federasyon tarafından köleleştirilmektedir. Baş büyücü Sersanol ise bir çocuk yuvasının kurucusudur ve kimsesiz çocuklara bakmaktadır. Yetiştirdiği çocuklardan biri olan Nerton, on yıl sonra büyücünün yanına çalışmak için gelmiştir. Sersanol, Nerton’a güvenebileceğinden emin olmak için genç adamı gelmeden önce büyülemiştir. Büyünün bir parçası olan Federasyon ekibinin yuvayı teftişi sırasında Nerton’un büyücüyü düşünerek ve yuvayı korumak için elini kılıcına götürdüğü anlara şahit olmuş ve büyüyü bozmuştur. Sersanol içlerinde prom çocuklarının da olduğu yuvayı korumak adına Nerton’u bir sınavdan geçirmiştir. Bu sınavdan Nerton’un çıkardığı ders “İnsanları, insanlara rağmen seveceksin” olmuştur (GK., s.143, 154).

3.2.2.2.Hikâyede Zaman ve Mekân

Büyücü ve Çocuklar adlı ikinci hikâyede geçen: “Avcı Kalesi” ve “köy”(GK., s. 143, 144). mekânları günümüz dünyasının gerçekliğine yakınlığı ile dikkat çekicidir. Hikâyede avcı kalesi olağan şekilde, köy unsuru da geniş mekân olarak tasvir edilmiştir. Buna göre büyülü gerçekçilik açısından bu iki mekân gerçekliği yansıtması ile akımın mekân unsuruna uygun bir örnek oluşturmuştur.

86

Sersanol’ün, Nerton’a olan güvenini sınadığı büyü ile oluşturduğu hayalî yuva, hikâyenin sıra dışı olaylarından biridir. Bu büyü ile çocuk yuvası olağanüstü bir dönüşüm geçirerek yenilenmiş ve yine büyünün etkisiyle bu yuvayı denetlemeye gelen ekipler büyülü mekâna girip Nerton’un gözü önünde hayalî yuvayı teftiş etmişlerdir. Yazar (Nerton’un ağzından) büyünün etkisiyle gördüğü bu hayalî yuvayı şöyle aktarmıştır:

“Oldukça geniş bir odaydı. Duvarlarda bahar şenliklerini anlatan rengârenk tablolar, yerde geniş minderler vardı. Tam ortada duran uzun, dikdörtgen yemek masasında meyvelerle dolu tabaklar sıralıydı. Bir köşede üç demir ayağın üzerinde şık bir şamdan yükseliyordu. Camlarda çiçek motifli perdeler asılıydı” (GK., s. 149).

Oldukça sıradan bir görünüm ile doğallaştırılan bu mekân, aslında büyü ile çevrelenmiştir. Büyünün etkisiyle Nerton gözlerinin gördüğü bu mekânı gerçek olarak kabul etmiş ve benimsemiştir. Yazar büyüyü, gerçeğe yaklaştırmış ve sıradanlaştırarak okura sunmuştur. Nitekim bu mekânda “renkli tabloların, minderlerin, yemek masasının, meyve tabaklarının ve perdelerin yer alması” ise günümüz gerçek mekânlarına olan benzerliği ile dikkat çekmiştir. Büyülü gerçekçilikte mekân unsuru gerçeklikten kopmayan ama büyü ile mitsel bir değer kazanan özelliğe sahip oluşu ile bilinmektedir. Bu örnek ile gerçek dünyanın gerçeğe yakın izleri, hikâye türünde büyülü mekânlarda yansıtılabilmiştir.

Büyücünün yetiştirdiği öğrencilerden biri olan Nerton, uzun bir aradan sonra tekrar büyüdüğü yeri ziyarete gelmiştir. Bu ziyaretin ise uzun zaman sonra oluşu şu şekilde aktarılmıştır: “(…) aradan on yıldan fazla geçti efendim (…)” (GK., s. 145). Nerton’un büyücü Sersanol ile “on yıldan fazla” bir süredir görüşmemiş oluşu ve bu zaman unsurunun on yılın üzerinde olabileceği ihtimali, bu zaman unsurunu belirsiz- dairesel bir özelliğe büründürmüştür. Bu kullanım özelliği itibariyle de büyülü gerçekçiliğin zaman ilkesine uygun bir yapıdadır.

87 3.2.2.3.Hikâyede Melezlik

Sersanol, eski öğrencisi Nerton’a kendisine olan güvenini ölçmek için büyülü bir sınav hazırlamıştır. Bu büyülü sınavda kimsesiz çocuk yuvası ve yuvaya teftişe gelen federasyon ekibi büyülü bir gerçeğin içinde sunulmuştur. Nerton ise gördüğü her şeyi gerçek olarak kabul etmiş ve gelen federasyon ekibine karşı da hocasını savunarak bu sınavdan geçmiştir. Sersanol, Nerton’a güvenebileceğini anlayınca son bir sihirle yuvayı ve çocukları ortadan kaybetmiş ve ormanın derinliğinde bir yerde kendini bulan Nerton, yaşadıkları karşısında şaşkınlık geçişmiştir. Buna göre Nerton’un yaşadığı şaşkınlık şöyle aktarılmıştır: “Son bir saattir yaşadığı her şeyin hayal olması onu sarsmıştı. Hepsi bir büyüden ibaretti, öyle mi? (…)” (GK., s. 154).

Nerton hocasının bu büyüyü güvenlik amaçlı yaptığını anlamış ve onu haklı da bulmuştur. Fakat gerçek olarak gördüğü ve yaşadığı olayların hayalden ibaret olması onu etkilemiştir. Kısa bir sorgulama yaşayan Nerton büyüye olan sıradan tavrı ile de dikkat çekmiştir. Büyünün bu kadar gerçekçi olmasına değil de yaşananların hayal olmasına şaşıran Nerton’un tavrı sıradanlaştırma özelliğidir. Yazar büyülü gerçekçilik akımının ketum yazar bakışıyla bu örnekte tarafsızlığını korumuş ve dengeleyici sıradanlaştırma teması ile de akıma uygun bir kullanım oluşturmuştur.

3.2.2.4.Hikâyede Yabancılaştırma

Büyülü gerçekçilik akımında yabancılaştırma ilkesi denildiğinde anlaşılması gereken, sıradanın sıradışılaştırılması, sıra dışının ise sıradanlaştırılmasıdır. (GK., s. 178, 179) “Büyücü ve Çocuklar” adlı hikayede Nerton adlı iksir ustasının Sersanol’e dair düşünceleri şöyle ifade edilmiştir: “(…) onun bir zamanlar diyarın en güçlü büyücülerinden biri olduğunu unutmasına yetmiyordu (...)” (GK., s. 143). Sersanol, her ne kadar yaşlı ve göbekli görüntüsü ile sıradan bir insan olarak görülse de Nerton için güçlü bir büyücüdür. Bu görüş, hikâye içinde kabul edilen bir gerçeklikte sunulmuştur. Nitekim sıra dışı bir güç olan “büyücülük” sıradan insan görünümüne sahip birinde de söz konusu olabilir algısını oluşturmuştur. Ayrıca yazarın olağan tavrı ile sıra dışı büyücülük unsuru olağan karşılanmış ve Sersanol kişisi üzerinden de

88

sıradanlaştırılarak yansıtılmıştır. Yabancılaştırmayı örnekleyen bu kullanım “bir zamanlar” ifadesinin belirsizliği ile de zaman ilkesinin paralelliğini örneklendiren bir kullanım oluşturmuştur.

Federasyon ekibinin teftişi sırasında çocuk yuvasına yapılan denetim büyüsü, yabancılaştırma ilkesi açısından dikkat çeken bir örnektir. Buna göre: “(…) Efsunbaşı Ternok, içeride bir görünüm büyüsü olup olmadığını araştıracak (…)” (GK., s. 149). Günümüzde herhangi bir kuruma yapılacak olan teftiş belirli evraklar doğrultusunda gözlemlenerek uygulanmaktadır. Hikâyeye baktığımızda ise teftiş işlemi, bir büyü ile yapılmış ve pratik bir nitelik kazanmıştır. Dolayısıyla büyülü denetim orada bulunan kişiler tarafından olağan karşılansa da asıl büyü ise aynı zamanda olağan karşılayan kişilerin kendisidir. Çünkü Sersanol federasyon ekibini ve çocuk yuvasını bir büyü sayesinde oluşturmuş ve hayalî olarak kurgulamıştır. Büyü, kurguda hayalî bir gerçeklikte sunulmuştur. Nerton gördüklerini gerçek zannetmekte ve sadece denetim büyüsü ile iksir ustası Sersanol’ü olağan şekilde karşılamıştır. Bu nedenle gerçekliği simgeleyen Nerton’dur. Sıra dışı özellikler Nerton’un görüşü ile sıradanlaştırılmış ve hayal-gerçek melez zıtlığı oluşturularak yabancılaştırma ilkesi gerçeküstü bir temayla örneklendirilmiştir.

Büyülü denetim sırasında görevlilerden biri, küçük kızıl saçlı kızın elindeki oyuncak ayıya yoğunlaştığında büyülü bir şeyler sezmiştir. Hayalî kurgunun bir parçası olan bu durum Nerton’un sınandığı bir deneyden başka bir şey değildir. Bu sırada oyuncağı Sersanol eline alarak şöyle bir büyü yapmıştır:

“Birkaç saniye sonra ayının çevresinde ince, yeşil, ışıktan bir katman oluştu. (…) ışık birden kıvılcımlar saçarak yok oldu. Artık yerde ayıyla aynı ölçülerde, oyuncak bir tavşan duruyordu (…)” (GK., s. 150).

Oyuncak ayı, büyü ile tavşana dönüşebilen bir özelliğe sahiptir. Bu özellik ile oyuncak, hikâyenin büyülü nesnelerinden biridir. Ayrıca büyü ile sağlanan bu değişim yine pragmatist bir özellik taşımaktadır. Öyle ki devamında büyücünün dedikleri bu tezi kanıtlar niteliktedir: “Çocuklar tavşandan sıkılmışlardı (…) Her nazlandıklarında yenisini alamıyorum, ne yapayım (…)” (GK., s. 150).

89

Çocukların aynı oyuncakla oynamaktan sıkılması olağan bir gerçekliktir. Bu gerçeklik sıra dışı bir şekilde büyü ile çevrelenmiştir. Yabancılaştırma ilkesinin bir özelliği olan bu durum eski-yeni oyuncak zıtlığını da çağrıştırılmıştır.

Sersanol,öğrencisine güvenebileceğinden emin olduktan sonra yaptığı büyüyü

bozup artık gerçek çocuk yuvasını Nerton’a göstermek istemiştir. Ellerini açarak büyülü sözleri söyledikten sonra içinde bulundukları büyülü yuva hareket etmeye başlamış ve devamında şöyle bir durum yaşanmıştır:

“Duvarlar esniyor, titriyor, hamurdanmış gibi eğilip bükülüyordu. Cam sehpa olduğu yerde dönmeye başlamıştı (…) Sandalyeler zemine batıp çıkıyordu. Birden çocuklar aklında geldi. Deprem oluyordu herhalde, çocukları derhal dışarı çıkarmalıydı. O tarafa doğru bir adım attı, salondaki miniklerin de eşyalar gibi eğilip büküldüklerini, gitgide saydamlaştıklarını görünce donup kaldı. Duvardaki resimler çoktan silinip gitmişti… Etrafta sabit duranlar sadece kendisi ve Sersanol’du (...)” (GK., s. 153).

Büyülü ile oluşturulmuş bu hayalî mekânda duvarların esnemesi, titremesi ve hamurumsu bir özellikte oluşu günümüz dünyasında gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan olağanüstü bir durumdur. Tasvir edilen mekânda bulunan cam sehpa, sandalyeler, resimler ve yuvadaki çocuklar büyülüdür. Büyülü mekânın içinde Nerton gerçeğin kendisini simgelemektedir. Büyü ile oluşturulan kurgusal mekân gerçek kişisiyle büyülü bir gerçeğe bürünmüştür. Nerton mekânın gerçekliğine inanmış ve bu gerçekliğin olağanüstü bir değişim geçirdiği sırada çocukların güvenliğini düşünmüş ve onların da büyülü bir değişim geçirdiğine şahit olmuştur. Ayrıca büyü ile gerçeğin yan yana olması melez bir zıtlığı oluşturmuş ve sıra dışının sıradanlaştırılmasıyla yabancılaştırma ilkesi mekân unsuru ile örneklendirilmiştir. Nitekim mekândaki büyünün eşyalar üzerindeki sıra dışı değişimi sanatsal bir üslup ile aktarılmış ve büyülü gerçekçiliğin dengeleyici ilkesiyle de akım pekiştirilmiştir.

90

3.2.2.5.Hikâyede Yazarın Ketumluğu ve Dengeleme Stratejisi

Hikâyede büyük bir savaş olduğundan ve sonrasında ortaya çıkan sonuçlardan şöyle söz edilmektedir.

“Büyük savaştan sonra kurulmuş, askeri bir yapılanma olduğunu duymuştu. Başlarında savaşın kahramanlarından Durtemen vardı. Federasyon temsilcilerinin onlardan pek hazzetmedikleri söylenirdi” (GK., s. 144).

Buna göre öncesinde büyük savaşa neyin yol açtığından, kimler arasında yapıldığından ya da nerede olduğundan açıklayıcı bir şekilde bahsedilmemiştir. Yine devam eden satırlarda savaşın belirli kahramanlarından söz edilmiş fakat ayrıntılı bir bilgi aktarılmamıştır. Dolayısıyla konuya büyük savaş adını veren yazar, gizemli tavrıyla büyülü gerçekçiliğin ketumluk ilkesini uygulamıştır.

Büyücü Sersanol, kimsesiz çocuklar arasında istenmeyen köle olarak kullanılan kimsesiz prom çocuklarına da sahip çıkmıştır. Bu tavrı ile de eski öğrencisi Nerton’a şöyle bir açıklamada bulunmuştur:

“İnsanları insanlara rağmen seveceksin Nerton (...) Eğer babanın eşkıya olduğunu öğrensem ne seni ne de onu suçlardım. Belki sadece kaderi (...)” (GK., s. 152).

Yazar hikâye kişisinin nazarında yer verdiği üzere ırk ayrımı yapmadığı düşüncesini sosyal bir temada birleştirerek okuyucuya sunmuştur. Aynı şekilde kişi üzerinden verilen örnekte de yazar objektif görüşüyle dikkat çekmiş dengeleyici bakış açısıyla da büyülü gerçekçilik akımının ilkelerini başarılı bir şekilde uygulamıştır.

3.2.3. Ölümden Beter