• Sonuç bulunamadı

BÖLGEDE TOPLUM YAPISI VE OSMANLI KİMLİĞİNİN OLUŞTURULMAS

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SOSYAL YAP

3.1 BÖLGEDE TOPLUM YAPISI VE OSMANLI KİMLİĞİNİN OLUŞTURULMAS

Osmanlılar tarih sahnesine çıkmaya başladıktan sonra yürüttükleri akılcı politikalarla beyliklerini bir imparatorluğa dönüştürmüş ve yüzyıllarca bu unvanını korumayı başarmışlardı. Anadolu’da bir uç beyliği iken imparatorluğa dönüşen bu devletin fethettikleri topraklarda hâkimiyetlerini tesis etmelerinde ki temel unsurda uyguladıkları iskân politikaları yer almaktadır. Bu sistemde Osmanlılar fethettikleri bölgeleri uzaktan birer koloni şeklinde yönetmemiş uyguladıkları şenlenme bir diğer deyişle iskân politikalarıyla kendilerine bağlı birer vatan haline getirmişlerdir.511 1300’lü yıllarda Rumeli’ye geçişleri ile yeni bir dönem

açan Osmanlılar burada mevcut toplumla, Anadolu’dan gelenler ile oluşturdukları Osmanlı kimliği yüzyıllarca varlığını sürdürmüştür. Osmanlı hâkimiyetinin bu bölgelerde kolay bir şekilde kabul edilmesinin sebebi ise Osmanlıların feodal sisteme dayalı olmayan monarşiye dayalı tek merkezli yönetim sisteminin getirdiği tek bir devlet olma prensibi feodal yönetimden bıkmış olan halka cazip gelmiş olmasıdır.512

Arnavutluk’ta Osmanlılardan önce XV. yüzyıla kadar yabancı devletlerin işgallerinin getirdiği toplumsal çeşitlilik söz konusu olmuş ve ilk olarak Roma işgali ardından barbar istilası adı verilen Slav göçü ve sonrasında Bizans işgali ile Sırp işgalinin yarattığı toplumsal değişiklikler Osmanlılara gelene kadar Arnavut nüfusunun geçirdiği tarihsel süreçler olmuştur.513Arnavutluk bölgesinde olan Avlonya, İşkodra, Delvine, İlbasan sancaklarında ve

Draç kazasında hâkimiyet tam olarak XV. yüzyılda sağlanmış olsa dahi XIV. yüzyılın

511 Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğu’nun Teşekkülü Meselesi, 2. Baskı, İstanbul: Yeni Zamanlar

Yayınları, 2014, s. 7.

512 İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve

Menşeleri”, s. 67-70.

ortalarından beri Osmanlı hâkimiyetine girmeye başlamışlardır.514 Arnavutluk sahasında yer

alan sancakların toplum yapısı değerlendirilirken Arnavut coğrafyasında meydana gelen olayların konumuz dışında tutulmaması gerekir. Bu yüzden bölgenin yapısı değerlendirilirken Osmanlıların Arnavutluk üzerindeki hâkimiyetlerinde toplumun genel yapısı üzerinden oluşturulan Osmanlı kimliğinin süreci aktarılmaya çalışılacaktır.

Osmanlıların Arnavutluk’ta ilk görülmeleri 1383-1385 yıllarına tekabül etmektedir. 1385 yılında Draç Beyi Şarl Topia’nın Osmanlılardan yardım istemesi üzerine yapılan Voissa (Viyose) Savaşı’nda Osmanlıların Avlonya taraflarına hâkim olan II. Balşa ve kuvvetlerine ağır darbe vurarak yenmelerinden ardından Osmanlılar Arnavutluk’ta hâkimiyetlerini kademeli olarak yerleştirmenin ilk safhasını başlatmış oldular.515 Bu dönemde bölgenin

toplum yapısında feodal beyler olarak adlandırılan Arnavut senyörler bulunmaktaydı.516 Bu

senyörlerin bazı önde gelenleri “Balşa’lar, Thopia’lar, Dukagin’ler, Coia Zaccaria’lar, Musaki’ler, Zenebissi’ler, Araniti’ler, Vulkaşin’ler ve Kastriota’lardır.”517 1385 Voissa

(Viyose) Savaşı’nın yenilgisinden sonra bölgedeki bu senyör aileler Osmanlı vassallığını kabul etmişlerdir.518 Böylelikle Osmanlı Devleti Arnavutluk bölgesinde ilk olarak bu

senyörler üzerinden vassallık ilişkisi çerçevesinde hâkimiyetlerini tesis etmeyi uygun görmüşlerdir.519 Bunun yanında Osmanlılar devşirme politikasını bölgede uygulayarak ve

yıllık haraç gönderme gibi şartlar koyarak bölgede devletin varlığını hissettirmeye çalışmıştır.520 Arnavutluk’ta bulunan bu senyörler Osmanlılar geldiğinde onlara karşı

direnmemiş hatta uzlaşmaya hazır halde bulunmuşlardır.521 Arnavut senyörleri için önemli

olan tek husus sahip oldukları topraklar üzerinde varlıklarını koruyabilmektir. Bunun içinde kendilerine bu garantiyi veren kim olursa onların himayesi altına girmeyi mahzur görmemişlerdir.522 Osmanlılar ise bu durumu iyi kavrayıp akılcı siyaset yürüterek senyörlere

topraklarında kalma garantisini geliştirdikleri tımar sistemi adı altında vererek Arnavutluk’ta bu senyörleri kendisine bağlı konumda bir hâkimiyet alanı tesis etmişlerdir.523 Bu vassalık

514 Bozbora, s. 53.

515 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, s. 203-205. 516 Bozbora, s. 42-43.

517 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 154-155. 518 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 154. 519 Bozbora, s. 54.

520 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 154. 521 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 158. 522 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 158. 523 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 158-159.

üzerinden yönetilme durumu 1385 Voissa (Viyose) Savaşı ile başlayıp 1417’de bölgede tam hâkimiyet sağlanana kadar devam etmiştir. 1417’den sonra Arnavutluk’ta hâkimiyetin tesis edilmesiyle beraber ilk olarak Arnavut ili (Arvanid ili) sancağı kurulmuş ve bu dönemde bölgedeki Türk nüfusu sadece askeri ve dini personelden oluşmaktaydı.524 Fetihlerden sonra yapılan tahrirler sayesinde bölgede olan mevcut nüfus durumu hakkında bilgilere ulaşabilmekteyiz. Bu hususta en ayrıntılı bilgileri 1431 tarihli Arvanid defteri vermektedir.525

H. 835 (1431) yılında yapılan sayıma göre verilen 335 tımardan % 16’sı Hıristiyan sipahilere, % 30’u Anadolu’dan sürgün edilmiş Müslüman Türklere,526 % 50’si padişah ve bey kullarına

olmak üzere geriye kalanlarda garip yiğitlere, sipahi oğullarına, kadılara verilmiştir.527 Yine bu defterden ulaşılan bilgilere göre bu dönemde devlet iskân politikasını yerleştirmek üzere Anadolu’dan Arnavutluk’a nizam ve otoritenin yerleşmesi, hudutların muhafazası için sürülüp getirilen eski beylerde tımar sahipleri olarak görülmektedir.528 Bu şekilde devlet fethettiği yerlerde bölge halkının dışında kendi egemenliğinde olan yerlerden yeni halkları getirerek hedeflediği homojen yapı sayesinde varlığını tesis etmeye çalışmıştır. Bu politika üzerinden oluşan yeni bir kimlik olma hüviyetini kazanan Osmanlı kimliğinin temelleri bu sayede atılmış oluyordu. Gittikleri bölgelerin dini kimliğine saygı duyup onları İslamlaştırmada zorlamayan Osmanlılar bu sayede bölgedeki halkların güvenini kazanarak uzun yıllar üzerlerinde egemenliklerini kolay bir şekilde tesis etmişlerdir. Tımar verilen Hıristiyan sipahilere Müslüman olma şartı aranmaksızın verilmesi bu politikanın bir parçası olmuştur.529

Hıristiyan sipahilere verilen bu tımarların geliri genellikle 3000’den fazla olmamakla beraber bu Hıristiyan sipahiler ise fetihten önce bölgede bulunan senyörlerdir.530

Fatih devrinden itibaren teşkil edilen Avlonya sancağının H. 912 tarihli sancak defterindeki bilgilerde 82 köyde 3.623 Hıristiyan ailesi ve 70 Müslüman ailesi olmak üzere toplamda 14.303 Hıristiyan 1.206 Müslüman aile kayıtlıdır.531 H. 890 (1485) yılında İşkodra’da yapılan

524 Bilge, “Arnavutluk”, DİA, s. 385.

525 İnalcık, Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid.

526 İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve

Menşeleri”, s. 85-86.

527 İnalcık, “Arnavutluk'ta Osmanlı Hakimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey İsyanının Menşei”, s. 157. 528 Barkan “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”, s. 215. 529 Bilge, “Arnavutluk”, DİA, s. 385.

530 İnalcık, “1431 Tarihli Tımar Defterine Göre Fatih Devrinden Önce Tımar Sistemi”, s. 113.

531 İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve

tahrirlere göre 375'i Müslüman 23.355 hanesi bulunan 895 köye sahip bir sancaktır.532 II. Bayezid’in İşkodra’da yaptırdığı cami ile nüfusu zamanla İslami hüviyete bürünerek 1571 yılına gelindiğinde % 89’a yani 217 Müslüman 27 Hıristiyan haneye ulaşmıştır.533 1466

yılında Arnavutların isyanı sırasında Fatih tarafından askerî üs olması için kale olarak kurulan İlbasan sancağının534 iskânında çevre kesimlerden göçmenler getirilip yerleştirilmiş ve

bölgenin şenlenmesi için Osmanlı politikaları uygulanmaya başlanmıştır.535 XVI. yüzyıl

boyunca hızla gelişen İlbasan sancağının 1569-1570 yıllarında tahrir defterlerindeki mevcut durumunda 230 Müslüman hane ve 177 Hıristiyan hane kaydedilmiş gözükmektedir.536

Kanuni dönemini ihtiva eden 367 numaralı Tapu Tahrir Defteri’ndeki kayıtlara göre İlbasan sancağında o yıllarda kale içinde 45, kale dışında olmak üzere 55 Müslüman hanesine karşılık 174 Hıristiyan hanesi bulunmaktadır.537 II. Selim dönemini ihtiva eden 477 numaralı Tapu

Tahrir Defteri’nde ise bu yıllardaki köylerin nüfus, hâsılatları, tımarları ve kale muhafızların tımarlarına ait bilgiler kayıtlıdır.538 1501’de Osmanlı hâkimiyetine giren Draç ise İlbasana

bağlanmıştır. Venedik raporlarında şehrin nüfusunun az olmasıyla beraber silah tutabilecek 200 kişinin varlığından bahsedilmekte ve 1431’de 16 hanesi bulunan Draç’ın 1570 yılına gelindiğinde ise 146 haneye sahip olduğu kaynaklarda yazmaktadır.539 1537’de tam olarak

Osmanlı hâkimiyetine geçen Delvine’nin halkı ise Arnavutlardan oluşmaktadır.540 1506

yıllarında Delvine şehri Avlonya sancağına bağlı mirliva hassı olup hâsılı 19.887 olarak kaydedilmiş ve sancak haline ise dönem ortalarında getirilip 1551’de tahriri yapılmıştır.541

Genel olarak bakıldığında bölgede Osmanlıların fethine müteakip uygulanan iskân politikalarıyla Müslüman ve Hıristiyanlar birlikte yaşamaya uzun yıllar boyunca devam etmiştir. Hıristiyan ve Müslüman Arnavutlar aynı dili konuşan ortak adet ve geleneklere sahip olan bir toplumun parçası olup Arnavutların sahip olduğu yoğun milliyetçi duygulardan ötürü

532 Kiel, “İşkodra”, DİA, s. 433. 533 Kiel, “İşkodra”, DİA, s. 433. 534 İnciciyan ve Andreasyan, s. 77. 535 Kiel, “İlbasan”, DİA, s. 79. 536 Kiel, “İlbasan”, DİA, s. 79-80.

537 Ardel, “XVI. Yüzyıl Tahrirlerine Göre İlbasan Sancağı, Balkanlar'da İslam Medeniyeti” s. 316-317.

Ayrıca bkz. Bu dönemde yine Müslüman ve Hıristiyanların bir arada yaşadığı köyler kaydedilmiştir. Ardel, “XVI. Yüzyıl Tahrirlerine Göre İlbasan Sancağı, Balkanlar'da İslam Medeniyeti”

538 Ardel, “XVI. Yüzyıl Tahrirlerine Göre İlbasan Sancağı, Balkanlar'da İslam Medeniyeti” s. 316. 539 Kiel, “Draç”, DİA, s. 523.

540 İnciciyan ve Andreasyan, s. 66.

farklı inançlara sahip olsalar dahi birbirlerine olan bağlılıkları yıllar boyu devam etmiştir.542

Osmanlı Devleti’nin temel prensibinde yer alan adalet ve hoşgörü kavramları ile yönetimi birleştirmeleri ise toplum üzerinde hâkimiyetlerini sağlamada kolay bir araç olmuştur. Arnavutluk bölgesine verilen fermanlarda ve yapılan uygulamalarda idare ve hizmette eşitlik, adalet, merhamet, emaneti ehline verme gibi hususlar ön plana çıkarılmıştır.543 Tüm bu

sistematik politikalar neticesinde yerli Arnavut halkı ve senyörleri Osmanlı tımar ve idari kadrolarına itaat ve sadakat dışında başka bir şart aranmadan alınmıştır.544 Buradaki temel

koşul olan Osmanlı hâkimiyetini tanıma esas tutularak mensup olduğu din ve ırkı ne olursa olsun Osmanlı Devleti kadrolarına eşit bir şekilde kabul edilerek hizmet sağlamalarına olanak tanınmıştır.545 Kadrolara alınan bu kişiler zamanla İslamiyet’i kabul ederek tam anlamıyla

birer Osmanlı sipahi ve bey aileleri meydana getirmişlerdir.546 Böylelikle Arnavut asıllı

birçok kişi Osmanlı idari kadrolarında yer almış ve bunların aralarında “Gedik Ahmed, Koca Davud, Dukakinzade Ahmed, Lutfi, Kara Ahmed, Koca Sinan, Nasuh, Kara Murad ve Tarhuncu Ahmed paşaların da bulunduğu en az otuz iki sadrazam” devlette görev yapmışlardır.547 Bunun dışında kaptan-ı derya ve baş-defterdar olarak hizmet eden birçok Arnavut asıllı beyler de görevde bulunmuşlardır.548 Osmanlı yönetimi altına giren Arnavut

toprakları burada kurulan yeni sistemin idari, sosyal, iktisadi ve kültürel merkezi olmuş ve bu sistemin bir sonucu olarak bölgelerde Müslüman nüfusu zamanla Hıristiyan nüfusunun önüne geçmiştir.549

Osmanlı fetih politikasında ve sonrasında uyguladığı iskân politikasının birer ürünü olan Osmanlı kimliği bu süreçleri geçirdikten sonra toplum üzerinde yavaş bir şekilde oluşmuştur. Osmanlılar bir yeri fethettiklerinde bölgenin yapısını tahlil etmede ve edilen tahliller sonucu bölgeye göre bir politika benimsemeleri onları uzun yıllar ayakta tutan temel faktörlerden biri olmuştur. Arnavutluk bölgesinin dar vadiler ve boğazlarla çevrili olması isyana hazır

542 İlir Rruga, “XIV. ve XVI. Yüzyıllar Arasında Arnavutluk’ta Gayri Müslimler”, İslâm, Sanat, Tarih, Edebiyat ve Musikisi Dergisi, 2017, S. 19, s. 208.

543 Rruga, s. 209.

544 İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve

Menşeleri”, s. 90.

545 İnalcık, “1431 Tarihli Tımar Defterine Göre Fatih Devrinden Önce Tımar Sistemi”, s. 114.

546 İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve

Menşeleri”, s. 90.

547 Bilge, “Arnavutluk”, DİA, s. 386. 548 RRuga, s. 216.

549 Ferit Duka, “XV - XVIII. Yüzyıllarda Arnavut Nüfusunun İslamlaşması Süreci Üzerine Gözlemler”, XI. Türk Tarih Kongresi Ankara, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994, c. IV, (5-9 Eylül 1990), s. 66-71.

kabilelerin burada bulunmaları ve sınır komşusu olan Venediklilerin kışkırtmalarına uymaya hazır olmalarını iyi tahlil eden Osmanlılar politikalarını bu yönde geliştirmişlerdir.550 Bu

bakımdan Arnavutluk bölgesini iyi tahlil edebilen devlet yöneticileri bu sayede bölgenin idaresini ele almada bir takım zorluklarla karşılaşsa bile halkın genel olarak bir uyum içerisinde yaşadığı belgelerden anlaşılmaktadır. Müslüman ve Hıristiyan halkın iyi ilişkiler içerisinde olarak ve hatta birbirlerinin düğünlerine gidip geldikleri, kendilerine ait dini bayramlarda birbirlerinin bayramlarını da kutladıkları bilinmektedir.551

3.2. SOSYAL OLAYLAR