• Sonuç bulunamadı

Dünyada yaşanılan hızlı değişimle birlikte dünya ülkeleri, aynı anda hem

küreselleşmeyi hem de yerelleşmeyi birlikte yaşamakta, ülkeler siyasal ve ekonomik bütünleşmeye giderken yerel yönetimler de giderek önem kazanmaktadır. Özellikle toplumsal, siyasal ve ekonomi alanındaki gelişmeler, bu gelişmelerin getirdiği içsel ve dışsal zorlamaların altında olan kurumları da değişime ve gelişime zorlamaktadır.

Yönetimin yeniden yapılandırılması çalışmaları içinde yer alan ve giderek önem

kazanan yerel yönetimlerin, anayasalarda belirtildiği ve uluslararası anlaşmaların öngördükleri şekilde yapılandırılmasını sağlamak amacıyla merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki görev ve yetki paylaşımının yeniden yapılması ve bu paylaşım çerçevesinin iyi çizilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu gerekliliği ateşlendiren ve hızlandıran olgu hiç şüphesiz 1970’li yıllarda kendini hissettirmeye başlayan küreselleşme ve beraberinde getirdiği bölgeselleşme ve yerelleşme olguları olmuştur.

En genel ifadeyle Batı’nın ekonomik, toplumsal ve siyasal değerlerinin tüm

dünyaya aktarılması olarak tanımlanabilecek olan küreselleşme hareketi günümüzde sadece devletleri değil kentleri ve bölgeleri de birbirlerine yakınlaştırma hatta bütünleştirme amacı taşımaktadır (Övgün, 2009: 233). Bölgesel düzeyde gerçekleşen bütünleştirme politikalarının en önemli aracı olan yapılar Bölge Kalkınma Ajanslarıdır. Bölge Kalkınma Ajansları (BKA) merkezden bağımsız bir idari yapıda, sınırları çizilmiş bir bölgenin sosyo-ekonomik koşullarını geliştirmek amacıyla kurulmuştur (Apan, 2005: 48).

İkinci Dünya savaşının ardından savaşın yıkıcı etkileri ve hızlı teknolojik gelişmeler batı ülkelerinde farklılık yaratmıştır. Fransa’da, Paris ve çevresinin diğer bölgelerinin toplamından daha büyük bir gelişme göstermesi, İtalya’da kuzey güney

ayrımının iki farklı dünya yaratacak düzeye çıkması, İngiltere İskoçya ve Galler’de eski sanayilerin çökmesi sonucu bu bölgelerde yeniden yapılanma probleminin olması diğer Avrupa ülkelerinde bölgesel kalkınmaya yönelik politikaların oluşturulmasına yol açmıştır (Parlak vd. 2002: 257).

Batı Avrupa ülkelerinde bölgesel politikalar elli yıla yakın bir süredir geliştirilmektedir. 1950’li ve 1970’li yıllar arasında bölgesel politikalarda sosyal ve ekonomik müdahaleler ön planda iken, 1970’li yıllarda bölgesel politikalar değişmeye başlamış ve içsel kalkınma politikaları önem kazanmıştır. Bugün Avrupa ülkelerinin genel politikası, bölgelerin ekonomik bakımdan gittikçe özerkleşmesi ve bölgelerin dışarıdaki girişimcileri bölgelerine çekmek amacıyla bölgelerarası kalkınma yarışına katılmaktır.

Batı Avrupa ülkelerinde 1950’li yıllardan önce kurulmaya başlayan Bölge Kalkınma kurumları, Avrupa Birliği’nin etkisiyle Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde 1990’lı yılların ikinci yarısında kurulmaya başlamıştır. Bu ülkeler bölgesel politika olarak anlık tepki vermek üzere kurulan programlar yerine ulusal stratejinin parçası olan bölgesel kalkınma planları geliştirilmiştir (Çalt, 2005: 10). AB’nin görevlendirdiği uzmanlar tarafından kurulan BKA’ların başlangıçta finansmanları AB tarafından sağlanmıştır. 1990’lı yıllar bu kurumların geçiş ülkelerine ithal edildiği ve olumlu ile olumsuz sonuçların birlikte yaşandığı bir dönemi içermiştir (Turan, 2005: 185). Çalışmanın bu bölümünde Türkiye’de ve Dünyada BKA’lar, BKA’ların tanımı, türleri, önemi, finans kaynakları, görevleri, amaçları incelenmiştir.

3.2. Avrupa’da Bölge Kalkınma Ajansı

İlk olarak 1950 ve 1960’lı yıllarda merkezi hükümetin öncülük ettiği kalkınma programlarına bilgi temin etmek, planların uygulanmasını ve izlenmesini denetlemek üzere “Bölge Kalkınma Ajansları” kurulmuştur (Özen, 2005: 6). BKA’lar 1980’li yıllarda kamu işletmeciliği anlayışı ve küreselleşme ile artan yerel rekabetle birlikte, özel sektörün ve yerel aktörlerin bölgesel kalkınma sürecine katılımını sağlamak görevini üstlenmişlerdir.

Bölgesel Kalkınma Ajansları birçok Avrupa ülkesinde 1950’li ve 1960’lı yıllardan bu yana bölgesel ölçekte ekonomiyi canlandırmak, örgütlemek ve geliştirmek üzere kurulmuşlardır (Çelepçi vd. 2009: 155). 1970’li yıllarda bölgesel politikalardaki değişim ile birlikte ekonomik faaliyetlerin yeniden dağıtımının yerini içsel kalkınmaya verilen önem almıştır. Bölgesel politikaların değişik ölçeklerde sürdürülmeye başlandığı bu dönemde, Batı Avrupa’da uygulanan iki farklı yaklaşımdan birincisi tavandan tabana politikaları, ikincisi ise tabandan tavana bir yaklaşımı içermektedir (Kayasü vd. 2003: 37).

BKA’lar her ülkede benzer yapı ve amaca hizmet etmemişlerdir. Amerika ve İngiltere’de BKA’lar özel sektör ve kamu sektörünün bölgesel kalkınmayı işbirliği içinde gerçekleştirmeleri amacıyla 1960’lardan beri faaliyette olan yarı-özerk nitelikli oluşumlar iken, Japonya ve Fransa’da geri kalmış bölgelerin sorunlarına çözüm üreten, uzun süreli programları yürütmek üzere kurulmuş Türkiye’deki GAP benzeri idarelerdir. Bununla birlikte 1990’lı yıllarda yaygınlaşan yönetişim anlayışına ve yeni kalkınmacılık anlayışına paralel olarak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya büyük finansmanlar sağlayan uluslararası kuruluşlar (World Bank, UNDP, AB fonları ve kredileri, EIB, EBRD, IADB, vb) tüm dünyada pek çok yeni kalkınma ajansı kurulmasına imkan vermiş, mevcut kalkınma ajansları da zaman içinde çok önemli işlevsel ve kurumsal değişikliklere uğramışlardır. Böylece 1990’larda kurumsal kimlikleri, finansman kaynakları, görev ve sorumlulukları ve merkezi idare, yerel idare ve uluslararası ve uluslarüstü örgütlerle ilişkileri bakımından çok önemli farklılıklar gösteren çok sayıda kalkınma ajansı ortaya çıkmıştır (Özen, 2005: 4).

AB’nin özellikle 1990’lardan sonra, büyük miktarlarda rekabete dayalı bölgesel kalkınmaya yönelik fonları sağlamaya başlamasının ardından, BKA’ların sayıları ve etkinlikleri, AB üye ülkelerinde önemli ölçüde artmıştır. Üye ülkelerde merkezi hükümetin girişimleriyle AB bölgesel fonlarından etkin ve verimli bir biçimde yararlanmak üzere yeni bölgesel kalkınma ajansı modelleri oluşturulmuş ve kamu kaynaklarıyla finanse edilmiştir. AB’ye sonradan katılan Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Estonya, Litvanya, Latvia da BKA’larla 1990’larda

doğrudan AB’nin isteği üzerine tanışmış, hatta Doğu Avrupa ülkelerinin BKA’ları da, bizzat AB’nin görevlendirdiği uzmanlarla ve ilk aşamada AB finansmanıyla kurulmuştur (Özen, 2005: 5).

Büyüme stratejileri ve politika alanları bakımından incelendiğinde tüm Avrupa’daki Bölgesel Kalkınma Ajansları’nda geleneksel politikalarla yeni politikalar arasındaki denge farklılık göstermektedir. Bazı Bölgesel Kalkınma Ajansları, geleneksel ve yeni faaliyetlerde yer alırken, diğerleri bölgeye dışarıdan yatırımın teşviki ya da bölgesel firmalara tavsiyede bulunma gibi stratejileri içeren politikalara yoğunlaşabilmektedir (Kayasü vd. 2003: 15).

Avrupa’daki birçok kalkınma ajansı bağımsız birer kuruluş niteliğindedir ve politik desteğe bağlıdır. Buradan yola çıkarak Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın faaliyetlerinde politik müdahalelerin olduğu söylenebilir (Kayasü vd. 2003: 10). Örgütlenme yapısı, amaçları, paydaşları, yöntemleri itibariyle farklı şekilerde oluşturulan birçok ajans, bölgesel ve dolayısıyla ülke kalkınmasında etkili olduğu düşünülmüştür. Bu ülkelerde, kalkınma ajansları kendilerine önceleri altyapı ve tarımın yeniden yapılandırılması, daha sonra sanayi yatırımlarını bölgeye çekmek, son dönemlerde ise hizmetler ve ileri teknoloji sanayinin desteklenmesine doğru bir değişim göstermiştir (Turan, 2007: 33).

3.2.1. Avrupa’da Bölge Kalkınma Ajanslarının Yasal Statüleri