• Sonuç bulunamadı

1-İlkel çağlarda hastalıklar doğaüstü güçlere bağlanırdı (D) (Y)

2-Hipokrat, hastalıkların doğaüstü güçlere değil, doğal etkenlere bağlı olduğunu gösterdi.

(D) (Y)

3-Orta Çağda Batı dünyasında ruh hastalıkları telkinle tedavi ediliyordu. (D) (Y)

4-Orta Çağ Avrupası’nın karanlık ve acımasız tutumuna karşılık, bütün islâm topluluklarında ve Türklerde ruh hastalarına anlayış ve hoşgörü egemen olmuştur. (D) (Y)

5- ilk olarak 17. yüzyılda, hastalar hakkındaki kararın din adamlarınca değil, hekimlerce verilmesi gerektiği kabul edildi. (D) (Y)

8

2.HAFTA :

RUH SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMi

9 Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu derste, ruh sağlığının tanımı ve önemi, ruh sağlığı ile ilgili temel kavramlar ve çocuk ruh sağlığının önemi ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

10 Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1-Ruh sağlığını nasıl tanımlayabilirsiniz?

2- Çocuk ruh sağlığı denildiğinde aklınıza ne gelir?

11 Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya geliştirileceği Ruh sağlığının tanımı ve önemi Ruh sağlığının tanımı ve önemini

kavrar.

Ruh sağlığının tanımı ve önemine örnekler verilir.

Çocuk ruh sağlığının önemi Çocuk ruh sağlığının öneminin farkına varır.

Çocuk ruh sağlığının önemine örnekler verilir.

Anahtar Kavramlar

 Ruh sağlığı

12 1. Ruh Sağlığının Tanımı

Ruh sağlığının, bütün uzmanların üzerinde anlaştığı bir tanımını yapmak oldukça zor bir iştir. Çünkü var olduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı, evreni tanımaya, anlamaya çabalayan insanın en az tanıyabildiği varlık kendisidir. Bunun da en önemli nedeni;

bu alanda çalışan çoğu araştırmacının yansız bir değerlendirme yapamaması, kendi kişilik özelliklerini araştırma sonuçlarına yansıtmasıdır.

Her insan bir toplum içinde yaşar ve içinde bulunduğu toplumun kendine özgü kuralları vardır. İnsanın ait olduğu topluma ayak uydurabilmesi için kendisi ve çevresiyle uyum içinde olması gerekmektedir. Topluma uyum sağlayabilen kişiler kendisiyle barışık, sıkıntı, korku ve kaygıları bulunmayan, davranışlarını ayarlayabilen, dengeli ve tutarlı kişilerdir. Ancak her korku, üzüntü ya da kaygıyı bir ruhsal bozukluk olarak saymak da yanlış olur. Sağlıklı durumdan her türlü sapmayı bir hastalık olarak görürsek yeryüzünde sağlıklı insan olduğunu söyleyemeyiz.

Buraya kadar genel olarak niteliklerini açıklamaya çalıştığımız ruh sağlığının tanımını şöyle yapabiliriz: Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Ancak bu denge ve uyumun, katı ve durağan bir nitelik taşımayıp değişken bir denge ve esnek bir uyum olduğunu belirtmek gerekir.

2. Ruh Sağlığı Bilgisinin Önemi

Farklı bireysel özelliklere, eğitime, kültürel değerlere ve çevre olanakları- na sahip insanların bir arada ve uyum içinde yaşamalarının sağlanabilmesi için ruh sağlığı konusunun çok iyi bilinmesine gereksinim duyulmaktadır. Ruh sağlığı bilgisi, insanlarda kişiliğin sağlam ve uyumlu olarak gelişimini sağlamak isteyen, ruhsal bozuklukları, uyumsuzlukları önlemeyi kendine amaç edinen bir bilgi koludur. Ayrıca ruhsal hastalıkların tedavi yollarını ve tedaviden sonra topluma uyum sağlama yollarını da gösterir. Ruh sağlığı konularının içinde, kişide uyum güçlüklerinin ortaya çıkmasını önlemek, uyum güçlüğü gösteren kişilerin zorlanmalarını ortadan kaldırmaya yardım edici eğitsel ve iyileştirici eylemler de bulunmaktadır. Ruh sağlığı konusunda, ruhsal dengenin korunması için gerekli koruyucu önlemlerin alınması büyük önem taşır. Ruh sağlığı da tıpkı beden sağlığı gibi koşullara bağlı olarak (ağır hastalıklar, işsizlik, boşanma vb.) geçici ya da sürekli bozulabilir. Bununla beraber her insan bu tür baskılara karşı farklı dayanma gücüne sahiptir. Dolayısıyla her insanın zayıf ve güçlü yanlarının olduğunu, insanların ruh sağlığı yönün- den tamamen sağlıklı ve sağlıksız olarak iki gruba ayrılamayacağını bilmemiz gerekir.

Ruh sağlığının korunması ve ruhsal hastalıkların iyileştirilmesi, hem kişilerin mutsuzluktan korunmalarına hem de toplumsal dengenin korunmasına yardım edecektir. Ruh sağlığının

13 korunması ve geliştirilmesinde yalnızca psikolog ve psikiyatristler sorumlu değildir. Kuşkusuz anne, baba, eğitimci, doktor, bilim adamı, yazar gibi toplumu oluşturan bütün bireyler de ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesinden sorumludur.

3. Ruh Sağlığı ile ilgili Temel Kavramlar a. Sağlık

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, "yalnızca sakat veya hasta olmama değil; bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik durumu" olarak tanımlamıştır. Genellikle bazı belirtiler bir arada görülünce belli bir hastalık tanısı konur. Ancak her belirti kişinin sağlıksız olduğunu kanıtlamaz. Kişinin kendisi ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olması ruhsal yönden sağlıklı olmasına bağlıdır. Ruhsal yönden sağlıklı bir insanda aranacak özellikler ayrıntılı olarak incelendiğinde şunlar söylenebilir:

• Kişinin kendi kendisiyle uyumlu olması her şeyden önce bunaltı (anksiyete) denen kaygılardan, kuruntu ve kuşkulardan uzak olmasına bağlıdır. Günlük kaygılar ve üzüntüler her sağlıklı insanda vardır ve ruhsal uyumsuzluk belirtisi sayılmaz. Ancak nedeni belli olmayan ya da uzun süren bunaltı ve kaygılar ruhsal dengeden sapmanın göstergesi olabilir.

• Kişi, içinde yaşadığı yakın ve uzak çevrede ilişkiler kurup sürdürebilmelidir. Aile üyeleriyle, başka meslektaş kümeleri ve topluluklarla iş birliğine girebilmeli, iş ilişkileri dışında arkadaşlıklar kurabilmelidir.

• insanlarla geçinme ve iş birliği yapmanın ötesinde, sevgiye ve saygıya dayalı bağlar kurabilmelidir. Aile üyeleriyle bağlılığını sürdürürken, toplum içindeki ilişkiler alanını genişletebilmelidir. Karşı cinsle de sevgiye dayalı ilişkilere yönelmeli, eş seçmede kendi başına sorumluluk alabilmelidir. Başka bir deyişle, kişi sevebilmeli ve karşılığında sevgi bulabilmelidir.

• Kişinin kendine güveni olmalıdır. Davranışlarını ve yeteneklerini gerçekçi olarak tartabilmelidir. Kendini başkalarının gözüyle de görebilmelidir. Yetenekleriyle orantısız bir üstünlük ya da aşağılık duygusu içinde olmamalıdır. Gerçeğe uygun bir öz saygısı olmalıdır.

• Kişi, toplumda bir yeri ve görevi olduğu duygusunu edinmiş olmalıdır. Yeteneklerini geliştirmeli, verimli bir işe yöneltebilmeli, çalışmasından ve başarısından tat almalıdır.

• Kişinin, geleceğe dönük tasarıları olmalı ve bunlara ulaşmak için gerçekçi bir yolda çaba gösterebilmeli, sıkıntılara katlanabilmelidir. Gerçekleştiremediği isteklerini, başka yollardan doyum sağlayarak denkleştirme yoluna gidebilmelidir.

• Kişinin karşılaştığı güç durumlarda başvuracağı bir yedek gücü bulunmalı ve yeni durumlara uyma esnekliği gösterebilmelidir. Başarısızlıklardan yılmamalı, güç durumlarda

14 kendini bırakmamalıdır. Geleceğe dönük umudu ve savaşım gücü ile karşılaştığı engelleri yenmeye çalışmalıdır.

• Bağımsız olarak girişimlerde bulunabilmelidir. Kendi başına kararlar alıp uygulayabilmeli, eylemlerinin sorumluluğunu taşıyabilmeli ve sonuçlarına katlanabilmelidir.

Yanılma ve başarısızlıklardan ders alabilmeli, yanlışlarını düzeltmeye çalışmalıdır.

Yanılgılarını başkalarına yüklememeli, kendini eleştirebilmelidir.

• Kişinin yaşadığı çevre ve toplumla ters düşmeyen, inandığı değerleri ve inançları olmalıdır. Hiç kimse toplumun törelerini, geleneklerini, değer yargılarını ve ahlâk kurallarını tümden yadsıyamaz; ya da kendini onların dışında ve üstünde göremez. Ancak kişi yeniliklere de açık olabilmeli, toplumun çağ dışı yasaları ve değer yargıları önünde eli kolu bağlı kalmamalıdır. Başka bir deyişle, toplumun başı eğik bir üyesi olmak yerine, onu etkileyen ve katkı yapan bir üyesi olmaya çalışmalıdır.

• Ruhça sağlıklı bir insanın, mesleği dışında eğlendirici, dinlendirici ve kişiyi geliştirici uğraşıları olmalıdır. Bu uğraş sanat, spor ve toplumsal yardımlaşma alanlarında olabilir.

Yukarıdaki niteliklerin hepsinin bir kişide toplanmasını görmek mümkün değildir. Ancak bu niteliklerin birbirinden büsbütün ayrılamayacağını da düşünmek gerekir. İnsanın uyumu, bu nitelikleri kişiliğinde ne ölçüde ve nasıl bir denge içinde bağdaştırdığına bağlıdır. Örneğin;

yetenekleri kısıtlı bir insan, içindeki başarı eksikliğini, çevresiyle sıcak ilişkiler kurarak, yani sevilen, aranan bir insan olarak kapatabilir. İnsanlarla sevgi ilişkileri kurmakta sınırlı yeteneği olan bir kişi, başka bir alanda bu boşluğu doldurmaya çalışır. Örneğin; insan ilişkilerinde kendini yeterli görmeyen kişi, politikaya yönelmek yerine, bilimsel bir alanda çalışmayı seçer.

Ruhsal açıdan sağlıklı kişiler her zaman mutlu insanlar değildir. Ancak ruhsal açıdan sağlıklı kişilerin yaşamlarından daha fazla zevk alma olasılıkları yüksektir. Ellerinde olmayan nedenlerle (örneğin; sevdikleri kişinin yitirilmesi) mutsuz da olabilirler. Ancak bu olay karşısında ezilip kalmazlar. Güçleri ve esneklikleriyle zor dönemlerden en az yara alarak çıkabilirler.

Bunalımsız ve kaygısız bir yaşam düşünülemez. Yaşam boyu pek çok küçük veya büyük sorunlar yaşanabilir. Bu sorunlar çözüle çözüle olgunlaşma gerçekleşir. Ruhsal açıdan sağlıklı kişi, karşılaşılan çeşitli engeller karşısında, kendisiyle veya çevresiyle çatışmaya girer, bocalar.

Karşılaştığı sorunları yendikçe güçlenir ve daha zor sınavlara kendisini hazırlar. Güçsüz ya da yetersiz kaldığı durumlarda başarabildiğiyle yetinir. Ruhsal açıdan sağlığı yerinde olmayan kişiler, gerçeği iyi değerlendiremezler. Tepkileri, duruma uygunluk göstermez. Başka bir deyimle, uyumsuz kişi sorunları çözeyim derken yeni sorunlar yaratır.

15 b. Ruhsal Bozukluk

Ruh sağlığı bozukluğu, "genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik özelliklerini taşıma" olarak tanımlanabilir.

Bu tanım, bazı değer yargılarının izlerini taşır. “Genellikle yetersiz, uygunsuz, aşırı” derken belli normlara göre değerlendirme yapıyoruz. Bu normlardan bir kısmı evrensel, bir kısmı ise çağdan çağa, toplumdan topluma değişebilir niteliktedir. Zaman ve yer (mekân) göreceliliğini göz önünde tutmak koşuluyla bu sıfatları kullanmak mümkündür.

Her kişide tutarsız, aşırı, uygunsuz ve yetersiz davranışlar görülebilir. Hasta sayılabilecek kişide bu özelliklerin az çok sürekli ya da yineleyici olması, bireyin verimli çalışmasını ve kişiler arası ilişkilerini bozar.

c. Normal-Normal Dışı

Normalliğin tanımı konusunda insan davranışlarıyla ilgilenen bilim adamları henüz ortak bir görüş birliğine varabilmiş değillerdir. Normal ve normal dışının tanımlanmasında farklı ölçütler esas alınabilir:

1) Hastalığın tanımı temel alınabilir. Bu tanıma uyanlar hasta, uymayanlar sağlıklı olarak tanımlanır. Klinik açıdan belirgin ruhsal bozuklukların tanımı genellikle yapılabilmektedir.

Fakat bir kişide bu belirtilerin olmaması, normaldir demek için yeterli değildir.

2) Toplumsal normlar temel alınabilir. Toplumsal normlara uyanlar sağlıklı, uymayanlar sağlıksız olarak tanımlanır. istatistiksel açıdan bakıldığında çan eğrisinin iki aşırı ucunda kalmayan kişi normaldir.

Ülkenin birinde, çok başarılı bir kral varmış. Bu kral o kadar ba- şarılıymış ki, tüm halkı onun idaresinden memnunmuş. Sarayın büyücüsü, kralın bu başarısını çekemiyormuş. Bunun üzerine, kralın başarısını yok etmek için bir iksir hazırlamış ve bu iksiri, halkın içme suyuna katmış. Sudan içen tüm halk, normal dışı davranışlar göstermeye başlamış. Kral ve yönetim kademesindeki diğer kişiler bu sudan içmemişler. Fakat bu durumda halkın yönetiminde zorluklar yaşamaya başlamışlar. Bir toplantı yaparak anormal davranışlar gösteren halkı anlamakta zorlandıklarını ve bunu aşmak için iksir karıştırılan sudan içmeleri gerektiğine karar vermişler ve içmişler. Sudan içtikten sonra kral ve diğer yöneticilerin davranışları da anormalleşmeye başlamış ve eskisi gibi halkıyla gayet uyumlu ve mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmişler.

3) Kişinin içindeki rahatlık ve huzur temel alınabilir. Bu rahatlık ve huzur duygusunu taşıyanlar normal, aksi duyguları taşıyanlar ise normal dışı olarak tanımlanır.

16 Örneğin; evin bütün işlerini karısına bırakan bir erkek yaşamından hoşnut, kendi kendisi ile barışık olabilir.

4) Belirli bir kuram temel alınabilir. Kuramın ortaya koyduğu ölçütlerin varlığı ile yokluğu arasındaki orta nokta normallik, bu noktadan sapmalar ise normal dışı olarak tanımlanır.

Normal ve normal dışının ayırımını yapmak her zaman çok kolay değildir:

İnsanların ruh sağlığı yönünden sağlıklı ve sağlıksız olarak iki kümeye ayrılması mümkün değildir. Ruh sağlığının bozulması çok basit bir süreç değildir. Kimi insanlar, olumsuz dış etkenlerle hemen bozuluveren, çok gevşek bir ruhsal yapıdadırlar. Sadece kendi alıştıkları çevre içinde ve destek aldıkları kişilerin yanında dengelerini koruyabilirler. İş yeri ya da ülke değiştirmek, dengelerini altüst edebilir. Yabancı ülkelere okumak ya da çalışmak için gidenler, belli bir bocalama döneminden sonra, yeni çevreye uyum sağlarlar. Kimi insan ise yurt özlemine dayanamayıp ya geri döner ya da dönemez, ruhsal bir çöküntüye uğrar.

Normal dışı davranışların en belirgin özelliği, gerçekle olan ilişkisindeki azalmadır. Hayal ve fanteziler gerçeklerin yerini almış durumdadır. Daha ileri aşamalarda gerçekte var olmayan şeylerin görülmesi, işitilmesi, koklanması ve onlara dokunulması anlamına gelen sanrılar, gerçeklerin yerini alır.

Ruhsal yönden sağlıklı insanlarda çeşitli derecelerde normal dışı davranışlara rastlamak olağandır. Bazı kişiler böcek, fare gibi varlıklardan aşırı derecede korkar ya da tiksinir. Bazıları ise yüksekten, karanlıktan korkar, basamakları sayar. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu tepki ve davranışlar normal değildir. Ancak sağlıklı bir insanda basit gariplikler olarak değerlendirilebilir. Önemli olan, insanlarda bu tür normal dışı davranışların bulunması değil, kişiyi ve uyumunu ne derece etkilediğidir.

d. Uyum

Uyum, bireyin özelliklerine uygun olarak kendi benliği ile içinde yaşadığı çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve sürdürebilmesidir.

Çeşitli koşullar nedeniyle kişinin ruh sağlığı değişebilir, kendisi ve çevresiyle uyumu bozulabilir. Dış baskılar belirli bir sınırı aşınca, herkesin ruh sağlığı sarsılabilir. Ortaya bunalımlar, üzüntüler, kaygılar, iç çatışmalar ve davranış bozuklukları çıkabilir. Örneğin; aile içinde ölümler, ağır hastalıklar, işsizlik, boşanma, can güvenliğinin olmayışı, doğal yıkımlar, herkesin ruhsal den- gesini geçici veya sürekli olarak sarsabilen etkenlerdir. Bununla birlikte, in- sanların dış baskılar karşısında değişik dayanma gücü olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle, herkesin kırılma noktası birbirinden farklıdır. Örneğin; zengin bir kişi için varlığını yitirmek, onu, canına kıymaya götürebilir. Başka bir kişi, mal varlığını yitirmeye değil, sevgilisinin

17 kendisini terk etmesine aynı tepkiyi gösterir. Ayrıca, herkesin güçlü ve zayıf olduğu alanlar vardır. Kişi, eski yaşantılarının etkisiyle kimi dış örselenmeler karşısında daha duyarlı ve güçsüz kalabilir.

Ruh sağlığının bozulması, kişinin çalışmasını, çevreyle ilişkisini, kısacası tüm yaşamını etkiler. Bu açıdan kimi ruhsal bozukluklar beden hastalıklarından daha yıkıcıdır. Nedenini bilmediği üzüntü, kaygı ve kuruntulardan kurtulamayan kişi karamsardır, tedirgindir, güvensizdir. Kısacası mutsuzdur. Kişinin mutsuzluğu çevresine de bulaşır, insanlar arası ilişkileri bozulur.

Birey öncelikle kendi benliği ve çevresiyle dengeli, etkili bir ilişki kurmalı, geliştirmeli ve sürdürmelidir. Bunun için de bireyin önce kendi bünyesindeki zihinsel, psikolojik, sosyal ve duygusal değişiklikleri anlaması, bilmesi, kabul etmesi, bu değişmelere uygun tutum ve davranışlar geliştirmesi gerekir.

4. Çocuk Ruh Sağlığının Önemi

Erişkinler için geçerli olan ruh sağlığı tanımı, genellikle çocuklar için de doğrudur. Ancak çocuğun sürekli gelişen ve değişen bir varlık olduğunu göz önünde tutarak biraz değişik ölçütler kullanmak zorunluluğu vardır. Örneğin; korku, çocukluk çağında sıklıkla görülen bir ruhsal durumdur. Karanlıktan, öcülerden korkan bir çocuk yadırganmaz ama bu korkuların erişkinde görülmesi olağan sayılamaz.

Temel gereksinimler, davranışa yön vermektedir. İnsanda yemek, içmek gibi organik gereksinimler yanında, psikolojik gereksinimler de vardır. Bunlar; sevgi, ait olma (ailede, dost ve tanıdıklardan oluşan toplumda yeri olmak), bağımsızlık (sorumluluk altına girmek, kendi başına karar vermek), itibar (sosyal onay), başarı vb.

Karşılanmayan bir gereksinim, bir içgüdü, kişide bir gerginlik ve bunun sonucu bir kırıklık yaratır. Böyle tıkanmalar, insanın bütün gelişim aşamalarında görülebilir. Devamlı kırıklıklara uğramak, kişilikte önemli bozukluklar meydana getirir. Çocuk; sevgi, saygı ve özeni gerektiren durumlarda ihmal edilirse, kendisine ve etrafındakilere güven beslemesine çalışılmazsa, ruh gelişmesi sarsılabilir.

Çocuk, kişiliğinin temelini oluşturan ilk ruhsal yapıyı 0-6 yaşlarında oluşturmaktadır.

Çocuğa kendi başına bir birey olduğunu hissettirip kişiliğinin ilk yapı taşlarını oluşturacak olan

18 kişiler, öncelikle anne baba ve daha sonra ailenin diğer bireyleridir. Çocuğun ailesiyle sağlıklı ilişkiler içinde geçireceği ilk yıllar, onun geleceğinin en önemli güvencesidir. Başta anne ve baba olmak üzere diğer aile bireyleri, olumlu etkileriyle çocuğu, gelecekte mutlu bir yaşam sürmeye aday olarak hazırlamakta ve onun gelecekteki mutluluğunun temellerini atmaktadırlar.

Ruh sağlığı için öğrenim, yaşamın zenginleşmesidir. Uygun bir eğitim sayesinde kişi, iç dünyası ve dış çevresi arasında kurulan dengenin verdiği rahatlığa kavuşabilir.

Okul öncesi eğitim, eğer bilinçli bir eğitim programı içinde gerçekleştirilebilirse çocuğa sonraki dönemlerdeki bilişsel ve psikolojik gelişim için uygun bir zemin hazırlayabilmektedir.

Pek çok araştırma, anaokulu yaşantısı geçiren çocukların, bu yaşantıyı geçirmemiş çocuklara göre sosyalleşme ve bağımsızlaşma yönünden yaşıtlarından bir hayli ileride olduklarını ve sonraki eğitim yıllarında yüksek akademik başarı ortaya koyduklarını göstermektedir.

.

19

Uygulamalar

1- Ruhsal yönden sağlıklı bir insanda aranacak özelliklerin neler olduğunu değerlendiriniz.

2-Bir çocuk gelişimcisinin çocuk ruh sağlığını korumadaki sorumluluklarını değerlendiriniz.

20

Uygulama Soruları

.

1- Ruhsal yönden sağlıklı olunmamasının toplumsal sonuçları sizce ne olur?

2- Bir çocuk gelişimcisinin çocuk ruh sağlığını korumadaki sorumlulukları neden çok önemlidir?

21

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Ancak bu denge ve uyumun, katı ve durağan bir nitelik taşımayıp değişken bir denge ve esnek bir uyum olduğunu belirtmek gerekir.

Farklı bireysel özelliklere, eğitime, kültürel değerlere ve çevre olanaklarına sahip insanların bir arada ve uyum içinde yaşamalarının sağlanabilmesi için ruh sağlığı konusunun çok iyi bilinmesine gereksinim duyulmaktadır. Ruh sağlığı bilgisi, insanlarda kişiliğin sağlam ve uyumlu olarak gelişimini sağlamak isteyen, ruhsal bozuklukları, uyumsuzlukları önlemeyi kendine amaç edinen bir bilgi koludur. Ayrıca ruhsal hastalıkların tedavi yollarını ve tedaviden sonra topluma uyum sağlama yollarını da gösterir. Ruh sağlığı konularının içinde, kişide uyum güçlüklerinin ortaya çıkmasını önlemek, uyum güçlüğü gösteren kişilerin zorlanmalarını ortadan kaldırmaya yardım edici eğitsel ve iyileştirici eylemler de bulunmaktadır. Ruh sağlığı konusunda, ruhsal dengenin korunması için gerekli koruyucu önlemlerin alınması büyük önem taşır. Ruh sağlığı da tıpkı beden sağlığı gibi koşullara bağlı olarak (ağır hastalıklar, işsizlik, boşanma vb.) geçici ya da sürekli bozulabilir. Bununla beraber her insan bu tür baskılara karşı farklı dayanma gücüne sahiptir. Dolayısıyla her insanın zayıf ve güçlü yanlarının olduğunu, insanların ruh sağlığı yönünden tamamen sağlıklı ve sağlıksız olarak iki gruba ayrılamayacağını bilmemiz gerekir.

Ruh sağlığının korunması ve ruhsal hastalıkların iyileştirilmesi, hem kişilerin mutsuzluktan korunmalarına hem de toplumsal dengenin korunmasına yardım edecektir. Ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesinde yalnızca psikolog ve psikiyatristler sorumlu değildir.

Kuşkusuz anne, baba, eğitimci, doktor, bilim adamı, yazar gibi toplumu oluşturan bütün bireyler de ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesinden sorumludur.

22

Bölüm Soruları

Bölüm Soruları