• Sonuç bulunamadı

II. Bölüm: FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

4. HİDROĞRAFİK ÖZELLİKLER

5.2. Azonal Topraklar

Bu topraklar genel olarak horizonu olmayan ve dış güçlerce taşınarak çökelmiş genç topraklardır. Eğimli sahaların etek kesimlerinde ve taşkın ovalarında sürekli birikme ve alüvyonlaşma, bu tür toprakların gelişmesini ve horizonlaşmasını engellemektedir. Araştırma sahasında azonal topraklardan alüvyal ve kolüvyal topraklara rastlanır.

5.2.1. Alüvyal Topraklar

Bu topraklar A ve C horizonlarına sahip, özellikle akarsu gibi taşıyıcı amiller tarafından taşınıp biriktirilen, muhtelif zamanlarda gelen sedimantasyonun durumuna göre profilinde çeşitli katlar bulunan genç ve derin topraklardır. Sürekli sedimantasyona uğrayan sahalarda devamlı olarak alüvyal malzemenin biriktirilmesi, alüvyal malzemenin ayrışmasını ve toprağın yüzeyinden yıkanan maddelerin alt katta birikmesini engellemektedir. Ancak uzun süre saha taşkına uğramaz ise alüvyal topraklarda sığ da olsa A horizonu gelişmektedir.

Alüvyal toprakların mineral bileşimi ve rengi, akarsu havzasının litolojik yapısı ile doğrudan ilişkilidir ve heterojen bir niteliktedir. Bu tür topraklarda üst toprak alt toprağa belirsiz olarak geçer. Alüvyal topraklar ince bünyeli olup karbonat çimento ile tutturulmuşlardır. Genel olarak drenajın iyi olduğu alüvyal topraklar besin maddeleri bakımından zengin olup tarıma elverişli topraklardır. Bu topraklarda bitki örtüsü iklime bağlı olarak gelişir ve üzerlerinde bulundukları iklime uyum sağlayan her türlü kültür bitkisinin yetiştirilmesi mümkündür.

Alüvyal topraklara araştırma sahasında Sultandağları ile Emirdağları arasında kalan Eber-Akşehir Kapalı Havzasında rastlanır. A horizonu, yaklaşık 20-80 cm arasında değişen bir derinliğe sahip olup, Emirdağları ve Sultandağları’ndan akarsularca getirilen kum, kil ve mil depolarından oluşur. A horizonunun altında C horizonu yer alır ki bu zon, kum, kil, silt ve kısmen de çakıllardan müteşekkildir. Araştırma sahasında kahverengi topraklardan sonra en fazla alan kaplayan toprak çeşididir. Kapladığı alan yaklaşık 116 km² kadardır ki bu değer Sultandağı ilçe topraklarının % 16,3’üne tekabül eder. Eber-Akşehir Havzasındaki alüvyal topraklar, %1-2 kadar organik madde içermektedirler (Atalay, İ. 1977).

Eber ve Akşehir Gölleri arasındaki bağlantıyı oluşturan Eber Akarının güneyindeki Yeniova ve Aldıvermez Ovasında yüksek taban suyu seviyesine bağlı olarak toprak profilinde gleyleşme meydana gelmiştir. Yeniova ve Aldıvermez Ovalarındaki topraklar ağır bünyeli olup killi balçık ve kil tekstüründedir. Drenaj fena olup hafif tuzlu ve alkali topraklardır. Bundan dolayı bu kesimlerde ziraat, toprağın ağır bünyeli ve hafif tuzlu olmasından dolayı zorlukla yapılmaktadır. Arazi Kullanım Haritasında da görüleceği üzere (Şekil 40) bu ovaların bir kısmı, hayvanların otlatıldığı mera olarak değerlendirilmektedir.

5.2.2. Kolüvyal Topraklar

Dağlık sahalarda eğimli yamaçlar boyunca ayrışan çeşitli boyuttaki malzemenin dağların eteklerinde birikmesi ile oluşan, su tutma kapasitesi düşük topraklara Kolüvyal topraklar denir. Kolüvyal toprakları oluşturan malzemenin ebadı sık sık değişmekte olup, çakıllar köşelidir.

Araştırma sahasındaki kolüvyal topraklar, Sultandağları’nın ovayla kesiştiği kesimden itibaren ovanın merkezine doğru yaklaşık 3 ila 5 km genişliğinde uzanan bir kesimde görülür. Bu toprakların görüldüğü yerler morfolojik açıdan dik yamaçlı dağların etekleri ile vadi ağızlarıdır. Sultandağları’nın kuzeydoğu eteklerinde kurulmuş olan Akbaba Köyü ile Yakasenek Kasabası arasında kalan saha kolüvyal topraklarla kaplıdır. Kapladığı alan bakımından Kahverengi topraklar ve alüvyal topraklardan sonra 3. sırada yer alır. İlçe topraklarının yaklaşık 59 km²’si ( % 8,3’ü) kolüvyal topraklardan oluşur.

Bunlar, yerçekimi, toprak kayması ve yüzey akışı gibi nedenlerle taşınarak biriken materyaller üzerinde oluşmuş, A ve C horizonlarına sahip topraklardır. Daha çok eski birikinti konilerine tekabül eden kesimde gelişen bu toprakların özellikleri genellikle, aşınmış olduğu yukarı arazi topraklarına benzemektedir. Profillerinde yağışın ve akışın yoğunluğu ile eğim derecelerine göre değişik parça büyüklüklerini içeren katları ihtiva ederler. Bu katlar alüvyal topraklardaki gibi paralel olmayıp, derecelenme göstermezler. Yüzey akış hızının azaldığı yerlerde parçaların çapları küçülmekte, hatta alüvyal toprakların parça büyüklüğüne eşit olmaktadır. Dolayısıyla eğimin çok fazla azaldığı yerlerde kolüvyal ve alüvyal topraklar birbirleriyle geçişli olarak karışmaktadırlar. Bu topraklarda eğim, materyallerin geldiği yöne doğru yani dağa doğru artmakta, ovaya gidildikçe eğim peyderpey azalmaktadır.

Bu topraklarda A horizonunun kalınlığı yer yer değişmekle birlikte 30-100 cm arasındadır. Organik madde muhtevaları değişik olmakla birlikte üzerinde ziraatın

yapıldığı kesimlerde organik madde miktarları fazladır. Alkalen ve orta derecede alkalen reaksiyon gösterirler. C horizonu ise kumlu ve kumlu çakıl deposundan ibarettir.

Eber-Akşehir Havzasının kuzey kesiminde, Emirdağları ile ovanın kesiştiği kesimlerde kolüvyal topraklar görülse de bunlar Sultandağları’nın eteklerindeki gibi geniş alanlara yayılmazlar. Akşehir Gölü’nün kuzeyinde kolüvyal toprakların geniş yayılım göstermemesinin ve dar bir şerit halinde uzanmasının birkaç nedeni vardır. Topografya, yağış miktarı ve anakaya özellikleri bu duruma etki yapan başlıca faktörlerdir. Bir kere Emirdağları’ndaki yağış miktarı Sultandağları’ndaki kadar fazla değildir. Yağışın az olması yüzeysel akış miktarını düşürdüğünden dolayı bu kesimlerde oluşan kolüvyal toprakların miktarı da azaltmıştır. Ayrıca Emirdağları’ndaki eğim miktarı Sultandağları’ndaki eğimden daha azdır. Bu durum yerçekimi etkisiyle yamaç aşağı kütle hareketlerini azaltmış, böylece kolüvyal toprakların geniş alanlara yayılmasını zorlaştırmıştır. Buna ilaveten, Emirdağları jeoloji haritasında da görüleceği üzere (Şekil. 3) mesozoik kalkerlerden müteşekkildir. Kalkerler, çatlaklı yapıya sahip ve geçirgen özelliği fazla olan kayaç türü olduğundan, bu formasyon üzerinde yüzeysel akış miktarı düşmekte, böyle arazilerde güçlü akarsulara rastlanılmamaktadır. Dolayısıyla, Emirdağları’ndaki akarsular, Sultandağları üzerinde gelişmiş olan akarsular kadar güçlü olmadığı gibi akış zamanları da kısadır. Bütün bu nedenler, Emirdağları’nın etek kesimlerinde oluşan kolüvyal toprakların hem derinliğini azaltmış, hem de yayılım sahasını genişletmeye müsaade etmemiştir.

Karakışla ile Karapınar arasında kalan ve topografya haritasında Denizovası olarak gösterilen sahada kolüvyal topraklar mevcuttur. Çevresindeki yüksek sahalara nispetle bir sübsidans alanı olan bu kesimde, eğim, yüzeysel akış ve kütle hareketlerinden kaynaklanan nedenlerle kolüvyal topraklar oluşmuştur. Burada kolüvyal toprak kalınlığı fazla, erozyon ise yok veya yok denecek kadar azdır. Kuru tarım faaliyetlerinin yapıldığı bu kesimde toprakların tarımsal potansiyeli yüksek olup ikinci sınıf tarım toprağı niteliğindedir.