• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3.1. Azerbaycan Kitle ĠletiĢim Araçları (KĠA)‟nın Günümüzdek

Ġslamın doğuĢu ve Afrika‟dan baĢlayarak Ġspanya‟ya kadar geniĢ bir alana yayılmasından sonra, Arapça Kur‟ân-ı Kerim‟in dili olmakla beraber birleĢtirici dil fonksiyonu da taĢımıĢtır.

Nitekim bu dil milyonlarca insanı kutsal bir din etrafında bir araya getirmiĢtir. Ayrıca Arapça geniĢ bir kesimin konuĢtuğu bir dil olmakla kalmayıp büyük bir Ġslam devletinin de resmi dili olmuĢtur. TaĢıdığı bu görevler sayesinde Arapça, Ġslam halklarının dillerine nüfuz etmiĢ ve onları etkilemiĢtir. Bu karĢılıklı etki o halklar arasındaki çeĢitli boyutlarda olan iliĢkilerin geliĢmesi ile daha da yaygınlaĢmıĢ ve bunun sonucunda baĢka dillerin Arapçadan âlimlerin “gelme” veya “alınma” diye ifade ettikileri çok sayıda kelime ve kelime gruplarının alınmasına neden olmuĢtur.

Müslüman Azerbaycan halkının dili olan Azerbaycan dili de bu yönüyle istisna değildir. ġöyle ki, geçen on altı asırda Azerbaycan dili Arapçadan oldukça fazla söz ve kelime grubu almıĢtır ki, onlar da bugün Azerî Türkçesinde millî ifadelerle birlikte geniĢ çapta kullanılmaktadır.

Dikkat çekici özelliklerden biri de bilim adamlarının kendilerine yakın bildikleri söz ve söz gruplarının yanı sıra Arapça kökenli kelimelere karĢı aynı duygu ve hassasiyeti göstermiĢ, günlük konuĢmalarında kullanmıĢlar, sanki bu kelimeleri gerçek anlamda millî kelimeler olarak görmüĢlerdir. Hatta sözlere kendi dillerinin eklerini bile ilave etmiĢler, baĢka bir tabirle Azerî Türkçesinde kullanılan Arapça kelimeleri dilimiz için “yabancı” saymak, onlardan kurtulmak söz konusu bile olmamıĢtır.

Ayrıca Ģunu da belirtmeliyiz ki, birçok araĢtırmacı ve bilim adamı “kommunist” sözündeki ideolojik algılamada olduğu gibi Arapça kelimeleri de Ġslami değerler çerçevesinde algılamakta ve hatta o söz ve ifadelerin büyük çoğunluğunun Arapçada olduğu gibi aynı anlam ve telaffuzla kullanıldığını söylemektedirler.

Azerbaycan bilim adamları dil konusuna önem vermekte, alıntı söz ve ifadeleri araĢtırmakta ve hatta onların sözlüklerini bile hazırlamaktadırlar. Bu da tesadüfî değildir. Çünkü bir çok Azerbaycan Ģairleri, yazarları, fıkıhçıları ve filozofları eserlerini bu dilde yazmıĢ ve Ġslam kültürüne kendi armağanlarını sunmuĢlardır. Bunlara örnek olarak, Ġbn Yessâr Ebû ‛Abbâs el-A‛mâ, Musa Sehâvet, Ħatîb Tebrîzî, Füzûli, Nesîmî vb. gösterilebilir.

Azerbaycan‟da çok sayıda Arapça yer adlarının bulunması, halklarımız arasındaki tarihi bağların derinliğine ve geniĢliğine bir kanıttır. Azerbaycan‟ın bütün illerinde Arapça kökenli köy adlarıyla karĢılaĢıyoruz. Bu adların bazılarının “Taberî

Tarihi”, “Mu‛cemu‟l-Buldân”, “eş-Şi‛r ve‟ş-Şu‛arâ‟” gibi kaynaklarda geçmesi,

konunun diğer bir enteresan noktasıdır. Azerîler sadece Arapça söz ve ifadelerini kullanmakla bu dilde eser yazmakla yetinmemiĢ, hatta Arapçanın dilbilgisini de araĢtırmıĢ ve bu alanda eserler yazmıĢlardır. Çarperdî, Gezvinî, Tebrizî ve baĢka âlimler Arapçayı Azerîlere öğretmekle büyük hizmetler yapmıĢlardır. Genelde Arapçadan alınma kelimeler sadece dînî değil, yaĢantımızın değiĢik alanlarını; özellikle bilim, kültür, ticaret, tarım, aynı zamanda güzel sanatlar ve baĢka alanları içerir ki, bu da dilimizin kelime birikiminin zenginleĢmesine katkı sağlamıĢtır.

KĠA‟nın günümüzdeki durumunu değerlendirmeye geçmeden önce kısaca alıntı sözlerin tarihinden bahsetmek gerekir. Çünkü edebî Azerî Türkçesinin bugünkü imla klavuzu zengin tarihî bir süreç geçirmiĢtir. ġu da bellidir ki, Azerîcede sadece Türk ve Azerbaycan sözleri yok, aynı zamanda baĢka dillerden alınma sözler de bulunmaktadır. Yabancı dil kaynakları, özellikle Arapça, Farsça, Rusça Azerî Türkçesinin daha da zenginleĢmesine neden olmuĢtur. Böylelikle Azerî Türkçesinin tarihî geliĢim sürecinde kelime hazinesine yabancı dillerin etkisi her zaman olmuĢ ve yine de olmaktadır. Bu da doğaldır. Çünkü yabancı etkenlerin giriĢine maruz kalmayan dil yoktur.

Elbette Azerî Türkçesinin durumu biraz daha farklıdır. Daha önce de belirtildiği gibi çeĢitli tarihî aĢamalarda yabancı dillerden Azerî Türkçesine sözler girmiĢtir ve halkın sözlü ve yazılı konuĢmasında kullanılmıĢtır. Birçok ülkelerde siyasî ekonomik, kültürel iliĢkiler, savaĢlar ve çatıĢmalar doğal olarak dilin geliĢmesini olumlu etkilemiĢtir. Yeni söz ve terimler dille bütünleĢmiĢ halkın ekonomik, siyasi, kültürel hayatında önemli rol oyanamıĢ, halklar arasında anlaĢma ve iletiĢim aracı olmuĢtur. Bu kelimelerden bazıları dilimiz için yabancı kelime olmaktan çıkmıĢtır. B. Helilov “DirçeliĢ XXI. Esr” dergisini 2000 yılı ekim sayısında bu konuyu Ģöyle özetliyor:

“Dilimizin geçtiği geliĢme sürecini dikkate aldıkta Türkçe-Azerîce kökenli sözlerin yanısıra Farsça, Arapça, Avrupa dilleri kökenli sözlerin olmasını da doğal olarak kabul etmek gerekmektedir. Bu dilimizin söz konusu dillere karĢı olan tepkisinde dolayı doğal ihtiyacın sonuçlarından oluĢan bir durumdur” (DirçeliĢ XXI. Esr, 2000, s.4).

B. Helilov daha sonra Çobanzâde‟nin fikirlerine dayanarak Ģunu da belirtiyor ki, bütün Türkçe sözler için üç temel kaynak vardır: Birincisi Türkçe; ikincisi Farsça ve Arapça; üçüncüsü Avrupa dilleri (Hudiyev, 2001, s.104).

Biz bu klasik yaklaĢımın doğru olduğu kanısındayız. Tarihî gerçeklik Ģudur ki, Türk dili açısından Azerbaycan dili de, Arapça, Farsça ve Avrupa dillerinin siyasî-kültürel etkilerine karĢı gelmiĢ ve günümüzdeki geliĢim düzeyine ulaĢmıĢtır.

Vurgulandığı üzere günümüzde sadece kendi kelimeleriyle yaĢayan dil yoktur. Bu yüzden de dünyada saf dil olmadığı konusunda dilciler ortak

düĢüncededirler. Hatta böyle bir dil varsa bile, bu da o dilin geliĢmemesi demektir. Hiç kuĢkusuz çağımızın geliĢmesiyle ilgili olarak dünya halkları birbiriyle bilimsel, kültürel, ekonomik siyasi açıdan sık iliĢki içindeler. Bu dillerin yakınlaĢması, birinin diğerine kelime vermesi için olumlu ortam oluĢturur (Babayev, 1992, s.296).

Yüzyıllardan beri Arapça ve Farsça kökenli sözler ve Rusçadan alınma sözlerin çoğu Azerî Türkçesine girmiĢtir. Lakin bazı alınma söz ve ifadelerin kullanılması modaya bağlılıktan öteye geĢmemiĢtir. Her iki halde alınma sözler, halklar ve ülkeler arasında iletiĢimin, dillerin birbiri ile bağlılığının sonucudur.

Basında alıntı sözlerin kullanılması sürecini dikkate aldığımızda, çoğu zaman gazete metinlerinde, televizyondaki sunumlarda Arapça kökenli söz ve kavramların veya terimlerin anlamının değiĢikliğe uğradığını görüyoruz. Bazen bu sözler millîleĢtirilir, Azerbaycan gerçekliğine uygunlaĢtırılır. Daha doğrusu, Azerbaycan toplumu için kabul gören Arapça kökenli bu sözlerin gerçek anlamı dilimizin yapısına uygunlaĢtırılmağa çalıĢılır. Örnek olarak “teserrüfat” sözüne dikkat edilirse;

Teserüffat kelimesi Arapça (Taśarrufât) “emr, buyruk, davranıĢ” anlamlarını

içerir. (Cubran, 1967, s.404; Enîs, 1972, s.515-516; Luis, 1969, s.422-423; Baranov, 1976, s.435) Azerî Türkçesinde bu kelime “herhangi bir sosyal kuruluĢun üretim tarzı, usulü, üretim için gereken her Ģey, ekonomi” anlamlarını içerir (Ahundov, 2004, s.634; Ahundov, 2006, s.328; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s. 629 ).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Kend teserrüfatı mehsulların tedarükü ve emalını zengilanlılar öhdelerine götürmüĢler” (Seher, 1990, s.11).

“Hektarda rayonda 1058 fermer teserrüfatının üzvleri terefinden 4870 hektar sahede becerilmiĢ pambıg toplanarak zavoda tehvil verilir” (Respublika, 2002, s.3).

Diğer taraftan Azerbaycan KĠA‟da dikkati çeken baĢka bir nokta da Arapça alıntı kelimelerin son yıllara kadar Rusça‟ya, yaklaĢık yirmi yıldan beri de yerini Ġngilizce‟ye terkediyor olmasıdır. Bunun sebebinin baĢta teknolojik alanda olmak üzere ekonomik, siyasî ve sosyal alandaki geliĢmeler olduğunu sanıyoruz.

Gözlemlerimize göre, sadece basın dilinde değil, bilimsel eserlerde, ders kitaplarında, televizyon ve radyo programlarında da “derece-kategoriya”, “herrac- auksion”, “tegaüd-pensiya”, “amil-faktor”, “emsal-koolfisiyent”, “mühalifet- eppozisiya”, müstegillik-suverenlik, beht-Ģans, münagiĢe-insident, ziddiyyet- konflikt, layihe-proyekt, erazi-region, terkib-kontingent, vesait-investisiya, mühit- atmosfer, müasir-modern” gibi kelime ve terimlerin her iki seçenekteki kullanımına rastlanmaktadır.

Lâkin aynı anlamı karĢılayan bu paralellerin kullanımında bazı anlam farklılıkları görülmektedir, yani bir grup dilciler birincinin, bir kısmıysa ikinci seçeneğin daha doğru olduğu kanısındadırlar (Gasımova, 2002, s.57). Bazı araĢtırmacılar bu paralelliği olumlu görmekte ve bu sürecin bir yenilik olduğu düĢüncesindedirler. Örneğin, N. Hüseynova Ģöyle der: “Terminoloji alanındaki yenilikler, kelime biçimlerinin birbirilerinin yerini tutması ile belirginleĢir. Burada milli terimlerle alınma terimler rekabete girebilir. Her ikisi ulusal basın dilinde birlikte kullanılmaya baĢlar. Her ikisi paralel olarak kullanılır. Örneğin, analitik-

tehlilci (Hüseynova, 2002, s.66).

Arapça-Ġngilizce alıntı kelimelerin basın dilinde geçen örneklerine bakacak olursak;

Egide-Kredo;

“ġübhesiz bele biz egidenin, inamın bize de müeyyen derecede tesiri keçib.” (Elm ve Heyat, 1989, s.21).

“Biz siyasi dünyagörüĢün, egidenin degiĢmesinin eleyhine deyilik. Öz heyat

kredosuna R.Quliyev daim sadig galır, ye‟ni öz Ģehsi menafeyini hemiĢe her

Ģeyden üstün tutur.” (Günay, 2002, s.2).

Amil-Faktor;

“Melum oldu ki, Ağcabedi rayonunda sosial geriliye sebeb olan esas

amillerden en baĢlıcası uzun müddet rayonda sosial edaletin perdelenmesi,

“Yeni Musavat baĢkanının fikrince, resmi Tehran bu faktoru mütleg nezere almalıdır.” (Yeni Musavat, 2002, s.2).

“Bu iki amilden biri olmasa...” (ġerg, 2002, s.1).

“AĢıg poeziyasının üslubunu seciyyelendiren amillerden biri de bu poeziyanın dilindeki sadelik, semimilik ve sözün emosionallığını artıran intonasiyadan yerinde istifade edilmesidir.” (Elm ve Heyat, 1988, s.21).

“Sinfi cemiyyete keçmekle cütkebinli ailenin esasında duran bu mütereggi

tebii amil (garĢılıglı meyl) getdikce igtisadi amilin garĢısında bu veya diger derecede arha sıraya keĢmeye baĢlayır.” (Elm ve Heyat, 1988, s.25).

MünagiĢe-Konflikt;

“Mühtelif alimler ve mütehessisler arasında Ģüursuzlug halı haggında bir çoh

münagiĢeler vage olmuĢdur.” (Celil Memmedguluzade) (Azerbaycan, 1987,

s.78).

“Yalnız münagiĢe terefleri arasında ümumi dil tapılmasına yardım edirler.” (Günay, 2002, s.4).

“Konfliktin dinc yolla nizamlanması prosesi gedirdi.” (ġerg, 1999, s.3).

Ġcmal-Analitik;

“Tefsili gemine verdi icmal,

Gıldı ona erzi sureti hal.”

(Fuzuli)” (Ahundov, 2006, s.495).

Bu terimler birkaç kaynak temel alınarak düzenlenmiĢ ve o kaynaklarda geçek bilgilerin içeriği analiz olunmuĢ, veya eleĢtirmenlerce değerlendirilmiĢ, yorum, kısa bilgi, bir konunun kısaca yorumu anlamındadır.

Analitik (analitikos) Yunanca, icmal sözü ise Arapçadır. Basında “analitik” sözü biraz daha ağır basmaktadır.

Müsahibe kelimesi Arapça “arkadaĢlık, rehberlik etmek için yanında gitmek”

anlamlarında kullanılır (Luis, 1969, s.416; Enîs, 1972, s.509-510; Baranov, 1976, s.541; el-Bustânî, 1969, s.961).Azerî Türkçesinde bu kelime “bir konuyla ilgili olarak birkaç kiĢi arasında yapılan konuĢma, sohbet, basında yayınlanmak üzere mühabirin bir konuyla ilgili olarak iĢinin uzmanı olan birisiyle yaptığı konuĢma, röportaj, bu sohbetin konusunu Ģerh eden yazı (gazetede yayınlanan)” anlamlarında kullanılmaktadır. Fiil olarak “müsahibe almak (röportaj yapmak)” Ģeklinde kullanılır (Ahundov, 2004, s.470; Ahundov, 2006, s.429; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.427; Mezemli, Alhasov, 2000, s.97).

Basında paralel olarak kullanılmaktadır. “Ġntervyu” kelimesi, “müsahibe” kelimesini kullanım bakımından ısrar etmektedir. Azerî Türkçesinde kullanılan bu iki söz geliĢme süreci içindedir. Ġçerik olarak birbirileriyle uygunluk olsa da, anlam itibariyle “müśaĥibe” teriminin kullanım alanı geniĢler, “intervyu” teriminin kullanım alanıysa bu sürecin dıĢında kalır (Memmedli, 1997, s.169).

“Müśaĥibeni ReĢid Abidov ve Ülvi Hacıyev aparırdılar.” (Odlar Yurdu,

1989, s.2).

Ŝabitlik-stabillik;

“Tebiet müvazeneti pozuldugda ebedi ganunun sabitliyi pozulur.” (Çemenzeminli) (Ahundov, 2006, s.7).

“H.Eliyev Azerbaycan‟da sabitlik yaratmıĢdır.” (Kredo, 2002, s.3).

“Araplar ise hazırlanan aksiyanın onların rejimlerinin stabilliyi üçün tehlüke töredeceyini bildirirler.” (Yeni Musavat, 2002, s.2).

Ġslaĥat–reforma;

“Ölke dahili islahatlar leng aparılır. Reformalar yaxĢı netice verir.” (ġerg,

2000, s.2).

“Belke meketeb islahatının esas istigametleri barede...” (Azerbaycan Müellimi, 1984, s.3).

Basın dilinden verdiğimiz örneklerden de görüldüğü gibi bu tür paralellerin biri Ġngilizce, diğeri ise Arapça kökenlidir.

Parelel kullanım sadece Arapça-Ġngilizce kelimeler arasında olmamaktadır. Arapça-Türkçe kelimeler arasında da benzer kullanımlara rastlamaktayız;

“Memleket” sözü “ülke” sözünün yerine kullanılır. Örneğin, “Bu boyda memlekette bir iĢ görmek olmur.” (ġerg, 2000, s.2).

“Divan” Azerî Türkçesinde anonim gibi kullanılan bu söz, hem bir edebiyat terimi, hem de “divan tutmak, ev eĢyası” deyimlerini içerir. Günümüzde bu sözün toplumda yeni siyasi anlamı vardır. “âli meclis” anlamında da geniĢ çapta kullanılmaktadır. Örneğin,

“Yeni musavat divanını tegdim edirik.” (Yeni Musavat, 1994, s.2).

Azerî Türkçesinde kullanılan “firge” kelimesinin kullanımına KĠA‟da; “Nedir bu partiya men anlamıram?

Firge, dar çerçive, firge bir gefes.”

(B.Vahabzade) (Ahundov, 2006, s.198).

“Ve güya biz hemin cemiyetin siyasi firge maragları üçün istifade etmeye

baĢlayırıg.” (Olaylar, 2002, s.3).

“Tacir” terimi basın dilinde rastlanılmaktadır. Örneğin,

“Alverçi-tacir psihologiyası her Ģeyi üsteleyib.” (Ulduz,1989, s.52).

“Ġndinin özünde de o, ele davranır ki, sanki padiĢahdır, görüĢe çağırdığı iĢ adamları ise ölkeden keçen tacirler, karvanbaĢılardır.” (Yeni Musavat, 2002, s.3).

Türkiye Türkçesinin etkisi ile Azerî Türkçesinde, özellikle basında sıkça görülen kelimelerden biri de “çözmek” fiilidir. Bu fiil “hall etmek, yoluna koymak” anlamındadır. Örneğin,

“Bakü kendlerinin sosial-igtisadi problemlerini hell etmek igtidarında olmayan hakimiyet meseleni silah gücüne çözmeye üstünlük verdi.” (Yeni Musavat, 2002, s.3).

Basın dilinde bazı kelimeler yeniden iĢlevlik kazanmıĢtır. Gazete dilinde kullanılan bu tip kelimeler eski kapitalizmin (yeni bir sisteme geçiĢ) geliĢi ile ilgilidir. Mesela: “belediye”, “eyalet” kelimeleri Sovyet döneminde Azerî Türkçesinde kullanım alanı olarak çok yaygın değildi. Örnek olarak;

“Belediyyeler öz fealiyyetlerini günün telebleri seviyesinde gura bilmirler.” (525-ci, 2002, s.1).

“Ġnformasiyaya esasen, eyalet bölgelerindeki tehnikomların fealiyyetine son goyulub-goyulmaması meselesi hüsusile ciddi müzakire edilecek.” (525-ci, 2002, s.3).

Müĥaribe-SavaĢ;

Müharibe kelimesi Arapça “kavga, savaĢ” anlamındadır (el-‛Âyid, 1988,

s.303;Magazanik, 1931, s.722-723;Baranov, 1976, s.204). Azerî Türkçesinde bu söz “devletler arasında meydana gelen savaĢ, iç harp” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.467; Ahundov, 2006, s.412; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.447; Mezemli, Alhasov, 2000, s.124).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Birinci dünya müharibesinin baĢlanğıcında Gafgaza gayıdarag 1000 neferlik könüllüler destesi yaradır ve 1915-ci ilin aprelinde Dilicanda gelebe çalır.” (Odlar Yurdu, 1990, s.4).

“Kendin en görkemli yerinde veten müharibesinde helak olanların hatiresine bulag düzeldilmiĢdir.” (Azerbaycan Gadını, 1985, s.6).

“Garabağ müharibesi gurtarmag bilmir.” (Yeni Musavat, 2002, s.4).

“O, 1991‟ci ildeki Körfez savaĢının acı derslerini hele unuda bilmeyib.” (Yeni Musavat, 2002, s.4).

“Bakıda dehĢetli vetendaĢ müharibesi bele baĢlandı.” (Odlar Yurdu, 1990, s.7).

Ġstigamet-Yön;

Ġstiķamet kelimesi Arapça “doğruluk, dürüstlük, yön, taraf” anlamlarını

içermektedir (Luis, 1969, s.660; Enîs, 1972, s.773; Baranov, 1976, s.666; el-Bustânî, 1969, s.70). Azerî Türkçesinde bu kelime “yön, taraf, bir Ģeyin hareket hattı” anlamlarını içerir. Fiil olarak, “istigamet almag ( belirli bir tarafa yönelmek), istigamet vermek (yol göstermek), istikametlenmek (yönelmek), istikametlendirmek (yöneltmek)” Ģeklinde kullanılmaktadır (Ahundov, 2004, s.312; Ahundov, 2006, s.584; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.253).

Bu kelime asıl anlamının değiĢmesine rağmen, yeni anlamlarda ve çeĢitli alanlarda kullanılmaktadır.

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Bu istigametde onların özlerinin fealiyyetine Ģerait yaratmag lazımdır.” (ġehidler, 2001, s.11).

“Bu istigametde aparılan ve gelecekde görülecek bütün tedbirlerin ilk uğurlu baĢlanğıcı olan hemin tedbiri dövlet enenlerinin, siyasi varlıg enenelerinin dirçeliĢi adlandırsag sehv etmerik.” (Azerbaycan Müellimi, 1990, s.3).

“Önce hemsedrler hadiselerin baĢga yönde herbi istigametde inkiĢafının mümkünlüyünü nezerden gaçırmamalıdırlar.” (525-ci, 2002, s.3).

Bu yapıda olan paralel kelimeler, “dublet=çift” olarak adlandırılır. Dublet terimler de aynı anlam yüküne sahiptir. Dubletlerden birisi ya dilde kabul görmez, kullanım alanı zayıflar, bu iyi ihtimalle yardımcı öğeye çevrilir ya da aynı anlamlı birimlerde farklılık göstermez (Krisin, 1968, s.79).

Azerbaycan KĠA‟da konuĢma dilinin gazete üslubuna etkisi belirgin Ģekilde görülmektedir. Bu konuĢma dilinin serbestliği ve anlatım kolaylığı ile iliĢkili olan bir süreçtir. M. Adilov ifadeli konuĢma dilinin insanın duygularına büyük bir etkisinin olduğunu söylemektedir. Bu durumun yazarlar üzerinde açıkça görülmekte olduğunu

ve gazete üslubu için önemli bir etken teĢkil ettiğini vurgulamaktadır (Adilov, 1973, s.43).

3.1.1. Azerbaycan KĠA‟da Arapça Kelimelerin Semantik DeğiĢimleri

Dilde, mecaz anlamlı kelimelerin geliĢmesi ve yenileĢmesi iki yönlü olarak karĢımıza çıkar:

1- Dilde Yeni Söz ve Ġfadelerin Ortaya Çıkması

Bunlar Azerî Türkçesi için yeni kelimeler olarak geçer. “zarbeçi, tazyik” vb. sözleri örnek olarak gösterebiliriz.

Arapça (idmân) “bir iĢle her zaman uğraĢmak” (Ġbrahim Mustafa vd. , 1996, s.298) anlamını içerdiği halde, Azerî Türkçesinde “idmân” kelimesinin geniĢ anlamı vardır. Gazete ve dergilerde bu kelimeye spor sayfasında çok rastlanır. Arapça bu kelimenin “içki bağımlısı olmak, sigara bağımlısı olmak” (Ġbrahim Mustafa vd. , 1996, s.298) anlamları da vardır. Azerî Türkçesinde bu söz “vücudu geliĢtirmek için antreman yapmak” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.294; Ahundov, 2006, s.504).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Bedenin guruluĢu onu hekimden çok idmançıya ohĢadırdı” (Azerbaycan, 1988, s.13).

“Ġdman müellimimiz meni hemiĢe terifleyir, deyir gelecekde çempion ola bilersen” (Azerbaycan, 1987, s.37).

“Ehalisi Ağdamdan gat-gat az olan rayonlarda, az olan rayonlarda, (Beyleganda, Gahda vs.) tutumlu stadionlar tikilib, idman kompleksleri iĢleyir” (Azerbaycan, 1989, s.170).

2. Dilde Var Olan Söz ve Ġfadelerin Yeni Anlamlarının Ortaya Çıkması Arapça (ağyâr) “değiĢmeler” anlamında kullanılır. Arapça tekil olarak “ğıyar”dır (el-‛Âyid, 1988, s.668). Azerî Türkçesinde “eğyar” “dost olmayan, rakip,

yad” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.207; Ahundov, 2006, s.67; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.174).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Ölmeyimle sevinmesin eğyar”, Alem oldugca men dehi dururam!” inamını bildirdikden sonra nisgiline bele bir yekun vurur” (Azerbaycan Gadını, 1987, s.110).

“Aaz, gorhur de, behteveri üçün yazdığı Ģer eğyar eline keçer birden” (Azerbaycan Gadını, 1990, s.33).

Arapça (aħź) “götürmek, kabul etmek, dikkat çekmek, birisinden öğrenmek, bir iĢe baĢlamak” anlamındadır (el-‛Âyid, 1988, s.74-75; Enîs, 1972, s.8). Azerî Türkçesinde “eħz” sözü “alma, götürme, benimseme” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.209; Ahundov, 2006, s.75; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.200). Örneğin;

“Ektiğin tanenin budur semeri, Senden eħz eyleyip hemin hüneri”

(M. E. Sabir) (Ahundov, 2006, s.75).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Halk dilinin inceleyini, zerifliyini derinden eħz eden aĢig bu atalar sözünü çok ustalıgla, poetik yaradıcılığının iĢlek megamına salmıĢdır” (Ulduz, 1981, s.56).

“Ve ila eger dünyada insanlar kitablardan ehzetdiyi mezmunu tecrübe ve praktikden kenar tuta, min illerle sümük sındırsa yene tehsilini yerine yetire bilmez. (Celil Memmedguluzade)” (Azerbaycan, 1987, s.76).

“Atam bu ülvi mehebbeti babamız Yasin kiĢiden ehz etmiĢdi” (Edebiyyat ve Ġncesenet, 1990, s.4).

Arapça (‛alîl) “hasta, yeni, soğuk, nemli” anlamlarında kullanılmaktadır (Cubrân, 1967, s.1048; Enîs, 1972, s.629; el-Bustânî, 1969, s.714; Baranov, 1976, s.680). Azerî Türkçesinde “elil” “sakat, hastalık ve yaĢlılığından dolayı çalıĢabilecek durumda olamayan” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.212; Ahundov, 2006, s.104; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.183).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Ancak demek olar ki, heç vaht sekide elil arabası görmezsen” (Genclik, 1989, s.2).

“Elillerin özlerini diger sosial gruplarda da temsil etmeleri üçün imkanları (aile gurmag, tehsil almag, senet öyrenmek) olmalıdır” (Genclik, 1989, s.2). “FikirleĢdim ki, yegin meni gorhudurlar, cüret eleyib günahsız bir elile iĢgence vermezler” (Ulduz, 1987, s.17).

Arapça (‟ânî) “o vakite ait, önemli, ilginç, güncel” anlamlarda kullanılmaktadır (Baranov, 1976, s.51; el-‛Âyid, 1988, s.116). Azerî Türkçesinde

“ânî” “geçici” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.42; Ahundov, 2006, s.118;

Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.22). KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“ErĢad sağ elindeki tüfenge yuharıdan aĢağı ani bir nezer saldı” (Üçatılan, Ġlyas Efendiyev) (Ulduz, 1981, s.25).

“Ne ise yadıma sala bilmirem ani olarag ağlımdan keçeni diline getirdi” (Genclik, 1990, s.50).

“AlabaĢov ani sükutdan sonra hoĢallanarag gülüb söhbeti deyiĢdi” (Ulduz, 1990, s.76).

Arapça (‛ayyâĢ) “ekmek piĢiren, ekmek satan, Ģakacı insan” anlamlarında kullanılmaktadır (Enîs, 1972, s.646; el-Bustânî, 1969, s.723; Cubrân, 1967, s.1060; Baranov, 1976, s.553). Azerî Türkçesinde “eyyâĢ” “sarhoĢ, vaktini neĢe ile

geçirmek” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.223; Ahundov, 2006, s.159; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.179).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Bele adamlar zahid, mömin, pehriz kar deyil, en heris, eyyaĢ, en düĢgün oynaĢ hesab edilmelidir” (Nesreddin Tusi) (Azerbaycan, 1981, s.150).

“Elece de bu hüsusiyyetlere malik olmayan adamlardan gaçmağı, onlarla müaĢiretde olmamağı, hüsusile Ģer nakeslerden, Ģit zarafat ve sırtıglıgda ad gazanmıĢlardan, eyyaĢlıg ve düĢgünlükde Ģöhret tapmıĢlardan uzag gezmey sehheti gorumağın en mühüm ve en vacib Ģerti hesab edirler” (Nesreddin Tusi) (Azerbaycan, 1981, s.150).

Arapça (baĥŝ) “bir konuda çaba sarfetmek, araĢtırmak” anlamındadır (Enîs, 1972, s.40; el-‛Âyid, 1988, s.132). Azerî Türkçesinde “behs” “bir konu hakkında detaylı konuĢma, tartıĢma, sohbet konuĢma” anlamlarında kullanılmaktadır. Fiil olarak “behs etmek (konuĢmak), behs açmag (konuĢmaya baĢlamak), behs düĢmek (tartıĢmak), behse düĢmek (yarıĢmak), bahse gelmek (yarıĢmak), behse giriĢmek (tartıĢmak) Ģeklinde kullanılmaktadır. (Ahundov, 2006, s.269; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.59; Mezemli, Alhasov, 2000, s.40)

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“YetiĢmekde olan nesil özge halgların tarihi, coğrafiyası ile yanaĢı, öz milletimizin erazisinden behs eden biliklerle de silahlanardı” (Kend Heyatı, 1990, s.46).

“Mence bu gün Azerbaycan tarihi iflasa uğrayıbsa, özge tarihinden behs eden yazıların ne ehemiyyeti var?” (Kend Heyatı, 1990, s.46).

Arapça (cerîme) “cinayet” anlamında kullanılır (Cubrân, 1967, s.511; Enîs, 1972, s.511; el-Bustânî, 1969, s.325; Baranov, 1976, s.154). ÇağdaĢ Azerî Türkçesinde ise “Cerîme” “cezalandırmak, suç karĢılığı verilen para” anlamlarında

kullanılır (Ahundov, 2004, s.114; Ahundov, 2006, s.406; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.759; Mezemli, Alhasov, 2000, s.138).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Dedi ki, yaĢadığım erazide sahe müvekkili zibil gutularından çörek tullantılarını yığıb aparanları tutur, cerime edirdi” (Kend Heyatı, 1990, s.37). Arapça (da‛vâ‟) “iddia, talep, fikir, müddea, mahkeme davası” anlamlarında kullanılır (Luis, 1969, s.596; Enîs, 1972, s.550). Azerî Türkçesinde “dâva” “kavga, küfr, vuruĢma” anlamındadır (Ahundov, 2004, s.151; Ahundov, 2006, s.549-550; Abdullayev, Orucov, ġirvani, 1966, s.140).

Örneğin;

“Barıt ve kan kokusu ağırlaĢtı ağada, TaĢlar bile kanadı bu uğursuz dâvada”

(R. Rza) (Ahundov, 2006, s.549).

KĠA‟da bu kelimenin kullanımı:

“Davası, dermanı tapılmır ki, tapılmır” (Ulduz, 1989, s.45).

“Onun babası dava vahtı hökümeti satıb” (Azerbaycan, 1990, s.37).

“Hudavendi alem balalarımıza dava-gırğın göstermesin” (Azerbaycan, 1990, s.12).

“Ne ise gülle heç yakın düĢmedi Hacıya, davaya nece girmiĢdise elecede çıhdı” (Azerbaycan, 1990, s.33)

Arapça (đâyi‛) “kaybedilmiĢ, fakir, biçare” anlamında kullanılmaktadır (Luis, 1969, s.457; el-Bustânî, 1969, s.641; Baranov, 1976, s.589). Azerî Türkçesinde