• Sonuç bulunamadı

Aydınlanma Devri’nin Nesneleri: Burjuvazi’nin Oluşumu

2.2 Evrenselliği Tanımlayan İki Dönem

2.2.1 Aydınlanma ve Evrensellik

2.2.1.2 Aydınlanma Devri’nin Nesneleri: Burjuvazi’nin Oluşumu

Antik Çağ filozoflarından Aydınlanma devri aydın tipini ortaya çıkartan dönüşümde Burjuvazinin etkisi büyüktür. Burjuvalar özel haklara sahip kentli sınıftır (Augé,

1968). Büyük Larousse’ta da bir kasaba ya da kentte (Burg) oturan, geçimini bir

zanaatte çalışarak ya da ticaret yaparak sağlayan kentliler olarak tanımlanmaktadır. Burjuvalar, soylu olmamalarına rağmen meslek sahibi olmuşlar; bu çerçevede soylular gibi çeşitli haklar kazanmışlardır.

XI-XII. yüzyılda Batı’da ticaretin yeniden canlanması burjuva sınıfının da gelişmesini sağlamıştır. Bir derebeyi ya da senyöre bağlı olmak durumundaki burjuvalar, konumlarının da getirdiği ekonomik güçle bu toplumsal düzene karşı çıkmaya başlamışlardır. Avrupa’nın güney kentlerinde burjuvalar özgürleşerek örgütlenir ve kent yönetiminde söz sahibi olurlarken, derebeylik sisteminin daha baskın olduğu kuzey bölgelerde kişisel özgürlük, ticari ve ekonomik ayrıcalıklar gibi çeşitli haklar kazanmaktan ileri gidememişlerdir. XIV. yüzyılda zenginleşen Burjuvazi toprak sahibi olmuş; böylece krallık gücünün gelişimine paralel olarak kilise ve ruhban sınıfıyla çatışmaya başlamıştır. XVI. yüzyıl Alman ve İtalyan Burjuvazisine karşı Fransızların ilerlediği çağ olmuştur. Ayrıca bu devride toprak sahibi olmalarının yanı sıra burjuvalar aristokratların elindeki yüksek resmi görevleri satın almak yoluyla yönetime de katılmaya, Aristokrasi kadar söz sahibi olmaya başlamışlardır.

XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarında XIV. Louis devrinde burjuva sınıfı ile monarkın işbirliği yaparak kilise ve ruhban sınıfına karşı güçlerini birleştirdikleri gözlenmektedir. XIV. Louis’nin ardından bu ilişkinin kopması ve aristokratların iktidarı yeniden tek başlarına ele geçirmek için burjuvaların idari, adli, askeri, dini görevlerde yükselişini engellemeleri çatışmalara yol açmış; bu dönem 1789 Fransız Devrimi’yle sonuçlanmıştır. Devrim sonrası Burjuvazi çoğunluğu sağlayarak iktidara gelmiştir (Benk, 1992).

Burjuvaların ortaya çıkışı ve gelişmelerinde önemli nokta, soyluların dışında varlıklı, eğitimli ve meslek sahibi bir sınıfın doğmuş olmasıdır. Bu sınıf dünya işleriyle uğraşan yeni aydın sınıfının da biçimlenmesini etkileyecek; aynı zamanda da özellikle sanatçı ve mimarlar için yeni işverenler olacaklardır. Burjuvalar hem varlıklı kesim olmanın hem de yeni fikirlerle gelişmenin getirdiği enerjiyle girişimcilik niteliğini birleştirecek ve Fransız Devrimi’ne yön veren sınıf olacaklardır.

XIX. yüzyılın ortalarına kadar burjuvalar siyasi iktidarda söz sahibi olmuşlardır. Yüksek devlet memurluklarına gelen Burjuvazi seçim sistemini kurmuş ve toplumsal yaşama yön veren sınıf olmuştur.

Goethe burjuvaziyi hem övmekte hem de yermektedir. Ona göre hümanist idealdeki insanın benliğini geliştirmesi hedefi burjuva sınıfının kurduğu ekonomik gelişme ile gerçekleşmektedir. Burjuvazinin ürettiği bu kişilik yapısını olumlu karşılar ancak buna neden olan ekonomik ortamı kabul edemez.

Baudelaire de “Salon de 1846” isimli eserinin başında burjuvalara seslenmekte; onların akıllarını kullanmalarını, yaratıcılıklarını, irade gücü ve girişimciliklerini övmektedir. Ona göre burjuvalar sadece para kazanmak için değil belirli bir gelecek fikrini gerçekleştirmek için eyleme geçmektedirler. Burjuvazinin temel hedefi ekonomi, politika ve kültür alanlarında insanın sınırsızca ilerlemesini sağlamaktır. Buradan hareketle Baudelaire bu ilerleme ideallerine seslenerek sanatta da hareketsiz kalmamalarını istemektedir. Yine aynı biçimde burjuvazinin serbest ticaret istekleriyle paralellik kurarak sanatı “düşünce aristokratları, zihinsel şeylerin tekelcileri”nden kurtarmaya çağırmaktadır (Berman, 2002).

Daha sonraları Marx, 1848 tarihli Komünist Manifesto’da Burjuvaziyi tanımlarken “tarihte en devrimci rolü oynadı” diyerek onun bu özelliğine dikkat çekmiştir. Marksist kuram burjuva sınıfına karşı olmakla beraber Marx burjuvaları “insan etkinliğinin neler getirebileceğini ilk kez göstermişlerdir” sözleriyle övmektedir.

“Marx’ın kastettiği, modern şairlerin, sanatçıların ve entelektüellerin ancak düşleyebilecekleri şeyi modern burjuvazinin gerçekten yapmış olmasıdır. O “Mısır piramitlerini, Roma su kemerlerini, Gotik katedralleri kat kat aşan mucizeler gerçekleştirdi; “geçmişteki tüm göçleri ve akınları gölgede bırakan seferlere girişti.” Onun aktivite dehası kendini önce büyük fiziksel inşa projelerinde gösterdi – atölye ve fabrikalar, köprü ve kanallar, demiryolları (...) – bunlar modern çağın piramit ve katedralleridir.“ (Berman, 2002. s: 132)

Berman Marx’ın sözlerini ilettikten sonra burjuvaların ana iki özelliği üzerinde durmaktadır. Bunlardan birincisi “otoritelerini atalarına değil kendi yaptıklarına dayandıran ilk egemen sınıf” olmaları; ikincisi de “insanın gelişme, sürekli değişme, kişisel ve toplumsal hayatın her alanında sürekli altüst oluş ve yenilenme kapasite ve güdüsünü özgürleştirmek”tir. Böylece eylemle dünyanı sahiden değişebileceğini göstermişlerdir.

Marx Burjuvazinin tarihte oynadığı devrimci rolü “İktidarı ele geçirdiği her yerde feodal, ataerkil ve duygusal tüm ilişkileri yok etti. İnsanı üstlerine bağlayan tüm karmaşık ve zengin bağları acımasızca koparttı.” diyerek açıklamakta ve eleştirmektedir. Burjuvazi yıktığı ilişkilerdeki gizli sömürünün yerine açık sömürüyü koymuştur; ancakyine de onun devrimci özelliğini piyasa ekonomisine bağlı varoluşunu sürdürebilmek için “üretim ilişkilerinde yani bütün toplumsal ilişkilerde sürekli devrim yapmaksızın yaşayamaz.” sözleriyle vurgulamaktadır.

Çiğdem de büyümenin aracısı olarak gördüğü Burjuvazinin siyasal ve ekonomik iktidar mücadelesinden bahsetmektedir. Tarihsel gelişim içinde orta sınıf tüccar pazar ürünlerini kırsal yerleşimlere taşımaktadır. Zanaatkar ve köylüler bulundukları bölgede küçük ölçekli girişimci durumundayken soylu toprak sahipleri büyük ölçekli sanayi girişimcileri haline gelmişlerdir. Zenginleşen bu orta sınıfın, yani Burjuvazinin İngiltere’de çeşitli haklara sahip bir sınıf olarak tanınmasının, ekonomik ve toplumsal iktidarı belirlemesinin karşısında Fransa ve Rusya’da azınlıkta kalarak konumunu kabul ettirmek zorunluluğundaydı. Çiğdem bu zorla meşrulaşma durumunun Fransız Burjuvazisinin Jakoben, tepeden inmeci demokrasi yanlısı karakterini biçimlendiren ve dolayısıyla onu devrime taşıyan en önemli etken olduğunu belirtmektedir

(Çiğdem, 1993). Bu iki farklı ortam Aydınlanma’nın getirdiği değişimin İngiltere’de

uzlaşma yoluyla, Fransa’da ise şiddet ve terörle gerçekleşmesinin asıl nedenidir. Burjuvazini özellikleri akıl, bilimcilik, ilerleme ve gelişme fikri, eyleme geçme, bireysel girişim ve liberal ekonomi olarak sıralanabilir.

Aydınlanma Devri’nin öznesi aydın sınıfı ile nesnesi burjuvalar Aydınlanma düşüncesine farklı alanlarda hizmet etmişlerdir. Aydın sınıfı Aydınlanma’yı düşünce alanında hazırlarken hem içinden çıktığı hem de çalışma alanı olarak gördüğü

toplumu, yani ağırlıkla Burjuvaziyi biçimlendirmiş, eğitmiş, yönetimde söz sahibi yapmıştır. Burjuvazi ise Aydınlanma ile her alanda özerkliğe kavuşmasıyla Aydınlanma düşüncesini ekonomi ve politikada cisimleştirmiş; ancak daha sonra kendine has yapısından kaynaklanan nedenlerle bu düşünceyi dönüştürmüş ve Aydınlanma’nın karşısına çıkacak akımların doğmasına neden olmuştur. İki sınıf da eski düzenin dogmalara dayanan ilişkilerini yıkarken aydınlar bunların yerine özgür aklı koymuşlar; burjuvalar ise bireycilikten yola çıkarak liberal ekonomiyi geliştirmişlerdir. İki sınıf da özgür akıldan hareket etmekte, aydınlar insan boyutuna, burjuvalar da bilimsel boyuta katkı yapmaktadırlar. Bu iki sınıfın etkisi ve etkileşimi Sanayi Devrimi’nden sonra insanlığı modernizme taşıyacaktır.