• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVEVE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Dünyada ve Türkiye‘de Ayakkabı Sektörü

2.1.1. Ayakkabının Tanımı ve Tarihçesi

İnsan beynine karşılaştığı durumlar ve çevre koşullarıyla ilgili bilgi aktaran insan ayağı, üç grupta 26 kemik içeren kompleks bir yapıya sahiptir. Bunlar, topuktaki ayak bileği kemikleri, eklemlerdeki tarak kemikleri ve parmak kemikleridir. İnsanın dik durmasını ve hareket etmesini sağlayan kaslar ve 200.000 sinir ucu bunlara ilave edildiğinde onu gerektiği gibi kullanmanın ve korumanın önemi anlaşılacaktır (Skyrme, 2006). Geleneksel Çin tıbbında ayak, yer ve insan iskelet sistemi arasında çarpma kuvvetini geçiştirerek hafiflettiği için insanın ikinci kalbi sayılmıştır. Yer ve insan arasındaki aracı olan ayakkabıdan ayağı istenmeyen baskı etkisinden kurtarması ve günlük görevlerini yerine getirmeyi kolaylaştırması beklenmektedir (Xiong, Zhao, Jiang, Dong, 2010).

Ayağın emniyeti ve konforu için giyilen ayakkabılar kişisel kimlik, gruba bağlılık ve sosyal konumu belirleyici birincil bilgi kaynaklarıdır. Ayakkabı genellikle ayağa atıfta bulunarak, ayağı kaplayan nesneleri ifade eder, aynı zamanda da çorap, tozluk ve diğer kaplamaları da içermektedir (DeMello, 2009). Ayakkabı, kadın, erkek ve çocukların ayaklarını dış etkenlerden koruyan, topluma verilmek istenen imajı pekiştiren, farklı ortam ve koşullarda kullanılan bir giyim eşyası olup, yüz ve tabanları çeşitli malzemelerden yapılmış ayak giysisidir (Kastan, 2007). Çorap niyeti dışında ayağa giymek için kullanılan terlikler, botlar ve benzeri nesneler için kullanılan genel bir terimdir (Garley, 2006).

Ayakkabı bir giyim eşyası ve aksesuarının ötesinde pek çok disiplinleri bünyesinde barındırır. Ayakla doğrudan ilişkili olduğu için sağlığın, yapısı ve

teknolojisi itibarıyla mühendisliğin, tasarımı ile sanatın, toplumsal özellikler taşıdığı için kültürün, temel tüketim maddesi olduğu için pazarlamanın, sürekli yeni arayışlara imkân verdiği için bilimin ve endüstrinin, geçmişten beri pek çok anlamlarıyla birikerek günümüze geldiği için tarihin, pek çok öykü ve masala konu olduğu için edebiyatın, yarattığı istihdam potansiyeli açısından ekonominin, taşıdığı anlamlar ve içerdiği mesajlarla cinselliğin, bir dizi bilgi beceri ve alışkanlık gerektirdiği için eğitimin kapsamına girer. Her ne kadar ‘‘ayak’‘ ‘‘kap’‘ ilişkisinden yola çıkılarak tanımlanmışsa da onu giyen kişinin, görüntüsü itibarıyla resmî veya özel statüsü, cinsiyeti, yapımında kullanılan malzemelerle yaşadığı coğrafya ve doğa koşulları, yapımında kullanılan yöntem teknik ilgili olarak yaşadığı dönem, ayakkabının tasarımı ile toplumun kültürü ve inançları hakkında bilgi sahibi olmak çok mümkündür. Ayrıca ayakkabı kişinin yaptığı işle ilgili olarak da önemli ipuçları verir. Dans, paten, atletizm, futbol, at binme gibi sayısız spor dalları, üniformalı meslekler, lastik çizme giyen işçiler, itfaiyeciler örnek verilebilir.

Ayaklar ve onları taşıyan ayakkabılar, vücut ve fiziksel alan arasındaki aracıdır. Ayak ve ayakkabı sadece vücut ağırlığını taşımakla kalmaz, aynı zamanda sembolik, sosyal ve kültürel bir değer de taşır. İnsanların ayakları nasıl gördüğü ve onlara ve ona nasıl davrandığı, giyilen ayakkabı çeşitleri, o toplum ve kültürü hakkında geniş bir bilgi verir. Ayak, hem çıplak hem de giysili olarak cinsiyet, cinsellik, statü ve kültür bağlamında önemli veri kaynağıdır. Böylece bir toplumun ayakkabı kültür tarihinden yola çıkarak toplumdaki erkeklerin ve kadınlarının, çalışan ve elit kesimin, fikirleri, iş, dinlenme, eğlence gibi hayatının tüm alanları ve hayat tarzı hakkında bilgilere ulaşılabilir. Böylece o toplumun gelişimi de okunabilir (DeMello, 2009).

İlk ayakkabı tasarımı bunu ilk yapan kişinin hangi şartlarda ve iklim koşullarında yaşadığıyla yakından ilgilidir. Ayakkabının en eski formları muhtemelen sandalet ve çarıklardır. Her ikisi de ilk insanların taş aletler kullanarak yaptıkları basit kıyafetler gibi Paleolitik tarihe dayanır (DeMello, 2009). Bu çağlarda soğuk bölgelerde ilk ayakkabılar ayak etrafına sarılan ve dikilen hayvan derileri olmuştur (Reynolds, 2004). Bilinen en eski çift ayakkabı Oregon'da bulunan çim ve adaçayı kabuğundan yapılmış 10.000 yıllık sandalet ve bitkisel maddeden yapılmış

olan, California’dan 9.000 yaşındaki sandalet çiftidir (DeMello, 2009, Yue and Yue, 1997). Şimdiye kadar en iyi saklanabilmiş botlar Alpler’de ki buzullarda keşfedilen “Avcı” Otzi Buz adamına aittir (Bossan, 2007).

Hayvan derisinden yapılmış en eski ayakkabı “Ice Man” ile birlikte, 5300 yıllık fosil olan, “Tirol Alps These” ayakkabısıdır. Bu ayakkabılar ısınmak için saman ve yosun ile doldurulmuştur ve tek parça basit çarıkların dünyanın en kuzey bölgelerinde olanlarla benzer olduğu saptanmıştır (DeMello, 2009). Eski mısırlılar M.Ö. 3700’lü yıllarda papirüs sandaletler yapmışlardır. Avrupa’da takip eden yüzyıllarda insanlar terlik benzeri dik ayakkabılar giymişlerdir (Reynolds, 2004).

Şekil 2.1: Antik Mısır’da Sandaletler

Kaynak: Peacock, John, 2005

Düşmanına güçlü görünmek için aynı tip ayakkabı giyen ordu fikri 2000 yıl önce Avrupa’yı fetheden Romalılara aittir. O günden beri bu gelenek devam etmektedir (Skyrme, 2006).

Şekil 2.2: 1. yy. Roma Ayakkabıları

Kaynak: Peacock, John, 2005.

Ayakkabı yapımında kullanılan derilerin işlenmesi ve korunmasında yeni gelişmeler kaydedildikçe, yeni malzeme ve teknikler kullanıldıkça bugün bilinen düzgün kalıplı ayakkabılar geliştirilmiş ve yeni tarzlar ortaya çıkmıştır.12. yy.dan başlayan sivri burunlu ayakkabı kullanımı Rönesans döneminde Kıta Avrupa’sında ve İngiltere’de inanılmaz derecelere ulaşmıştır. Bu tarz ayakkabılarla yürüyebilmek için uygulanması oldukça güç yürüyüş stilleri geliştirilmiştir. Bir dönem sivri burunlar neredeyse dize değecek kadar abartılmıştır. Kraliyet ailesi bir kanunla ayakkabıların burunlarını kısaltma zorunluluğu getirmek durumunda kalmıştır (Skyrme, 2006).

Şekil 2.3: 14. yy. Avrupa’da Ayakkabılar

Kaynak: Peacock, John, 2005: 36

Bu yasaktan sonra 16. yy.da ayakkabı burunları kısaltılmış ve oval görüntü almaya başlamıştır. “Duckbill” Ördekgagası tarzı gelmiş, stiller daha sık değişmeye başlamıştır. Bu dönemde ayakkabıcılar tamamen düz kenarlı ayakkabılar da üretmeye başlamışlardır (Reynolds, 2004). Daha çok iç mekanlarda kullanmak üzere daha geniş ve rahat ayakkabı tarzlarına kaymaya başlamışlardır (Skyrme, 2006, Reynolds, 2004).

Ortaçağ Avrupa’sında çamuru ayağın dışında tutmak için kullanılan çarıklar o kadar yüksek seviyelere ulaşmıştır ki, artık onu giyen insanlar yardımsız yürüyemez hale gelmişlerdir. Bu durum kişinin statüsü ve varlıklı olduğunun göstergesi olmuştur (Skyrme, 2006). Venedik dışındaki yerlerde bu tarz ayakkabıları yapmak için at binmede kullanılan ayakkabılara yüksek tabanlar eklenmiştir. Bu ayakkabılar aynı zamanda üzengide ayağın rahat durmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Soylular abartılı yüksek topuklu ayakkabıları, yüksek sınıfa ait olduklarını göstermek amacıyla kullanmışlardır. Topuklu ayakkabı yapımında zorlandıkları için sağ sol farkı olmayan düz kenarlı ayakkabılar yapmışlardır. 17.yy.da Fransız soyluları arasında yüksek topuklu ayakkabılar hem kadınlar hem de erkekler tarafından

giyilmiştir. Tahtadan yapılan bu topuklar ayakkabının görünümüne uygun kaliteli kumaşlarla kaplanmışlardır. Süvari botları İngiltere’de kral 1.Charles’in destekçileri arasında moda olmuştur. Bu botlar manşetli uçlarıyla birlikte boru şeklinde ve diz boyundaydılar. 2.Charles döneminde topuklu ayakkabılar erkekler arasında tekrar moda olmuş ve bu ayakkabılar kısa ve yumuşak fiyonklarla süslenmiştir (Reynolds, 2004).

Şekil 2.4: 16. yy. Avrupa’da Ayakkabılar

Kaynak: Peacock, John, 2005: 45

18. yy.da tarz sahibi erkekler ya büyük tokalı uzun ve düz ayakkabılar ya da siyah biniş botları giyinmişlerdir. İlk endüstriyel çizmeler dar ayakkabı kalıbı ile yapılmıştır. Ayak bileğini saran botlar çocuklarda olduğu kadar erkek ve kadınlar tarafından da yaygın olarak kullanılmıştır. 1800’lü yılların sonunda yeni sanat akımının gelmesiyle ayakkabıların görünümü değişmiştir (Lehto, Lind, Oja, 2005).

Şekil 2.5: 16. yy. Avrupa’da Ayakkabılar

Kaynak: Peacock, John, 2005: 64

Yüzyılın sonunda yüksek belli giysilerin ortaya çıkmasıyla düz taban terlik ve ayakkabılar yüksek topukların yerini almıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar kadın ayakkabıları düz taban olmaya devam etmiş, botlar dış mekanlarda kullanılmaya başlanmıştır.1830’larda esnek kenarlı botlar tanıtılmış ve günlük kullanım için kolayca benimsenmiştir. O yıllarda ayakkabılar sağ sol ayırımı olmadan ikisi de aynı şekilde yapılmıştır. Ayakkabıların sağ ya da sol olarak yapılması 19.yy. ortalarında başlamıştır. Ayakkabı makinalarının çıkması aynı döneme rastlamaktadır.1900’lü yıllarda çok çeşitli ayakkabı tarzları görülmüştür. 1920’lerde sağlam ayakkabılar popüler olmuştur. Etek boyutları değiştikçe, ayakkabılar daha görünür hale geldikçe kadınların tarzları da değişmeye başlamıştır. Uzun süre Çin imparatorluğunda soylu kadınlar tarafından kullanılan ve ayaklarını yaklaşık 8 cm daha küçük göstermek için bandaj görevi gören sıkı bağ ayakkabıları 1911 yılında yasaklanmıştır (Reynolds, 2004).

Modanın yolu, bir uçla onun tam tersi yönündeki diğer uç arasında gidip gelmektir. 1950’lerin ayak parmaklarının hassasiyetine uygun ayakkabılar 1960’ların sivri burunlu ayakkabılarına zemin hazırlamıştır. Bunlarda 1970’lerde el yapımı görünümlü hippi tarzlarına dönüşmüştür.1970’lerden sonra küt burunlu platforma ayakkabılar kullanılmıştır. Moda her 20 yılda bir kendini tekrar etmektedir. Ancak

teknolojideki ilerleme, yenilikler ve hızlı üretimle birlikte bu mesafe daha kısalmıştır.1980’lerde suni malzemeler ve yapımındaki gelişmeler yüksek teknolojiyi kullanabilen eğitimcilerin oluşmasını sağlamıştır. 21. Yüzyılın başıyla beraber ayakkabı modaları mevsimle birlikte değişmeye başlamıştır. Geçmişten ilham alan ve geleceğe bakan tasarımcılarla birlikte tasarımlar gelişerek değişmektedir (Reynolds, 2004, Skyrme, 2006).