• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği’nin Çoklu Krizleri ve Çözüm Arayışlar

2008 Küresel kriz ile Avro bölgesine yayılan buhran ardından her ne kadar iyileşme sürecine girilse de 2015 yılında karşı karşıya kalınan düzensiz göç birlik içinde işbirliklerini samimiyetsizleştirirken, Brexit ve radikal sağ ile popülizm kuramlarının yükselişi AB içerisinde fikir ayrılıkları yaratmıştır.71

AB düzensiz göçü önleme namına Türkiye’yle 18 Mart Mutabakatını gerçekleştirmiştir. Mutabakatın etkin uygulamalar çerçevesinde gerçekleştirilmesiyle, 2015 yılında göçmenlerin maksimal düzeye ulaştırdığı, AB ülkelerine yasadışı geçişler için Ege kıyılarını transit olarak konumlandırmaları engellenerek mülteci ölümlerinin ve insan kaçakçılığının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Bu destinasyon ile kanun dışı göçün meşru göçle ikame edilmesine ulaşılmak istenirken ülkemizdeki mülteci sayısının artışının da önüne geçilebilinecekti.72

Mutabakatın ilkelerinden biri olan 1’e 1 yöntemi uyarınca 4 Nisan itibariyle ülkemizde süreksiz koruma altında bulunan her Suriyelinin BM Kırılganlık Kıstasları esas alınarak BM Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle işbirliği çerçevesinde AB ülkelerine yerleştirilmeleri teşkil edilmiştir. Bu oluşum ile ülkemizin müdafaa ettiği AB ile yük ve mesuliyet paylaşımının var edilmesi nazarında önem taşımaktadır.73

Birleşik Krallık ise EPB ve Schengen alanı dışında olmasıyla beraber münferit tip vize politikası uygulamayı tercih etmeyerek iki vitesli Avrupa tekniğini savunmasına karşın 1 Ocak 1973’ten bu yana AB üyesidir. Ancak son zamanlarda Brüksel’e tanınan yetkilerin geri çekilmesi, EPB dışında olmasıyla birliğin finansal karar mekanizmalarında yeterli etki yaratmadığını düşünmesi, birliğe sağladığı bütçe katkılarının diğer AB ülkelerine yatırım amaçlı kullanılmasının İngiltere’ye bütçe

70Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, ”Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105

71Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, ”Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105

72Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, ”Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sayfası, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr (Erişim Tarihi: 28.09.2019).

73Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, ”Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar”, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr

faturasında artış olarak geri dönmesi, göçmen sayısının düşürülememesi ve ülke içinde iş gücünü ucuzlaması sebepleriyle Brexiti gündemine taşıyan İngiltere, 23 Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirdiği referandumla %52 oranla ayrılma yönündeki neticeyle AB’den ayrılma kararı almıştır. Başbakan Theresa May 29 Mart 2017 tarihinde Brexit resmi bildirisini AB konseye sunmuş ve 25 Kasım 2018 tarihinde AB mensup üyelerce onay almıştır. Fakat Birleşik Krallık meclisinde ayrılık koşullarına yönelik uyuşma sağlanamamasından ötürü 10 Nisan 2019’da tahakkuk edilen AB enternasyonel zirvede, Brexit 31 Ekim 2019 tarihine tecil edilmiştir.”74

Avrupa’nın kriz sürecinden beslenerek ilerleyişe geçen radikal sağ akımın yabancı fobisi ve AB ret eden yapılanmaya karşıt örgütlenen popülizm akımının varlığı AB’nde savunulan değerlerin sorgulanmasına ve sorunların daha da büyümesine yol açmıştır.75

AB çoklu kriz sürecinde yaşadığı geri dönüşümsüz olguların yarattığı etkenler ile şekillendirilirken Avrupa’nın nasıl evrimleşebileceğine odaklanan AB kurulu, Brexit, mülteci bunalımı, terörün korku salması ve güncel ABD riyaseti tartışmalarının eşiğinde topluluğun yirmiyedi mevcut üyesinin vizyon edilmesine dair 2025 yılını hedef alan76 beş senaryolu Beyaz Kitabı 1 Mart 2017 tarihinde yayımlamıştır.77

Beyaz kitabın senaryoları şunlardır;

“- Senaryo 1: Aynen devam; Bu senaryoda AB mevcut yenilikler gündeminin uygulanması ve modernleştirilmesine önem vermektedir. 2014'te Avrupa için Yeni Başlangıç kapsamında yapılan Bratislava Deklarasyonunun esaslarıyla hareket etmeyi, koordineli güncellemeler ile var oldukça problemlerin çözümünü ve gereğince yasaların çıkarılmasını içermektedir.

- Senaryo 2: Yalnızca Tek Pazar var; AB’nin 27 mensubunca göç, güvenlik ve savunma gibi strateji alanlarında daha fazla eyleme geçmeyi kabul edemeyerek ortak bir çözüme ulaşılamamasının yanı sıra bu senaryoda, tek pazarın mutlak esasları üzerinde durarak özelliklerini derinleştirmeye yoğunlaşmışlardır.

74Turkish Bank Group, ”Birleşik Krallık ve Referandum”, Turkish Bank Group, http://www.turkborsa.net/belgeler/raporlar/brexitedairhersey.pdf (Erişim Tarihi: 28.09.2019)

75Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, ”Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar”, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr

76Avrupa Birliği, ”Beyaz Kitap: Avrupa'nın Geleceği (2025 öncesi AB27 için düşünceler ve senaryolar)”,

Avrupa Birliğinin Resmi İnternet Sayfası,

https://ec.europa.eu/cyprus/sites/cyprus/files/white_paper_on_the_future_of_europe-2.pdf (Erişim Tarihi: 28.09.2019).

77Ensonhaber.com, ”Avrupa Birliği'nin geleceğine ilişkin 5 senaryo”, En Son Haber, https://www.ensonhaber.com/avrupa-birliginin-gelecegine-iliskin-5-senaryo-2017-03-02.html (Erişim Tarihi: 28.09.2019).

- Senaryo 3: Daha fazlasını talep eden daha fazlasını gerçekleştirir; Bu senaryoda savunma, iç güvenlik, vergilendirme veya sosyal mevzular kapsamındaki politikalar üzerine belirli mensupların müteaddit ortak çalışma istekleriyle oluşturulan koalisyona olanak tanınmıştır.

- Senaryo 4: Daha azını daha verimli yapmak; Bu kapsamda AB öncelikli unsurların bir arada ele alınması gerekliliği hususunda görüş birliğine vararak, dikkatini ve kısıtlı kaynaklarını daha az alana odaklamaya karar vermiştir.

- Senaryo 5: Birlikte çok daha fazlasını yapmak; AB mensuplarınca daha çok güce sahip olmanın, kaynağının ve karar alma yetkisinin paylaşılması mevzusunda fikir birliğine varılmıştır.” 78

İlaveten AB, Brexit ve ABD’nin değişen stratejisi karşısında mensup ülkelerce ortak savunma politikası kurma istencinin tatbikî karşılığı olarak Yapılandırılmış Daimi İş Birliğini (PESCO) 14 Aralık 2017 tarihinde kurmuştur79.

AB 6 Şubat 2018’de yayımladığı Batı Balkanlar Stratejisi kapsamında ise Rusya ile Çin’in balkanlarda etki alanı yaratmalarının önüne geçmeyi hedefleyen önlemler almıştır80.

“2 Temmuz 2019’da gerçekleştirilen AB Zirvesi neticesinde AB kuruluşlarının rejenere olan idare heyetinin, Avrupa Parlamento’sunun 29 Kasım 2019’da tayin etmesi neticesinde 1 Aralık 2019’da vazifeye başlamıştır. Vazifeyi devralan heyet AB mevcut stratejilerinin revize edilme süreci içerisinde bulunmasına istinaden AB’nin istikbali ve Türkiye-AB ilişkileri uzanımından ehemmiyet taşımaktadır.81

78Avrupa Birliği, ”Beyaz Kitap: Avrupa'nın Geleceği (2025 öncesi AB27 için düşünceler ve senaryolar)”, https://ec.europa.eu/cyprus/sites/cyprus/files/white_paper_on_the_future_of_europe-2.pdf

79Avrasya İncelemeleri Merkezi, “Tusk: Bugün Bu Hayal Gerçek Oluyor”, Avrasya İncelemeleri Merkezi, https://avim.org.tr/Pdf/Bulten/150486 (Erişim Tarihi: 28.09.2019).

80Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, ”Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105

81Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, ”Avrupa Birliğinin Tarihçesi”, https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE VE ALMANYANIN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ 2.1 AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLARAK ALMANYA

17.yüzyılın mukaddeminde tüm Almanlar münferit bir devlet modelini sağlamak üzere, Avrupa siyasetinin çetin yükümlülüklerinden arınarak erkinliği hedef edinirken; diğer devletler destinasyonu Avrupa’da stabilizasyonu ve güç dengesinin sağlamasını ile ifade etmektedir. Bu bağlamda Alman kronolojisinde ki trajedi, Avrupa güç dengesinin merkezi parçalanmaya bağlılık normu ile var olmuştur. Alman tarihçi David Calleo’nun savunularına değinirsek; devletlerin birliği ile var olan Avrupa’da, Avrupa’nın merkezinde yer alarak milli birliği sağlayan Almanya’nın mevcudiyeti, diğer devletlerin siyasal otonom ve iktisadi gönencine tehdit olarak algılanmış ve Avrupa devlet sisteminin stabilizasyonu için gereğinden iddialı olarak tenkit edilmiştir.82

Alman ulusunun tek devlet altında var olmasına dek ilk girişim, Kutsal Roma imparatoru II. Ferdinand önderliğindeki Otuz Yıl Savaşlarıdır.1648 yılına dek süren inanç, Westphalia Barış Anlaşması ile Avrupa, yeni bir devinim yaşamıştır. Akabinde Almanya’nın millî birlikten mahrum tüzüğün devamlılığına ve takribi iki yüzyıl süren Fransa-İngiltere çekişmesine şahit olunmuştur. Nihayetinde Fransa-Prusya Savaşına ardından 18 Ocak 1871 tarihinde, Demir şansölye lakaplı Ottovon Bismarck sayesinde sayeban olan Alman millî birliği ilanı ile gündeme ittifaklar sistemi ideolojisi gelmiştir. Bismarck’ın komşularının dahi çıkarlarını gözeterek, stabilize ve ihtimam endişelerini göz önünde bulunduran bu politikası ile Avrupa’da bir güç dengesi oluşturma gayreti sergileyerek, Avrupa siyaseti ve mazisi üzerinde askeri, politik, kültürel ve iktisadi alanlarda etki yaratarak büyük ölçüde başarı edinerek çoğunlukla Avrupa’nın lokomotifi olarak tanımlanmıştır.83

Ancak Bismarck ardınca gelen siyasetçiler tarafından bu ideoloji sürdürülememiştir. Dolayısıyla kendi içinde çelişen Almanya, Avrupa’nın istikbaline hükmetme ve hegemon olma yarışında obstrüksiyona uğramıştır. ABD, Rusya ve İngiltere Avrupa ekseninde etkin olurken, Almanya merkezi Avrupa’da bulunmasına rağmen, etrafı güçlerle örgülü, zor hudutlar çerçevesinde psikolojik baskı hisseden bir mahcubiyete bürünmüştür. Bu psikoloji ile I.Dünya savaşında emperyalist politika güden Almanya, II. Dünya Savaşı evvelinde de yayılmacı strateji beslemiştir.

82Nejat Doğan,” Almanya’nın Avrupa’daki Konumuna Teorik Yaklaşımlar: Almanya’nın Yeniden Birleşmesinden 20 Yıl Sonra Bir Değerlendirme”, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1/1 (2011): 2.

Böylelikle Hitler’in 1938 yılında Avusturya’yı ilhakı ve 1939 yılında Çekoslovakya Sudetenland bölgesine zecren sahip olması, Almanlar ve Avrupalı fraksiyonlarca milli birliğin sağlanması çerçevesinde hudut koruması olarak değerlendirilse de AB ve dengesi açısından yıkım olmuştur.84

1871-1945 yılları aralığında yaşanan arbedelerin maddi külfeti Almanya’ya faturalandırılırken, II. Dünya Savaşı sonrasında Doğu ve Batı bloğu halini alarak bölümlendirilen Almanya’nın, Avrupa’da stabilizasyonun devamlılığı adına statüde sürdürülebilir olması gerektiği savunulmuştur.85