• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Avrupa Birliğinin Temel Kurumları ve Demokras

1.1.3.1. Avrupa Birliği Konsey

Bakanlar Konseyi veya Konsey olarak da adlandırılan Avrupa Birliği Konseyi; yönlendirme, yönetme, dış ilişkileri düzenleme, bütçede önemli yetkileri olan ve hukuk koymada en fazla yetkisi olan bir kurumdur.

AT antlaşmasının 202.maddesinde, Konseyin karar verme yetkisine sahip organ olduğu belirtilmiştir. Karar verme yetkisine sahip olması demek, sözleşme yapma, kurumlara üye belirleme, Topluluk tüzüğü ve yönerge çıkarma gibi işlemleri yapabilmesidir.

Konseyin hukuk koyan organ olma kimliği ona parlamenter demokrasi alanında yasama organı olma özelliği kazandırmaz. Çünkü Konsey, klasik anlamda yasama organının “canditio sine qua non”u olan “seçilmiş” kişilerden değil, doğrudan hükümet temsilcilerinden oluşmuştur. Yapısı hiçbir yönden klasik yasama organına benzemez. Çıkardığı ikincil hukukun yürütülmesi yetkisini, uygun göreceği şekilde Komisyona devredebilir (ATA.212) .

AB Konseyi, üye ülkelerin bakanlarından oluşan toplantılar yapabilirler. Genel İşler Konseyi Dışişleri Bakanlarından, Teknik Konsey ise üye ülkelerin konu ile ilgili (tarım, sanayi, ulaştırma, vb.) bakanlarından oluşur.

Konsey bazen de devlet ve hükümet başkanları düzeyinde toplanır. Bu toplantı, Avrupa Zirvesi veya “Zirve” adıyla da anılır. AB üyesi her ülke, sırayla Konsey Başkanlığını altı ay süresince üstlenir. Konsey toplantıları üye ülkelerin daimi temsilcilerinden oluşan Komite (COREPER) tarafından hazırlanır. Bu süreç esnasında üye devletlerin ulusal kamu görevlileri, Komite’ye yardımcı olur. Konsey ise Genel Sekreterliği tarafından desteklenir (McCormick,127:128).

Konsey ve Avrupa Konseyi aynı kavramlar değildir. 1974 yılından bu yana Devlet veya hükümet başkanları Avrupa Konseyi (The European Council) veya Avrupa Zirvesi şeklinde yılda en az iki kez toplanırlar. Bu toplantılarda ulusal liderler önemli siyasi girişimlerde bulunur ve Bakanlar Konsey’inde çözümlenemeyen ihtilaflı sorunları çözümlerler. Örneğin; 1999 yılı Aralık ayında düzenlenen Helsinki Zirvesinde tüm AB üyesi devletler bir araya gelerek oybirliğiyle Türkiye’nin AB adaylığını ilan etmişlerdir. Avrupa Konseyi Avrupa bütünleşme sürecinin gelişimi için itici güç sağlar.

Avrupa Konseyi; 1949 yılından bu yana Avrupa çapında kültür, eğitim ve insan haklarının korunmasına ilişkin antlaşmaları kabul eden, Türkiye’nin de içinde olduğu 46 ülkenin üye olduğu hükümetler arası bir örgüttür. AB çerçevesi dışında ancak AB ile yakın işbirliği içinde faaliyet gösterir.

Tek tek üye devletlerin çıkarları ile Birliğin çıkarlarının dengelendiği ve uzlaştığı kurum Bakanlar Konseyidir. Konseyin üye devletlerin çıkarlarına öncelik vermesine karşın, Konsey üyeleri aynı zamanda bir bütün olarak AB’nin hedeflerini ve çıkarlarını hesaba katmak durumundadırlar. Konsey, hükümetler arası bir konferans değil bir Topluluk organıdır. Dolayısıyla Konsey’in müzakerelerinde aradığı, üye ülkelerin en küçük ortak paydası değil, Topluluk ile üye devletlerin en büyük ortak paydasıdır (Borchard:24).

Bakanlar Konsey’inde kararlar nitelikli çoğunluk ve oybirliği ile alınır. Bu alınacak kararın önemine göre değişir; iç pazar, çevre, araştırma, geliştirme, vb. çoğu konuda Komisyon öneride bulunur ve Konsey (bazen Parlamento ile birlikte) karar alır.

Karar sürecinde, üye devletlerden her biri, üzerinde karar alınacak konunun kendisinin çok önemli çıkarlarına ilişkin bulunduğunu ileri sürerek, sorunu oybirliğine ulaşılıncaya kadar tartışılmasını isteyebilir. Veto niteliğindeki bu engellemeye Lüksembourg uzlaşmasıyla son verilmiştir. Lüksembourg uzlaşması; Fransa’nın 1965 yılından itibaren Konsey oturumlarına katılmayı reddetmesiyle başlayan “boş koltuk” bunalımına son vermek amacıyla 1966 yılında varılan uzlaşmaya verilen isimdir (Gölcüklü,1999:3).

Karar alma prosedüründe çoğu durumlarda oybirliği aranırken giderek bu durumdan vazgeçilerek veto imkanının sınırları daraltılmış, diğer bir ifadeyle nitelikli çoğunlukla karar alma kuralının alanı genişletilmiştir. TAS’la büyük bir pazarın gerçekleştirilmesi alanına yönelik kararların alınması, nitelikli çoğunluk usulüne göre yapılmıştır. MA ile söz konusu çoğunluk sistemi daha da genişletilmiş ve Amsterdam Antlaşması ile birlikte bu kuralın uygulanması önceki antlaşmadan ileri giderek yeni politik konular içerecek şekilde yaygınlaştırılmıştır. Bununla birlikte vergilendirme konuları

veya anayasal nitelikteki önemli meseleler söz konusu olduğu zaman temel kural yine oybirliği olmaktadır.

Avrupa Birliği Konseyi’nin temel insan hakları ve demokrasi konusunda yaptığı faaliyetlere bakıldığında şunlar görülür; Konsey’in bildirge ve açıklamaları çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin temel ilke ve kurumlarının, Topluluğun yazılı olmayan anayasa hukukunun ayrılmaz parçası olduğunu doğrular niteliktedir. Bu açıklama ve bildirgeler, Topluluğun saklı siyasi özelliklerinin kaleme alındığı belgeler olduklarından kurucu değil açıklayıcı nitelikte işlemlerdir. Bu açıklamalar ve bildiriler şunlardır (Tekinalp ve Tekinalp:747-748):

• 8 Nisan 1978 tarihli Demokrasi Hakkındaki Kopenhag Açıklaması: Konsey’in Demokrasi Hakkındaki Kopenhag Açıklamasında; tüm üye ülkelerde parlamenter demokrasi ile insan haklarına saygının Topluluğa üyeliğin esaslı bir öğesini oluşturduğu vurgulanmaktadır.

• 20 Haziran 1983 tarihli Avrupa Birliği Hakkında Bildirge: Konsey’in 1983 tarihli bildirgesinde üye ülkelerin anayasaları ile AİHS ve Avrupa Sosyal Şartına atıf yaparak, temel haklar, özgürlük ve sosyal adalete dayanan demokrasi anlayışı geliştirmesi konusundaki siyasi hedef belirlediği vurgulanmıştır. Bu bildirgedeki siyasi hedef, TAS’ın önsözüne aynı şekilde aktarılmıştır.

• 3-4 Haziran 1999 tarihinde yapılan Köln Zirvesinde alınan karar: Konsey, bu zirvede aldığı bir kararla temel hakların korunmasını Birliğin meşruiyetinin vazgeçilmez koşulu olarak tanımlamıştır. Bu kararda, temel hakların üstün önemini Birlik vatandaşları için görünür kılabilmek amacıyla “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının” hazırlanması öngörülmüştür.