• Sonuç bulunamadı

Amsterdam 2 Ekim 1997 1 Mayıs

3.4 TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ

3.4.1 Avrupa Birliği Çerçeve Programları’na Genel Bir Bakış

Avrupa Birliği, bilimsel araştırma ve teknoloji geliştirme kapasitesini artırmak, buna bağlı olarak da sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlamak ve Bilgi Toplumu olma amacıyla, ilki 1984 yılında yürürlüğe giren çerçeve programları hazırlamıştır. Çerçeve programlar, diğer birçok topluluk programı gibi amaçları ve bütçesi ile belli bir dönem için tasarlanmış, çok yıllı programlardır. Çerçeve programlarının bütçesi, üye ülkelerin KDV yoluyla yaptıkları katkılar ve

ortaklık anlaşması imzalanmış ülkelerin GSYİH’ları oranında ödedikleri katılım paylarından

oluşmaktadır.149

AB Çerçeve Programları; eğitim, kültür, bilimsel araştırma ve teknoloji, enerji ve çevre programları gibi geniş bir yelpaze oluşturmaktadır.

Günümüze kadar 7 çerçeve programı hazırlanmış olup, bu programlar 5 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Ancak 7. Çerçeve Programı, diğerlerinden farklı olarak yedi yıllık bir süre için planlandı. 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe giren 7. Çerçeve Programı, Avrupa Araştırma Alanı’nın yaratıcılığını, önceki başarılarını artırmak ve Avrupa toplumu ve ekonomi bilincini http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=4 (26.11. 2014 tarihinde çevirim içi erişildi.)

148

Hüsnü Erkan “Türkiye’nin Stratejik Önceliği: AB ya da Bilgi Toplumu” Stratejik Araştırmalar Dergisi, s. 13, Mayıs (2009), s.10.

149 Dilek Bayır, “AB Projelerinde Bilgi Hizmetlerine Yeni Açılımlar” ÜNAK’06: Bilimsel İletişim ve Bilgi Yönetimi, 2006, s. 329.

97 daha ileri gelişmelere taşımak için tasarlanmıştır. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin yeni dönem Araştırma ve Yenilik Çerçeve Programı olan Horizon 2020 ise 2014-2020 yılları arasında Avrupa Komisyonu tarafından yürütülecektir.

Avrupa Birliği’nin hazırlamış olduğu bu çerçeve programlarının ilk beşine katılmayan/alınmayan Türkiye, 6. Çerçeve Programına 29 Ekim 2002 tarihinde imzalanan Mutabakat Zaptının, Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak, 9 Ocak 2003 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanması üzerine, o dönemdeki 12 AB adayı ülkeyle aynı statüde Asosye Aday Ülke olarak katılmıştır. (Asosye Aday Ülke, Avrupa Birliği’ne aday olmamış fakat çerçeve programına katılan ve programdan aday ülkeler ile eşit ölçüde faydalanan ülkedir.) Türkiye, 6. Çerçeve Programı için toplam 138,9 milyon € ödeme yapmış olup, bunun 99,4 milyon € milli bütçeden, geriye kalanı ise AB hibelerinden karşılanmıştır. Türkiye’nin 6. Çerçeve Programı kapsamındaki başarı oranı aşağıdaki gibidir:

Tablo 3.7 Türkiye’nin 6. Çerçeve Programı’ndaki başarı durumu

Kaynak: Avrupa Birliği’nde Bilgi Toplumu’na Geçiş Çalışmaları, hazırlayan Seda Akçam, TOBB, 2006, s.16-

17.http://www.tobb.org.tr/BilgiHizmetleri/Documents/Raporlar/ab_bilgi_toplumu.pdf

TÜBİTAK AB 6. Çerçeve Programı Ulusal Koordinasyon Ofisinin 6 Mart 2006 Tarihi derlediği verilere göre, proje önerisi başvurusunda Türkiye’den toplam 2.455 katılımcı yer almış,

98 bunlardan 370’nin yer aldığı proje grupları AB Komisyonu tarafından finanse edilmeye değer bulunmuştur. Bu verilere göre katılımcı bazında başarı oranı yüzde 15 olarak gerçekleşmiştir. Başlangıçta yüzde 10,5 seviyesinde olan başarı oranı, son bir buçuk yıllık performans temel alındığında yüzde 19,5 düzeyindedir. Ayrıca Türkiye’den 44 proje ortağının katıldığı konsorsiyum projeleriyse, AB Komisyonu tarafından başarılı bulunduğu halde fon yetersizliği nedeniyle destek alamamıştır.

Türkiye ile birlikte toplam 40 ülkenin katılım sağladığı ve 2007-2013 yıllarını kapsayan 7. Çerçeve Programı’nın bütçesi 50,5 Milyar € olarak belirlenmiştir. 7. Çerçeve Programı temelde 5 oluşmaktadır. Bunlar; İşbirliği Özel Programı, Fikirler Özel Programı, Kişiyi Destekleme Programı, Kapasiteler Özel Programı ve Ortak Araştırma Merkezleri’dir.

7.Çerçeve Programı ile ilgili önemle altı çizilmesi gereken bazı hususlar şunlardır;

 Programa dâhil olan aday ülke kuruluşları, üye ülke kuruluşları ile aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Dolayısıyla, ülkemiz ile AB üyesi ülkeler arasında programdan faydalanma konusunda herhangi bir fark bulunmamaktadır.

 7.Çerçeve Programı’na gerçek veya tüzel kişiler başvurabilirler. Bu kapsamda,

üniversiteler, araştırma merkezleri, kamu kurumları, sanayi kuruluşları ve sivil toplum örgütleri 7.Çerçeve Programı’na proje sunabilecek kuruluşlardır. Ayrıca, KOBİ’lerin de sunulacak projelerde yer almasına veya proje sunmalarına büyük önem verilmektedir.

 7.Çerçeve Programı sadece Ar-Ge’nin geliştirilmesine değil Ar-Ge hazırlığı için

gerekli çalışmalar, toplantılar, network çalışmaları, bilgi toplama, görüş alışverişi,

uzman toplantıları vb. hazırlık çalışmalarını da desteklemektedir.150

7. Çerçeve Programı alt başlıkları, amaçları ve tematik alanları aşağıdaki gibidir.

150

AB Çerçeve Programları (FP7), Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı.

99

Tablo 3.8 7. Çerçeve Programı Alt Başlıkları, Amaçları ve Tematik Alanları

Alt Program Amaç Tematik Alanlar

İşbirliği Özel Programı

İşbirliği Özel Programında sanayi ve araştırma kuruluşları arasındaki işbirliğini tetikleyerek kilit alanlarda konu güdümlü uluslararası projelerin desteklenmesi hedeflenmektedir.

- Sağlık

- Gıda, Tarım, Balıkçılık ve Biyoteknoloji - Bilgi ve İletişim Teknolojileri

- Ulaştırma - Nanobilimler - Enerji

- Çevre (iklim değişikliği dahil) - Sosyo-ekonomik ve Beşeri Bilimler - Uzay

- Güvenlik

Fikirler Özel Programı

Fikirler Özel Programı’nda bireysel takımlar tarafından yürütülen öncül (frontier) araştırmayı destekleyerek Avrupa’da mükemmeliyet, dinamizm ve yaratıcılığı güçlendirmek ve Avrupa’yı en iyi araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline gelmektir.

- Başlangıç Düzeyindeki Bağımsız Araştırmacı Desteği

- İleri Düzey Araştırmacı Desteği

Marie Curie Araştırma Programları ve Bursları

Bireysel Burslar ve Araştırma Programları yoluyla nitelik ve nicelik olarak araştırma ve teknoloji alanındaki insan potansiyelini güçlendirmek, araştırmacıların kariyer gelişimini sağlamak ve Avrupa’yı araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline getirmektir.

- Bireysel Burslar

- Sanayi-akademi Ortaklığı - Araştırma Eğitim Destekleri - Özel Etkinlikler

- Araştırma İstihdam Fırsatı

Kapasiteler Özel Programı

Kapasiteler Özel Programında, araştırma alt yapılarının geliştirilmesi, Avrupa genelindeki araştırma potansiyelinin ortaya çıkarılması, KOBİ yararına araştırmaların teşviki, toplumun ve bilimin birbirine yakınlaştırılması, uluslararası bilim ve teknoloji işbirliklerinin oluşturulması ve araştırma güdümlü bölgesel kümelerin geliştirilmesini amaçlayan projelerin desteklenmesi hedeflenmektedir.

- Araştırma Altyapılarına Destek - Bilgi Bölgeleri

- Toplumda Bilim

- KOBİ Yararına Araştırmalar - Araştırma Potansiyeli - Uluslararası İşbirliği

- Araştırma Politikalarının Gelişimine Destek

Ortak Araştırma Merkezleri

AB Ortak Araştırma Merkezi Direktörlüğü, Avrupa Birliği politikalarının oluşmasına ve izlenmesine bilimsel araştırmalar aracılığıyla destek sağlamak amacıyla, AB’nin bilim ve teknoloji referans merkezi olarak çalışmaktadır.

- Araştırma Merkezlerine Destek

Kaynak: Bu tablo, AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi’nin “AB 7. Çerçeve Programı (20007- 2013)” çalışmasından derlenmiştir.

100 Yedinci çerçeve programı, Altıncı çerçeve programlarında belirtilen hedeflerin devamı niteliğindedir. Aynı zamanda yedinci çerçeve programı, istihdam ve yaşam kalitesini artıracak, AR-GE çalışmalarının desteklendiği ve GSMH’den ayrılan bütçenin payını yükseltmek amaçlı oluşturulan Avrupa Araştırma Alanı’nın çalışma alanını genişletmek ve Avrupa toplumu bilincini vurgulayarak başarılarını artırmak ve i2010 Eylem Planına katkı sağlamak amacıyla planlanmıştır.

Avrupa Birliği çerçeve programlarını asıl biçimleyen olgu, AB ekonomisinin yaşadığı gerilemedir. AB ekonomisi özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ABD ve Japonya karşısında bir gerileme yaşamış ve buna bağlı olarak da AB’nin özellikle teknoloji yoğun sektörlerde rekabet gücünün gerilediği görülmüştür. AB ülkeleri arasında ARGE harcamaları düzeyindeki farklılıklar ve üye ülkelerde uygulanan farklı teknoloji politikaları Birlik düzeyinde etkin bir bilim ve teknoloji politikasının hayata geçirilebilmesinin önünde engel oluşturmuş, dolayısıyla AB’nin teknolojik rekabet gücünde bir zayıflık meydana getirmiştir. AB bir yandan mevcut olan bu açığını gidermek diğer yandan da bilgi ekonomisinin sağladığı fırsatlardan en iyi şekilde

yararlanabilmek için Helsinki Zirvesi’nde “e-Avrupa Girişimi”ni başlatmıştır.151

Avrupa Konseyi, Mart 2000’de Lizbon’da gerçekleştirdiği toplantıda AB’yi 2010 yılında dünyanın istihdama erişmiş en rekabetçi ekonomisi haline getirmeyi amaçlayan Lizbon Stratejisi’ni ilan etmiştir. Strateji, üç temel üzerine inşa edilmiştir.

 Rekabetçi, dinamik, bilgi tabanlı ekonomiye geçişin alt yapısının oluşturulmasına

yönelik ekonomik temel. Burada özellikle vurgulanan, bilgi toplumundaki değişikliklere uyum sağlanması gereği ve araştırma ve geliştirmenin desteklenmesidir.

 Sosyal dışlanmayla mücadele ederek ve insan kaynaklarına yatırım yaparak Avrupa

Sosyal Modelinin modernleştirilmesi için tasarlanmış sosyal temel. Üye ülkelerin bilgi

151 Hüsnü Erkan “Türkiye’nin Stratejik Önceliği: AB ya da Bilgi Toplumu” Stratejik Araştırmalar Dergisi, s.13, Mayıs (2009), s.8.

101 ekonomisine geçişi kolaylaştıracak şekilde eğitim ve öğretime yatırım yapmaları ve istihdam konusunda daha aktif politika yürütmeleri beklenmekteydi.

 Avrupa Konseyinin Haziran 2001’de Göteborg’ta gerçekleştirdiği toplantısında stratejiye

dahil edilen ve ekonomik büyümenin doğal kaynaklar tüketilmeden sağlanmasına dikkat çeken çevre temeli.

Lizbon Stratejisi, geniş ekonomik politikaların yanı sıra istihdam için Lüksemburg süreci, mal hizmet ve sermaye piyasalarının işlemesi için Kardif süreci ve makroekonomik diyalog için Köln süreci gibi mevcut koordinasyon mekanizmalarına uyumu ve bunların güçlendirilmesini de desteklemektedir.152

Avrupa Konseyi Mart 2004 tarihinde Wim KOK başkanlığında bağımsız bir denetleme kurulu oluşturarak Lizbon Stratejisi’nin amaç ve hedeflerine ne kadar ulaşıldığını değerlendirmek istemiştir. Kasım 2004’te sunulan raporda özetle Lizbon Stratejisi’nin hedeflerine ulaşılamadığı, son dört yıllık ekonomik performansın hayal kırıcı olduğu ve ekonomik gelişmenin ABD ve Asya’dan daha zayıf olduğu vurgulanmıştır. Ekonomik performanstaki zayıflık ve ilgili politikaları uygulamada üye devletlerin politik iradelerinin yeterli olmaması Lizbon Stratejisi’ne ulaşılamamasındaki en önemli nedenler olarak gösterilmiştir. Ayrıca raporda, Lizbon hedeflerine ulaşılması için istihdam ve büyüme odaklı yeni bir girişim başlatılması gerektiği belirtilmiştir. Bu noktadan hareketle, 2005 sonunda tamamlanması planlanan e-Avrupa 2005 Eylem Planı daha yürürlükteyken Şubat 2005’te “Yeni Lizbon Stratejisi” olarak da bilinen “Büyüme ve İstihdam İçin Beraber Çalışma, Lizbon Stratejisi İçin Yeni Bir Başlangıç” ve bunun ardından da Haziran 2005’te i2010 Girişimi olarak bilinen

“i2010-Büyüme ve İstihdam İçin Avrupa Bilgi Toplumu” AB Komisyonunca kabul edilmiştir.153

152

Lizbon Stratejisi, Bilgi Toplumu Dairesi, DPT

http://akgul.bilkent.edu.tr/www.bilgitoplumu.gov.tr/eAvrupa/eulizbon.html (05.12.2014 tarihinde çevrimiçi erişildi.)

153 Hüsnü Erkan “Türkiye’nin Stratejik Önceliği: AB ya da Bilgi Toplumu” Stratejik Araştırmalar Dergisi, s.13, Mayıs (2009), s.9.

102 Avrupa Birliği’nin yeni dönem Araştırma ve Yenilik Çerçeve Programı olan Horizon 2020 ise 2014-2020 yılları arasında Avrupa Komisyonu tarafından yürütülmektedir. Horizon 2020 devam etmekte olan 7. ÇP programının devamı niteliğinde Ar-Ge ve inovasyon projelerinin desteklendiği bir AB programıdır. Horizon 2020 dünyanın en büyük sivil araştırma programı olma özelliğine sahiptir. Çok yıllı projeleri desteklemektedir.

H2020’nin 7. Çerçeve Programı’na göre farkları ise154

;

 Üç farklı program/girişimin tek programda birleştirilmesi

 Çerçeve program

 Rekabet edilebilirlik ve Yenilik Programı

 Avrupa Yenilik ve Teknoloji Enstitüsü

 Araştırmanın yenilik ile eşleştirilmesi- Araştırmadan ticarileştirmeye AB’nin toplumsal

sorunlarına yoğunlaşması

 Basitleştirilmiş katılım kuralları

 Fonlama çeşitlerinde sadeleştirmedir.

Türkiye 50 yılı aşkın süredir AB’ye tam üye olma çabası vermektedir. Bilgi Toplumu olmanın uygarlık açısından “Batılılaşmanın” önüne geçtiği gerçeği karşısında Türkiye, stratejik yol ayırımına gebe durumdadır.

Bir yandan bilgi toplumunun dinamikleri karşısında kendini biçimlemeye çalışan Avrupa Birliği; öte yandan Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamakla “çağdaşlaşma” yolunda ilerleyen Türkiye. Bu durum, küresel olgulara bağlı olarak iki taraf açısından da stratejik sorunsallara neden olmaktadır.

154 AB Horizon 2020 Çerçeve Programı

103 Gerek Türkiye’de gerekse Avrupa Birliği’nde, gelinen noktada “Türkiye ’siz bir AB” ya da “AB’ siz bir Türkiye” tezleri tartışılmakta ve buna yönelik stratejiler geliştirilmektedir.

Aydınlar, Türkiye için çözümü AB’de aramalarına rağmen, Avrupa Birliğinin geleceğin bilgi toplumu olma konusunda çok da başarılı olamadığını ortaya koyuyor. AB'nin 10 yıllık Lizbon Stratejisi’nin ilk yarısı tamamlanmıştır. Ulaşılan sonuç tatminkâr değildir. AB’nin bilgi ekonomisine dönüşümde gösterdiği başarı henüz ABD ve Japonya'nın gerisinde kaldığını göstermektedir. Ayrıca yeni üyelerle AB’nin bu farkı birçok açıdan daha da açılmıştır. Kaldı ki AB nin kendi içinde de bilgi toplumuna geçişte AB ülkeleri arasında önemli dengesizlikler bulunmaktadır. ABD’nin yönlendirmesiyle İrlanda, İngiltere gibi ülkelerle, Finlandiya gibi ülkeler bilgi toplumu yönünde güçlü ataklar yapmalarına rağmen, AB geneli bilgi toplumu

yönünde yetersiz kalmıştır.155

Pekâlâ, AB’nin Bilgi Toplumu çalışmaları bu çerçevedeyken, bu durumun Türkiye açısından neyi ifade ettiği; etmesi gerektiği oldukça önem arz etmektedir.

Türkiye, ya Avrupa Birliği ile Bilgi Toplumu olma yolunda ilerleyecek ya da kendi dinamikleriyle Bilgi Toplumu olma yolunda çaba gösterecektir.

Ankara Anlaşması’nda “tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar” ifadesi Türkiye açısından Avrupa Birliği yolunun kilit ifadesidir. Öyle ki bundan sonraki AB süreci, bu ifadenin kıskacında biçimlendi. Zira her şey AB odağından ve AB çıkarları için dizayn edildi. Bu durum

155 Hüsnü Erkan, “Türkiye’nin Stratejik Önceliği: AB ya da Bilgi Toplumu” Stratejik Araştırmalar Dergisi, s.13, Mayıs (2009), s.12-13.

104 da Türkiye’nin ulusal çıkarlarından çok AB’nin çıkarları açısından yapılandırılmış bir Türkiye ortaya çıkmaktadır.

Bilgi Toplumu’nun yarattığı yeni yapılanma modelleri çerçevesinde Türkiye, stratejik önceliğini Avrupa Birliği’ne üye olmaktan ziyade bilgi toplumu olmaya vermelidir.

Yukarıdaki açıklamalar bize şunu gösteriyor ki, öncelik ve ağırlık sadece AB üyeliğine verilirse bu sürecin Türkiye’yi hem AB üyeliğine hem de bilgi toplumuna taşıma şansı oldukça şüphelidir. Zira bilgi toplumunun öncelik ve unsurlarının ikinci planda ve dağınık kalmasına yol açmaktadır. Oysaki bilgi toplumu hedefine odaklanarak buranın önceliklerini, sistem, yapı ve süreçlerini öne çekerek atak yapmış bir Türkiye'nin AB üyeliği kendiliğinden gerçekleşecektir. Hatta AB "biz istersek" gireceğimiz bir duruma dönüşecektir. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi için bilgi uygarlığı için bir yeniden yapılanma modeline ve bilgi bazlı sürdürülebilir yenilikçi sanayileşme stratejisine acilen ihtiyaç vardır. Türkiye, Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılı olan 2023'ü dünyanın en rekabetçi bilgi toplumları içinde ilk sıralarda bir konumu hedeflemelidir. AB üyeliği bu ana hedefin bir yan ürünü olarak 2014-15’lerde gerçekleşecek bir ara ve yan hedef olmalıdır. Ancak Türkiye'nin bilgi uygarlığının önünde yer alacağı bir toplumsal yapılanma topyekûn bir toplumsal dönüşüm olmak durumundadır. Kurtuluş Savaşı mantığı içinde topyekûn bir "bilgi toplumuna geçiş seferberliği" ilan edilerek toplumun geleneksel yapılarının tüm toplumsal alanlarda birlikte gerçekleşmesi gerekir.156

Türkiye’de toplumsal bütünü oluşturan öğeler, bilgi toplumunun paradigmaları doğrultusunda biçimlenmelidir. Toplumun her alanında bilginin bir güç olduğu benimsenmeli ve bilgi yaşamın odağı haline gelmelidir.

156 Hüsnü Erkan, “Türkiye’nin Stratejik Önceliği: AB ya da Bilgi Toplumu” Stratejik Araştırmalar Dergisi, s. 13, Mayıs (2009), s.14.

105

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

4.1 SİVİL TOPLUM

Sivil toplum, binlerce yıllık bir tarihsel-felsefi geleneğe dayanan, farklı tarihsel dönemlerde ve değişik çağlarda çok farklı felsefi ve siyasal kaygılarla formüle edilmiş ve bir noktadan hareketle tarif edilmesi güç bir kavramdır. Son yıllarda hem gündelik dilde hem de aktif siyaset içerisinde yer alan aktörlerin söylemlerinde sıklıkla karşımıza çıkan, gündemden hiç düşmeyen bir kavram haline gelmiştir. Sivil toplumun, tarihsel süreçte kavramsal değişim ve dönüşümleri, olumsal ayrımlar sergilediği gibi karşıtlıklar da sergilemektedir.

Sivil toplum kavramının, gelişmekte olan ülkelerde demokratik ve politik katılım kanallarının geliştirilmesine dair tartışmalarda taşıdığı merkezi önem düşünüldüğünde, kavramsal kargaşanın toplumsal-siyasal açılımları üzerine düşünmek, bu açılımları derinlikli bir şekilde araştırmak ve sorgulamak sivil, siyasi ve ekonomik faillerin önünde duran önemi

yadsınamayacak bir görevdir.157

Sivil toplum kavramı, Batı toplumlarının gelişim sürecini ve Batı politik geleneğinin içinde doğup gelişmiştir. Sivil toplum, aynı gelenek içinde politik-yönetsel sistem, demokrasi ve demokratikleşme arayışlarının birçok ana temasını kuşatan ve onlara rehberlik eden bir kavramdır. Sivil toplumun kavramsallaştırılmasına yönelik farklı girişimler, geçmişte klasik liberal parlamenter geleneğin ve sosyalist-Marksist geleneğin merkezini oluştururken, bugün de hem yeni sağ hem de post Marksistlerin kuramsal tartışmalarında aynı yeri ve değerini korumaktadır.158

157 Mesut Yeğen, [ve diğerleri…] Türkiye’de Gönüllü Kuruluşlarda Sivil Toplum Kültürü, Proje No: 107K219, Ankara, 2009, s.9.

158

Gülgün Erdoğan Tosun, Demokratikleşme Perspektifinden Devlet-Sivil Toplum İlişkisi, Alfa Yayıncılık, İstanbul 2001, s.29.

106

Bir yandan sivil toplum kavramını ilk kez Aristotales’in159 kullandığını savunan görüş ile

öte yandan kavramın ilk olarak Locke160

tarafından 1690’da kullanıldığını savunan görüş vardır.

Aristoteles’in insanlar için en uygun yönetim biçimi olarak gördüğü politika koinonia yasalarla belirlenmiş, kurallar sistemi içinde özgür ve eşit yurttaşların siyasal toplumu yani polistir. Bu kavram daha sonra Latince’ye societas civilis olarak aktarılmıştır. Bu anlayışta sivil toplum devlet ve siyasal toplumla eş anlamda kullanılmıştır. Aristo’nun politika koinonia tanımlaması, bir devlet içerisinde, özgür vatandaşların oluşturduğu siyasal bir yapı, yani devlet aygıtı çerçevesinde anlamlı olan toplum modelini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda sivillik,

medenilik ve uygarlık olarak anlamlandırılmıştır.161

Her bireyin insan olmaktan gelen eşitliğinin sivil toplum içerisinde anlam kazandığını ifade Locke, sivil toplumu insan hayatının özgürlükleri ve mülkleri karşılıklı muhafazası için

birleşmiş ve tek bir vücut olmuş şekli olarak tanımlar.162

Jhon Keane ise sivil toplumu, şiddet karşıtı, kendi kendine örgütlenen, kendi kendini değerlendiren ve yansıtan ve birbirleriyle hem de onların eylemlerini sınırlayan ve mümkün kılan devlet kurumlarıyla sürekli bir gerilim içerisinde olma eyleminde bulunan yasal koruma altındaki devlet dışı kurumların karmaşık ve dinamik bir topluluğunu hem tanımlayan hem de betimleyen bir ideal-tip kategorisi olarak tanımlamaktadır.163

159Funda Onbaşı, Sivil Toplum, LM Yayınları, İstanbul 2005, s.13.

160 Mine Gözübüyük Tamer, “Tarihsel Süreçte Sivil Toplum” Edebiyat Fakültesi Dergisi, c.27, s.1, (2010), s.90. 161

Nuri Demirel, Kuramsal ve Tarihsel Aşamaları ile Sivil Toplum ve Türkiye, İstanbul Üniversitesi, Doktora Tezi, İstanbul, 2009, s.9.

162 Müzeyyen Eroğlu, “John Locke’un Devlet Teorisi” Akademik Bakış Dergisi, Sayı 21, Temmuz-Ağustos-Eylül, (2010), s.4

107 Larry Diamond, sivil toplumu “Sivil toplum, örgütlü sosyal yaşamın gönüllü, kendi kendini üreten, kendi kendini destekleyen, devletten özerk olup bir yasal düzen ya da ortak kurallara bağlı olan alanıdır. Sivil toplum özel alan ile devlet arasında duran aracı bir varlıktır.” biçiminde tanımlar.164

Farklı bir yaklaşımla Jhon Ehrenberg, sivil toplumu tanımlamanın ancak onu oluşturan yapıların ne yapmakta olduğunu, nasıl örgütlendiklerine ve hangi siyasal ve ekonomik güçlerin

etkisinde olduğuna bakmakla olanaklı olabileceğini belirtmektedir. 165

Sarıbay, sivil toplumu, gönüllü, kendi kendini oluşturan, kendi desteklerine sahip, devletten özerk, özel alan ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü sosyal bir yapılanma olarak

tanımlarken166; Çaha, sivil toplumun gelişebilmesini devletin “ideolojik” görünümünden sıyrılıp

hukuk nitelikli bir devlet olmasına bağlar. Çaha’ya göre sivil toplum, modern toplumda sivilleşmeyi anlatır.167

Sivil topluma ilişkin Şerif Mardin, kavram karşıtının “askeri” toplum olmadığını, kavramsal vurgunun “şehir adabı” olduğunu söyler. Sivil toplumdaki “sivil”in kökü şehir hayatının beraberinde getirdiği hakları ve yükümlülükleri ifade eder. Batı Avrupa’da 12. yüzyıldan itibaren şehirlerin yeniden önem kazanmaya başlamasıyla, şehir hayatını düzenleyen Roma Hukuku yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Fakat bu canlanmanın beraberinde getirdiği