• Sonuç bulunamadı

Ermeni göçmenlerinin Amerika’ya gidebilmesi için ülke dışına çıkmasından

başka Atlantik okyanusunu geçmek gibi zorlu bir işleri de vardı. O günkü şartlarda hem ölümcül risk hem de başarısızlık riski taşıyan yolculuk, sonu belli olmayan bir macera gibiydi. Atlantik’te göçmen taşımacığı bir çeşit beyazlar arası köle ticareti haline gelmişti163.

Vapurlarla Atlantik Okyanusunun geçilmesine 1850 yılında başlanmıştır. Atlantik Okyanusunu göçmenlerin çoğunun vapurla geçmesine rağmen 1870’lerde bile bazı göçmenler yelkenli gemiyle geçmektedir. O yıllarda vapur ile Bremen’den New York’a yolculuk yaklaşık 17 gün sürmektedir. Birinci Dünya Savaşı esnasında Atlantik Okyanusu vapurlarla 2–3 hafta, 1920’li yıllarda ise 1–2 haftada geçilmektedir164. 1856 yılında Castle Garden’a gelen yolcuların %96,4’ü yelkenli gemilerle ve %3,6’sı ise vapurlarla gelmiştir. 1873 yılında ise oran tersine dönmüş ve yelkenli ile gelenler %3,2 ve vapurla gelenler %96,8’e ulaşmıştır165.1905 yılında 25 knot hızla seyir eden gemilerle Atlantik 10 günde geçilmektedir166.

Her göçmen yolculuk için sözleşmeli bir bilet almıştır. Her yetişkin insanın bir haftalık yiyecek ihtiyacı devlet tarafından belirlenmekte ve sözleşmeli bilete yazılmaktadır. Örneğin; yaklaşık 20 litre su, 1,6 kg. ekmek, 453 gr. buğday unu, 815 gr. elenmemiş un, pirinç, bezelye, yaklaşık bir kg. patates, yaklaşık yarım kg. sığır

162 http://www.fortunecity.com/littleitaly/amalfi/13/ships.htm. 163 Edith Abbott, a.g.e, s. 26.

164 “Story of İmmigration in the U.S. Ellis İsland”, The Brown Quarterly, Vol.4, no.1, Fall 2000,

http// brownvboard.org/brwnqurt/04-1/04-1a.htm; Şirket yetkilileri yolculuğun altı gün süreceğini

söylüyorlardı. Gillian Houghton, a.g.e. s. 24.

165 Henry Pratt Fairchild, Immigration: A World Movement And İts American Significance, The Macmillan Company, New York, 1913, s.91.

166 June Pelo, “The İmmigrant Journey”, Liberty:The Statu and The American Dream, (Der. Leslie Allen), 19, Statu of Liberty-Ellis Island Foundation, New York, 1985.

eti, yaklaşık yarım kg. domuz eti, 60 gr. çay, 450 gr. şeker, 60 gr. tuz, biber, hardal ve sirke.

Göçmenler üçüncü sınıf bölmesinin kamarotları tarafından ranzalarına yerleştirdikten sonra devlet görevlileri tarafından yapılan bulaşıcı hastalık muayenesi için güverteye sıralanmaktadırlar. Biletleri tekrar kontrol edilmekte ve tespit edilen kaçak yolcular sahile çıkarılmaktadır.

Göçmenlerin büyük bir bölümü Atlantik yolculuğunu yataklarında ve ışıksız

üçüncü sınıf bölmelerde167 yapmışlardır. Yolcu gemilerinin üçüncü sınıf yolcu

bölümü aşağı yukarı 3 m. yüksekliğindedir. Genellikle köhne ve çürük olan ranzalar her yönde iki sıralı ve çoğunlukla 4 katlıdır. En alt kat yerden ortalama 61 cm. ve en üst kat ortalama 92 cm. yüksekliktedir. Her katta 46 cm. genişliğinde ve 1,83 m. uzunluğunda ahşap, bayıltıcı bir şekilde kireç ve karbonik asit kokan altı yatak bulunmaktadır. Yolcular yataklarını ve yemekte kullanacakları malzemeleri yanlarında getirmektedir. Yemek yendikten sonra ortada boşluk kalması için masalar tavana kaldırılmaktadır. Yakılan birkaç lamba saat dokuzda söndürülmektedir. Yolcular doğru bir sınıflandırma yapılmadan birbirini tanımayan erkek ve kadınlar karışık olarak yerleştirilmektedir. 1852 yılından itibaren çıkarılan bir yasayla erkekler ayrı ranzalarda yerleştirilmeye başlanmıştır.

Vapur, içeriye su sızan delikler vasıtasıyla havalandırılmaktadır. İlk günlerde deniz tutmasından dolayı yolcuların çoğu yolculuğu dışarıda yapmaktadır. Kötü havalarda ise güverteye çıkmak imkânsızdır. Üçüncü sınıf güverte ağızları kapatılmakta yolcular karanlıkta ve sallanan geminin içinde kalmaktadırlar. Her 100 yolcu için ortalama bir adet tuvalet bulunmaktadır. Tuvalet çoğunlukla kötü havalarda ulaşılamayan güvertedeydi. Deniz dalgalıyken bazen deniz suyu ile ıslanması nedeniyle kullanılamamaktadır. Yolcular çoğunlukla ağız ve vücut yaralarından ve bitlerden muzdariptir. Göçmen gemileri kokularından tanınmaktadır.168 1906 yılında bir göçmen, üçüncü sınıf yolcu bölümünü “her yerde

167 Bu yolcular, kalabalık ve vapurun dibine yakın yerde, çoğunlukla sağlıksız koşullarda rahatsız bir şekilde yolculuk yapıyorlardı. “Story of İmmigration in the U.S. Ellis İsland”, a.g.w.; Kadınlarla erkeklerin bölmelerini araya battaniye gererek oluşturuyorlardı. Gillian Houghton, a.g.e. s. 24. 168 http://www.maggieblanck.com; 18’inci yüzyılda fakir yolcular kendilerini yolculuk karşılığında geçici köle olarak satmaları için gemi sahipleri ile anlaşıyorlardı. Gemi Philadelphia veya New York’a ulaştığında yolcu halk müzayedesiyle en yüksek bedeli verene satılıyordu. Aileler serbest kalabilmek için çocuklarını satıyorlardı. Dağılan aileler bir daha asla tekrar birleşemiyorlardı. Yaşlılar ve dullar iyi fiyata satılmıyordu. Sağlıklı ailelerle sağlıklı çocuklar ve her iki cinsiyetten gençlerin piyasası her

kalabalık, hastalık kokan ranzalar, kullanılmayan tuvaletler, vapur şirketi tarafından verilen kötü yemek, bazı vapurlarda gönülsüzce verilen su. Üçüncü sınıf yolcular için ikinci sınıf bölümünden su çalardık” diye tanımlamaktadır169.

Durumun korkunçluğundan dolayı ilk yıllardaki gemilere ölümlerin

fazlalığından dolayı “tabut gemi” denilmekteydi. Nitekim 1847 yılında 1,879 yolcu New York’a yapılan yolculuk sırasında ölmüştür.

Şirket, erzakın pişirilmesi ve kamarotlar tarafından dağıtılmasını sağlamaktadır. Kalitesi değişken, miktarı sınırsız ve tayını kanunların gerektirdiğinden daha iyi üç öğün yemek servisi yapılmaktadır. Sabah sekizdeki kahvaltıda yulaf ezmesi, su veya sütle pişirilen lapa ve pekmez, tuzlu balık, sıcak ekmek ve kahve; saat on ikideki öğle yemeğinde çorba veya et/balık suyu, haşlanmış et, patates ve ekmek; saat altıdaki akşam yemeğinde çay, ekmek, tereyağı ve pekmez verilmekteydi. Ancak, öğün zamanlarında dikkatsiz ve pis bir şekilde servis yapılmaktaydı. Et, çorba ve lapa büyük, paslı ve temizlenmeye ihtiyacı olan teneke tabaklara konmakta, yolcular önce almak için kapışmakta ve sık sık çatal yerine kirli parmaklarını kullanmaktaydı. Kamarotlar kendileri pisti. Patatesler kötü ve ekmek yeterince pişirilmemişti. Fransız ve İngiliz gemi şirketleri, yolcuların yemeklerini yolculardan aldığı erzakla yaparken Alman gemi şirketleri yolcularının yemeklerini şirketten vermekteydi. Alman şirketinin yemek listesi;

Pazartesi: Tuzlanmış domuz eti, bezelye çorbası ve patates,

Salı: Tuzlanmış et, pirinç ve kuru erik,

Çarşamba: Tütsülenmiş domuz eti, rendelenmiş lahana ve patates, Perşembe: Tuzlanmış et, patates ve fasulye çorbası,

Cuma: Ringa balığı, elenmemiş undan yapılan puding ve kuru erik,

Cumartesi: Tuzlanmış domuz eti, bezelye çorbası ve patates,

zaman vardı. Yolculuk esnasında aileden biri öldüğünde bütün ailenin değeri hesaplanıp toplanıyor ve kurtulanlara paylaştırılıyordu. Yetişkinler 3–6 yıl ve çocuklar büyüyene kadar hizmet etmek zorundaydı. Kaçaklar yakalandığında kaçak bulundukları her gün için bir hafta, her hafta için bir ay ve her ay için altı ay daha hizmet etmek zorundaydı. Teknik olarak göçmenler “sözleşmeli hizmetçi”, ama gerçekte köleydiler. Göçmenlerin Philadelphia’da en son satışı 1818 ve 1819 yıllarında oldu. Amerikan hükümeti göç trafiğini engelledi ve üst sınıf insanların göç etmesi teşvik edildi. Ancak göçmenlerin kalacağı yerler düzenlenemedi ve aşağı yukarı her yüz kişiden yirmisi denizde humma ve açlıktan öldü. Henry Pratt Fairchild, a.g.e. s.176–180.

Pazar: Tuzlanmış et, elenmemiş undan yapılan puding ve kuru erikten oluşmaktaydı.

Gemiler Doğuya doğru seyirlerinde pamuk, tütün ve kereste, Batıya doğru

seyirlerinde ise yolcu taşıyorlardı. Yoğun sezonlarda bazı büyük vapurlar Liverpool’dan New York’a bir defada sık sık 1,500 yolcu taşımaktaydı. 1837 yılından sonra ABD’de bir limana giren her geminin gümrük bildirgesi vermesi gerekmekteydi. Bildirge; geminin ismini, hareket ettiği limanı, ABD’ye ulaştığı tarihi ve yolcuların yaş, cinsiyet meslek ve milliyetlerini ihtiva eden bir yolcu listesini kapsamaktaydı170.

Salgın hastalıklar da ölümcül sonuçlara neden oluyordu. Vapurda kısa sürede bütün yolculara bulaşan hastalık toplu ölümlere yol açmaktaydı171. Kolera salgını, 1832 yılından 1873 yılına kadar birçok yolcunun ölümüne yol açtı ve salgın göçmenlerden Amerikan topraklarına da sıçradı.172

Yolculuk New York limanına gelince bitmezdi. 1846 yılına kadar bütün gemiler karantinaya alınırdı. Gemiler, Staten adasının yakınlarına demir atar ve bütün yolcular sorgulanır ve hasta yolcu bulunursa Staten adasındaki karantina hastanesine sevk edilirdi. Eğer gemide hasta yolcu varsa 30 gün gemi karantina altında kalırdı. Bu çok etkili bir karantina sistemi değildi. 1847 yılında karantina hastanesinde 600 çiçek hastalığı, 3,000 tifüs ve 60 kolera vakası görüldü. Karantina hastanesinin bir üstü Staten adasının ilerisinde yapay bir ada olan Swinburne adasıydı. 1855 yılına kadar gemiler karantina kalkıncaya kadar yolcularını indiremezlerdi173. Amerika’da ilk kapsamlı göçmen yasası 1891 yılında uygulamaya konuldu. Bu yasaya dayanarak 1897 yılında Trachoma salgın hastalık olarak kabul edildi. Yine aynı yasa kapsamında 1903 yılında bulaşıcı hastalık taşıyan yolcu getiren şirketlere 100 dolar ceza verilmeye başlandı ve şirketler yolcuları gemiye bindirmeden önce sağlık muayenesinden geçirmeye başladı. Bu nedenle 1906 yılında

170 http://www.maggieblanck.com. 171 Edith Abbott, a.g.e. s. 43. 172 Edith Abbott, a.g.e. s. 47–48.

173 Maggieblanck, a.g.w; New York, Amerika’nın ithalat ve ihracatının % 70’inin yapıldığı şehirdi. Frederick Binder, David M. Reimers, All the Nations Under Heaven: An Ethnic and Racial History

sağlık nedeniyle Amerika’ya kabul edilmeyen birçok göçmen gemilerle Yunanistan’a geri dönmek zorunda kalmıştır174.

Göçmenler karaya çıkınca eşyaları hırsızlar tarafından çalınmakta ve Batıya gidenlere sahte bilet satılarak kandırılmaktaydı. Bütün bu sorunlardan dolayı 1858 yılında Amerika Alman Derneği gemilerdeki göçmenlerin korunması için bir kanun tasarısının geçmesini kongreden istedi. Evli olanlar hariç kadınlar ve erkeklere ayrı bölmeler ayrılmasını, gemi doktoru olarak yetenekli cerrah görevlendirilmesini, eşyaların emniyetli dağıtım garantisini ve ABD’nin batısına giden tren ve nehir teknelerinin biletlerinin satışlarının kontrolünü talep ettiler175.

Gemi taşımacılığı yapmayan bazı şirketler de Amerika’ya göçmen getirmiştir. Bunlardan birinin sahibi olan ve babaları Türkiye’de yaşayan Bulgar asıllı Tsokas kardeşler, göçmen kanununu ihlal ederek çok miktarda Bulgar, Türk ve Makedonyalıyı Virginia, New York ve Pennsylvania’ya getirdi. Daha sonra yaptığı kanunsuz işten dolayı Tsokas kardeşler sekiz ay hapis cezasına çarptırılmıştır176.