• Sonuç bulunamadı

2.3 Borçluya Özel Etkenler

2.3.1 Asimetrik Bilgi

Asimetrik bilgi temel olarak bir satış sözleşmesinde tarafların sözleşmeye konu olan mal ya da hizmet hakkında aynı seviyede bilgi sahibi olmamaları durumu olarak tanımlanabilir. Satıcının ürün ile ilgili sahip olduğu bilginin tümünü alıcı ile paylaşmadığı, bazı bilgileri kendisine sakladığı durumlarda taraflar arasında bilgi asimetrisi ortaya çıkmaktadır. Satıcının ürün ile ilgili olumsuz bilgileri kendisinden saklayacağını varsayan alıcı, satıcıya karşı bir güvensizlik oluşturur ve talep ettiği fiyatın ürünün ederi olmadığını düşünerek indirim talep edebilir ya da ürünü satın almaktan vazgeçebilir. Benzer durumu bir kredi satış sözleşmesi için düşündüğümüzde bankanın karşı taraf hakkında sahip olacağı bilgi, firmanın bankaya sunacağı ve firma hakkında halka açık olan bilgi miktarının toplamı ile sınırlı olacaktır. Firmanın kendisi hakkındaki bilginin tamamını banka ile paylaşmadığı durumlarda kredi işlemi ile ilgili olarak da asimetrik bilgi sorunu ortaya çıkacaktır. Banka, kredi işleminin gerçekleşebilmesi için firmanın kendisi ile ilgili olumsuz bilgileri saklayacağını ve özellikle mali durumunu olduğundan daha iyi göstermeye çalışacağını varsayarak firmaya karşı bir güvensizlik oluşturur ve vereceği kredi için asimetrik bilginin olmadığı duruma kıyasla daha yüksek fiyat talep edebilir ya da kredi vermekten vazgeçebilir. Bir bankanın asimetrik bilginin yüksek olduğu durumlarda borçludan daha yüksek fiyat talep etmesinin nedenlerinden biri de maliyettir. Bu tür borçlular için mevcut olan bilgi miktarı ve kalitesi yetersiz olduğu için bankanın kredi öncesi değerleme çalışması (due diligence) ve kredi sonrası izleme (monitoring) maliyetleri normal borçlulara göre daha yüksek olacaktır.

Sendikasyon kredileri ile ilgili yapılan araştırmalarda borçlu ve sendikasyon grubu arasındaki asimetrik bilginin borçlunun büyüklüğü, sahip olduğu maddi duran varlıklar, bağımsız bir derecelendirme kuruluşu tarafından verilmiş bir kredi notunun olup olmadığı ve pay senetlerinin halka açıp olup olmadığı değişkenleri ile ölçüldüğü görülmektedir. Bu bölümde, bu dört değişken kullanılarak gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilen sonuçlara yer verilmektedir.

96

2.3.1.1 Borçlunun Büyüklüğü

Literatürde sendikasyon grubu ile borçlu arasındaki bilgi asimetrisini ölçmek için borçlunun büyüklüğü değişkenini kullanan çalışmalar, büyük firmaların küçük firmalara kıyasla daha şeffaf oldukları ve büyük firmalara ait bilgilere ulaşmanın daha kolay olduğu varsayımına dayanarak firma büyüklüğü ile asimetrik bilgi arasında negatif yönlü bir ilişki kurmaktadır. Firma büyüklüğünün ölçüsü olarak ise satışlar ve bilanço büyüklüğü olarak iki farklı değişken kullanıldığı görülmektedir. Sufi (2007), Lee ve Mullineaux (2004), Lee vd. (2010), Bosch ve Steffen (2011), Panyogometh ve Roberts (2010) asimetrik bilgi ve sendika grubunun yapısı arasındaki ilişkiyi araştırdıkları çalışmalarında firmaların büyüklüklerini satış rakamları ile ölçmüşlerdir.

Sendikasyon kredilerinde spreadi belirleyen faktörler üzerine yapılan çalışmalarda da benzer bir yaklaşımla firma büyüklüğünün hem satış hem de bilanço büyüklüğü ile ölçüldüğü görülmektedir. Angbazo, Mei ve Saunders (1998), Focarelli, Pozzolo ve Casolaro (2008), Ivashina (2009), Do ve Vu (2010) ve Harjoto, Mullineaux ve Yi (2006), yüksek satış rakamlarına sahip firmaların daha düşük oranlardan borçlanabildiklerini ortaya koyarken, Bharath vd. (2011), Saunders ve Steffen (2011), Haselmann ve Wachtel (2011), Champagne ve Coggins (2012), Lim, Minton ve Weisbach (2014), Kim, Surroca ve Tribo (2014) ve Ivashina (2009) firmaların bilanço büyüklükleri ile sendikasyon kredileri oranları arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

2.3.1.2 Kredi Notu

Kredi notu olan firmalar bağımsız değerlendirmeden geçmiş, haklarında kaliteli ve tarafsız bilgi sahibi olunan, daha şeffaf firmalar olarak değerlendirilmektedirler. Bu sebeple, kredi notuna sahip bir firma ile borç veren arasındaki bilgi asimetrisi kaynaklı maliyetin daha düşük olması ve bunun kredi faiz oranına düşürücü yönde etki yapması beklenmelidir. Borçlunun kredi notuna sahip olup olmamasının spread üzerindeki etkisine dair yapılan çalışmalarda farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Do ve Vu (2010) ve Hubbard, Kuttner ve Palia (2002) çalışmalarında, kredi notu olmayan borçluların olan borçlulara göre daha

97 yüksek spread ile borçlandıklarını ortaya koyarken McCahery ve Schwienbacher (2010) tam tersi bir sonuca ulaşmışlardır. Araştırmalarında kredi notuna sahip olmayan firmalar ile yatırım yapılabilir sınıfın altında bir kredi notuna sahip firmaları karşılaştıran yazarlar ulaştıkları sonucu kredi notuna sahip olmayan firmaların diğer gruptakilere göre daha kaliteli olmaları ile açıklamışlardır. Saunders ve Steffen (2011) de benzer şekilde kredi notu olmayan firmaların yatırım yapılamaz seviyesinde notu olan firmalara kıyasla daha düşük spread ile borçlanabildiklerini ortaya koymuşlardır. Sufi (2009) bir firmanın kredi notu olmasının kendisi hakkında sınırlı bilgiye sahip olan yabancı bankalar ya da banka dışı kurumsal yatırımcılar gibi yeni finansman kaynaklarına ulaşmasını kolaylaştırdığını ve bunun sonucu olarak da kredi notu olan firmaların daha fazla borç kullanmayı tercih ettiğini ortaya koymuştur. Yazar aynı zamanda kredi notu olan firmaların yatırımlarında ve varlıklarında artış meydana geldiğini gözlemlemiştir. Bu sonuçlar kredi notuna sahip olmanın bir firmanın sermaye yapısı ve yatırım politikaları üzerinde etkileri olduğunu göstermektedir.

Literatürde borçlunun kredi notuna sahip olup olmamasına ek olarak sahip olduğu kredi notunun düşük ya da yüksek olmasının borçlanma maliyeti üzerindeki etkilerini sendikasyon kredileri üzerinden inceleyen çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalar yüksek kredi notuna sahip borçluların daha düşük spreadlerden borçlanabildiklerini ortaya koymaktadır (Kim, Surroca ve Tribo 2014; Do ve Vu 2010; McCahery ve Schwienbacher 2010; Ivashina 2009; Harjoto, Mullineaux ve Yi 2006; Hubbard, Kuttner ve Palia 2002). Bu sonuç kredi derecelendirme firmaları tarafından verilen puanların bir sertifikasyon etkisi yarattığı ve yüksek kredi notuna sahip firmaların bankalar tarafından daha düşük riskli olarak görülerek bu firmalara daha düşük faiz oranlarından borçlanma imkânı sunduklarını göstermektedir. Sufi (2009) bu sertifikasyonun firmaya olan maliyetinin lider bankanın firmaya sağladığı sertifikasyonun maliyetine kıyasla daha düşük olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bağımsız derecelendirme kuruluşları ya da lider düzenleyici bankalar tarafından sağlanan sertifikasyonunun firma için taşıdığı değerin firmanın ölçeğine ve yaşına göre değiştiğini belirten yazar, çalışmasında küçük ölçekli firmalar için bu değerin düşük olduğunu, büyük ölçekli ve genç firmalar için ise daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır.

98

2.3.1.3 Halka Açıklık

Pay senetleri borsalarda işlem gören firmalar tabi oldukları düzenlemeler gereğince haklarında kaliteli ve tarafsız bilgiye ulaşmanın daha kolay olduğu, şeffaf kurumlar olarak değerlendirilmektedirler. Bu sebeple, halka açık bir firma ile sendikasyon grubu arasındaki bilgi asimetrisi kaynaklı maliyetin daha düşük olması ve bunun kredi faiz oranına düşürücü yönde etki yapması beklenmelidir. Asimetrik bilginin sendikasyon fiyatları üzerine etkilerini 1996-2005 yılları arasında İngiltere’de hem özel hem kamu kesimine verilen krediler üzerinden araştıran Bosch (2006) bankaların borç talep eden kurum ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları durumlarda sistematik olarak daha yüksek oranlar talep ettiklerini tespit etmiştir. Kredi derecelendirmesi, firmanın pay senetlerinin borsalarda işlem görmesi gibi araçlar ile firmaya ait bilgiler daha belirli hale geldikçe kredi oranları da daha düşük olmaktadır. Benzer şekilde borç veren ve talep eden arasında geçmişe dayanan bir ilişki var ise bu asimetrik bilginin olumsuz etkisini azaltmakta ve böyle bir durumda borç veren daha düşük oranlar talep etmektedir.

Bosch ve Steffen (2011) borçlunun kredi notuna sahip olmasının ve halka açık bir firma olmasının bilgi asimetrisinin azalmasında ne derece etkili olduklarını İngiltere’de halka açık ve özel sektöre ait firmalara verilen sendikasyon kredileri üzerinden incelemiş ve kredi notuna sahip olmanın, pay senetlerinin borsada işlem görüyor olmasına kıyasla çok daha önemli ve etkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Yazarlar ayrıca kredi notunun sağladığı sertifikasyon etkisinin (certification effect) en fazla özel sektör firmaları için geçerli olduğunu ve kredi notuna sahip özel şirketlerin pay senetlerinin borsada işlem görüyor olmasının sağladığı ilave (marginal) etkinin istatistiksel olarak anlamsız olduğunu da ortaya koymuşlardır.

Saunders ve Steffen (2011) İngiltere’de verilen sendikasyon kredileri üzerinden halka açık olmayan firmalar ile halka açık firmaların borçlanma maliyetlerini karşılaştırmışlar ve halka açık olmayan şirketlerin halka açık şirketlere kıyasla ortalama 27 baz puan daha yüksek maliyetle borçlanabildiklerini ortaya koymuşlardır. Yazarlar halka açık olmayan şirketlerin daha yüksek maliyet ile borçlanabiliyor olmalarını beş farklı kanal üzerinden incelemişlerdir: bu firmalar

99 hakkında bilgi üretmenin maliyetinin halka açık firmalara kıyasla daha yüksek olması, pazarlık güçlerinin az olması, ortaklık yapılarındaki farklılıklar, borçlarının ikincil piyasalarda satılabilmesinin halka açık firmalara göre daha zor olması ve gelecekteki performanslarının halka açık firmalara göre daha riskli olması.

Asimetrik bilginin fiyatlar üzerindeki etkisini ikincil piyasadaki sendikasyon kredileri ile araştıran Wittenberg-Moerman (2008), hem firma hem de kredi özelinde asimetrik bilgi ile kredilerin alım satım aralıkları (bid-ask spreads) arasında pozitif bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Yazara göre, pay senetleri halka açık olmayan firmalara verilen krediler, kredi değerlendirmesi olmayan firmalara verilen krediler, tanınmışlığı daha az olan bankalar tarafından verilen krediler, yüksek riskli krediler (distressed loans) ve finansal tablolarında zarar açıklayan firmalara verilen krediler daha yüksek alım satım aralığı ile işlem görmektedir.

2.3.1.4 Maddi Duran Varlıklar

Sendikasyon kredileri üzerine yapılan araştırmalarda bilgi asimetrisini ölçmede kullanılan bir diğer değişken borçlunun ne kadar maddi duran varlığa sahip olduğudur. Bu araştırmalar Maddi Duran Varlıklar/Toplam Varlıklar oranı ile kredi faiz oranları arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır (Bharath vd. 2011; Do ve Vu 2010; Lim, Minton ve Weisbach 2014; Haselmann ve Wachtel 2011; Hubbard, Kuttner ve Palia 2002; Saunders ve Steffen 2011; Dennis, Nandy ve Sharpe 2000). Bu sonuç, bankaların Maddi Duran Varlıklar/Toplam Varlıklar oranı yüksek olan firmaları haklarında daha fazla bilgi sahibi olunan, daha şeffaf ve bilgi asimetrisi sorunun daha az olduğu borçlular olarak gördüklerini ve buna bağlı olarak bu firmalara verilen kredilerden daha düşük oranlar talep ettiklerini doğrulamaktadır.