• Sonuç bulunamadı

1948 ARAP-İSRAİL SAVAŞI VE ATİLHAN

C. Çıkardığı Dergi ve Gazeteler

VI. 1948 ARAP-İSRAİL SAVAŞI VE ATİLHAN

1948 Arap-İsrail savaşının başladığı sıralarda Atilhan, Türkiye’de Filistin’de savaşacak gönüllü bir Türk birliği kurduğu iddiasıyla gündeme gelecektir. Buna dair ilk haberler, Türk basınında yalanlanmasına rağmen104, Atilhan, bu birliğin kurulmasıyla samimi olarak ilgilendiğini ve gerekli yerlerle irtibata geçtiğini açıklamıştır105. Ancak Anadolu Ajansı

100

Atilhan, Yeryüzünün Hakiki Canileri –İsrail, Aykurt Neşriyatı (Tarihsiz), s. 260. 101 Atilhan, Farmasonlar, s. 222. 102 Atilhan, Farmasonlar, s. 223. 103 Aynı Yer. 104

“Filistin İçin Türkiye’de Bir Gönüllü Birliği Hazırlandığı Haberi Asılsız”, Cumhuriyet, 30 Ocak 1948, Nu: 8426, s. 3.

105

da Başbakan da Türkiye’den bazı kuvvetlerin Filistin’e gideceği yolundaki haberleri kesin bir dille yalanlamıştır106.

Cumhuriyet, Halep'te çıkan El Sabah gazetesinin 1180. sayısında “Türkiye'de Filistin için toplanan Türk Gönüllüleri Cemiyeti başkanı, Arap Birliği Sekreteri Azzam Paşa'ya gönderdiği bir telgrafta, yüz Türk gönüllü subayının Filistin mücadelesine hazır oldukları bildirilmektedir.” haberini vermiştir107. Hergün ise Suriye El Sabah gazetesinin verdiği haberin aslı olmadığını beyan etmiş “Mevzu bahis yüz Türk subayının Arap ordusuna

katılması keyfiyeti Türkiye'nin bu mesele karşısında aldığı tarafsız duruma muhaliftir.”

açıklamasını yapmıştır108.

Avram Leyon da Türkiye'de Filistin için subayların teşkilatlandığı haberlerinin AA tarafından yalanlandığını, dolayısıyla hükümetin Filistin meselesinde Yahudiler aleyhine oy verdiyse de Araplara askeri yardımda bulunmaktan yana olmadığının anlaşıldığını dile getirmiştir. Atilhan’ın bu girişimine resmen müsaade edileceğini zannetmediklerini de belirtmiştir. Atilhan'ın bir yabancı gazeteye, bu iş için hazır olduklarını, Filistin meselesinin bir Arap meselesi olmakla kalmayıp bütün Müslümanları birleştirdiğini açıkladığından bahseden Leyon, Atilhan’ın Yahudilere harp etmeye hazır milyonlarca Arap dururken bu işe bir avuç insanla girişmesini boşa zahmet olarak nitelendirecektir: “Cevat Rifat Atilhan'ın bu

hareketini şuna benzetebiliriz: Koskoca bir denize bir bardak su dökmekle acaba deniz fazlalaşır mı? Yabancı kimselere yardım yapacağına bu gayretini kendi memleketine hasretse daha faydalı bir iş görmüş olur, eğer kendileri bu maceraya atılmak için bu kadar hevesli ise kendi memleketinin dertleri çoktur, bu hevesini orada sarf etsin.”109 Atilhan ise bu konuda

kendisiyle yapılan bir röportajda şunları dile getirecektir: “Ben bu dava ile samimiyetle

alakadar olduğumu lazım gelen yerlere bildirdim. Bu haber Babıali hariç bütün dünyada derin akisler uyandırdı. Hükümetimizin vazife ve mesuliyetlerini müdrikim fakat Anglo-

106

“Bay Atilhan’ın Yersiz Bir Teşebbüsü”, La Boz De Türkiye, 15 Şubat 1948, S. 197, s. 216. Bu yayın organı, konuyla ilgili olarak şunları dile getirmiştir: “…Eski bir subay olan ve memleketin menfaatlerini bilmesi lazım

gelen Bay Atilhan, bu samimi alakasını lazım gelen yerlere bildirdiğini ilan etmekle, demokrat âlemin bir parçası olan Türkiye'nin menfaatlerine ne kadar hizmet edebileceğini pek kestiremiyoruz… C.R. Atilhan bu sözlerden sonra ezcümle şöyle demektedir: “Bu yolda çıkacak her meselede hayat ve istikbalimi memnuniyetle tehlikeye atmaktan çekinmeyeceğim.” Bay Atilhan'ın ve arkasında sürüklemek istediği arkadaşlarının hayat ve istikballerini memnuniyetle uğrunda vakfedecekleri bu gayenin milli menfaatlerimizden ne kadar uzak olduğunu ve haddi zatında ne derece boş olduğunu düşünürken bu sözlere gülememek elden gelmez.” Makalede ayrıca,

Arapların Türkleri nasıl arkadan vurdukları hatırlatıldıktan sonra şu ifadelere yer verilmiştir:

“Sonra Bay Atilhan, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasetini, hareketlerini laikliği kabul ettiğinden beri İslam sıfatı ile ayarlamadığını hatırlamıyor mu? Türk cemiyeti yirminci asrın zihniyetine uygun hareket ederken, Bay Atilhan'ın henüz dinî hislerin tesiri ile hareket edildiği Haçlı Seferleri devrinin zihniyetinden kurtulamadığı teessüf edilecek bir haldir”(aynı yer).

107

“100 Subayımız Filistin’e Gidecekmiş”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1948, Nu: 8521, s. 3. 108

“Yüz Türk Subayının Filistin'e Gideceği Haberi Asılsız”, Hergün, 6 Mayıs 1948, Nu: 171, s1. 109

Amerikan tipinde bir demokrasi yolunda ilerleyen memleketimizde de hür vatandaşların hak ve salahiyetleri hududunu da biliyorum. Kendi gönül rızaları ile bu davaya katılmak isteyen arkadaşlarımızın milli şerefimizi kıskançlıkla muhafaza edecek insanlar olmalarına dikkat ediyorum. Fakat henüz fiili bir teşebbüse girişilmiş değildir. Temenni edelim ki, Birleşik Milletlerin vicdanı bu haksızlığı idrak edip tamirine yeltensin. O zaman Asya ve Yakın Şark'ın huzuru ihlal edilmiş olmaz. Bu yolda çıkacak her meselede hayat ve istikbalimi memnuniyetle tehlikeye atmaktan çekinmeyeceğim. Ben şahsen Yahudi emperyalizminin aleyhtarıyım. Filistin meselesinde Arap mücadelesine bizden de gönüllü iştirak edecekler olabilir. Bu davada onların seciye sahibi olup olmadıklarını araştıracağım. Bu işi elbet kanun ve devletin yüksek menfaatlerini düşünerek yapacağız. Askerlikte uzun tecrübelerimiz kumanda ve kurnazlık taktiği bakımından çok faydalı olabilir. Şimdilik birçok emekli yüksek rütbeli askerlerden gönüllüler mevcuttur. Bu hareketimizi bütün Arap gazetecileri milletimize mahsus asil bir jest olarak karşıladıklarını söylüyorlar.”110

Gönüllü Türk Birliğinin kurulmasıyla ilgili haberler, Arap ülkelerinde büyük bir sevinç meydana getirmiş, Türkiye’de de bazı emekli subaylar bu birliğe başvurmuştur. Atilhan, Arap Birliği Genel sekreteri Abdurrahman Azzam Paşa’nın da onayladığı bu birliğin masrafları için Arap Birliğinden tahsisat istemiştir111. Rıfat N. Bali, bir İsrail kaynağına dayandırdığı iddiasında, Kudüs Müftüsü Hacı Emin El-Hüseyni’nin Atilhan’a gerekli tahsisatı gönderdiğini, ancak Türk hükümetinin müdahalesi üzerine Atilhan’ın bu girişimden vazgeçtiğini, Kudüs Müftüsü’nün gönderdiği parayı da kendi amaçları için kullandığını iddia etmiştir112.

Atilhan, “Her türlü imkânsızlık ve akıbetleri göze alarak, bütün varlığımı sarf ederek

cihad meydanına fedai bir Türk müfrezesi göndermek suretiyle…” başlayan sözleriyle

Filistin’e bir müfreze gönderdiğini belirtmiştir113. Ayrıca, Yeni İstiklal gazetesinde yayımladığı birkaç makalede, Filistin’e gönüllü birlik gönderdiğini, kendisinin de Filistin’e geçtiğini, fakat geç kaldığı için arkadaşları gibi cepheye gidemediğini belirtmiştir114. Kemal Kadir, Atilhan hakkında yazdığı bir yazıda, “1948 Arap İsrail harbinde kendi serveti ile temin

ettiği 300 Türk gönüllüsü ile cepheye hareket etmiş ve cephede tek başarı olarak birlik, bir Yahudi köyünü almıştır.”115 demektedir.

110

“Filistin’e Türkiye’den Gönüllü Gidecek mi?”, Tasvir, 2 Şubat 1948, Nu: 900, s. 5. 111

“Filistin’e Gidecek Türk Gönüllüleri”, Tasvir, 1 Mayıs 1948, Nu: 989, s. 2. 112

İDA, 258/9, 2 Şubat 1951 “Cevat Rifat Atilhan” başlıklı belge. 113

Atilhan, Tarih Boyunca İslam Hâkimiyeti ve Uğradığı Suikastlar, Kitsan Matbaacılık, İstanbul 1979, s. 183.

114

Atilhan, “Ortadoğu’daki Kanserin Tasfiyesine Doğru”, Yeni İstiklal, 29 Ocak 1964, Nu: 153, s. 2. 115

Cepheye gönderilen müfreze konusunda, Irak’ın Ankara eski Büyükelçisi İbrahim Akif Alus Bey’i şahit gösteren Atilhan, kendisinin Filistin’e gönderdiği gönüllüleri gören İbrahim Akif Bey’in “Çok mütehassis olduğunu ve bu hislerini her fırsatta izhar ettiğini” belirtmektedir. Atilhan, adı geçen büyükelçinin açık adresini vererek merak edenlerin gidip sorabileceğini de vurgulamış ve “Gönül bütün Müslümanların müşarünileyh gibi halis ve

kadirşinas olmasını o kadar istiyor ki…” demiştir116.

Atilhan, silahlı mücadelede destek konusunda sadece Filistin ile sınırlı kalmamıştır. Cezayir konusunda dile getirdiği hassasiyetlerini ayrıca Tunus için de belirtecektir. Fransızların Tunus’ta yaptıkları karşılığında oraya da gönüllü gitme taraftarı olacaktır. Tunus halkına seslenerek “…Zonguldak’ı işgal etmiş olan Fransızlara kafa tutmuş bir cephenin

kumandanı, yetmişlik bir asker yazıyor… Sizi saflarımıza iltihak etmeye davet etmiştim. Çoluk çocuk ve ana vatanınızı bir daha görmemek üzere silahlarınızla bize iltihak etmiş ve bir siperde, bir sancak altında beraber harp etmiştik. İşte bu Fransızlara karşı… Türk bunu unutmadı. Şimdi siz de bu yetmişlik askeri saflarınıza çağırınız koşa koşa gelir şahadet şerbetini içerim. Bu yazı, dört Yahudi uşağının değil, otuz milyon Türkün ruhuna tercümandır buna da inanınız!” diyecektir117. Aslına bakılırsa Milli Mücadele’de önemli roller üstlenmiş bazı askerlerde böyle Atilhan’daki gibi bir temayül dikkat çekicidir. İster buna macera densin, ister bir idealizm… Atilhan, bu konudaki bir bilgiyi şu şekilde nakletmektedir:

“İstiklal Harbimiz sona erer ermez, Milli Mücadele'nin sayılı kahramanlarından Niğde eski Mebusu Albay Halil Nuri Bey, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Albay Hüsamettin Ertürk'e müracaat ederek, ‘Türkiye'yi kurtardık, şimdi sıra diğer Müslüman milletlere geldi. Cezayir'in halâsı için teşkilat yapalım, gönüllü toplayalım, biz de onlara yardım edelim’ dedi. Aralarında görüştüler ve bir karara vardılar. Birçok gönüllü kaydedildi. Fakat Rif kahramanı eşsiz mücahid Abdülkerim'in Cezayir'i terki üzerine bu faaliyet durdu. Ben de 1948'de fiilen Filistin Harekâtı’na iştirak ettim ve elimden geldiği kadar çalıştım. Bu iki misal Türk Milletini İslam âlemi nazarında temize çıkarmaya kâfidir.”118 Ancak Atilhan, başka bir yazısında Cezayir’e gitmelerine resmî makamlar tarafından izin verilmediğini belirtmektedir119.

116

Atilhan, Tarih Boyunca İslam Hâkimiyeti, s. 155. 117

Atilhan, “Cezayir’den Sonra Tunus”, Yeni İstiklal, 9 Ağustos 1961, Nu: 34, s.2. 118

Atilhan, “Biz, Komşularımız ve İslam Dünyası”, Yeni İstiklal, 4 Aralık 1963, Nu: 145, s.2. 119

Benzer Belgeler