• Sonuç bulunamadı

Bilimsel  araştırmalar  gerçekleştirilirken  genel  anlamda  iki 

yöntembilimden  bahsedilmektedir.  Nicel  ve  nitel  yaklaşımlar  olarak  ifade  edilen  bu  iki  yöntembilimin  temel  amacı  ‘gerçeği’  anlamak,  açıklamak  ve  yorumlamak için bilimsel bilgi üretmektir.  

Günümüzde  doğa  bilimlerinde  ve  sosyal  bilimlerde  yaygın  olarak  kullanılan  nicel  yöntembiliminde  pozitivist  paradigmanın  etkin  olduğu 

görülmektedir.  Nitekim  Pozitivizm,  doğa  bilimlerinin  davranışının 

algılanmasında  ve  onun  tanımlanmasında  temel  oluşturmuştur  (Howe  ve  Eisenhart,  1990:  4).  Pozitivist  paradigma,  epistemolojik  bakımdan  esasici  bir  bilgi tanımı yaparken, ontolojik bakımdan tekil doğruları savunmaktadır. Akla  ve gözleme dayalı bir anlayışın ürünü olan pozitivist paradigma, nesnelliği ve  indirgemeyi  temel  görmektedir.  Bir  dış  gerçekliğin  var  olduğunu  ve  bu 

gerçeğin  niceliksel  açıdan  tanımlanabileceğini,  anlaşılabileceğini  ve 

yasalaştırılabileceğini kabul etmektedir. Deneyciliğin ve gerçekçiliğin ilkelerini  nesnel  biçimde  oluşturur.  Bu  anlayışa  göre  görüngüler,  onları  kapsayan 

etkenlerden  bağımsız  hale  getirilerek  ölçülebilir  ve  gözlenerek 

sayısallaştırılabilirler.  Bağımlı,  bağımsız  veya  kontrol  değişkenleri  olarak  algılanabilirler  (Karasar,  1999:  60–61).  Böylelikle  sahip  olunan  bir  yasa  ve  ön  koşullarla birlikte ileriye dönük ne olacağı kestirilebilir. Çünkü bilim, deneysel 

temelli rasyonel ve nesnel olan bir girişim olarak görülmektedir (Kuş, 2003: 5– 8).  Bütüne  ait  olanlarla  ilgili  çıkarım  yapma  ve  karara  varma  süreci,  bütün  hakkındaki bilgi veya inançlar aracılığıyla işletilir (Bulduk, 2003: 9) ve bir dizi  durumla ilgili davranış biçimlerinin öngörülmesine yönelik neden‐sonuç ilişkisi  ortaya konmaya çalışılır (Onwuegbuzie ve Leech 2003: 4–5; Yıldırım ve Şimşek,  2006:  26). Yasaların  oluşturulması  ve  genellenebilir  bilgi  edinimi  için  nesnellik  ve  nedensellik  önemlidir.  Teoriden  çıkarılan  hipotezler,  doğrulama  ya  da  yanlışlama  yoluyla  sınanırlar.  Tarama  veya  deneysel  süreçten  elde  edilen  veriler  çözümlenir  ve  hipotez  düzleminde  kurulan  nedensel  ilişki  doğrulanır  veya yanlışlanır (Karasar, 1999: 13).  

Diğer  yandan  pozitivist  paradigma,  doğa  bilimlerinde  olduğu  kadar  sosyal  bilim  alanlarının  oluşumunu  ve  bilimsel  araştırma  anlayışlarını,  epistemolojik  ve  yöntembilim  bakımından  şekillendirmede  de  etkili  olmuştur.  Yıldırım  ve  Şimşek  (2006:  29–30)  bu  süreçte,  sosyal  bilimler  alanındaki 

araştırmacıların  doğa  bilimlerinin  pozitivist  paradigmasına  göre 

yetiştiklerinden  uzun  bir  dönem  alternatif  bir  başka  paradigma  oluşmadığını  vurgulamışlardır. Bu nedenle doğa bilimlerinin ilke ve yöntemleri kullanılarak  sosyal  bilimler  araştırmaları  gerçekleştirile  gelmiştir.  Sosyal  bilimlerdeki  kavramların soyut olmasından ötürü operasyonel tanımlamalar yapılmakta ve  onlardaki  değişim  ve  değişim  dereceleri  ölçülebilir  hale  getirilmektedir.  Araştırmaların  bilimsel  olması  kaygısından  ve  nedensellik  ilkesinden  yola  çıkılarak  kontrol  edilebilir  ortamlarda  nicel  veriler  elde  edilmeye  çalışılmaktadır.  Aynı  zamanda  bu  amaçla  sosyal  bilimlere  özgü  istatistikî  yöntemler geliştirilmiştir (Kuş, 2003: 13–14).  

Ancak, yirminci yüzyılın başlarına kadar süren bu durum sosyal bilimler  alanındaki  gelişimin  bir  sonucu  olarak  değişiklik  göstermeye  başlamıştır.  Çünkü  insani  ve  sosyal  görüngülerin  birbirleri  ile  doğrusallıktan  öte  bir  durumda  ilintili  olduğu,  bilginin  oluşturulması  ve  sunulmasında  bir 

doğruluğun  olmayabileceği,  yaygın  anlamdaki  nesnelliğin  sorgulanabilir  ve  algılandığından  farklı  öğeleri  barındırabileceği  özellikle  değer  bağlamında  tartışılmaya başlamıştır (Spooner, 2002). Nitekim Yıldırım ve Şimşek (2006: 28– 30), sosyal bilimlerin doğasına daha uygun olduğu öne sürülen yeni kavramlar  ve  yaklaşımlar  üretildiğini,  bunun  bir  sonucu  olarak  da  nitel  yöntembilimin  ortaya çıktığını ifade etmektedirler. Pozitivist paradigmadan dönüşümle ortaya  çıkan  post‐pozitivist  paradigmanın  temel  niteliklerinde  farklar  söz  konusu  olduğunu  vurgulamaktadırlar.  Bu  bakımdan  post‐pozitivist  paradigmada  evren; etkileşimsiz, kendi içinde tekdüze, farklı ve kendine özgü sistemlerin bir  toplamı değildir. Değişkenlik, çeşitlilik ve karşılıklı etkileşim bütün sistemin ve  görüngülerin doğal özelliği olarak görülmektedir. Çünkü sistem kendine özgü  özellikler  geliştirir.  Sistemlerin  basitten  karmaşığa  doğru  hiyerarşik  sınıflandırılmasından ziyade öngörülemez biçimde karşılıklı sınırlılık, etkileşim  ve hareketlerle belirlenen düzenleri vardır. Buna bağlı olarak evren mekanik bir  obje gibi belirli bir düzende devinim göstermez, bileşenlerinin ayrıştırılıp tekrar  bir süreçle yerlerine yerleştirilebilen bir mekanik biçimde algılanmaz ve her şey  birbiri  ile  ilintili  olup  her  parça  bütünün  bilgisini  taşır.  Dolayısıyla  evrende  matematiksel  modellerin  oluşturulması  veya  herhangi  bir  sistemin  davranışı  önceden  kestirilebilir  olması  söz  konusu  değildir.  Olasılıklar  bilinebilir,  ancak  kesin  sonuçlar  ve  gelecek  kestirilememektedir.  Bir  diğer  yandan  parçalar  arasında  ilişkilerin,  birbirinin  nedeni  olmak  yerine  belki  karşılıklı  etkileşerek  geliştiği  veya  değiştiği  anlayışı  hâkimdir.  Sistemler,  sayısal  değişimlerden  çok  nitel  değişimi  yansıtacak  şekilde  çeşitlilik,  açıklık,  karmaşıklık,  karşılıklı  nedensellik ve belirsizlik gösterirler. Bu bağlamda gözlemci ve gözlenen kesin  sınırlarla  birbirinden  ayrılmaz  ve  gözlemci  gözlenenden  soyutlanmış  biçimde  uzak olamaz. Kısaca nesnellikten ziyade daha öznel bir duruşun kabul gördüğü  söylenebilir.

Sayıları  hızla  artan  nitel  araştırmaların,  farklı  disiplinlerden  araştırmacılar  (eğitim  bilimleri,  kültürel  incelemeler,  dilbilim,  antropoloji,  psikoloji ve sosyoloji gibi) tarafından çeşitli biçimlerde tasarlanıp yürütüldüğü  görülmektedir.  Buna  bağlı  olarak  ta  nitel  araştırma  ve  nitel  veri  çözümleme  türleri  geniş  dağılıma  sahip  bir  çeşitlilik  göstermektedir.  Bu  bağlamda  nitel  araştırma yapmaya ilişkin en büyük güçlüklerden biri, bu araştırmalara ilişkin  özellikle  de  veri  çözümlemesi  konusunda,  nicel  araştırmalarda  olduğu  gibi  ‘standart’  süreçlerin  bulunmayışıdır.  Ancak,  nitel  veri  çözümlemelerinde  nicel  analizde olduğu gibi standart süreçlerin ve adımların olmaması, nitel araştırma  desenlerinin  ‘bilimsel’  ölçütlerden  yoksun  olduğu  anlamına  gelmediği  de  bilinmelidir  (Steinke,  2004;  Schofield,  2002;  Maxwell,  2002;  Lincoln  ve  Guba,  2002;  Seale,  1999;  Kvale,  1995;  Miles  ve  Huberman,  1994;  Dey,  1993;  Kirk  ve  Miller, 1986).  

Şimdiye  kadar  yapılan  açıklamalar  ışığında  bu  araştırma;  doğal  ortama  duyarlı  olunması,  bütüncül  bir  yaklaşımın  izlenmesi,  algıların  ortaya 

konmasına  imkân  verilmesi,  nitel  verilerle  tümevarımcı  analizin 

gerçekleştirilmesi  ve  araştırma  deseninde  esnekliğin  olması  gibi  temel 

özellikleri  taşıması  nedeniyle  nitel  araştırma  yaklaşımı  anlayışıyla 

tasarlanmıştır.  Bu  nedenle,  bu  bölümün  başlığı  nicel  araştırma  yöntembilimi  geleneğinde  olduğu  gibi  “araştırma  deseni”  olarak  değil  de  “araştırma  yaklaşımı” olarak adlandırılmıştır.  

Araştırmada, nitel araştırma yöntembiliminin disiplinler arası anlayışıyla  gerçekleştirilmesinin  yanı  sıra  nicel  yöntembilimin  öngördüğü,  gerektiğinde  bilimsel yöntemler çerçevesinde sayısallaştırma kaygılarına ve bilimsel sorulara  cevap  verecek  gereklilikler  yerine  getirilerek  yöntem  çeşitlemesine  (method  triangulation)  gidilmiştir.  Nitekim  günümüzde  araştırmacılar,  çalışmalarında  nicel  ve  nitel  yöntembilim  tekniklerinin  bir  arada  olduğu  karıştırılmış  yöntemler (mixed model/method) kullanabilmektedirler (Morse, 2005, Bazeley, 

2002;  Onwuegbuzie  ve  Leech  2003;  Onwuegbuzie,  2000;  She  ve  Fisher,  1998;  Chen, Taylor ve Aldridge, 1998; Creswell, 1994). 

Araştırmaya  nitel  araştırma  desenlerinden,  yaygın  kullanım  ifadesiyle, 

teknik  eylem  araştırması  yaklaşımı  yön  vermiştir  (Yıldırım  ve  Şahin,  2006:  296–

306).  Çünkü  eylem  araştırmalarında,  nicel  veri  toplama  yöntemlerinin  daha  rahat biçimde kullanılması söz konusudur. Teknik eylem araştırması yaklaşımı,  önceden  belirlenmiş  kuramsal  bir  çerçeve  içerisinde  bir  uygulamayı  değerlendirmeyi amaç edinmektedir. Eylem araştırmaları uygulayıcının kendisi  tarafından yapılabileceği gibi dışarıdan bir araştırmacı tarafından da yapılabilir.  Ancak bu araştırmadaki uygulama araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiştir.  

Bilimsel  araştırmalarda  geçerlik  ve  güvenirlik  önemli  bir  konudur.  Bu  araştırmada, hem araştırma sürecinin tasarımlanmasında hem de veri toplama  araçlarının  hazırlanmasında,  nicel  ve  nitel  araştırma  anlayışları  çerçevesinde  gerekli  geçerlik  ve  güvenirlik  analizleri/stratejileri  yürütülmüştür.  Yapılan  bu  analizler  ve  uygulanan  stratejiler  hakkında  ilgili  başlıkların  altında  gerekli  açıklamalar  yapılmasına  rağmen  genel  olarak  burada  da  değinmenin  yararlı  olacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda; araştırma sonuçlarıyla gerçeğin doğru  biçimde temsil edilebilmesi için, diğer deyişle nitel araştırma yaklaşımında yer  alan  inandırıcılık  unsuruna  (nicel  araştırmalardaki  benzer  karşılığı  iç  geçerlik)  yönelik; uzun süreli etkileşim,  derin odaklı veri toplama, çeşitleme ve uzman  incelemesi  yöntemlerinden  yararlanılmıştır.  Sonuçların  uygulanabilirliği  noktasında  aktarılabilirlik  (nicel  araştırmalardaki  benzer  karşılığı  dış  geçerlik)  özelliğini  sağlamak  için  amaçlı  örneklem  seçimi  ve  ayrıntılı  betimleme  yöntemleri  kullanılmıştır.  Tutarlılık  (nicel  araştırmalardaki  benzer  karşılığı  iç 

güvenirlik)  sağlamak  için;  tutarlık  incelemesi,  yansız  olmaya  yönelik  (nicel 

araştırmalardaki benzer karşılığı dış güvenirlik) teyit incelemesi yöntemlerinden  yararlanılmıştır (Yıldırım ve Şimşek, 2006: 264–274).  

Nitel araştırmalarda araştırmacının rolünün ne olduğunun tanımlanması  önem arz etmektedir.  Bu bakımdan araştırmada araştırmacının üstlendiği rol ve 

sorumluluklar;  araştırma  sürecinin  tasarımlanması,  yürütülmesi  ve 

sonlandırılması;  uygulama  sürecinin  tasarımlanması, ortamların  oluşturulması  ve  yürütülmesi;  değerlendirmelerin  yapılması  ve  gerçekleştirilenlerin  raporlaştırılması  şeklinde  ifade  edilebilir.  Araştırmacının  kendine  ait  görüşleri,  toplanan  verilerin  çözümlenmesinden  sonra  yorumlama  aşamasında  dâhil  edilmiştir. 

Araştırma  süreci  araştırmacı  tarafından  özgün  olarak  tasarlanmıştır.  Bu  kapsamda  bir  çalışma  grubu  oluşturulmuştur.  E‐Portfolyo  sürecindeki  öğrenenlerin  tutumlarındaki  ve  öğrenme  algılarındaki  dönüşüm  araştırılmaya  çalışılmıştır. Araştırma sürecinin sembolik gösterimi Şekil 2’de sunulmuştur.                          Şekil 2. Araştırma Sürecinin Sembolik Gösterimi  Veri  Çözümü  Bulgular  Yorum  Yaklaşım  WWW ePortfolyo    Portal        e‐ Portfoly o  Ö ğ re tim                       Süre ci   Alg ı Tu tu m Çalışma Alanı Tasarımı Öğrenen Tutumu  Öğrenen Algısı Ça lı şma  Gru b u   Veri  Toplam a  Süreci   GÜ VE N İRL İK GE Ç E RL İK  

Araştırmada,  öncelikle  çalışma  alanı  tasarımı  yapılmıştır.  Bu  çerçevede  nitel  araştırma  yaklaşımında  araştırmaya  ve  yürütülecek  e‐portfolyo  sürecine  ilişkin  hazırlıkların  tamamlanması  ve  kararların  alınması  gerçekleştirilmiştir.  Çalışma grubu, e‐portfolyo öğretim sürecine dâhil edilerek süreç başlatılmıştır.  Bu  süreçte  odak  noktası  tutum  ve  algı  üzerine  gerçekleştirilmiştir.  E‐Portfolyo  öğretim  yaklaşımıyla  tasarımlanan  portal  aracılığıyla  WWW  üzerinden  e‐ portfolyo  oluşturma  çalışmaları  yürütülmüştür.  Buna  paralel  olarak  veri  toplama  süreci  işletilmiş  ve  bu  kapsamda;  süreç  öncesi  ve  sonrasında  geliştirilen  tutum  ölçeği  uygulanarak  nicel  veriler  toplanmış,  süreç  boyunca  portalda  yer  alan  çeşitli  veri  tabanları  yardımıyla  ve  süreç  sonunda  yapılan  görüşme  aracılığıyla  nitel  veriler  elde  edilmiştir.  Elde  edilen  tüm  veriler  toplanma  amaçları  ve  yöntemleri  çerçevesinde  çözümlenmiştir.  Nicel  veriler  yöntembilimde  yer  alan  istatistiksel  işlemlere,  nitel  veriler  ise  nitel  içerik  analizine  tabi  tutulmuştur.  Bulguların  tümü  öğrenci  algısı  ve  tutumu  doğrultusunda yorumlanarak/dönüştürülerek araştırma sonuçlarına ulaşılmaya  çalışılmıştır.  Tüm  bu  süreçler  işletilirken  aynı  zamanda  araştırma  yaklaşımı  bağlamında geçerliliği ve güvenirliği sağlayan stratejiler yürütülmüştür.