• Sonuç bulunamadı

2.4. Medyada Hakikatin Üretilmesi: Kanaat Teknisyenlerinin Komplo Teorileri

3.1.1. Araştırmanın Sorunsalı

Türkiye’de akademik tez düzeyinde pek az çalışılmış buna karşın siyasal hayatın demirbaş unsurlarından biri haline gelmiş komplo teorileri hakkında çalışma yapmanın güncel siyasetin üretim araçlarının motivasyonlarını anlama çabasına yardımcı olacağı düşünülmüştür. Böylelikle komplo teorilerinin tarihte modern siyasal hayatta ilk ortaya çıkışı ve tarihsel kullanımı gözetilerek komplo teorilerinin bilgi-iktidar ilişkisi bağlamında iktidar stratejileri üretmenin bir pratiği olarak okunabileceği gündeme getirilmektedir. Bu bakımdan çalışma, 21. yüzyılın neoliberal gereklerini yerine getirmek üzere sisteme entegrasyon çabasına girişmiş bir Türkiye’nin idare edilişinde komplo teorilerinin ne kadar yer tuttuğunu görebilmek için okunaklılık perspektifi geliştirilebileceğini öne sürmektedir.

Böyle bir perspektifin komplo teorileri üzerinden geliştirilme arzusu ise komplo teorilerinin Türkiye siyasal kültüründe sahip olduğu yaygın kullanım potansiyelinin merak edilmesinden doğmuştur. Bununla birlikte komplo teorileri bağlandıkları eskatolojik mit sebebiyle birçok kurucu sembol, kod, duygulanım, akıl yürütme pratiği hakkında gösterge içermektedir. Bunun anlamı, aslında komplo teorilerinin politik bir röntgen sonucunu okumak için çok uygun bir araştırma nesnesi olmasıdır. Bu sebeple komplo teorilerinin hangi kalemden çıktığı, iktidar stratejilerini okurken kimin nasıl bir rol oynadığını çözümleme bakımından önem taşımaktadır. Araştırma çerçevesinde analiz örneklemi medyadaki kanaat teknisyenlerinin köşe yazılarından seçilmiştir. Bu seçimin amacı, bilgi-iktidar ilişkisinde medya-sermaye-iktidar dinamiğinin etkisi bağlamında komplo teorilerinin yönetim pratiği içerisinde ne tür katkılar sağladığının okunaklı hale getirilmesidir.

Bu çalışmanın öncül varsayımı, bilgi-iktidar ilişkisi bağlamında komplo teorilerinin bir yönetimsellik aracı olarak kullanılabileceği/kullanıldığı iddiası üzerine kuruludur. Söz konusu iddia, 18. yüzyıl itibarıyla modern siyasal hayatın vazgeçilmez

bir gündemi haline gelen komplo teorilerinin hemen her dönemde siyasal iktidar stratejilerinin bir kurgusu olarak kullanılagelmesine dayanmaktadır. Bu bağlamda; komplo teorilerinin bir güvenlik teçhizatı gibi önünü alma ve bastırma aracı olarak kullanılması ve yarattığı etkiler, neoliberalizm açılımı ve ardından Michel Foucault’nun yönetimsellik kavramı çerçevesinde tartışıldı. Neoliberal çağın maddi koşulları uyarınca ekonomi-politik koşulların yeniden yapılandırılması dahilinde toplumsalın da yeniden düzenlendiği ve buna uygun bir hakikat rejimi tesis edildiği üzerinde duruldu. Öyleyse söz konusu kapsamdan yapılan bir çıkarım şöyle ifade edilebilir: Çağın yönetim pratiğini kavramada temel ilke, güvenlik gerekçe gösterilerek olağan koşullarda yapılamayacak düzenlemeler için olağanüstü hallerin yaratılmasıdır. Bu uzun vadeli bir inşa sürecidir ve süreklilik arz etmektedir. Araştırma kapsamında bu uzun vadeli inşa sürecine dair bir izlek sunmak üzere dört yıla yayılan bir vakıa seti oluşturulmuştur. Her biri yönetimsellik krizi olarak tanımlanabilecek bu olaylar Türkiye’de toplumsalın yeniden kurgulandığı bir periyodun en çarpıcı örnekleridir. Araştırma, vakıa setindeki olaylar bazında krize giren siyasal iktidarın nasıl reaksiyon verdiğini ve komplo teorilerinin yönetimselliğin bir aracı olarak kullanılması pratiğini, idari yapının neoliberal paradigmadaki dönüşümü kapsamında gündeme getirmektedir.

Bu uzun inşa sürecinin sürdürülmesi için yönetim anlayışının da karşılıklılığı içermesi gerekmektedir. Foucault’nun hukuki, disiplinci mekanizmalarla güvenlik mekanizmalarını ayırdığı nokta işleyiş kipleri yani -güvenlik mekanizması özelinde söylenecek olursa-, devlet aklı ve kendilik tekniğinin ortak bir rasyonalitede buluşarak özneyi hakikat rejimine dahil etmek ve nesneleştirmekti. Komplo teorilerinin, güvenlik mekanizmasının içerdiği işleyiş kipiyle uyumlu olduğu ve bu bağlamda tahakküm ilişkisini -eğer böyle bir ayrım söz konusu ise- mikro ve makro ölçekte kurarak yönetimsellik pratiğine katkı sağlayan etkisi üzerinde duruldu. Ve nihayet bir hakikat rejimi kurmak için komplo teorilerinin doxic düzende yarattığı tesir vurgulandı. Çağın ulus-devletlerinin neoliberal koşullara paralel biçimde değişen fonksiyonu dahilinde güvenlik-kimlik-sadakat kompleksine uygun bir vatandaş kimdir? güncellemesi yapma zorunlulukları bir kez daha anımsandığında komplo teorilerinin hangi siyasal tartışmalar içerisinde, kimler tarafından, nasıl ifade edildiği önem kazanmaktadır. Bu tespit dahilinde, neoliberal paradigmadaki yönetim rasyonalitesinin gereği olan esneklik ile komplo teorisi formuna içkin esneklik arasındaki güçlü bağ kavranabilir. Böylelikle öne sürülen varsayımdan hareketle araştırmanın vaat ettiği hedef şudur: Türkiye’de

toplumsal dönüşüm süreci ve kriz anlarında, statüko tarafından komplo teorisi kullanımı devlet-yurttaş ilişkisinin yeniden tanımlanmasında düzenleyici bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda nüfusun nasıl kırılganlaştırıldığı ve bu kırılganların nasıl yönetildiği hakkında bir tahayyül geliştirmek üzere köşe yazıları analiz edilmiştir. Bu sebeple kanaat teknisyenlerinin bilgi-iktidar ilişkisinin yeniden üretimine yaptıkları katkı komplo teorileri bağlamında incelenmiştir.

1980 sonrası Türkiye’de hem medya-sermaye-iktidar ilişkisindeki hem de köşe yazarının konumundaki değişim unutulmaksızın 2002’den bu yana süregelen medyadaki neoliberal muhafazakâr dönüşüm takip edildiğinde hakikat rejiminin nasıl işlediği anlaşılabilir. Bu süreçte bilindiği gibi tabloid yayıncılık giderek yaygınlaşmış ve haberin/muhabirin vasatlaşmasıyla birlikte köşe yazarları öne çıkmış ve sayıları da artmıştır. Komplo teorilerinin Türkiye’deki bolluğunun belki de en temel açıklaması budur. Köşe yazarı ile iktidar seçkinleri arasındaki yakın ilişki, köşe yazılarında rastlanan güvenlik politikası anlayışının nedenselliğini de okunaklı hale getirmektedir. Çünkü bir köşe yazarının önce kanaat teknisyeni olması sonra da güvenlik entelektüeli gibi mesai harcaması, komplo teorisi içeren köşe yazılarının devlet aklı ve kendilik tekniğini ortak bir rasyonalitede buluşturan ilişkinin keşfedilmesiyle açıklanabilir. Araştırma, bu ilişkinin dört yıl boyunca komplo teorisi boyutuyla sürdürüldüğünü gündeme getirmektir. Bu sebeple köşe yazılarındaki komplo teorilerinin, egemenden yana hakikat rejimine katkı sağlaması üzerinde durulmaktadır. Doxic düzende hakim ve tabi olan arasındaki tahakküm ilişkisinde sembolik iktidar ve sembolik şiddetin yeniden üretimine kanaat teknisyenlerinin sağladığı katkının izi sürülmüştür. Bu analiz Eleştirel Söylem Analizi (ESA) yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir.