• Sonuç bulunamadı

H1: Katılımcıların baba meslekleri ile icra ettikleri meslek arasında bir ilişki vardır. H2: Meslek ile çocuk sayısı arasında bir ilişki vardır.

H3: Meslek ile aylık gelirin büyük kısmının harcandığı yer arasında bir ilişki vardır H4: Meslek ile mobilya tarzı arasında bir ilişki vardır.

H5: Meslek ile boş zaman kullanımı arasında bir ilişki vardır. H6: Meslek ile yapılmak istenen spor arasında bir ilişki vardır.

H7: Meslek ile en çok izlenen televizyon programı arasında bir ilişki vardır. H8: Meslek ile tercih edilen kitap türü arasında bir ilişki vardır.

H9: Meslek ile tercih edilen müzik türü arasında bir ilişki vardır. H10: Meslek ile takip edilen dergi türü arasında bir ilişki vardır. H11: Eğitim düzeyi ile günlük gazete okuma arasında bir ilişki vardır. H12: Eğitim düzeyi ile müze ziyareti arasında bir ilişki vardır.

H13: Eğitim düzeyi ile sinemaya gitme arasında bir ilişki vardır.

H14: Eğitim düzeyi ile Klasik Batı Müziği bilme arasında bir ilişki vardır. H15: Eğitim düzeyi ile ünlü tabloları bilme arasında bir ilişki vardır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ARAŞTIRMA BULGULARI

4.1. Sosyo-Demografik Özellikler

Bu araştırma Denizli ilinde ikamet eden orta sınıf(lar)a mensup, farklı cinsiyet,

doğum yeri, meslek, öğrenim ve gelir düzeylerinden 18 yaş ve üzeri katılımcılardan oluşmaktadır. Bu bakımdan öncelikle Denizli ilindeki orta sınıf(lar)ın genel görünümü hakkında bir fikir sahibi olabilmek adına, araştırmaya katılan orta sınıf(lar)a mensup üyelerin demografik görünümüne bakmak gereklidir.

Tablo 4: Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Kadın 123 49,2 49,2 49,2

Erkek 127 50,8 50,8 100,0

Total 250 100,0 100,0

Örneklem grubuna girenlerin %49,2’si (123) kadın, %50,8’i (127) erkektir. Dolayısıyla örneklem grubu toplumsal cinsiyet açısından birbirine çok yakın oranlarda temsil edilmektedir. Katılımcıların cinsiyet oranlarının birbirine yakın olması aynı zamanda örneklem grubunun temsil gücünü de arttırmaktadır.

Tablo 5’ te katılımcıların yaş dağılımları görülmektedir. Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların %59,2’sini 26-40 yaş grubu oluşturmaktadır. Bu grubu takiben %25,2 ile 41-55 orta yaş grubu, %8,8 ile 56 yaş ve üzeri grup, %6,8 ile 18-25 genç yetişkin yaş grubu yer almaktadır.

Araştırmanın aktif olarak çalışan grupla yapılmasına dikkat edilmiş, bu bakımdan araştırmaya 18 yaş altı bireyler dahil edilmemiştir. Tabloya genel olarak bakıldığında da araştırmanın evrenini temsilen seçilen örneklem grubunun %91,2’sinin, çalışma yaşamında aktif olarak çalışan 18-55 yaş grubundan oluştuğunu görebiliriz.

Tablo 6: Katılımcıların Medeni Durumu

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Bekâr 86 34,4 34,7 34,7

Evli 151 60,4 60,9 95,6

Boşanmış 9 3,6 3,6 99,2

Eşi vefat etmiş 2 ,8 ,8 100,0

Total 248 99,2 100,0

Cevap Vermeyenler 2 ,8

Total 250 100,0

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların medeni durumlarını gösteren tabloya bakıldığında, %60,4 oranla katılımcıların büyük çoğunluğunun evli olduğu görülmektedir. Diğer yandan katılımcıların %34,4’ü bekâr, %3,6’sı ise boşanmıştır. Eşi vefat etmiş olan katılımcıların oranı oldukça düşüktür (%0,8).

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

18-25 17 6,8 6,8 6,8

26-40 148 59,2 59,2 66,0

41-55 63 25,2 25,2 91,2

56 ve üzeri 22 8,8 8,8 100,0

Tablo 7: Katılımcıların Çocuk Sahibi Olma Durumları ve Çocuk Sayıları

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Bir 37 14,8 25,9 25,9 İki 73 29,2 51,0 76,9 Üç 29 11,6 20,3 97,2 Dört 3 1,2 2,1 99,3 Beş ve üzeri 1 ,4 ,7 100,0 Total 143 57,2 100,0 Cevap Vermeyenler 107 42,8 Total 250 100,0

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların %57,2’si (143) çocuk sahibidir. Bunun yanı sıra belirtmek gerekir ki; %42,8 (107) oranla “cevap vermeyenler” olarak görülen katılımcılar aslında çocuk sahibi olmayanları temsil eder. Yani herhangi bir kayıp veri yoktur. Çocuk sahibi olan katılımcıların çocuk sayılarını gösteren tabloya baktığımızda, “iki” çocuklu katılımcıların oranı %29,2 ile diğerlerine göre daha ağırlıktadır. “Bir” çocuğa sahip olanların oranı %14,8, “üç” çocuğa sahip olanların oranı %11,6, “dört” çocuklu katılımcıların oranı %1,2 ve “beş ve üzeri” çocuğa sahip olanların oranı ise %0,4’tür. Burada “dört” ve “beş ve üzeri” çocuğa sahip olanların dikkat çekici bir şekilde oldukça düşük bir oranda olduğunu görmemiz gerekir. Tablonun geneline bakıldığında “bir”, “iki” ve “üç” çocuklu ailelerin toplam oranı %55,6 iken “dört” ve “beş ve üzeri” çocuğa sahip olanların toplam oranı %1,6’dır (Toplam %57,2).

Bu durumu Bourdieu’cü bir perspektifle açıklayacak olursak; öncelikle Bourdieu’ye göre toplumsal hiyerarşi bilincinin en belirgin olarak görüldüğü yerlerden biri evliliktir ki; Bourdieu pek çok kez evlilik stratejilerinden bahseder ve bu konuda katı bir tutum sergiler. Çünkü ona göre; evliliğin temel işlevlerinden biri temel bir yatırım mekânı olması ve mal varlığını tehlikeye atmadan soyun devamlılığını sağlamasıdır. Aynı zamanda evlilik toplumsal hiyerarşide yükselebilmenin de bir stratejisidir. Sembolik sermayenin arttırılmasının bir yoludur. Bu bakımdan daha önce de ifade ettiğimiz gibi, “evlilik stratejileri” vasıtasıyla devreye girebilen “doğumları kontrol altında tutma stratejileri” özellikle orta sınıf(lar)da çok belirgin olarak karşımıza çıkar. “Gelirini

sayısını düşürmesi gerekir. Dolayısıyla bu da doğumların sınırlandırılmasını beraberinde getirir”. Aynı zamanda Bourdieu, “küçük burjuvazinin, sayısal olarak çok üreyen proletaryanın çoğalma yeteneğinden vazgeçtiğini ve “seçici bir üremeyi” tercih ettiklerini” de belirtir (2017a: 488-489). Bu durum ise, araştırmanın örneklem grubunu

oluşturan katılımcıların neden daha az sayıda çocuk sahibi olmalarını da açıklayabilir.

Tablo 8: Katılımcıların Doğum Yeri

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Köy 49 19,6 19,6 19,6

Kasaba/ilçe 64 25,6 25,6 45,2

Şehir 110 44,0 44,0 89,2

Büyükşehir 27 10,8 10,8 100,0

Total 250 100,0 100,0

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların doğum yerlerini gösteren tabloya bakıldığında, %44,0 oranla büyük çoğunluk şehir doğumludur. Katılımcıların %25,6’sı kasaba/ilçe, %19,6’sı ise köy kökenlidir. En düşük oran ise %10,8 ile büyükşehir doğumlu katılımcılardan oluşmuştur. Ayrıca kasaba/ilçe ve köy kökenli olanların büyük çoğunluğunu Denizli’nin yerlileri oluşturmakla birlikte çeşitli illerin köy ve kasabalarından da göçler yaşandığını anket uygulaması sırasında yapılan küçük görüşmeler sayesinde söyleyebiliriz.

Tablo 9: Katılımcıların Denizli’ye Nereden Geldiklerinin Dağılımı

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Denizli'nin yerlisiyim 127 50,8 51,2 51,2

Başka bir şehirden 121 48,4 48,8 100,0

Total 248 99,2 100,0

Cevap Vermeyenler 2 ,8

Total 250 100,0

Araştırmanın evrenini temsilen seçilen örneklem grubunu oluşturan katılımcıların Denizli’ye nereden geldiklerinin dağılımını gösteren tabloya baktığımızda “Denizli’nin

yerlisi” olan katılımcıların oranı %50,8’dir. Denizli’ye “başka bir şehirden” gelenlerin oranı %48,4’tür. Cevap vermeyen katılımcıların oranı ise %0,8’dir. Dolayısıyla Denizli’nin yerlisi olan ve Denizli’ye başka bir şehirden gelenlerin oranları birbirine çok yakın bir şekilde temsil edilmektedir.

4.1.1. Sosyo-Ekonomik Durum

Tablo 10: Katılımcıların Mesleklerine Göre Dağılımları

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Ev hanımı 15 6,0 6,0 6,0

Memur 83 33,2 33,2 39,2

Esnaf ve zanaatkar 56 22,4 22,4 61,6

Serbest Meslek Grupları 46 18,4 18,4 80,0

Yönetici 19 7,6 7,6 87,6

İşçi 24 9,6 9,6 97,2

Geçici İşlerde çalışıyor 7 2,8 2,8 100,0

Total 250 100,0 100,0

Örneklem grubunun mesleklerine göre dağılımı gösteren tabloya bakıldığında

%33,2 oranla en fazla görüşülen meslek grubunun memurlar olduğu görülmektedir. Bu grubu takiben %22,4 ile esnaf ve zanaatkâr grubu, %18,4 ile doktor, avukat, mimar, mühendis vb. meslekleri içinde barındıran profesyonel meslek grupları olarak da adlandırabileceğimiz serbest meslek grupları yer almaktadır. Bu meslek gruplarını takiben %9,6 oranla işçi grubu ve %7,6 oranla küçük işletme çalışanlarını temsil eden (altlarında en fazla 5 kişi çalıştıran) yönetici grubu yer almaktadır. Herhangi bir meslek grubuna dahil olmayan ya da sabit bir işte çalışmayan bir kategori olarak ev hanımları da araştırmaya dahil edilmiştir. Ev hanımları örneklem grubunda %6,0’lık bir oranla temsil edilmektedir. En düşük temsil edilen meslek grubunu ise %2.8’lik bir oranla geçici işlerde çalışanlar oluşturmaktadır. Memurların fazla sayıda olmaları, orta sınıf(lar) içerisinde en çok temsil edilen meslek olmasından kaynaklıdır. Burada belirtmek gerekir ki; herhangi bir mesleğe sahip olmayan işsizler ve öğrencilerin araştırmaya dahil edilmemesi araştırmacı tarafından uygun bulunmuştur. Tablonun geneline bakıldığında ise, ağırlıkta

olan meslek gruplarını memurlar, esnaf ve zanaatkârlar ve serbest meslek grupları oluşturmuştur (%74).

Tablo 11: Katılımcıların Baba Meslekleri

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Memur 73 29,2 29,2 29,2

Esnaf ve zanaatkar 53 21,2 21,2 50,4

Çiftçi 58 23,2 23,2 73,6

Serbest Meslek Grupları 12 4,8 4,8 78,4

Yönetici 6 2,4 2,4 80,8

İşçi 45 18,0 18,0 98,8

Geçici İşlerde Çalışıyor 2 ,8 ,8 99,6

İşsiz 1 ,4 ,4 100,0

Total 250 100,0 100,0

Tablo 12: Katılımcıların Anne Meslekleri

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Ev hanımı 166 66,4 66,4 66,4

Memur 43 17,2 17,2 83,6

Esnaf ve zanaatkar 6 2,4 2,4 86,0

Çiftçi 14 5,6 5,6 91,6

Serbest Meslek Grupları 4 1,6 1,6 93,2

Yönetici 1 ,4 ,4 93,6

İşçi 15 6,0 6,0 99,6

İşsiz 1 ,4 ,4 100,0

Total 250 100,0 100,0

Bourdieu, tüketilen malların doğası ve tüketme usulleri aracılığıyla kültürel olarak işlenmiş yatkınlığın ve kültürel yetkinliğin en meşru konulardan, en serbest konulara kadar eğitim pazarında veya eğitim dışı pazarlarda eyleyicilerin kategorilerine göre nasıl farklılaştığını belirlemede iki önemli unsur tespit eder: Bir yandan kültürel pratikleri eğitim sermayesine (sahip olunan diplomalarla) ve ikincil olarak da toplumsal kökene (baba mesleği ile ölçülen) bağlayan çok sıkı ilişki, öte yandan denk eğitim sermayesine sahip olanlar arasında toplumsal kökenin meşru kültürden uzaklaştıkça ağırlığının artması olgusudur (2017a: 27). Bourdieu’nün bu tespitinden yola çıkarak, kültürel pratikleri eğitim sermayesine ve toplumsal kökene bağlayan sıkı ilişkiyi göz ardı etmemek adına katılımcıların baba ve anne mesleklerini vermek gereklidir. Araştırmanın daha ileri bölümlerinde araştırmanın örneklemini oluşturan orta sınıfa mensup katılımcıların kendi mesleklerine ve baba meslekleri arasındaki ilişki incelenerek toplumsal köken değişimleri hakkında anlamlı bir ilişkinin var olup olmadığı da tartışılacaktır. Ancak şimdi sadece katılımcıların baba ve anne mesleklerinin dağılımlarını incelemekle yetinelim.

Tablo 11 ve tablo 12’de katılımcıların baba ve anne meslekleri verilmiştir. Her iki tabloyu değerlendirmeye aldığımızda, örneklem grupta babaları memur olanların ve aynı zamanda baba mesleğinde çoğunluğu oluşturanların oranı %29,2 iken, anneleri memur olanların oranı ise %17,2’dir. Bunun yanı sıra babaları işçi olanların oranı %18,0 iken, anneleri işçi olanların oranı %6,0’dır. Yine aynı şekilde babaları esnaf olanların oranı %21,2 iken, anneleri esnaf olanların oranı %2,4’tür. Babaları çiftçi olan katılımcıların oranı %23,2 iken, anneleri çiftçi olanların oranı %5,6’dır. Yani anne-baba meslekleri bakımından örneklem grupta bazı farklılıklar gözlenmektedir. Serbest meslek gruplarına (baba: %4,8, anne: %1,6) ve yöneticilere (baba: %2,4, anne: %0,4) baktığımızda da bu farklılık gözlenmektedir. Ancak anne ve babası işsiz olanların oranları aynıdır (%0,4). Bununla birlikte babaları geçici işlerde çalışanların oranı %0,8 iken, anneleri geçici işlerde çalışanlar bulunmamaktadır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise katılımcıların %66,4’ünün annesi ev hanımı olmasıdır. Yani araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların annelerinin büyük çoğunluğunun düzenli bir geliri olmadığını söyleyebiliriz.

Tablo 13: Katılımcıların Eşlerinin Meslek Dağılım

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Cevap Vermeyenler 100 40,0 40,0 40,0

Esnaf 24 9,6 9,6 49,6

Ev Hanımı 29 11,6 11,6 61,2

Geçici İşlerde Çalışıyor 4 1,6 1,6 62,8

İşçi 14 5,6 5,6 68,4

Memur 59 23,6 23,6 92,0

Serbest Meslek Grubu 11 4,4 4,4 96,4

Yönetici 9 3,6 3,6 100,0

Total 250 100,0 100,0

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların eşlerinin meslek dağılımlarını gösteren tabloya bakıldığında, %23,6’lık oranla katılımcıların eşlerinin en fazla memur olduğu görülmektedir. Bu oranı takiben %11,6 ile ev hanımı, %9,6 ile esnaf, %5,6 ile işçi, %4,4 ile serbest meslek grubu, %3,6 ile yönetici ve %1,6 ile geçici işlerde çalışanlar gelmektedir. %40,0’lık bir oranı ise soruyu cevaplamayanlar, bekâr, boşanmış veya eşi vefat etmiş olanlardan oluşmaktadır.

Tablo 14: Katılımcıların Sevdikleri Bir İşi Yapıyor Olma Durumu

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Evet 189 75,6 76,5 76,5 Hayır 58 23,2 23,5 100,0 Total 247 98,8 100,0 Cevap Vermeyenler 3 1,2 Total 250 100,0

Örneklem grubunu oluşturan katılımcıların sevdikleri bir işi yapıyor olma durumunu gösteren tabloya baktığımızda, katılımcıların büyük çoğunluğunun (%75,6) yaptıkları işi seviyor olduğu görülmektedir. Katılımcıların %23,2’si ise yaptıkları işten memnun değillerdir.

Tablo 15: Katılımcıların Aylık Ortalama Geliri

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

1500 TL ve Altı 8 3,2 3,2 3,2 1501-2000 TL 13 5,2 5,2 8,4 2001-2500 TL 32 12,8 12,8 21,2 2501-3000 TL 23 9,2 9,2 30,4 3001-3500 TL 26 10,4 10,4 40,8 3501-4000 TL 20 8,0 8,0 48,8 4001-4500 TL 8 3,2 3,2 52,0 4501-5000 TL 29 11,6 11,6 63,6 5000 TL ve üzeri 91 36,4 36,4 100,0 Total 250 100,0 100,0

Araştırmaya katılanlardan, öncelikle hane bazında istenilen aylık ortalama gelirlerini daha net bir şekilde görebilmek adına Tablo 15’de ki gibi çok kategorili olarak belirtilmeleri istenmiştir. Daha sonra 2016 yılında TÜİK in uygulamış olduğu “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”39 göz önünde bulundurularak; 2500 TL ve altı “alt gelir

grubu”, 2500 TL ve 5000 TL arası “orta gelir grubu” 5000 TL ve üzeri grup ise “üst gelir grubu” olarak Tablo 16’ da görüleceği üzere, gelir düzeyi bazında bir sınıflandırma yapılmıştır. Bu bakımdan katılımcıların gelir durumlarını Tablo 16 üzerinden yorumlamak daha anlamlı olacaktır.

Tablo 16: Katılımcıların Gelir Düzeyi

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Alt Gelir Grubu 53 21,2 21,2 21,2

Orta Gelir Grubu 106 42,4 42,4 63,6

Üst Gelir Grubu 91 36,4 36,4 100,0

Total 250 100,0 100,0

39 TÜİK Yoksulluk İstatistikleri (http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1013) Erişim Tarihi: 15.03.2018

Tablo 16’da araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların gelir düzeylerine baktığımızda, aylık gelir düzeyleri arasında en yüksek dağılımın %42,4’lük oranla “orta gelir grubu” (2500-5000 TL arası) oluşturmaktadır. “Üst gelir grubu” ise (5000 TL ve üzeri) %36,4’lük bir oranla temsil edilmektir. “Alt gelir grubunun” (2500 TL ve altı) oranı ise %21,2’dir. Dolayısıyla tabloya genel olarak bakıldığında örneklem grubun hane bazında aylık gelir düzeylerinde farklılıklar gözlenmektedir. Sonuç olarak katılımcıların çoğunluğu orta ve üst gelir düzeyinde (%78,8) olduğu söylenebilir. Ayrıca unutmamak gerekir ki; katılımcıların gelir düzeylerinde yapılan bu sınıflandırma orta sınıf(lar) özelindedir.

Tablo 17: Aylık Gelirin Büyük Kısmının Hangi Harcamalara Gittiği Dağılımı

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Eğitim 67 26,8 27,0 27,0 Sağlık 9 3,6 3,6 30,6 Mutfak/beslenme 54 21,6 21,8 52,4 Giyim 18 7,2 7,3 59,7 Eğlence 12 4,8 4,8 64,5 Çeşitli ev eşyaları 3 1,2 1,2 65,7 Kitap/gazete 1 ,4 ,4 66,1 Fatura 84 33,6 33,9 100,0 Total 248 99,2 100,0 Cevap Vermeyenler 2 ,8 Total 250 100,0

NOT: Katılımcıların en önemli olarak gördükleri ilk tercihlerinin frekans dağılımıdır.

Araştırmanın evrenini temsilen seçilen örneklem grubunu oluşturan orta sınıfa mensup katılımcıların en önemli olarak gördükleri ilk tercihleri baz alınarak, aylık gelirlerinin büyük kısmını hangi harcamalara gittiğinin dağılımını gösteren tabloya bakıldığında; genel olarak katılımcıların en fazla harcama yaptıkları alanlar sırasıyla; %33,6 oran ile en yüksek dağılımın görüldüğü “faturalar” (ev kirası, kredi kartı ve banka kredisi borçları dahil), %26,8’lik oran ile “eğitim masrafları” ve %21,6 oran ile “mutfak/beslenme masraflarının” olduğu görülmektedir. Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri “eğitim masraflarının” yüksek bir dağılım göstermesi durumudur. Bunun

sebeplerinden biri, Tablo 7’de gösterildiği gibi katılımcıların çoğunluğunun (%57,2) çocuk sahibi olmasıdır. Öte yandan Bourdieu’cü bir perspektifle daha önce de ifade edildiği gibi; eğitim kurumlarının orta sınıfl(lar)ın geneli açısından toplumsal hiyerarşide yükselebilmenin veya işgal edilen konumun, onaylı diplomalarla güvence altına alınmasından dolayı, bu sınıflara mensup bireylerin, çocuklarına bir gelecek kurma kaygısı ile aylık gelirlerinin büyük bir kısmını bu kurumlara harcıyor olmasıdır. Diğer harcamaların dağılımlarına baktığımızda; %7,2 ile “giyim”, %4,8 ile “eğlence”, %3,6 ile “sağlık”, %1,2 ile “çeşitli ev eşyaları”, %0,4 ile “kitap/gazete masrafları” gelmektedir.

Tablo 18: Geçim Sıkıntısı Olduğunda Öncelikle Hangi Masrafların Kısıldığı

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Eğitim masrafı 1 ,4 ,4 ,4

Mutfak/beslenme masrafları 4 1,6 1,6 2,0

Giyim masrafları 71 28,4 28,4 30,4

Eğlence/seyahat masrafları 117 46,8 46,8 77,2

Çeşitli ev eşyaları alımı 52 20,8 20,8 98,0

Kitap/gazete masrafları 2 ,8 ,8 98,8

Hiçbir kısıntı yapmam 3 1,2 1,2 100,0

Total 250 100,0 100,0

Tablo 18’de görüldüğü üzere katılımcılar geçim sıkıntısı çektiklerinde öncelikle, %46,8’lik oranla en yüksek dağılımı gösteren “eğlence/seyahat masrafları”nı kısma yönünde bir tutum sergiledikleri gözlenmektedir. Bununla birlikte %28,4’lük bir oranla “giyim masrafları” ve %20,8 ile “çeşitli ev eşyaları alımı” gelmektedir. “Mutfak/beslenme masrafları”nı kısan katılımcılar ile (%1,6), “kitap/gazete masrafları”nı kısan katılımcıların (%0,8) oranının oldukça az olduğu görülmektedir. Öncelikli olarak “eğitim masraflarını” kısan katılımcıların dağılımda en az oranda yüzdeye sahip olması (%0,4); Tablo 17’de de ifade ettiğimiz üzere, eğitim kurumlarının orta sınıf(lar)ın geneli açısından önemli bir anlam ifade ediyor olmasını destekler niteliktedir. “Hiçbir kısıntı yapmam” diyen katılımcıların oranı ise %1,2’dir.

Tablo 19: Geçim Sıkıntısında Öncelikli Olarak Kimden Yardım Alındığı Durumu

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Aile 114 45,6 46,5 46,5 Arkadaş 25 10,0 10,2 56,7 Komşu 1 ,4 ,4 57,1 Banka Kredisi 46 18,4 18,8 75,9 Kredi Kartı 59 23,6 24,1 100,0 Total 245 98,0 100,0 Cevap Vermeyenler 5 2,0 Total 250 100,0

Katılımcıların geçim sıkıntısı çektiklerinde öncelikle kime başvurduklarının dağılımını gösteren tabloya bakıldığında, katılımcıların %45,6’lık bir oranla en fazla ailelerinden yardım aldıkları görülmektedir. Bu oranı takiben kredi kartına (%23,6) ve banka kredilerine (%18,4) başvuran katılımcılar gelmektedir. Bu arada belirtmek gerekir ki; aylık gelirin hangi harcamalara gittiğini gösteren Tablo 17’de en yüksek dağılımda olan faturaları (%33,6) işaretleyen katılımcıların hatırı sayılır bir kısmı banka kredisi ve kredi kartı borçlarından dolayı bu seçeneği işaretlediklerini belirtmişlerdir. Tablo 19’a baktığımızda ise katılımcıların bu beyanının desteklendiği görülebilir. Çünkü katılımcıların geçim sıkıntısında öncelikle kredi kartı ve banka kredisine başvuranların toplam oranının %42,0’lik bir oranla yüksek bir dağılım sergilediği görülmektedir. Diğer dağılımlara baktığımızda ise, katılımcıların %10,0’unun arkadaşlarından, %0,4’ünün ise komşularından yardım aldıkları görülmektedir.

4.1.2. Eğitim Durumu

Bourdieu için eğitim bir kültürel uygulama biçimidir. Ona göre eğitim sisteminin

temel rolü, “kültürel yeniden üretim”dir. Fakat, egemen sınıfların kültürünün yeniden üretimi anlamınadır. Bu gruplar, olanakları zorlamak ve kendilerini meşru göstermek için zorlayıcı gücü sahiptirler. Kendi kültürlerini değerli olarak ve kazanılmış olarak ifade etmeye muktedirdirler. Ayrıca bu durumu eğitim sisteminde bilgi için temel olarak yerleştirmek isterler. Bununla birlikte, egemen kültürün bu değerlendirmesi, keyfî olarak

nitelendirilmiştir. Çünkü bunun toplumdaki diğer alt kültürlerden daha iyi ya da daha kötü olduğunu gösteren nesnel bir yol yoktur (Tezcan’dan akt. Şentürk, 2008: 83).

Bourdieu, bütün okul eğitiminin başarısının, esas olarak, daha önceki yıllara bağlı olduğunu iddia eder. Okuldaki eğitim, sadece bu temel üzerine kurulur. Önceki beceriler ve önceki bilgi önemlidir. Egemen sınıftaki öğrenciler, okul öncesi dönemde bu bilgileri ve becerileri kazanırlar. Bu yüzden sınıfta aktarılan mesajları çözecek anahtara sahip olmaktadırlar. Onun deyimiyle, mesajın koduna sahiptirler. Bu yüzden sosyal grupların eğitimden yararlanmaları, sahip oldukları kültürel sermaye miktarı ile doğrudan ilgilidir. Böylece orta sınıfların çocuklarının başarı oranları, işçi sınıfı çocuklarınkinden daha yüksektir. Çünkü orta sınıf alt kültürü, egemen kültüre daha yakındır (Tezcan, 1993: 30).

Tablo 20: Katılımcıların Eğitim Düzeyi (Sahip Olunan En Yüksek Diploma)

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

İlkokul 20 8,0 8,0 8,0 Ortaokul 34 13,6 13,6 21,6 Lise ve dengi 47 18,8 18,8 40,4 Önlisans 14 5,6 5,6 46,0 Lisans 118 47,2 47,2 93,2 Yüksek lisans 17 6,8 6,8 100,0 Total 250 100,0 100,0

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların, eğitim düzeylerinin (sahip olunan en yüksek diploma) dağılımını gösteren tabloya baktığımızda, en yüksek dağılımın %47,2’lik oranla “lisans” mezunu oldukları görülmektedir. Bununla birlikte %18,8’lik oranla “lise ve dengi” mezunları yer almaktadır. “Ortaokul mezunu katılımcıların oranı %13,6 iken, ilkokul mezunlarının oranı %8,0’dir. “Yüksek lisans” mezunu olan katılımcıların oranı %6,8 ile temsil edilmekteyken, en düşük dağılıma sahip olan” önlisans” mezunları ise %5,6 ile temsil edilmektedir.

Tablo 21: Katılımcıların Öğrenim Seviyeleri

Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Kümülatif Yüzde

Düşük Öğrenim Düzeyi 54 21,6 21,6 21,6

Orta Öğrenim Düzeyi 61 24,4 24,4 46,0

Yüksek Öğrenim Düzeyi 135 54,0 54,0 100,0

Total 250 100,0 100,0

Tablo 20’nin geneli açısından Tablo 21’e baktığımızda da, “düşük öğrenim seviyesinde” olan “ilkokul ve ortaokul” mezunlarının toplam oranı %21,6 olduğu görülmektedir. “Orta öğrenim seviyesinde” sayılabilecek “lise ve dengi” ve iki yıllık “önlisans” mezunlarının toplam oranı %24,4’tür. “Yüksek öğrenim seviyesinde” olan lisans ve yüksek lisans mezunlarının toplam oranı ise %54,0’tür. Dolayısıyla örneklem grubunu oluşturan katılımcıların büyük çoğunluğunun “yüksek öğrenim seviyesinde” olduğunu söyleyebiliriz.

Tablo 22: Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı ve Öğrenim Düzeyleri

Eğitim düzeyi Total Düşük Öğrenim Düzeyi Orta Öğrenim Düzeyi Yüksek Öğrenim Düzeyi Kadın Sayı 22 23 78 123 % 17,9% 18,7% 63,4% 100,0% Erkek Sayı 32 38 57 127 % 25,2% 29,9% 44,9% 100,0% Total Sayı 54 61 135 250 % 21,6% 24,4% 54,0% 100,0%

Araştırmanın örneklem grubunu oluşturan katılımcıların cinsiyet dağılımlarına göre öğrenim düzeylerini gösteren tabloya bakıldığında; kadın katılımcıların %17,9’u “düşük öğrenim düzeyinde”, %18,7’si “orta öğrenim düzeyinde”, %63,4’ü “yüksek öğrenim düzeyinde olduğu görülmektedir. Erkek katılımcıların ise %25,2’si “düşük

Benzer Belgeler